 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
ESAS KARAR
92/7414 92/7952
ÖZET:Muvazaalı olması sebebi ile iptali istenebilecek işlemin iptali
istenmezse tenkis istenebilir.
Karara işlem niteliğinde olayda tenkis
Muhalefet: Muvazaalı işlem tenkise konu olamaz.
Temyiz eden: Davacı
Mesarret Tısoğlu ile Gündoğdu Hamurlu ve ark. arasındaki tenkis
davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm
davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Murisin geçerli muameleleri tenkis edilebilir.Ancak "hiç kimse kendi
lehine olan davayı ikameye...icbar olunamaz" (HUMK.79).
Yapılan işleme geçerlilik izafe edilerek iptal isteminden daha az kapsamlı
olan tenkis istemeyi engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Öte yandan muvazaalı
işlem yok hükmünde değildir. Söz konusu işlemler iptal edilinceye kadar sonuç
doğurur. Muvazaalı olması sebebiyle iptal edilebilir nitelikte olmasına
karşılık iptali istenmeyen işlemlerin tenkis hükümleri çerçevesinde incelenip
karara bağlanması zorunludur (Y.2.H.D.nin l8.5.l992 günlü ve 5377-5786 sayılı
kararı).
2-Murisin, mahfuz hisse kurallarını ihlal eden ölüme bağlı teberruları
ile Medeni Kanunun 507.maddesinde gösterilen tasarruflarının tenkisi
istenebilir. Bu meyanda murisin mahfus hisse kurallarını bertaraf etmek
kastıyla yaptığı aşikar olan temliklerinin de tenkise tabi olduğu kanunda
açıklanmıştır. Bunlar arasında murisin karma bağışlamalarının da bulunacağı
şüphe götürmez. Bunlarda ödenen veya ödendiği kabul edilen ivaz ile işlem
yanındaki gerçek değer arasındaki aşırı fark bağış bağış niteliğinde ise
tenkis olunabilir. (Y.2.H.D.nin l6.l0.l970 günlü ve 4751-5351 sayılı kararı).
Elbetteki murisin mali sıkıntı veya kazanma yapan kişiye karşı minnet
borcunun ifası gibi amaçlar güttüğünün subutu halinde ve açıkca başka delil
yoksa ölünceye kadar bakma aktinin ivazları arasındaki denğesizlik de işlem,
bu kapsamda kabul edilemez (Y.2.H.D.nin 2.7.1991 günlü ve 5723-9788 sayılı,
Y.H.G.K.nun l6.3.l988 günlü ve 814-247 sayılı kararları). Muris ile lehtarın
ivazları arasında ki bu nisbetsizliği bilerek ve fazlayı bağışlama kastıyla
işlem yaptıklarını gösteren deliller bulunması halinde tenkis isteminin
kabulü zorunludur.
Bu yönler gözetilmeden murisin muvazaalı işleminin istenebilecegi
tenkis yoluna gidilemiyeceği kabul edilerek davanın reddi doğru
bulunmamıştır.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazının bu sebeplerle kabulü ile hükmün
BOZULMASINA 15.9.1992 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
T.Alp N.Turhan Ş.D.Kabukçuoğlu H.Dinç F.Kıbrıscıklı
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı, miras bırakanlarının davalılara bağışladığı taşınmazları
gizlenen arzusuna aykırı olarak satış göstererek davalılara temlik ettiğinden
bahisle saklı payları oranında indirilmesini istemiştir. Davacı işlemin
danışıklı olduğunu irade etmiş, ancak danışık sözcüğünü kullanmamıştır.
Danışık iki tarafın iradeleri ile beyanları arasında isteyerek oluşturdukları
uyumsuzluktur. Mahkemede temlikin danışıklı bağış olduğunu kabul etmiş
indirim (tenkis) isteğini bu nedenle red etmiştir. Sayın çoğunluk görüşü de
aynı yönde gerçekleşmiştir. Ne varki çoğunluk muvazaalı da olsa bir temlik
saklı payları zedeliyorsa saklı pay oranlarına indirilmesinin (tenkisi)
istenebileceğini bir başka anlatımla tarafların veya onların ortaklarının
danışıklı (muvazaalı) işleme geçerlilik kazandırabileceklerini, zira iptale
göre daha azı ifade eden indirim (tenkis) isteğinin; çoğun içinde azda vardır
kuralına göre iptal isteği içinde var olduğunu kabul etmişlerdir.
Borçlar Kanununun l8,danışıklı işlemi hükümsüz olarak nitelenmiş
olmakla beraber öğreti ve uyğulama burada hükümsüzlük (butlan) yaptırımını
kabul etmektedir (Eren Fikret Borçlar Hukuku, Genel Hükümler et.1.s.380,
Tekinay, Akman,Burcuoğlu, Altop,Borçlar Hukuku Genel hükümler S.554; Esener,
Türk Hususi Hukukuda muvazaalı müsmeleler S.50; Raisoğlu, Borçlar Hukuku
genel hükümler Sh.5l).
Danışıklı işlem hükümsüz sayılınca (batıl), hükümsüzlüğün işlemin
başından beri varlığını ve taraflar arasında alacak borç ilişkisi
doğurmıyacağının kabulünde zorunlu kılar. Bunun doğal sonucu olarak taraflar
biribirlerinden olumlu veya olumsuz zarar adı altında bir istekte
bulunamazlar. Ancak verdiklerinin geri verilmesini isteyebilirler (B.K.108,
M.K.61). Danışıklı işlem hükümsüz olduğundan ileri sürülmesi bir zamanlada
sınırlı bulunmamaktadır. Hükümsüzlük her zaman ileri sürülebilir ve ileri
sürme birdef değil itirazdır. Taraflar ileri sürmemiş olsa bile hakim
danışıklı işlemi kendiliğinden dikkate alır (B.K.M.11, İ.B.K.12.4.l944 gün l3
sayılı).
Doktrindeki bir görüş, danışığın hakim tarafından doğrudan
gözetilmiyeceğini tarafların danışıklı işlemi ileride uyğun irade ve şekil
koşullarına uyularak geçerli kılabileceklerini kabul etmekte iselerde bu
görüş azınlıkta kalmıştır. Bir kısım düşünceler ise danışığın hukuki bir
işlem olmadığını, sonuç doğurmadığını zira hükümsüz işlemlerin de ciddi
beyanlara ihtiyaç bulunduğunu, ancak danışıkta ciddi işlem iradesinin
bulunmadığını bu itibarla yokluk ifade ettiğini savunmaktadırlar. Bu
görüş,danışığı hükümsüz sayan görüşle sonuçta birleşmekte aynı sonuçlara
ulaşılmaktadır. Zira danışıklı işlemin sonradan geçerli hale getirilmesi
mümkün değildir. Taraflar ancak iradelerini bu konu da da yeniden ve şekil
koşullarına uyularak birleştirip istemedikleri sonucu cu istenebilir ve
geçerli bir işleme dönüştürebilirler.
Kısmı danışıkta da durum aynıdır. Düşük bir değerle satışı yapılan bir
taşınmazın aslında bağışlandığı kabul edildiğinde; tarafların kısmı satımdaki
iradelerinin gerçek olmaması, görünüşde kalması, bağışlanan bölüm üzerinde
yasal şekil koşullarına uyğun bir irade beyanının bulunmaması sonucu işlemin
tümü hükümsüzdür, (B.K.238). Danışık (B.K.l8)irade kuramına tabi olarak
düzenlenmiştir. Bu İtibarla her tür danışık gerçek iradeye uymadığından
hükümsüzdür, sonuç doğurmaz. (E.Fikret, Borçlar Hukuku 1987 2.bası 1.cilt
S.380; Türk Medeni Hukukunda tenkis davası 1973,S.95).
Tenkis (indirim) davası ancak hukukun geçerli işlemler hakkında
istenebilir, Geçersiz bir işlem, tenkise konu olamaz, ancak yokluğunun
(hükümsüzlük, butlan) tesbiti istenebilir. Zira hakim hükümsüzlüğü doğrudan
dikkate almak zorundadır. Bu zorunluluk işlemin kamu düzenine aykırılığından
kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda ilğililer Medeni Kanunun 933.maddesine
göre tapu kütügünün düzeltilmesini, eski hale getirilmesini dava edebilirler.
İndirim ise ancak gizli bağışın elden teslim ile yapılmasının mümkün olduğu
hallerde istenebilir. Zira elden teslime konu olabilen bağışlamalarda şekil
koşulu bulunmamaktadır.
Olayı ilğilendiren Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları:
1-5.2.1947 gün 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları: Bu
kararla "namımüsterin"danışıklı işlem olduğu davanın dinlenebilirliğinin
bulunduğu ve yazılı delille kanıtlanabileceği, ilişkinin vekalet sözleşmesi
sonuçlarını doğurduğu,
2-7.l0.l953 gün ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları:
(ve bunun açıklaması niteliğindeki 26.5.l954 gün 8/l8 sayılı Y.İ.B.K.)"vekil
sıfatıyla hareket etmeden üçünçü bir kişi ile yaptığı bağımsız bir satın alma
sözleşmesine dayanılarak adına bir taşınmazı tapuda tescil ettirmiş olan
kimseye karşı kendi namına alınması gerektiğini iddia ederek adına
kütüklenmesini dava yolu ile isteyemez. Yoksuz tescilin vekalet sözleşmesinin
kötüye kullanılmasıyla gerçekleştiği kanıtlansa dahi bu durum taşınmazın
vekalet veren kişi adına kütüklenmesini gerektirmez, ancak sözünde durmayan
(teahhüdünü ihlal eden) vekil ödence vermekle yükümlü olur.
3- 30.4.1974 gün 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı: Bir
kimsenin mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte
bağışlamak mlistediği tapulu taşınmazı hakkında tapu memuru önünde iradesini
satış doğrultusunda açıklamış ise; saklı pay sahibi olsun yada olmasın, miras
hakkı zedelenen (çignenen)tüm mirascılar görünürdeki satış sözleşmesinin
danışıklı (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesininde şekil
koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri, bu dava
hakkı, geçerli sözleşmeler için söz konusu olan medeni Kanunun 507 ve 603.
maddelerinin sağladığı haklara etkili olmıyacağı kararlaştırılmıştır.
Belirtilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı birbirlerini tamamlar
ve doğrular niteliktedir.
4-27.3.l957 gün ve 12/2 Yarğıtayİçtihadı Birleştirme Kararı ortak
mülkiyetin paydaşı; payını karı ve kocaya, çocuklarına hahut akrabaya temlik
ederse görünüşte satış sözleşmesi yapılsa bile gerçekte miras hukuku ile
ilğili amaçların yada bağışlama gibi düşüncelerin hakim olduğu durumlarda
onalım (şuf'a) hakkı kullanılmaz. Bu karar amacı esas olmuştur. Geçimini
sağlayan amaç görünürdeki sözleşme ile gerçekleşen amaçtan üstün ise şuf'a
hakkının kullanılamıyacağı esası benimsenmiştir. Bu karar şuf'a hakkının
yalnız gerçek satışlar da kullanılabileceği esasından hareketle alınmıştır.
5-22.5.l987 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı;
"Miras bırakanın yaptığı temliki tasarruftan zarar gören mirascılar
tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya tenkis davası açdıktan sonra
ayrı bir dilekçe ile Borçlar Kanununun l8. maddesine dayalı danışık
(muvazaa)nedeniyle iptal ve tescil davası da açabilir". İçtihadı Birleştirme
gğerekçesinde "gerçekten tenkis davaları ile muvazaaya dayalı iptal davaları,
ileri görülüş biçimleri hukuksal esaslar kapsamları ve ve nihayet tenkis ve
iptal nedenleri biribirinden farklı nitelikte davalardır. İlk bakışta tenkis
davası açan kişinin tasarrufun geçerli bulunduğunu zımmen benimsediği
düşüncesi akla gelebilirse de, kendi yararına bir hukuki sonuç elde etmek
isteyen ve kapsamları farklı hukuki sonuçlar doğurabilecek birden fazla dava
açma durumunda bulunan bir kimse, bu davalardan birini digerine tercihen
açmaya zorlanamıyacağı gibi, yasaların uyğulanmasında, hakların korunması
doğrultusunda hareket etme gereği karşısında bu davalardan birini açmakla,
açık bir irade beyanı olmadan diğerinden feragat edildiğinin kabulü de uyğun
bulunmamaktadır" belirtilen bu fikirleri esas alınmıştır.
Sözü geçen olayda ilğili İçtihadı Birleştirme Kararlarının hiç
birisinde tenkis isteği yönünden muvazaalı işlemin hukuken geçerli bir işlem
haline dönüşebileceğine ilişkin bir açıklama ve kabul yoktur. l987 günlü
İçtihadı Birleştirme kararında böyle bir kabule açık olduğu söylenemez.
Burada her iki davanın birlikte açılabileceği gibi kademeli olarak da
açılabileceği vurğulanmıştır. Bundan çıkan anlam şudur: Davacı işlemin
muvazaalı olduğunu, bu iddianın yerinde görülmemesi halinde davaya tenkis
olarak devam edilmesini veya tenkis olarak açılan davanın yanında ayrıca
muvazaaya dayalı bir davanın açılabileceğidir. Önemli olan konu tenkis davası
kesinleşmiş ise artık o temliki tasarruf hakkında muvazaaya dayalı bir
davanın açılamıyacağıdır. Zira işlemin geçerliliği davacısı yönünden tenkis
davasıyla kesinleşmiştir. Medeni kanunun 2 ve Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun 237.maddesi uyarınca iyiniyet ve kamu düzeni ilkesi bu iddianın
dinlenmesini engeler.
Öğretide olayın kabul şekli Medeni Kanunun m.507/4. gereğince miras
bırakanın yaptığı sağlar arası bir kazandırmanın tenkis edilebilmesi için o
işlemin öncelikle hukuken geçerli olması gerekir. Zira tenkis hukuken geçerli
kazandırıcı işlemler için söz konusudur. Yapılan kazandırıcı işlem hukuken
geçerli değilse (şekle aykırılık, ehliyetsizlik, muvazaa gibi) mirascılar bu
işlemin tenkisi yerine ancak butlanını veya tapu kaydının düzeltilmesini
isteyebilirler(1).
Gerek l974 ve gerekse l987 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, tenkis
ve muvazaa davalarının aynı anda kademeli olarak veya biri kesinleşmeden
diğeri ayrı bir dava konusu olabileceği yönünde kural koymuşlardır. Bu kural
hukuken genel prensipleriyle çatışmaktadır.
Şöyleki:a) Muvazaalı işlem hukuken geçersizdir(batıldır, hiç
yapılmamış hükmündedir). Hakim yoklukla iletli böyle bir sözleşmeyi
tarafların onayına bakmadan kendiliğinden iptal etmekle yükümlüdür. Zira
yokluk ifade eden bir işlem sonradan geçerli bir işleme dönüştürülemez.
Sözleşmenin tarafları, geçersiz sözleşmenin gereğini yerine getirmiş olsalar
dahi bu sözleşmeye geçerlilik kazandırmaz (B.K.Madde 11 ve 12.4.1944 gün 13
sayılı İ.B.K.
Zira tarafların yasal kurallara uyarak aynı nitelikte sözleşme yapma
olanakları vardır. Bu itibarla işlem muvazaalı ise hakim tarafların sözlerini
dikkate almadan hukuki nitelemeyi yapmak ve Türk yasalarını doğrudan
uyğulamakla yükümlüdür. (HUMK.Madde 76).
b)Tenkis davası hukuken geçerli olan işlemlere karşı dinlenebilir. Yok
hükmünde olan danışıklı işleme karşı ancak iptal veya tapu düzeltim davası
açılabilir. Tenkis davası açılamaz.
c)Düşünülsünki; Saklı pay sahibi danışıklı işlemi geçerli kabul edip
tenkis davası ile saklı payını elde etti bir diğer saklı pay sahibi veya
mirascı işlemin danışık olduğunu iddia ile açtığı dava sonucu işlemin
iptalini sağladı. Bu durumda aynı işlem hem geçerli ve hemde geçersiz
sayılmış olacaktır. Halbuki hukuki kuralların toplumda güven duyğusu
yaratması gerekir. Bir kazandırıcı işlem hem geçerli ve hemde geçersizdir
denilebilirse güven duyğusu yok edilmiş olur.
d)Danışıklı işlem bozulunca o mal olduğu gibi terekeye döner.
Mirascıların pay oranlarını, miras bırakanın tereke üzerindeki tasarruf
oranını, saklı pay miktarlarını etkiler. İndirim (tenkis) davasını yeğliyen
mirascı tenkis davası kesinleşti diye işlemin iptali yolu ile terekeye geri
döndürülen maldan eksik kalan miras payını isteyebilecekmidir. Kanımca
tenkis davası hatalı bir kabul olduğundan eksik kalan miras payını her zaman
isteyebilir. Zira davacının tenkis davacı ile danışıklı işlemi geçerli kabul
etmesi ona geçerlilik kazandırmaz. Ancak gerek l974-l987 sayılı İçtihadı
Birleştirme Kararı ve gerekse irade esasına dayalı olarak düzenlenmiş olan
Medeni Yasa miras bırakanın malları üzerindeki iradesinin sadece saklı
paylarla sınırlandırılmış olması hakkını indirim olarak kullanan mirascıya
bundan dönerek işlemin tümünden iptalini isteme hakkı vermemektedir. Bu kabul
hukuk uyğulamasında gerçekleştirilmesi gereken süreklilik ve güven
duyğusuyla bağdaşmaz şeklindeki gerekçeye dayalıdır.
Tenkis davasının iptal davasına dönüştürülmesi usul hukuku yönünden de
sakıncalıdır. Hakim,istekte fazlaya hüküm edemez (HUMK.74). İslah yolu ile
davanın miktarı artrılamaz (HUMK.87). Bu itibarla tenkisin daha çoğu ifade
eden iptale dönüştürülmesi usulen de olanaksızdır.
(1)Prof.Dr.Nuşın Ayıtlar-Prof.Dr.Ahmet Kılıçlıoğlu, miras hukuku genişletilmiş
2.bası l99l Sh.188-189
Doç.Dr.Fikret Esen-Türk Medeni Hukukunda tenkis davası l973 s.96-97;
Prof.Dr.Necip Kocayusufpaşaoğılu-Miras Hukuku bası 3-l987 Bh.402;
Prof.Dr.Bülent Köprülü-Miras Hukuku Dersleri l976 Ct 1,Sh. 276-277; Esat
Şener Miras Hukuku l977 Birinci kitap Sh.542; İ.Teoman Ozanoğlu 22.5.l987 gün
4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı yazdığı muhalefet şerhi.
Zaman aşımı yönünden: Danışıklı işlem yok hükmünde olduğundan zaman
aşımına tabii olmadığı halde, indirim isteği l ve 5 yıllık zaman aşımı ile
sınırlandırılmıştır (M.K.m.513). Bu itibarla tercihini indirim yönünde
kullanan mirascıya l00 yıl sonra dahi danışık hukuksal nedenine dayalı
işlemin tümü ile yok sayılmasını ve eksik kalan miras payını alma olanağı
tanınmalıdır. Aksi halde davacını danışık hukuksal nedenine dayandıran hak
sahibi ile indirime (tenkise) dayandıran hak sahibi arasındaki eşitlik ilkesi
zedelenmiş olacaktır. Yasal kuralların oluşturduğu hukuki sonuçların
kişilerin iradesine göre değerlendirilmesinin kabulü hukukun ana kuralı olan
istikrarı ortadan kaldırır.
Danışıklı işlemin iptalini öngören hukuksal neden o işlemin tarafların
görünürdeki sözleşmede uyğun iradelerinin; gizli işlemde ise yasal şekil
koşullarının bulunmaması sonucu yokluk ifade etmesi olduğu halde, indirime
konu işlem hukuken geçerli bir işlemdir. Görüldüğü gibi indirim ve danışık
hukuksal nedenlerine dayalı davalarda olay ve hukuki neden birliğinden söz
etmek olanaklı bulunmamaktadır. Şu halde yarışan hakların varlığı da
düşünülemez. Bu nedenledirki yokluk ifade eden bir işlemi konu edinen bir
davanın (danışık) geçerli bir hukuki işleme dayalı bir başka dava ile aynı
anda veya biribiri ardından görülmesi aralarında sebep sonuç ilişkisinin
kurulması mümkün değildir.
Sonuç olarak:Davanın konusunu oluşturan danışıklı işlem yok
hükmündedir. Hiç yapılmamış gibidir. İşlemden etkilenenler de yokluğun
tesbitini veya tapu kaydındaki eski hale getirilmesi suretiyle düzeltilmesini
isteyebilir (M.K.m.933).
Hukuken hüküm ifade etmeyen dolayısı ile hiç yapılmamış gibi olan
gizli bağış indirim (tenkis) davasının konusu olmaz. Hakimin olayı danışıklı
işlem olarak değerlendirmesi ve buna doğrudan dikkate almasında yasal
kurallara aykırılık yoktur. Hükmün onanması görüşündeyim. Danışıklı işlemle
oluşan kazandırmaların indirim davasına konu olabileceği şeklinde oluşan
sayın çoğunluğun düşüncesine katılmıyorum.
Üye
Nedim Turhan
|