Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
   YARGITAY
2.HUKUK DAİRESİ

     SAYI
 Esas      Karar
92/7372   92/8705	 

	ÖZET:Sözlü vasiyet için evkalade mal şarttır.
	Yabancı ülkede yapılan sözlü vasiyet derhal o ülke hakimine 
dahi tevdi edilebilir.
	Şahitlerin geçikmesini haklı gösterecek hayati önemde fevkalade haller
 gecikmeyi haklı gösterebilir.
        Temyiz eden:Davacı

	Darülaceze Müdürlüğü ve türk Kanser Derneği ile Erdoğan ve Anmet Baki
 Günel arasındaki vasiyetnamenin iptali  davasının birleştirilerek yapılan
 muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hükmün temyizen mürafaa
 icrası suretiyle tetkiki davacı ve Darülaceze Müdürlüğü tarafından
 istenilmekle, duruşma için tayin olunan bugün Türk Kanser Derneği vekili
 Av.Nurettin Sıldıroğlu ve Darülaceze vekili Av.Kezban Hatemi ve Av.Reşat
 Y.Barlas ile karşı taraf vekili Av.Çetin Yıldırım Akın geldiler. Gelenlerin
 konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için
 duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Dosyadaki bütün kağıtlar okunup
 gereği görüşülüp düşünüldü:
	"Ölüm tehlikesi gibi FEVKALEDE hallerden dolayı vasiyetci resmi veya
 kendi el yazısıyla vasiyetname tanzim edemez ise, vasiyetini şifahi tarzda
 yapabilir" (T.M.K.486-1, İ.M.K.506).
	"Vasiyet kendilerine takrir edilen şahitlerden biri takriri vakii ve
 mahalli vukunu ve sene ve ay ve gün tarihlerini hemen yazıp imzalar ve diğer
 şahide imzalattırır. Bu suretle yapılan vasiyetnameyi, şahitler, ikisi
 birlikte oldukları halde VAKİT GEÇİRMEKSİZİN BİR MAHKEMEYE vererek, iş bu
 vasiyetnamenin vasiyete ehil gördükleri vasiyetçi tarafından  kendilerine
 şifahen takrir edildiğini ve TAKRİRİN AHVALİ FEVKALADEDE vuku bulduğunu,
 hakim huzurunda beyan ederler. Şahitler, vasiyetcinin takririni yazıp tevdi
 edecekleri yerde şifahen ve yukarıdaki beyanlar şeklinde hakime arzederek bir
 zabıtname şeklinde dahi tesbit ettirebilirler" (T.M.K.487/l, İ.M.K.507).
	"Hukuki işlemler yapıldıkları yer hukukunun veya işlemin esası
 hakkında yetkili olan hukukun önğördüğü şekle uyğun olarak yapılabilir"
(2675 S.K.6).
	Milletler arası özel ve usul Hukuku hakkındaki 2675 sayılı Kanunun 22.
 maddesinde ölüme bağlı tasarrufların bu kanunun 6. madde hükmüne bağlı
 olduğu, ölenin milli hukukuna uyğun şekilde yapılan ölüme bağlı tasarrufların
 da geçerli olacağı açıklanmıştır.
	1-Dava konusu vasiyetin İsviçrede yapıldığı tartışmasızdır. Şu halde
 vasiyetnamenin Türk veya İsviçre hukukuna uygun olması zorunludur.
Bilindiği gibi bu konudaki kurallar Türkiyede ve İsviçrede birlik arz
 etmektedir.
	Kanun sözlü vasiyetin geçerli kabul edilebilmesi için ölüm tehlikesi,
 ulaşımın kesilmesi, bulaşıcı hastalık, harp gibi fevkalede bir hal içinde
 yapılmış olmasını şart koşmuştur. Kalp hastası olmak (Y.2.H.D. 20.4.l965
 tarihli ve l257-2033 seayılı kararı), dahili bir hastalıktan hasta yatmak
 (H.2.H.D. 28.6.l965 tarihli 3469-3463 sayılı kararı) bu fevkalede hallerin
 varlığını göstermez.
	Kanunda açıklanan resmi veya el yazısı vasiyetname yapma imkanı olan
 hallerde fevkaledelik yoktur (Y.H.G.K.nun 8.2.l969 tarihli l205-94 sayılı;
 Y.2.H.D.nin26.3.l957 tarihli l056-1602 sayılı kararları). Resmi vasiyetname
 yapma imkanı yokken yazılı vasiyetname yapma imkanı varsa yine fevkalete
 halin varlığı kabul edilemez. Davalı 6.3.l989 ğünlü cevap dilekçesinde
 "vasiyetçi 5.6.l988 pazar günü Cenevre'ye gitmiştir. Hastadır. Bitkindir ve
 şahitlere hemenbir resmi vasiyet yaparak mirasını kanuni mirascılarına
 bırakmak istediğini açıkca ve kesin bir şekilde belirtmiştir. Kendisine Pazar
 ve Pazartesi günleri Konsoloslugun kapalı olduğu, eğer isterse 7 haziran l988
 Salı sabahı Konsolosluga gidip vasiyet yaptırılabileceği söylenmiştir.
 Maüteveffa ağlıyarak son arzusunu mirasını kanuni mirascılarına bırakmak
 olduğunu söylemiştir. Kendi el yazısı ile vasiyetname yapmaya çalıştığı ancak
 içinde bulunduğu psikolojik şartlar ve son zamanlarda özellikle
 heyecanlanınca, üzülünce vaki olduğu gibi yine ellerinin titremesi sebebiyle
 tamamlayamamıştır. Bu defa şahitlere" eski vasiyetnamesinden vaz geçtiğini
 mirasın tamamını yeğenlerine bıraktığını, eğer her hangi bir şekilde
 konsolosluğa gidip bu iradesini ve arzunun resmi vasiyetname şeklinde
 getirmeden ölürse, mirasının bu son arzusuna uyarak taksim edilmesini "beyan
 etmiştir" denmektedir. Bu olğunun 5.6.l988 pazar günü otelin lobisinde
 oluştuğu anlaşılmaktadır. Tanık sözlerinden murisin 6.6.l988 Pazartesi günü
 hastalandığı ve o o gün Türkiyeye dönmekte olan şahit Barlas'ın saat ll.30 da
 otel'e telefon etmesinden sonra öldüğü belirlenmiştir. Yine şahit sözlerinden
 murisin 5.6.l988günü uzun süre şahitler ve diğer kişilerle görüşüp odasına
 çıktığı  orada baldızı Madam Tula ile birlikte kaldığı belirlenmektedir. Bu
 olğu vasiyetcinin söylediği sözlerin fevkalade hal içinde söylemiş sözler
 olarak kabulüne imkan vermez. Vasiyetcinin yeni bir vasiyet yapma arzusunu
 izhar etmiş olması veya bir vasiyetname taslağı hazırlaması yahut
 hazırlatması vasiyetin oluşması için yeterli değildir. Öte yandan murisin el
 yazısı ile vasiyetname düzenleme imkanından mahrum olduğu kabule yeterli bir
 delil getirilmediği gibi, İsviçre Makamları önünde  resmi vasiyet yapma
 imkanın bulunmadığını gösteren bir delil de ortaya konmamıştır.
 "Konsolosluğun kapalı oluşu, murisin ellerinin titremesi nedeniyle yazmaya
 çalıştığı son arzusunu toparlayamaması" fevkalede hal kabul edilerek hüküm
 kurulması doğru bulunmamıştır.
	2-Yukarıda açıklandığı üzere fevkalede şartlar altında vasiyetcinin
 son arzularını alan kişilere kanun pek önemli bir görev vermiştir. Bu kişiler
 VAKİT GEÇİRMEKSİZİN bir mahkemeye baş vurarak kanunda gösterilen biçimde
 işlem yapmak zorundadırlar. Bu yön sözlü vasiyeti vasiyetname haline getiren
 geçerlilik şartıdır. Bu süre olağan hayatın akışı içinde derhal olarak
 anlaşılmalıdır. Daha başka bir ifade ile şahitlerin içinde bulundukları
 fevkalade haller kalkar kalkmaz her işe tercihen işlemi yapma olarak anlamak,
 hüküm konuş amacına uygun düşer. Zira kanun vazıı "suistimalleri önlemek,
 tanıkların mirascılarla görüşmesine  fırsat vermemek ve bu yolla vasiyetcinin
 son arzularının saptırılmasına engel olmak gibi düşüncelerle bu ölçüyü
 koymuştur". Şahitlerin, geçikmesi kendileri ve yakınları için halyati önemde
 zarar verebilecek işleri, ancak bir mazeret oluşturabilir. Bu olayda olduğu
 gibi bir şahidin gazetecilik görevi sebebiyle isviçreden ayrılmak zorunda da
 kalışı bu nitelikte bir mazeret kabul edilemez. Kaldıki bu şahit l2.6.l988
 günü yine İsviçreye dönmüştür. Orada bulunan diğer şahitle birlikte İsviçre
 mahkemesine derhal vaşvurarak işlemin tamamlanmasına engel bir hal ortada
 yoktur. Şahitlerin İsviçre mahkemesine müracaat ettikleri müracaattın kabul
 edildiği, davanın hiç bir safhasında iddia ve ve isbat edilmiş değildir.
 Diğer şahidin çalıştırdığı iş yerini bırakamadığı ancak okulların 26.6.l988
 de tatile girmesi ile Türkiye'ye 
29.6.l992 de dönme imkanı bulabildikleri savunulmaktadır.
	26.6.l988 Pazar günüdür. Şahitlerin hemen değilde 29.6.l988 günü geç
 saatlerde Türkiye'ye dönüp 30.6.l988 de hakime başvurmalarını makbul ve haklı
 gösterecek, hayati nitelikte hiç bir mazeret ortaya konmamıştır.Kaldıki
 ulaşım  imkanının son derece çoğaldığı çağımızda sözlü vasiyeti
yüklenen şahidin birkaç saatliğine Türkiye'ye gelip gitmesi mümkün olup
bu şahidin kısa süre dahi terke imkan bulamadığı işinin niteliği de
 açıklanmamıştır.
	Medeni Kanunun şahitlerin hangi mahkemeye müracaat edecekleri
 belirlenmemiştir. Ancak işin icabı bunun en kolay şekilde ulaşılabilecek
 mahkeme olduğu yönünde kuşku duymamak gerekir. 2675 sayılı kanunun 6.maddesi
 dikkate alındığında bu İsviçre mahkemesi olabileceği gibi l6.9.l965 günlü
 Resmi Gazetede yayınlanan Türk Medeni Kanunun velayet, vesayet ve miras
 hükümlerinin uyğulanmasına dair  Tüzük'ün 38. maddesinde açıkca ifade
 olunduğu üzere vasiyetcinin son ikamet hakimi olması zorunluluğu da yoktur.
 Eğer  vasiyet son ikametgahtan başka bir yerdeki hakime tevdi edilmişse, o
 hakim vasiyetnameyi derhal son ikametgahta bulunan mahkemeye göndermek
 zorundadır.
	Bu açıklamalar ışığında 6.6.l988 günü ölen murisinin sözlerinin
 30.6.l988 gününde vakit geçirilmeksizin mahkemeye tevdi edildiğini kabul
 etmekde kanuna aykırıdır.
	SONUÇ:Davacının temyiz itirazlarının bu sebeplerle kabulü ile hükmün
 BOZULMASINA 29.9.l992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan	   Üye	 Üye	 Üye	
   Üye	
T.Alp    N.Turhan    Ş.D.Kabukçuoğlu   H.Dinç    Ö.Aksoy 
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini