 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1992/7350
K. 1993/9968
T. 11.10.1993
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* ZİLYEDLİĞİN TERKİ
ÖZET : Zilyedliğe dayalı tescil davasında; davacı, taşınmaz üzerindeki
zilyedliğini iradö olarak terk ettiğini duruşma sırasında açıkca beyan
ettiğine göre, artık 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi hükmünden
yararlanamayacağı düşünülmeksizin tescil kararı verilmesi doğru değildir.
(743 s. MK. m. 639, 889)(3402 s. Kadastro K. m. 14)
Mehmet ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne
ve kısmen reddine dair, (Mersin İkinci Asliye Hukuk Hakimliği)n-den verilen
25.10.1991 gün ve 154-603 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine vekili
tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Mahkemece, dava konusu 913 parselin krokide (A) ile işaretli bölümün tarıma
elverişli olması nedeniyle kabulüne, kalan bölümün ise tarıma elverişli
olmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hüküm, kabul edilen bölüm ile
ilgili olarak Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 20.2.1990 tarihli oturumdaki imzalı beyanında aynen: "Ben dava konusu
yeri hiç bir şekilde ekmedim, ancak muhtar, dava konusu yeri ekiyorum,
tasarruf ediyorum şeklinde Maliye'ye ihbarda bulunmuş, bunun üzerine Maliye
bana ceza kesmiş, ibraz ettiğim makbuzlarla ben belirtilen parayı ödedim. Ben
hiç bir zaman burayı kullanmadım, dava konusu yeri babam 1952 yılına kadar
kullandı. 1952 yılında babam ölünce o tarihten beri burayı ben hiç
kullanmadım, ancak 1962 yılından itibaren 4-5 sene ektim. Ondan sonra kendi
haline bıraktım. Halende bu yeri kullanmıyorum. Boş hali arazi halinde
duruyor, benim başka yerde tarlam vardır" şeklindeki beyanı ile dava konusu
taşınmazı iradö olarak terk ettiğini bildirmiştir.
Terk, zilyetliğin iradö olarak kaybedilme şekillerindendir. MK.da zilyetliğin
kaybı özel bir şekilde düzenlenmiş değildir. Kanun bu konuya detaylı olarak
889, 901 ve 902. maddelerinde değinmiş ve 889. maddesinde, zilyetliğin geçici
olarak kullanılmamasının zilyetliğin kaybı anlamına gelmeyeceği
açıklanmıştır. Zilyetliğin geçici olarak kesilmesinden söz eden 889. madde
hükmünün terk anlamı, geçici olmayan sürekli olan kesilmenin zilyetliğin
yitirilmesi sonucunu doğuracağını deyimlemektedir.
Doktrinde ve uygulama alanında, zilyetliğin, zilyedin iradesine dayanarak ve
iradesine dayanmadan (irade dışı) olmak üzere iki şekilde yitirildiği kabul
edilmektedir. Zilyet, şey üzerindeki egemenliğini, geçici olmayarak iradesi
ile ya da iradesi dışında yitirmesi ile zilyetlik de yitirilmiş olur. Geçici
olmayarak su altında kalan taşınmaz üzerindeki zilyetlik iradeye bağlı
olmaksızın kaybedilmiş zilyetlik sayılır. Zilyetliğin başkasına aktarılması,
zilyetliğin devri durumunda ise, iradeye dayanan yitirme sözkonusudur.
Başkasına aktarılmadan şeyin terki yoluyla da zilyetlik kaybedilir. Davamızda
olduğu gibi bir kimsenin tarlasını belli bir neden yokken uzun yıllar
kullanmaması ve onun tarla üzerinde egemenliğini dile getirecek her hangi bir
şekilde ilgi göstermemesi, artık o tarlayı terk ettiği yolunda herkeste bir
kanı uyandırır. Zira, zilyedin taşınmaz mala ilgi göstermemesi, uzun süre
taşınmaz üzerindeki başkalarının zilyetliğine itiraz etmemesi zilyedin
zilyetliği terk iradesinin varlığına karinedir. İşte bu şekilde zilyedin o
yeri terk ettiği yolunda herkeste bir kanı uyandırması durumunda zilyetliğin
yitirilmesi söz konusu olur. Bunun gibi, uzunca bir süre ilgisizlik durumu
gerçekleşmemiş olsa bile, bir kimse, davada olduğu gibi tarlasını ekmeyeceği,
kullanmayacağı ve artık terk ettiği yolunda niyet ve iradesini belli etmiş
ise terk oluşmuş sayılır. Bu gibi hallerde terk iradesinin varlığı şarttır.
İradenin varlığı, olayların doğal akışına, hayat tecrübesine göre
anlaşılabileceği gibi davacı zilyedin yukarıda yazılı olduğu gibi açık bir
irade bildirisinden de anlaşılabilir.
Davacının yukarıda açıkladığı şekilde taşınmaz üzerindeki zilyetliğini iradi
olarak terk ettiği ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi hükmünden
yararlanamayacağı düşünülmeden davanın krokide (A) ile işaretli bölümü için
de kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Kabulüne karar verilen krokide
(A) ile işaretli bölümün de açıklanan sebeple reddine karar verilmesi
gerekirken kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları
açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA),
11.10.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|