 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
İkinci Hukuk Dairesi
E. 1992/7261
K. 1992/7408
T. 29.6.1992
* BOŞANMA DAVASI
* MADDİ TAZMİNAT
* MANEVİ TAZMİNAT
ÖZET : MK.nun 143. maddesi uyarınca tazminata hak kazanmak için; tazminat
isteyenin kusursuz, karşı tarafın kusurlu olması ve boşanma olayının bu
kusurlu davranıştan kaynaklanması, maddi tazminat için mevcut veya beklenen
bir yararın hukuka aykırı olarak zedelenmiş olması; manevi tazminat için ise
kişilik haklarının ağır şekilde zedelenmiş olması gerekir.
(743 s. MK. m. 143)
Şevket ile Esin arasındaki karşılıklı boşanma, nafaka ve tazminat davasının
yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm manevi tazminat
yönünden Esin tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp
düşünüldü:
Davacı koca, dava dilekçesiyle; davalının doyumsuz, aşağılık kompleksi
bulunan, kocasını eve bakmamak, devamlı sarhoş olduğunu söylemek, aile
sırlarını açıklayan bir ruh yapısına sahip bulunduğunu belirterek, karşılık
davacı karı ise kocanın fazla içki içtiğini, bunun yüzünden çıkan tartışmalar
sonucu döğüldüğünü, son olarak ta kulak zarını zedeleyecek şekilde
döğüldüğünü belirterek boşanmalarına, yoksulluk nafakası, maddi manevi
ödenceye karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, her iki tarafın da boşanmada haklı olduğunu kabul ederek
boşanmalarına karşılık davacının daha çok kusurlu olmaması nedeniyle yararına
yoksulluk nafakasına, ancak karşılık davacının da kısmen kusurlu olması
sonucu MK. 143. maddeden yararlanamayacağından bahis ile maddi manevi ödence
isteklerinin reddine karar vermiştir.
Davalı (karşılık davacı) boşanma hükmünü temyiz etmemekle beraber, boşanmada
kusurlu kabul edildiğine ilişkin gerekçeyi temyiz ederek karşı çıkmıştır.
MK.nun 143. maddesi uyarınca ödenceye hak kazanmak için; ödence isteyenin
kusursuz, karşı tarafın kusurlu olması ve boşanma olayının bu kusurlu
davranıştan kaynaklanması, maddi ödence için mevcut veya beklenen bir yararın
hukuka aykırı olarak zedelenmiş olması; manevi ödence için ise kişilik
haklarının ağır şekilde zedelenmiş olması gerekir.
Maddi olayın sağlıklı bir çözüme götürülmesi için, kusur unsurunun kapsam ve
ağırlığının açıklığa kavuşturulması gerekir. Önemli olan boşanmayı sağlayan,
boşanmaya neden olan tarafın kusurudur. Diğer tarafın boşanmayı sağlamayan
hafif kusuru ödence verilmesini önlemez, ancak ödencenin miktarının tayininde
gözönünde bulundurulur (BK. m. 44) (Bak: Doç Dr. Bilge Özcan, Aile Hukuku,
1979, Sh. 299; Prof. Dr. F. N. Feyzioğlu, Aile Hukuku, 1986, Sh. 404-405;
Prof. Dr. T. Akıntürk, Aile Hukuku, 1975, Sh. 232; H. Velidedeoğlu, Aile
Hukuku, 1965, Sh. 259-260; Dr. S. S. Tekinay, Türk Aile Hukuku, Altıncı bası,
1986, Sh. 268). Bu konuda Federal Mahkeme daha da ileri bir adımla kocası
tarafından yıllardır yalnızlığa terk edilen kimsesiz kadının sadakatsizliği
halinde kocayı ödence vermekle yükümlü tutmuştur (Tekinay, Aile Hukuku, 1986,
altıncı bası, Sh. 269'daki yollaması; BGE 98 II 161 JDT 1973 I 254). O halde
yasanın amaçladığı kusursuzluğun mutlak anlamda kusursuzluk olarak değil,
boşanmayı sağlamaya yeterli ağırlık taşımayan hafif kusur olarak
değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, davacı eşin kocası hakkında "içki içiyor, eve yeterince
bakmıyor" şeklindeki serzenişleri davacı koca yönünden boşanmayı sağlayacak
ağırlıkta bir kusur olarak kabulü mümkün değildir. Kaldıki tarafların ortak
kızının hatıra defterine "babamı sevmiyorum" şeklinde hislerini ifade etmesi
ve kaçarak evlenmesi de babanın evde baskı yaptığını göstermekte ve davalı
eşin iddiasını doğrulamaktadır. Kocanın, eşini 15 gün işinden kalacak
derecede döğüp, kulak zarını zedelemesi ise pek fena muamele olgusunu
oluşturmaktadır. O halde, boşanmada kusurlu olan eşin koca olgusunun
kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Mahkemenin bu yönleri dikkate almaması tarafları eşit kusurlu kabul ederek
davacının ödence isteğini red etmesi, bu nedenlerle doğru bulunmayacağı gibi
vücut tamlığı döğülmek suretiyle zedelenen ve kişisel hakları bu şekilde
saldırıya uğrayan eşe manevi ödence verilmemesi usul ve yasa hükümlerine
aykırı bir kabuldür.
Bu itibarla, koşulları araştırılmadan maddi ödenceye ilişkin isteğin şartları
oluşmuş bulunduğu halde uygun miktarda manevi ödenceye hükmedilmemiş olması
doğru bulunmamıştır.
S o n u ç : Temyize konu hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 29.6.1992
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|