 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1992/7-314
K. 1993/67
T. 15.3.1993
* TEŞEKKÜL HALİNDE İŞLENEN KAÇAKÇILIK
* GÖREV
* EYLEMLİ UYMA
ÖZET : Hükümden sonra yürürlüğe giren 3842 sayılı Yasa, 2845 sayılı Yasanın 9.
maddesini değiştirerek teşekkül halinde işlenen kaçakçılık suçlarını Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin görev alanından çıkartmıştır. Muhakeme kanunlarının
derhal uygulanırlığı ilkesi ve 3842 sayılı Yasada geçici bir düzenleme
bulunmaması karşısında İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi kararının görev
yönünden bozulmasına yasal olanak bulunmamaktadır. O halde, hükmün esası
incelenmeli, esastan veya usulden bozma kararı verildiği takdirde İzmir
Devlet Güvenlik Mahkemesi 3842 sayılı Yasa ile görevsiz hale getirdiğinden
görevsizlik kararı ile dosyayı görevli Ağır Ceza Mahkemesine göndermelidir.
Yerel mahkeme bozmadan sonra 1991/33 sayılı dava dosyasını bu dosya ile
birleştirerek önceki kararda yer vermediği biçimde bu dosyadaki kanıtlara
dayanarak direnme kararı vermiştir.
Özel daire, yerel mahkemenin dayandığı bu yeni kanıtları inceleyip
denetlememiş, bu husustaki daire görüşü kararda yer almamıştır. Özel dairece
incelenmeyen bir hususun doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulu'nda
incelenmesi olanaklı değildir. Şeklen direnme gibi görünen bu karar özde ilk
karar niteliğinde olup incelemenin özel dairece yapılması ve bu açıklamalar
ışığında son uygulamanın eylemli uyma niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
[2845 s. DGMK. m. 9 (3842 s. K. ile Dğş.)] (765 s. TCK. m. 2/2)
Teşekkül halinde ihraç kaçakçılığı suçundan sanıklar Ali Kemal, Mehmet
haklarındaki davada; sanık Ali Kemal'in beraetine, Mehmet'in 1918 sayılı
Yasanın 27/1, 33/1-son ve TCY.nın 59. maddesi uyarınca 4 sene 7 ay ağır hapis
cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi)nce
8.6.1990 gün ve 36-53 sayı ile verilen hükmün katılan vekili ve sanık Mehmet
müdafi tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Yedinci Ceza
Dairesi'nce, 5.12.1990 gün ve 9987/13114 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde görülmeyerek;
1- Sanık Ali Kemal'in ihracatçı firmalardan Ç..... A.Ş.'nin ihracatına konu
30.000 adet şezlongu fason olarak imal ettiğine dair Ç..... A.Ş.'ne verdiği
30.3.1986 günlü faturanın gerçek dışı olduğuna dair kanıt bulunmadığı
gerekçesiyle beraatine karar verilmiş ise de dosya kapsamına göre Ç..... A.Ş.
nin ihracatının esasen gerçek olmadığı fason olarak üretildiği öne sürülen
malın malzemesi için ibraz edilen Öz K...... Ticaret Sahibi Süleyman adına
düzenlenen 7.3.1986 tarihli faturanın sahte olduğu, gerçek mal alım-satımı-na
dayanmadığı, malzeme sağladığı öne sürülen diğer firma yetkilisi Süreyya'nın
ise bulunmadığı, dosyada mevcut 27.5.1987 günlü vergi inceleme raporunda
belirtildiği üzere sanığa ait firmanın faturada yazılı malı üretecek
kapasitede bulunmadığı, sanığın gerçek mal imalatına dayanmayan sahte
faturayı vererek ihracatçı firmanın teşekkül halinde kaçakçılık eylemine
katıldığı anlaşılmış olup, bu suçtan mahkumiyeti yerine beraetine karar
verilmesi,
2- Sanık Mehmet'in ihracatçı firma Ç..... A.Ş.'nda bulunan 5 oranındaki
payını suç tarihi olan 7.4.1986'dan önce 5.2.1986 tarihinde Zeki'ye
devrederek firmadan ayrıldığı, suç konusu ihracata ilişkin, herhangi bir
belgede imzasının olmadığı, Ç.... A.Ş.'ne gerçek dışı fatura veren M...-San
ve D....-K....-San. isimli firmaları Zeki ve İsmail adına paravan firma
olarak kurduğuna dair Zeki'nin atfı cürüm niteliğindeki beyanı dışında
herhangi bir kanıt bulunmadığı anlaşılmış olup, yüklenen suçu işlediği
hususunda cezalandırılmasını gerektirecek nitelikte yeterli kanıt bulunmayan
sanığın beraeti yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
3- ......
4- ...... ) isabetsizliğinden bozmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 23.6.1992 gün ve 3-37 sayı ile; diğer bozma nedenlerine
uyarak; aynı mahkemenin 1991/33 esas sayılı dosyasını bu dosya ile
birleştirip, birleştirdiği dosyadaki kanıtlara dayanarak (1 ve 2) numaralı
bozma nedenlerine karşı direnmiştir.
Bu kararda, sanık Mehmet müdafi ve katılan vekili tarafından süresinde temyiz
edildiğinden, dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istekli 11.11.1992 gün
ve 87595 sayılı tebliğnamesiyle, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel
Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Yerel Mahkemece hüküm kurulmasından sonra 1.12.1992 tarihinde yürürlüğe giren
3842 sayılı Yasa ile Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama
Usulleri Hakkında 2845 sayılı Yasanın 9. maddesi değiştirilerek, teşekkül
halinde gümrük kaçakçılığı suçları Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin görev
alanından çıkarıldığından, hükmün öncelikle görev yönünden bozulması gerekip,
gerekmediği 21.12.1992 günü yapılan birinci müzakerede tartışılmıştır.
Öğretide ve Yargıtay uygulamalarında hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde
muhakeme kanunları (yargılama yasaları - usul yasaları) geçmişe yürümezler.
Suç hukukunda yapılan değişiklikler eğer sanığın lehine iseler TCY.nın 2/2.
maddesi uyarınca geçmişe yürürler. Demek ki, maddi ceza hukuku kuralları ile,
muhakeme kanunları arasında bu bakımdan çok önemli ayrılık bulunmaktadır.
Mukakeme kanunlarının geçmişe yürümeyeceğini bu şekilde belirledikten sonra,
bu kanunların hemen (derhal) uygulanır kanunlar olduğunu kabul etmek
zorunluluğu vardır. O halde yargılama henüz sonuçlanmamışsa, yeni muhakeme
kanununun yürürlüğe girdiği andan itibaren yapılacak yargılama işlemlerinde
kural olarak yeni kanun uygulanmaya başlar.
Muhakeme kanunlarının derhal uygulanması ilkesi, yeni kanunun eskisinden daha
mükemmel olması ve ülkede aynı anda birden çok muhakeme kanununun
uygulanmaması görüşüne dayandırılmaktadır. Esas düşünce tarzı ise, kanunların
bulundukları süre içinde, düzenledikleri sahada uygulanacağı prensibidir.
Derhal uygulanırlık ilkesinin doğal sonucu olarak eski kanun zamanında
yapılmış işlemlerin tekrarlanmaması kuraldır. Derhal uygulanırlık ilkesinin
istisnası, yürürlüğe konulan muhakeme kanununda geçici maddelerle
düzenlenebilir. Örneğin, üst dereceli mahkemenin işlerini azaltmak için
benimsenen görev normlarının üst mahkemede açılmış davalarda derhal
uygulanmaması, yani yürürlükten kalkan normun uygulanmasına devam edilmesi,
sürekli olmayacağı ve görevsizlik kararları ile işler uzayacağı için geçici
maddelerle kabul edilebilir. Örneğin, 2248 sayılı Yasa geçici 1. maddesi ile
Toplu Basın Mahkemelerinin kaldırılmasında bu yolu benimsemiştir.
Uyuşmazlık konusu davada İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi 3842 sayılı Yasa ile
yapılan değişiklikten önce 2845 sayılı Yasanın 9. maddesi gereğince
görevlendirildiği bu davada hüküm kurarak, davadan elini çekmiştir. O halde
yerel mahkeme yasaya uygun biçimde görevli olduğu davada hüküm kurduğundan,
tabii hakim ilkesine aykırılıktan söz edilemeyeceği gibi, hüküm verilinceye
dek Yerel Mahkemenin görevsiz olduğu da ileri sürülemez. Demek ki, Yerel
Mahkeme hüküm tarihindeki muhakeme kanunlarına göre davaya bakmakla
görevlidir. Aksine davranışı esasen yargılama yasasına aykırılık oluşturur.
Ancak, hükümden sonra yürürlüğe giren 3842 sayılı Yasa 2845 sayılı Yasanın 9.
maddesini değiştirerek, teşekkül halinde işlenen kaçakçılık suçlarını Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin görev alanından çıkartmıştır. Muhakeme kanunlarının
derhal uygulanırlığı ilkesi ve 3842 sayılı Yasada geçici bir düzenleme
bulunmaması karşısında İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi kararının görev
yönünden bozulmasına yasal olanak bulunmamaktadır. O halde hükmün esası
incelenmeli, esastan veya usulden bozma kararı verildiği takdirde İzmir
Devlet Güvenlik Mahkemesi 3842 sayılı Yasa ile görevsiz hale getirildiğinden,
görevsizlik kararı ile dosyayı görevli Ağır Ceza Mahkemesine göndermelidir.
Görev sorunu bu şekilde çözüme kavuşturulduktan sonra 15.3.1993 tarihinde
yapılan ikinci müzakerede işin esası tartışılmıştır.
Yerel Mahkeme bozmadan sonra 1991/33 sayılı dava dosyasını bu dosya ile
birleştirerek, önceki kararda yer vermediği biçimde bu dosyadaki kanıtlara
dayanarak direnme kararı vermiştir.
Özel Daire, Yerel Mahkemenin dayandığı bu yeni kanıtları inceleyip,
denetlememiş, bu husustaki daire görüşü kararda yer almamıştır. Özel Dairece
incelenmeyen bir hususun doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulunda
incelenmesi olanaklı değildir. Şeklen direnme gibi görünen bu karar özde ilk
karar niteliğinde olup incelemenin Özel Dairece yapılması ve bu açıklamalar
ışığında son uygulamanın eylemli uyma niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Bu nedenle temyiz incelemesinin Özel Dairesince yapılmasına karar
verilmelidir.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, inceleme konusu hükmün görev yönünden
bozulmasına yer olmadığına, 21.12.1992 gününde yapılan birinci müzakerede
yasal oyçokluğuyla, Yerel Mahkemenin son uygulaması eylemli uyma niteliğinde
bulunduğundan, işin esasının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Yedinci Ceza
Dairesi'ne gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığı'na (VERİLMESİNE),
15.3.1993 gününde yapılan ikinci müzakerede oybirliği ile karar verildi.
|