 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
E. 1992/6126
K. 1993/5501
T. 15.9.1993
* SÜKUT
* EDİM
* AYNEN TESLİM
* İYİNİYET
ÖZET : Beş yıl gibi bir süre sükut ederek karşı tarafın edimini yerine
getirmesini istemeyen tarafın, bundan sonra aynen teslime yönelik istemi
iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.
(743 s. MK. m. 2)
Taraflar arasındaki satılan malın teslimi davasının yapılan yargılaması
sonunda, ilamda yazılı nedenlerden odlayı davanın kabulüne yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşma istekli
olarak temyiz edilmiş ise de tebligat gideri verilmediğinden duruşma isteği
dikkate alınmayarak dosya üzerine yapılan inceleme sonunda gereği konuşuldu:
Davacı vekili; demir ticareti yapan ve ticaret siciline kayıtlı tüccar olan
davalının müvekkilinin ihtiyacı olan 10 mm. kalınlıkta 1.5 m. x 6 m.
ebadındaki Ereğli Demirçelik Fabrikaları mamulü 10 ton gemi sacını davacının
onarım işlerini yapan taşoran Orhan'a teslim etmeyi taahhüt ettiğini, mal
bedeli olan 1.400.000 liranın davalıya Denizcilik Bankası Merkez Şubesi
aracılığı ile gönderildiğini ve davalı tarafından da alındığını, buna rağmen
malın teslim edilmediğini, keşide edilen ihtarnamenin de semeresiz kaldığını
belirterek, bedeli ödenmiş bulunan 10 mm. kalınlıkta 1,5 m. x 6 m. ebadında
Ereğli Demirçelik mamulü 10 ton gemi sacının taraflarına teslimine karar
verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilleri; taraflar arasında yazılı herhangi bir anlaşmaları
olmadığını, davacı havalesinin bilgileri dışında olduğunu, havaledeki "Ereğli
Demir Çelik Fabrikaları saç siparişi için" kaydının müvekkiline ulaşmadığını
bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile Ereğli Demirçelik Fabrikası'na ait 10 mm.
kalınlıkta 6 m. x 1,5 m. ebadında 10 ton gemi sacının davalıdan aynen alınıp,
davacıya teslimine karar verilmiş; hüküm davalı vekillerince temyiz
edilmiştir.
Yanlar arasında 10 yılı aşkın bir süredir ticari ilişkinin aralıksız devam
ettiği, davacı şirketin sahibi olduğu gemiye yükseklik verilmesi için
1.3.1985 günlü kararıyla gelen öneriler incelenerek davalıdan 10 ton gemi
sacının alınmasına ve 1.400.000.- lira ödenmesine karar verilmiştir. Daha
sonra 8.3.1985 gününde davalı adına 1.400.000.- lira havale çıkartıldığı
dekont üzerine "..saç siparişi için" ifadesi yazıldığı, paranın davalı
hesabına geçirildiği, bedelin aynı gün ve 11.7.1985 günlü çeklerle çekildiği
belirlenmiştir. Davacı, davalının edimini yerine getirmemesi üzerine 5 yıla
yakın bir süre sessiz kaldıktan sonra davalıya 2.2.1990 gününde tebliğ olunan
30.1.1990 günlü ihtarnameyle gemi sacının teslimini istemiştir. Borcun yerine
getirilmemesi üzerine 1.3.1990 gününde aynen teslim istemiyle bu dava
açılmıştır.
Bir sözleşmenin yanlara yüklediği hak ve borçlar ile bunların sınırı, o
sözleşmenin kurulmasındaki asıl amaca göre değerlendirilir. Öbür yandan,
hukuksal ilişkilerde, zaman geçmesiyle yanlar arasında karşılıklı bir takım
davranışlar söz konusu olabilir. Bu durum ise yanlar yönünden yani haklar ve
borçların doğumuna neden olur. Bunun sonucu yanlar bir işlem yapmak ya da
belirli bir harekette bulunmak durumunda kalır. Belirli bir hareketin
yapılması kendisinden beklenen yan hiç bir davranışta bulunmazsa iş ve
muamele yaşamındaki üstün anlayışlar gereği olarak bu hareketsizliği ve
sükuta bir anlam verilmesi zorunludur (Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı,
30.11.1955 gün, 1955/14 esas, 1955/20 karar).
Böylece, sükut etmenin hukuksal bir değeri olduğu kabul edilmiştir. Özellikle
sükutun karşı yana hukuksal sonuçlar doğuracak olan belirli bir iradeyi
açıklamak amacıyla seçilmiş olması halinde, sükut açık bir irade bildirimi
gibi hüküm ifade eder.
Somut olaydaki durum ve koşullara göre, davacı şirketin, gereksinmesi olan
gemi sacı için bedelini gönderdiği halde davalının edimini yerine getirmemesi
karşısında ne gibi hareketlerde bulunacağını bildirdiği halde 5 yıl süreyle
bir davranışta bulunmamıştır. Davacının bu durumu kabul etmiyorsa, objektif
iyiniyet kuralları gereği olarak başvuruda bulunmak yükümlülüğü ortaya çıkar.
Davacının 5 yıl gibi uzun bir süre sesziz kaldıktan sonra ihtarname keşide
etmesi geçen süreç için "sükutu ile duruma muvafakat ettiği" yönündeki
iradesini açıkladığı kabul olunmak gerekir. Zira, günlük yaşamımızda esas
olması gereken objektif iyiniyet kuralı bu devamlı sükutun irade beyanı
yerine geçmesini zaruri kılar (Anılan Yargıtay İ.B.K.).
O halde, davacının aynen teslime yönelik isteminin iyiniyet kurallarıyla
bağdaşmadığının benimsenmesi gerekir.
Bu durumda, yanlar arasındaki sözleşmenin karşılıklı irade bildirimleriyle
doğmamış olduğunun kabulüyle davanın reddi gerekirken, sözleşmenin devam
ettiği benimsenerek davacı yararına hüküm kurulması bozma nedeni sayılmıştır.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının davalı
yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 15.9.1993
gününde oybirliğiyle karar verildi.
|