Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Altıncı Hukuk Dairesi

	E.	1992/5307
	K.	1992/5697
	T.	27.4.1992

*  KİRA SÖZLEŞMESİ
*  AKTE AYKIRILIK

ÖZET : Uzun yıllar kiralananı kullanma tarzına karşı çıkmayan davacının buna
 rıza gösterdiğinin kabulü icap eder. Sonradan rızanın geri alınması mümkün
 değildir. Bu rızaya rağmen sözleşmedeki hükümden yararlanarak akte aykırılık
 iddia edilmesinde davacının iyiniyetli olduğu söylenemez.

(818 s. BK. m. 256)(743 s. MK. m. 2)

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davalı
 tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar
 okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, akte aykırılık sebebi ile kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece,
 istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekili tarafından temyiz
 olunmuştur.

Davacı vekili, 1977 yılından beri davalının icarında bulunan kiralananda
 kiracının her türlü değişiklik yapmasının yasaklandığını, buna rağmen
 davalının bitişikteki bir başka kişiye ait dükkanla, kiralananla bitişik
 dükkanda kapı açarak akte aykırı davrandığını, ayrıca apartman katı malikleri
 kurulu kararına aykırı biçimde mecurun kapısı önünde mal teşhir ettiğini,
 yapılan ihtara rağmen eski halin sağlanmadığını iddia ederek sözleşmenin
 feshi ile kiralananın tahliyesini istemiştir.

Davalı vekili, akte aykırı biçimde açıldığı iddia olunan iki dükkan arasındaki
 kapının 1985 yılında açıldığını, bu durumun o yıldan beri davacı tarafından
 bilindiğini, diğer taraftan kapı önüne konulan bir kısım eşyanın geçişe engel
 olmadığını, o hususun Kat Mülkiyeti Kanunu hükümleri ile ilgili
 olabileceğini, kira hukuku yönünden akte aykırılık teşkil etmiyeceğini
 savunarak davanın reddini istemiştir.

Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.1.1990 başlangıç tarihli ve bir yıl
 sürelidir. Sözleşmenin özel şartları 5. maddesinde; kiracının mecurda mal
 sahibi veya vekilinin yazılı oluru olmadan hiç bir değişiklik yapamıyacağı
 kabul edilmiştir. Aynı yasak hükmünün 1986 yılında yapılmış sözleşmede de yer
 aldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin, 31.10.1990 keşide tarihli olup
 10.6.1991 tarihinden önce tebliğ edilen tebliğname ile akte aykırılığın
 giderilmesi istediği anlaşılmaktadır. Dinlenen davacı tanıkları davacının
 iddiasında geçen olayların doğruluğunu ifade etmişler ve fakat aynı zamanda
 davacının aynı binada, üst katta oturduğunu belirtmişlerdir. Davalı
 tanıklarıda iki dükkan arasındaki kapının en az 5,6 yıl önce açıldığını,
 dükkanların o zamandan beri kullanıla geldiğini, aynı binada ve üst katta
 oturan davacının bu şekilde kullanmaya itirazı olup olmadığını bilmediklerini
 ifade etmişler, bir davalı tanığı da davacının kiralanana zaman zaman girip
 çıktığını bildirmiştir.

Kiralanan ile bitişiğindeki yine davalının zilyetliğinde bulunan duvarda kapı
 açılmasının sözleşmeye uygun olmadığı ve yasaklanan eylemlerden olduğu
 açıktır. Bu şekilde kapı açmanın yazılı izine dayandığı iddia edilmemiştir.
 Ancak, davacının yıllardır o aykırılığı bildiği, buna rağmen ses çıkarmamak
 sureti ile o şekilde kullanmaya zımnen izin verdiği dinlenen davalı
 tanıklarının beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacının aynı binada üst katta
 oturduğu, eve giriş çıkışlarında pasaja girişlerinde bu kullanma durumunu
 görülmesinin mümkün olmadığı açıktır, hatta davacının ve yakınlarının
 kiralanana girip çıktıkları anlaşılmaktadır. Buna rağmen uzun yıllardır o
 kullanma tarzına karşı çıkmayan davacının buna rıza gösterdiğinin kabulü icap
 eder. Sonradan rızanın geri alınması mümkün değildir. Bu rızaya rağmen
 sözleşmedeki hükümden yararlanarak akte aykırılık iddia edilmesinde davacının
 iyi niyetli olduğu söylenemez.

Dükkan önünde bazı eşyalar bulundurulması olgusuna gelince, o yerin
 kiralananın dışında olduğu uyuşmazlık konusu değildir oranın işgalinden
 dolayı davacının el atmanın önlenmesini isteyebilmesi mümkün isede, bu yerle
 ilgili sözleşme olmadığından sözleşmeye aykırılıktan da bahsedilemez.
 Açıklanan bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı
 gerekçelerle tahliye kararı verilmesi isabetsizdir. Hüküm bu nedenle
 bozulmalıdır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile
 HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin
 alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 27.4.1992 tarihinde
 oybirliğiyle karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini