 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1992/4189
K. 1992/6378
T. 14.5.1992
* TAPU İPTALİ VE TESCİL
* HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
ÖZET : Çekişmeli taşınmazda tesbit ile belirlenen hakka karşı davacılar
dışında başka şahısların tapulama (kadas-tro) mahkmesine itiraz etmiş
olmaları; diğer anlatımla davacıların etmemiş olmaları on yıllık hak düşürücü
sürenin başlangıç tarihinin saptanmasında sonuca etkili olamaz.
(3402 s. Kadastro K. m. 12)
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tesçil davası sonunda, Yerel
Mahkemece verilen süre yönünden davanın reddine ilişkin kararlar yasal süre
içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi,
gereği görüşülüp düşünüldü:
Tapulama (kadastro) tesbiti yoluyla bir taşınmaz malda hukuki duruma ilişkin
olarak belirlenen hakka karşı çıkmak isteyen ve bu yerde mülkiyet iddiasında
bulunan kişi yönünden izlenecek iki yol vardır. Hak iddiasında bulunan kimse
dilerse kadastro tesbitine karşı 3402 sayılı Yasada belirtilen süre
içerisinde komisyona ve gerektiğinde anılan komisyon kararına karşı da
kadastro Mahkemesine başvurarak kadastro tesbitine itiraz hakkını
kullanabileceği gibi, dilerse tesbitin kesinleşmesini takiben 10 yıllık hak
düşürücü süre içinde genel Mahkemede açacağı iptal ve tesçil davası yoluyla
hakkının alınmasını sağlayabilir.
Genel Mahkemede açılacak iptal davası adına tesbit kesinleşene yöneltilerek
açılıp yürütülebilir. Yine hemen belirtmek gerekirki, tesbite itiraz edilmesi
halinde itirazın sonuçlanmasına kadar tesbitin kesinleşmiyeceği de
kuşkusuzdur. Tesbit tutanağı bütün olduğundan itiraz eden yönünden
kesinleşmedi, itiraz etmeyen yönünden kesinleşti şeklinde düşünmekte mümkün
değildir. Her davada, davacının gerçek hasmını tesbitle davasını ona
yöneltmesi temel usul kuralıdır. Olayda davacılar, genel mahkemeden tesbitin
iptalini isteme yolunu tercih etmişlerdir.
Çekişmeli taşınmazda tesbit ile belirlenen hakka karşı davacılar dışında başka
şahısların tapulama (kadastro) mahkemesine itiraz etmiş olmaları; diğer bir
anlatımla davacıların itiraz etmemiş olmaları 10 yıllık hak düşürücü sürenin
başlangıç tarihinin saptanmasında sonuca etkili olamaz. Zira, tesbite itiraz
nedeniyle tesbit askıda kalmıştır. Dava konusu taşınmazda hak sahibi, ancak
tesbitin kesinleştiği tarihte belirlenecektir. Olayda da çekişmeli parselin
tesbitine dava dışı kişiler tarafından tapulama (kadastro) mahkemesinde
açılan itiraz davasının kesinleştiği tarih esas alındığında 10 yıllık sukutu
hak süresinin geçmediği saptanacaktır. Çünkü, davacı yönünden de mülkiyet
iddiasında bulunduğu taşınmazdaki hak sahibi olan gerçek hasım, ancak,
tapulama mahkemesinde kurulan hükmün kesinleştiği tarihte belirli hale
gelmiştir. Açıklanan bu ilke Dairenin istikrarlı uygulaması olup, Hukuk Genel
Kurulu'nun 31.5.1985 gün ve 1-795/531 sayılı kararında da açıkça
vurgulanmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca
göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile 3402 sayılı
Yasanın 12. maddesindeki koşulların gerçekleştiğinden bahisle davanın
reddedilmesi isabetsizdir.
Temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü
HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz
edene geri verilmesine, 14.5.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|