Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Onsekizinci Hukuk Dairesi

	E.	1992/411
	K.	1992/1351
	T.	13.3.1992

*  NÜFUS KANUNU

ÖZET : Mahkemenin, Nüfus Kanununun 46. maddesi kapsamında olmayan bir davaya
 bakması, yasalarımızın ana-babaya verdiği bir yetkiyi onlardan alarak ve
 onların yerine geçerek, çocuğun alışılagelmiş olmamaktan başka bir aykırılığı
 olmayan adını bu konuda ehil olmadığı anlaşılan kişinin yetersiz ve
 gerekçesiz görüşüne dayanarak iptal edip ona yeni bir ad vermesi,
 yürürlükteki kanunlarımıza aykırı olduğu gibi çağdaş Türkiye'mizin hukuki,
 sosyal ve kültürel düzeyi ve gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.

(1587 s. Nüfus K. m. 46)

Cumhuriyet Savcılığı talepnamesi ile, davalının Rojda adlı kızının adının
 iptali istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile ismin iptaline, adı
 geçene Nefise adının verilmesi cihetine gidilmiş; hüküm, davalılardan İhsan
 tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün
 kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Lice Nüfus Müdürlüğü'nce, Rojda adının yönetmeliğe ve Nüfus Kanununun 16.
 maddesinin 4. fıkrasına göre milli kültürümüze aykırı olduğunun İçişleri
 Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün 30.4.1987 günlü
 tamimlerine atfen bildirilmesi üzerine, Lice Cumhuriyet Savcılığı tarafından
 Rojda adlı çocuğun babası hasım gösterilerek küçüğün bu adının iptali için bu
 dava açılmış bulunmaktadır.

Önce, böyle bir davanın Cumhuriyet Savcılığınca açılıp açılmayacağı üzerinde
 durulmalıdır. Davanın dayanağı olarak gösterilen 1587 sayılı Nüfus Kanununun
 16. maddesinin 4. fıkrasında; çocuğun adının ana ve babası tarafından
 konulacağı ancak, milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve adete uygun
 düşmeyen veya kamuoyunu inciten adların konamayacağı belirtilmiştir. Madde
 hükmündeki yasağa rağmen böyle bir adın konulması istendiğinde ve bunda ısrar
 edildiğinde Nüfus İdaresinin yapacağı işlem, çocuğun bu adının nüfus siciline
 yazılmamasından ibaret olmalıdır. İdare, yasaya aykırı bir işlemi yapmaya
 mecbur edilemeyeceği gibi böyle bir işlemi yapmaktan da memnudur. Böyle bir
 durumda yapılacak iş, kanunda aksine bir hüküm olmadığına göre vatandaşın
 idare ile olan ilişkilerini düzenleyen genel kurallara göre ilgili idare
 mercii ve yargı yoluna başvurmak olmalıdır.

İnceleme konusu davada ise, Nüfus İdaresi, kanuna aykırı olduğu kanaatinde
 olmasına rağmen Rojda adını sicile yazmış ve daha sonra Cumhuriyet
 Savcılığına başvurarak işlemin iptali konusunda dava açılmasını istemiş ve bu
 davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılarak iptal kararı verilmiştir.

Nüfus Kanununun 16. maddesinde böyle bir dava açılabileceğine dair hüküm
 yoktur. Nüfus Kanununun, kayıt düzeltmeye ilişkin 46. maddesinde de isim
 iptali davasından söz edilmemiştir. Esasen bu madde, nüfus kayıtlarının
 düzeltilmesine ilişkin usulü belirlemiştir. Düzeltme ise yanlış yapılan veya
 gerçeğe aykırı olan bir kaydın düzeltilmesi, yanlış olanın yerine doğrusunun
 yazılmasını sağlayan bir işlemdir. İptal bir şeyi yok kılmak anlamına gelir
 ki düzeltmeyle ilgisi yoktur.

İsim, kişiye sıkı sıkıya bağlı şahsi bir haktır. Hiç bir kişi veya kurum
 kişinin rıza ve muvafakatı olsada bu hakka dayanarak taşınan bir ismi iptal
 edemez. Kişiyi isimsiz bırakamaz. Böyle bir işlem, mahkeme kararına da konu
 olamaz. Esasen bu nedenledir ki Nüfus Kanununda veya bunlar dışındaki
 herhangi bir kanunda, sebep ne olursa olsun kişinin kazanılmış isminin iptali
 öngörülmemiştir.

İsim, kişileri belirleyen ve birbirinden ayıran bir sözcüktür. Herkesin
 kendisine özgü bir kişiliği ve özvarlığı olduğundan, bu kişiliğin
 başkalarınınkinden ayırt edilmesini istemek onun hakkıdır. Bu nedenle de ad
 üzerindeki hak nitelik bakımından tıpkı kişinin yaşamı ve onuru gibi kişilik
 hakkıdır. Kişi böyle bir haktan yoksun bırakılamaz. Mahkemece verilen iptal
 kararı kişiyi bu en yaşamsal hakkından yoksun bırakmıştır. Anayasamızın 2.
 maddesinde belirtilmiş olduğu üzere insan haklarına saygılı bir hukuk devleti
 olan ülkemizde böyle bir davanın açılması sözkonusu olamayacağından kanunda
 da bu tür bir davaya yer verilmemiştir.

Bu konuda, kayıt düzeltmelerine ilişkin Nüfus Kanununun 46. maddesine
 dayanılarak Cumhuriyet Savcılığınca dava açılması da mümkün değildir.
 Yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere, bu maddede Cumhuriyet Savcısına verilen
 yetki yanlış, çelişkili veya gerçek olmayan kayıtların düzeltilmesini
 mahkemeden istemektir. Ona mevcut kayıtların iptalini dava etme yetkisi
 verilmemiştir. Mahkemeye bu madde ile verilen görev de aynı niteliktedir.
 Mahkemelerin görevleri Anayasamızın 142. maddesinin 1. fıkrasına göre kanunla
 belirlenmiş olup, kanunla açıkça verilmeyen görev, benzetme ve kıyas yoluyla
 ihdas edilemez. Yönetmelikle mahkemeye görev verilemeyeceği gibi Savcıya da
 dava açma görev ve yetkisi tanınamaz.

Mahkemenin davayı kabul şekline gelince: Mahkemece görüşü alınan TDK. Başkanı,
 13.11.1991 günlü yazısında; "Rojda" biçimindeki kelimeye kaynaklarında
 rastlanmadığı, anlamının bilinmediği, Türkçe olmadığı, bu bakımdan da Türk
 çocuklarına ad olarak verilmesinin milli kültürümüze, örf ve adetlerimize
 uygun olmadığnı belirtmiş, mahkeme de buna dayanarak nüfusa "Rojda" yazılı
 ismin iptaline ve davalının kızının isimsiz kalması korkusu altında "eğer
 iptal edilecekse annemin ismi olan Nefise olarak düzeltilsin" şeklindeki
 beyanı "istem" olarak nitelendirilerek Nefise isminin takılmasına karar
 verilmiştir. Nüfus Kanununun 16. maddesinin son fıkrası; "milli kültüre,
 ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen veya kamu oyunu
 inciten" adların konulmasını yasaklamıştır. "Rojda" sözcüğünün bu yasaklardan
 hangisine uyduğu, mahkemece aynen benimsenen TDK. Başkanlığı yazısında
 belirtilmemiştir. Sözü edilen yazıda belirtildiği üzere bu sözcüğün Türkçe
 olmaması yasaklama kapsamında olmasına elbette yeterli değildir. Çünkü
 dilimizde Türkçe olmayan hatta halkının çoğunluğu İslamı din olarak kabul
 etmiş herhangi bir ulusun dilinden olmayan birçok sözcük ve isim mevcuttur.
 Rojda sözcüğünün anlamının bilinmediğini bildiren TDK. görevlisi bunun milli
 kültürümüze yada örf ve adetlerimize ne suretle aykırı olduğunu
 açıklamamıştır. Esasen adı geçenin, hiç bir gerekçe göstermeden, sanki Türkçe
 olmayan tüm isimler milli kültürümüz ile örf ve adetlerimize uygun değilmiş
 gibi, yanlışlığı aşikar olan zihniyeti ile, bu konuda görüş bildirmeye ehil
 olmadığı anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak mahkemenin, Nüfus Kanununun 46. maddesi kapsamında olmayan bir
 davaya bakması, yasalarımızın ana-babaya verdiği bir yetkiyi onlardan alarak
 ve onların yerine geçerek, çocuğun alışılagelmiş olmamaktan başka bir
 aykırılığı olmayan adını bu konuda ehil olmadığı anlaşılan kişinin yetersiz
 ve gerekçesiz görüşüne dayanarak iptal edip ona yeni bir ad vermesi
 yürürlükteki kanunlarımıza aykırı olduğu gibi çağdaş Türkiye'mizin hukuki,
 sosyal ve kültürel düzeyi ve gerçekleri ile de bağdaşmamaktadır.

Bütün bu nedenlerle davanın reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi
 doğru görülmemiştir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde
 hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan
 kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin
 harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 13.3.1992 gününde
 oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

* 1587 sayılı Nüfus Kanununun 16. maddesine göre, çocuğun adının anne ve
 babası tarafından konulacağı ancak, milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve
 adetlerimize uygun düşmeyen veya kamuoyunu inciten adların ise konulamayacağı
 belirtilmiştir. Ancak, ana ve baba bu isim koyma hak ve görevlerini kötüye
 kullanmaları, bu sınırlamalara aykırı, icabında suç dahi teşkil edecek
 şekilde isim koymaları ve idari merciin bu talebi kabul ve nüfusa tescili
 halinde ise Cumhuriyet Savcılarının konulan ismin (özad) iptalini
 isteyebilmeleri gerekir.

Çünkü;

1- 1587 sayılı Kanunun 46/1-2. maddesine göre; "yaş-ad-soyadı ve diğer kayıt
 düzeltme davalarını, ilgili dairelerin göstereceği birim üzerine Cumhuriyet
 Savcıları açabilir. Düzeltme tabiri ve talebi iptali de kapsayıp, bir ismin
 veya yaş ve kaydın iptal olmadan düzeltilmesi de mümkün olamayacağından geniş
 düşünülmesi zorunludur. Ayrıca, aynı Yasanın 43. maddesine göre yazılması
 gerekip, eksik bırakılan (meslek-sanat-din-ana-baba adı ve soyadı vs.) 48.
 maddeye göre idarece kütüklere işlenip, 46. maddeye göre açılan davanın
 içerisine girmediğinden, ismin değiştirilmesi talebinin ve C. Savcısının dava
 hakkının varlığının kabulü gerekir.

2- 7.4.1987 gün ve 1987/1768-3765 sayılı Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi'nin
 çoğunlukla kabul edilen ve C. Savcısının dava hakkını kabul etmeyen kararına
 kadar, gerek Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi ve gerekse Altıncı Hukuk Dairesi
 uygulamaları bu tür davaların C. Savcılarınca açılabileceğini kesintisiz bir
 şekilde kabul etmişlerdir.

3- Nüfus Kanununun 16/4. maddesine aykırı bir talep geldiğinde idare nasıl
 davranmalı ve ne şekilde işlem yapması gerekir? Nüfus Hizmetlerine Ait
 Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 77/2. maddesine göre; memur, çocuğa
 konulacak ismin ilk fıkrada belirtilen ve yasaya paralel olan kurallara
 uymadığını görünce çocuğun adının değiştirilmesini ister, ilgililer aynı
 isimde direnirlerse çocuğun adını aynen yazarak kütüğe geçirir, ancak ismin
 değiştirilmesi için de dava açılması yönünde de C. Savcılığına bildirimde
 bulunur. Medeni Kanunun 37. ve Nüfus Kanununun 54. maddelerine göre
 yaptıkları işlemlerden şahsen sorumlu olan memurun Yönetmeliğin aksine bir
 davranışa girmesi düşünülemez.

4- 2575 sayılı Soyadı Kanununun 3. maddesi de kısmen aynı paralelde yasakları
 ihtiva eder. Fakat, 6. maddesi ile de idarenin ihbarı ile C. Savcısına yasağa
 uymayan soyadlarının bu adı değiştirmelerini mahkemeden isteyebileceği
 hükmünü getirir. Doğuştan konulan bir ismin iptal ve değiştirilmesini dava
 edebilen bir merciin, doğumdan sonra konan ve yasaya aykırı olan bir isim
 hakkında dava açamayacağını kabul etmek, hayatın olağan akışına ters düşer. 
5- Ana ve baba çeşitli nedenlerle çocuğa isim koyarken görevlerini ihlal ve
 haklarını kötüye kullanmışlarsa, bu durum himaye görmeli mi? Boş-manasız veya
 kötü-şöhretli olan veya yasaya aykırı bulunan bir ismi ömürleri boyunca, en
 azından reşit oluncaya kadar taşısınlar mı? Böyle bir davranış himaye
 göremez. Bu durumda Hazinenin, vesayet makamlarının ve olayın kamu düzenini
 ilgilendirmesi nedeniyle C. Savcılarının alakalı ve sonucundan yarar görecek
 olmaları itibariyle müdahale haklarının varlığını kabul etmek gerekir.

6- Çoğunluğun görüşüne göre, C. Savcısının dava açma hakkı ve sıfatı
 bulunmadığına göre, davanın re'sen ve bu sebeple reddedilmesi gerekirken işin
 esasına girilerek eksik inceleme sebebiyle kararın bozulması da doğru
 görülmemiştir.

Yukarıda belirtilen sebeplerle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

M. Adnan SELÇUK
Üye


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini