 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1992/3412
K. 1992/3899
T. 27.4.1992
* VEKİL
* ÜCRET ALACAĞI
ÖZET : Vekil, müvekkile karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekle
yükümlüdür.
Vekilin ücret alacağı, aksine sözleşme veya teamül olmadıkça vekalet konusu
işin gereği gibi görülmesinin tamamlanmasıyla muaccellik kazanır.
(818 s. BK. m. 390/f.II)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi,
gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı avukatlar, davalının miras bırakanı Nazlı ile ölünceye kadar bakma
akdine dayanılarak tesis edilen tapunun iptal ve tescili davasının açılıp
sonuçlandırılması amacıyla Avukatlık Ücret Sözleşmesi düzenlediklerini,
Nazlı'nın ölümü nedeni ile vekalet akdinin son bulduğunu, sözleşmede
kararlaştırılan avukatlık ücretinden davalının mirasçı sıfatıyla sorumlu
olduğunu ileri sürerek 5.000.000 TL.nın ödetilmesine karar verilmesini
istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı tarafından temyiz
edilmiştir.
BK. m. 390/f.II'ye göre vekil, müvekkile karşı vekaleti, sadakat ve özen ile
ifa etmekle yükümlüdür. Vekil sadakat borcu gereği olarak, müvekkilinin
yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan
kaçınmak zorunluğundadır. Vekilin iş görme ile hedef tutulan sonucun başarılı
olması için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli görüşünü
ve davranışlarda bulunması ve başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan
kaçınması özen borcunun konusunu teşkil eder (Bkz. Prof. Dr. Haluk Tandoğan,
Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Cilt: 2, Sh. 231).
Kural olarak meslek sahibi olan kimseler ve bu arada avukatlar genellikle
bilinen ve kabul edilen kural ve usulleri bilmedikleri taktirde sorumlu
olacaklardır. Avukatın görevi, olayları mantıki şekilde değerlendirerek,
bütün öngölülmesi gerekli şeyleri dikkate almalıdır (Bkz. Süheyl Donay,
Vekilin Talimata Uyma ve Dürüstlükle Hareket Etme Borcu, Batıder, C: V, 1970,
Sh. 738). Bir avukat, ünvanının gerektirdiği güven de gözönünde tutulduğunda
bilmesi gereken hukuki bilgilere haiz olmalıdır.
Davacı avukatların müvekkile Nazlı'nın talimatı doğrultusunda tapu iptali ve
tescil davasını açtıkları yargılamanın ilk oturumda Nazlı'nın öldüğünü
açıklayarak mirasçılarından vekaletname almaları yönünden önel istedikleri
davalı vekilinin davayı takip etmek istemeyip düşürülmesini istediği bir
sonraki oturumda da davacı vekiller aynen "müvekkilem ölmüştür, davanın
reddine karar verilsin" şeklinde talepte bulundukları, bunun üzerine
mahkemenin davanın reddine karar verdiği, kararın anılan avukatlardan
(A.D.İ.)'ye tebliğ edilip temyiz edilmediği Körfez Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
tapu iptali ve tesçil dava dosyası içeriğinden anlaşılmıştır.
Davacılar, müvekkillerinin ölümünden sonra davayı yürütebilmek amacı ile
mirasçılardan vekaletname almaya başvurduklarını iddia etmemişlerdir, dahası
gayret göstermelerine rağmen mirasçıların vekaletname vermekten kaçındıkları
belirlense dahi davalının davayı takip etmeme arzularına karşı davanın
müracaata bırakılmasını sağlamak yerine az yukarıda açıklandığı üzere davanın
reddine neden olan talepte bulunmaları red kararını temyiz etmemeleri; özen
yükümlüğüne aykırı ağır bir davranıştır. Zira vekil, Borçlar Hukuku
kurallarına göre sözleşme ile üzerine aldığı borçların yerine getirilmesi
konusunda iş sahibinin (olayda müvekkilenin ölümü ile halefiyet yoluyla
mirasçılarının) talimatına ve talimat alınmayacak durumda "normal olarak bu
talimat ne yolda olacak idi ise, ona göre davranma" zorunluğundadır. BK. m.
386/f.III'de, "mukavele veya teamül varsa vekil, ücrete müstehak olur"
denilmektedir. Ne varki vekilin sözleşmeye ve teamüle göre hak kazanacağı
ücret alacağının doğması için kural olarak geçerli bir vekalet sözleşmesinin
bulunması ve vekaletin gereği gibi ifa edilmiş bulunması gereklidir. Diğer
bir anlatımla vekilin ücret alacağı, aksine sözleşme veya teamül olmadıkça
vekalet konusu işin gereği gibi görülmesinin tamamlanmasıyla muaccellik
kazanır. Vekaletin gereği gibi ifasından vekaletin BK. m. 96/f.I anlamında
gereği gibi ifasını anlamak gerekir. Yine, vekaletin gereği gibi ifası
kavramına yukarda değinildiği üzere işgörmenin sadakatla ve özenle yapılması
girer.
Tüm açıklamaların ışığında ortaya çıkan sonuç şudur: Ağır kusur ve özensizlik
nedeni ile davacılar vekalet görevini gereği gibi ifa etmiyerek davanın
reddine neden oldukları için ücret sözleşmesine dayanarak davalı mirasçıdan
bir ücret talebinde haklı görülemezler.
Mahkemenin hukuki nitelendirmede, delillerin takdirinde hataya düşerek
avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan alacaktan davalıyı sorumlu
tutması sonra da ücrete hükmetmesi usule ve yasaya aykırıdır. O halde davanın
reddedilmesi için yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz olunan kararın davalı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın
istek halinde iadesine, 27.4.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|