 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1992/2885
K. 1992/6379
T. 14.5.1992
* TAŞKIN İNŞAAT
* ELATMANIN ÖNLENMESİ VE KAL'
* ARAZİ KAYMASI
ÖZET : Geniş kapsamlı bir arazi kayması nedeniyle davalıya ait taşınmazın
nasıl etkilendiği ve davacıya ait taşınmaza ne tür bir jeolojik değişimle
kısmen tecavüzlü hale geldiği kesin olarak açıklığa kavuşturulmalıdır.
(743 s. MK. m. 651, 637)
Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, Yerel
Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar yasal süre içerisinde davacı
vekili tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp
düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait 1767 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 140
m2.lik kısmına komşu parsel maliki olan davalı tarafından kötü niyetle taşkın
inşaat yapılarak el attığını ileri sürmüş; elatmanın önlenmesini ve inşaatın
kal'ini (yıkımını) istemiştir.
Davalı, kendi çapının mülkiyet alanına binasının inşa ettirdiğini, davacının
arizisinde kayıp varsa, bunun denize doğru meydana gelen arazi kaymasından
ötürü ortaya çıkmış olabileceğini savunmuştur.
Mahkemece, (.. tecavüzlü halin arazi kaymasından ileri geldiği, MK.nun 637.
maddesi hükmü uyarınca arazi kaymasının sınırın tadilini icap ettirmediği, bu
durumda aynı Kanunun 645. maddesine göre plandaki sınıra üstünlük tanınacağı,
tecavüzün ortaya çıkmasında davalının kusurunun bulunmadığı ve hüsniniyetli
olduğu; davacınında zemin bedeline rıza göstermediği..) gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
Gerçekten, iki Jeoloji Yüksek Mühendisi ve bir harita mühendisinden
oluşturulan uzman bilirkişi kurulunun dosyaya ibraz edilen raporlarında,
davalıya ait 1754 nolu parselin civarında yapılan incelemelerde arazinin
tipik heyelanlı arazi görüntüsünde bulunduğu, kayma hareketlerinin dar
alanlarda değil, çok geniş boyutlu olduğu gözlenmiştir. Kayma hareketi
yaklaşık olarak Gürpınar Köyü Çukur İçi Kartal Tepe mevkilerini tamamiyle
içersine alan geniş bir aralıkta olup, yersel olarak kayma şiddeti ve yer
değiştirme miktarlarında değişim vardır. Aynı zamanda kayma miktarları yönle
bağımlı olarak da değişim göstermektedir. Hem bu parsel ve civarında hemde
çok daha geniş ve harici mevkilerde yaptığımız ölçümlerden yer değiştirmenin
genel olarak kuzey-güney istikametinde görüntü arzeden bir kayma olduğu
belirlenmiştir...) Denilmiş, sonuç olarakta ("Davaya konu 1754 nolu parselin
1767 nolu parsele olan tecavüzü jeolojik-doğal bir kayma hareketidir. Böyle
bir heyelan olayı tabidirki davalı parsel sahibinin kontrolü ve rızası
dışında gelişmiştir. Bu kayma ile birlikte arazide bir açılma-uzama olayı da
gelişmiştir. Arazi ve dosya üzerinde yaptığımız incelemeler sonucu yaklaşık 8
metrelik bir kayma hareketinin bulunduğu, bunun neticesinde 1754 nolu
parselin güneye ve güneydoğuya doğru yer değiştirdiği sonuç ve kanaatı bir
bilirkişilerce benimsenmiştir" görüşüne yer verilmiştir.
Kuşkusuz, böylesine kapsamlı bir arazideki yapılaşmanın kayan zemine uygun
yeni imar planları düzenlenerek ve imar çapları oluşturularak denetim altına
alınmasında hem insan sağlığı yönünden hemde maddi yönde yararlar
bulunmaktadır. Ancak, imar çapları oluşuncaya değin, uyuşmazlıkların mevcut
kadastral çaplara ve bunların sağladığı haklara değer verilerek
çözümlenmesinin gerekeceğide açıktır. Nitekim, somut olay yönünden yerel
mahkemenin çözüm arayışı da kadastrol haklara ve planlara yöneliktir. Ne
varki, uyuşmazlığın çözümü için soruşturmanın eksiksiz biçimde tamamlandığını
ve özellikle konuya ilişkin yasal hükümlerin tam olarak irdelenlendiğini ve
değerlendirildiğini kabul edebilmek olanağı yoktur.
Bilindiği gibi, taşınmaz mallar arz üzerinde geometrik bir şekil arzederler.
Asıl olan taşınmaz malların geometrik, şekillerinin sabit kalıp
değişmeyecekleridir. Medeni Kanunun 637. maddesinin ilk fıkrası hükmü, bu
esası tesbit etmektedir. Buradaki arazi kaymasından kastolunan bir arz
parçası üzerinden toprak, taş ağaç gibi şeylerin jeolojik olaylarla komşu
arazi üzerine geçmesi halidir. İşte buna benzer durumlarda arazinin hududu
değişmez. Taşı toprağı sürüklenen arz sahibi diğer gayrimenkulün aynı
üzerinde bir hak iddia edemez. Sadece tabii olaylarda taşınan malzemesini
isteyebilir. Komşu arz sahibininde müsaade etme mecburiyeti vardır.
Hemen belirtmek gerekirki, Medeni Kanunun 637. maddesinin, deprem, heyelan,
seylap veya benzeri jeolojik olaylarla bir yerden tamamiyle kopup ayrılan bir
kısım arazi parçasının olduğu gibi diğer bir arz parçası üzerine kısmen veya
tamamen intikali halinde uygulanması dtüşünülmemelidir. Zira böyle bir
durumda üstteki arz parçasının yer değiştirmek suretiyle kaplamış olduğu,
altta kalan arz parçasının geometrik varlığını, konusu olan mülkiyet hakkı
ile birlikte yok ettiğini kabul zarureti vardır. Esasen Medeni Kanunun 643.
maddesine göre mülkiyet hakkının izalesi sebeplerinden biride taşınmaz malın
ortadan kalkması ve yok olması halidir.
Medeni Kanunun 637. maddesi yönünden, Dr. Suat Bertan, Ayni Haklar adlı
eserinin birinci cildinin 529. sahifesinde: (... Bu madde ile özel mülkiyete
konu olan arazide herhangi bir toprak kaymasının meydana getirebileceği arazi
yüzündeki değişikliklerden ileri gelen fiili durum düzene konulmaktadır.
Değişikler toprak yüzünde kalmakta ise, ancak o takdirde, eski sınırların
yeri bulunabilir ve böylece Medeni Kanunun 637. maddesine göre
düzenlenebilecek bir durum ortaya çıkmış olur...) görüşlerine yer vermekte,
büyük bir yer sarsıntısı veya heyelanın (toprak kaymasının) bölgenin
topoğrafya durumunun değişmesine sebep olması halinde, ortaya çıkan
değişiklikleri düzene koymanın anılan maddenin dışında kalacağına işaret
ederek, Medeni Kanunun 643. maddesine göndermede bulunmaktadır. Tüm teknik
imkanlara rağmen arazinin mülkiyet hakkına konu olabilecek duruma tekrar
getirilmesi insan gücünün dışında kalıyorsa 643 maddede öngörüldüğü gibi
arazinin yok olma hali meydana gelmiştir) diyen Dr. Bertan; devamla, (bu
halde yok olanın kütükteki sahifesinin kapanması gerekir. Taşınmaz malın
yalnız bir parçası yok olmuş ise kalan parça ölçülerek plana eksilmenin
işlenmesi ve kütüğede o şekilde kayıt düşülmesi zarureti vardır) şeklinde
açıklamalar yapmaktadır.
Somut olay için verilen ve jeolojik incelemeyi içeren uzman bilirkişi kurulu
raporunda, genel kapsamlı ve kütlesel bir arz parçasının kaymasına değinilmiş
olmasına karşın; kadastrol pafta ve çapın zemine uygulanmasına ilişkin diğer
uzman bilirkişi raporlarında taraf taşınmazlarına hasren ve ölçüme dayalı
bilgiler verilmiş, taşkın bina ve bahçe tecavüzü açıkca saptanmıştır. Konu
bir uzmanlık işi olmakla beraber geniş kapsamlı (kütlesel) bir arz parçısının
denize doğru kayması halinde, o kütlede (arz parçısında) bulunan pek çok
kadastral parselin geometrik şekillerinin değişmiyebileceği, kaymanın en uçta
kalan taşınmazların yok olmasına neden olabileceği söylenebilir. Diğer bir
değişle, genel arazi kaymasında bir çok kadastrol parselin geometrik
varlığını sürdürmesi olasılığı ortaya çıkabilir.
Bu itibarla, uzman bilirkişilerden yeniden ek rapor alınmak veya yeni bir
uygulamaya gidilmek suretiyle geniş kapsamlı bir arazi kayması nedeniyle
davalıya ait taşınmazın nasıl etkilendiği ve davacıya ait taşınmaza ne tür
bir jeolojik değişimle kısmen tecavüzlü hale geldiği kesin olarak açıklığa
kavuşturulmadan ve yukarıda değinilen yasal hükümler çerçevesinde tam bir
değerlendirilme yapılmadan sonuca gidilmesi ve kayma durumunun davalıya
hüsnüniyetli kıldığından sözedilerek davanın reddedilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden
ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın
temyiz edene geri verilmesine, 14.5.1992 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
|