 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
Esas Karar
92/2363 92/5457
ÖZET:Cahil, sağır ve dilsiz kişi resmi vasiyet yapar.
Temyiz eden:Kerim Becerikli
Mehmet Becerikli ve ark. ile Kerim Becerikli ve ark. arasındaki
vasiyetnamenin iptali davasının Nazife Sivri ve ark. dahili dava edilerek
yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa
icrası suretiyle tetkiki Kerim Becerikli tarafından istenilmekle duruşma için
tayin olunan günde tebligata rağmen taraflar gelmediler. İşin incelenerek
karara bağlanması için başka güne bırakılmasısı uygun görüldü.Dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. "Onbeş yaşını bitiren ve
temyiz kutretini haiz olan kimse, kanunun tayin ettiği hudut ve şekiller
dahilinde vasiyet tarikiyle mallarında da tasarruf edebilir" (M.K.449).
Vasiyet yapabilmenin ön şartı vasiyetcinin onbeş yaşını bitirmesinin
yanı sıra temyiz kudretini haiz olmasıdır. "Yaşının küçüklüğü sebebiyle,
yahut akıl hastalığı veya zayıflığı veya sarhoşluk ve bunara benzer
sebeplerden biriyle makul surette hareket etmek iktidarından mahrum olmayan
her şahıs Kanunu Medenice mümeyyizdir" (M.K.13). Sağır ve dilsizliğin temyiz
kudretini kaldıran haller olarak kanunda sayılmadığı görülüyor. Kanunda
temyiz kudretini kaldıran hallerin ana vasfı olarak makul surette hareket
kabiliyetinden yoksunluk, göstenilmiştir. Hayat tercübeleri göstermiştirki
akli bir rahatsızlığa inzimam etmeyen sağır ve dilsizlik makul suretle
hareket etme kabiliyetini ortadan kaldırmaz. Bunların yeteneklerinin
sınırlanması yönündeki görüşler eskimiş ve terk edilmiştir. Bu görüş Medeni
Kanunun şerh edenler tarafından da genellikle kabul edilmektedir.
(Prof.Dr.T.Akıntürk, Aile Hukuku l978, Sf.306; Prof.Dr.N.F.Feyzioğlu, Aile
Hukuku Dersleri l97l, Sf.495; Prof.Dr.A.Zevkliler, kişiler Hukuku,
l981,Sf.121,122). Medeni Kanunda kısıtlılık sebepleri sayılmıştır.
(M.K.355-358). Bunlara başka nedenler eklenemez. Aksi düşünce hürriyetleri
kanunsuz sınırlamama ve kanunun önünde eşitlik prensiplerine aykırı düşer. Şu
halde sağır ve dilsizliği M.K.nun l3 ve 355-358. maddelerinde gösterilen
küçükler, akıl hastalığı veya zayıflığı sarhoşluk, ısraf, suihal, sui idare
gibi makul surette hareket etme kabiliyetini kaldıran hallerden kabul mümkün
değildir. Sağır ve dilsizleri (M.K.449.maddesindeki yaş koşulu oluştuğunda)
vasiyet yapabilecek kişilerden kabul zorunludur. Ölüme bağlı tasarruflardan
vasiyetin şekli M.K. ondördüncü babanın dördüncü faslında düzenlenmiştir.
Okuyup yazma bilen sağır ve dilsizlerin buradaki şekillerden biri ile
vasiyetname yapabilecekleri kanununda tereddüt yoktur. Ancak incelenen bu
olayda olduğu gibi cahil (okuyamayan ve yazamayan) sağır ve dilsizin resmi
vasiyetname yapıp yapamayacağı konusu öğretide tereddütle karşılanmaktadır.
(Prof.Dr.Z.İmre Dr.H.Erman, Miras Hukuku l989, Sf.92-95;
Prof.Dr.N.Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku l987, Sf.l64; Şener, Miras Hukuku,
l977,Sf.338).
"Vasiyet eden kimse vasiyetnameyi okuyamaz ve imza edemez ise resmi
memur, şahitler huzurunda vasiyetnameyi kendisine okur.
Vasiyetçi vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu beyan eyler.
Bu takdirde şahitler vasiyetcinin beyanatı, huzurlarında vaki olduğuna ve onu
tasarrufa ehil gördüklerine dair şerh vermekle iktifa etmeyip vasiyetnamenin
kendi huzurlarında resmi memur tarafından vasiyetciye okunduğunu dahi tahrir
ile imza ederler" (M.K.482).
"Her şahıs, Medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh kanun
dairesinde haklar ve borçlar ehil olmakla herkes müsavidir" (M.K.8) "Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din mezhep ve
BENZERİ SEBEPLERLE ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıra imtiyaz tanınamaz. Devlet Organları ve
idare makamları bütün işmelerinde kanun önünde eşiklik ilkesine uyğun olarak
hareket etmek zorundadırlar" (Anayasa l0) "Her türk Anayasadaki temel HAK ve
hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adelet gereklerince yararlanacak milli
kültür, Medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi
ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine DOĞUŞTAN SAHİPTİR."
(Anayasa Başlanğıç 8.paragrafı) Gerek Medeni Kanunun ve gerekse Anayasanın bu
hüküm ve kuralları insanlık onurunun korunması ilkesinin doğal bir sonucudur.
İnsan onuru, Hukuksal bakımdan genel fiil ehliyetini garanti eden bağımsız
bir temel haktır. Bu sebepledirki kanunu yorumlarken her şeyden önce insan
onuru ile bağdaşmaz sonuçlardan kaçınmak zorunludur. Yukarıda açıklandığı
üzere vasiyet ehliyetine sahip sağır ve dilsizleri sırf cahillikleri
sebebiyle vasiyet yapamayacak duruma sokmak insan onuru ile bağdaşmaz.Nitekim
aynı endişelerle Türkçe bilmeyen kişilerin tercüman aracılığı ile Türkiyede
Türk Noterler huzurunda resmi vasiyetname yapmalarına imkan tanınmış, hakkın
özünün korunması bakımından vasiyetçinin gerek noterle ve gerekse şahitlerle
doğrudan temas zorunluluğundan fedakarlık yapılmıştır. (Y.2.H.D.nin
l5.4.l963 günlü 2257-2297 ve 23.l.l970 günlü 7125-489 sayılı kararları).
Gelişim eğitim imkanları ile bağış ve dilsizlerin kullandıkları
işaretler ayrı bir dil olarak kabul edilebilecek nitelik kazanmıştır. Gerek
resmi memurun ve gerekse şahitlerin sağır ve dilsiz işaretlerini bilmeleri
halinde resmi vasiyetnamenin yapılabileceğinde bir kuşku olmaması gerekir.
Medeni Kanunun 482.maddesi düzenlemesinde 480 ve 48l.maddeden ayrılan
en önemli unsur vasiyetname içeriğinin şahitlerden gizli tutulmaması ve
vasiyetçi ile resmi memur ve şahitlerin tüm işlemleri takip etmeleridir. Bu
düzenlemenin amacı daha sonra vasiyetçi tarafından (cahilliği sebebiyle)
denetlenme olanağı bulunmayan vasiyetnamenin düzenlenmesinde dürüstlük
kurallarına uyulması, yanlışlıkların önlenmesidir. Şu halde bu işlemlere
birde tercumanın katılması, hele hele noterlik Kanunun 73 ve 74. maddesi
uyarınca işleme katılacak tercumanın yeminli olma zorunluluğu, güveni
azaltmaz. Medeni Kanun vasiyetname düzenlemesine katılacakları resmi memur ve
şahitlerle de sınırlamamıştır. Bu sebepledirki 483. maddede resmi memur ve
şahitlerde aranacak nitelikler değil, genel bir deyimle "vasiyetnameye
iştirak" edeceklerin nitelikleri gösterilmiştir. Tüm ilme ve kazai görüşlerde
ittifakla vasiyetnamenin bizzat resmi memur tarafından yazılması zorunluluğu
bulunmadığı kabul edilmektedir. Yazma işinde kullanılan bir memur mesabesinde
bulunan tercümanla işlemin tamamlanmasını kabul etmemek yukarıda açıklanan
kurallara aykırı sonuç doğuran bir yorum tarzı olur.
O halde sırf, vasiyetçinin cahil, sağır ve dilsiz olması sebebiyle
vasiyetnamenin iptaline karar verilmesi doğru olmaz. Davacıların, murisin
ehliyetine, tercümanın niteliğine ve diğer şekil eksikliklerine yönelik
iddiaları incelenerek sonucu uyarınca hüküm tesisi gerekli iken yazılı
biçimde eksik inceleme ile oluşan hükmün bozulması gerekli olmuştur.
SONUÇ:Davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün
BOZULMASINA
11.5.l992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Üye
İ.Yanıkömeroğlu T.Alp H.Dinç F.Kıbrıscıklı Ö.Aksoy
|