 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı
E.1992/2-717
K.1993/39
T.10.02.1993
Özet :Veraset ilamının kapsamı
Yabancıların mirascı olup olamayacaklarını hakim resen
araştırmalıdır.
Türk azınlıklarda, mirascı olma bakımından yabancıdır.
Taraflar arasındaki veraset belgesinin iptali davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda Fatih 4. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne
dair verilen 21.11.1991 gün ve l937-1129 sayılı kararın incelenmesi davalı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin ll.2.l992
gün ve l2l7-l5l4 sayılı ilamı ile; (... l-Türk Mahkemelerinde dava açan,
yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı
tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı
göstermek zorundadırlar" (2475 sayılı K. 32) Davacı Türk asıllı olmakla
beraber yabancı bir devlet tabiiyetindedir. 2475 sayılı Kanunun 32/2. maddesi
şartları araştırılarak şartlar oluşmamışsa teminat alınması gerektiği
düşünülmeden yargılamaya devam edilmesi doğru bulunmamıştır.
2- "Tahdidi mutazammın Kanun hükümleri yerinde kalmak ve karşılıklı
olmak şartı ile yabancı hakiki şahıslar Türkiyede gayrımenkul mallara
temellük ve tevarüs edebilirler. (Tapu Kanunu 35) Kanun karşılıklılık
esasının ne şekilde belirleneceğini açıklamamıştır. Türk Yabancılar Hukukun
genel ilkelerinden olan karşılıklı işlem (mütekabiliyet) esası, en az iki
devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkelerinde diğerinin vatandaşına
aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eder. Bu ilke anlaşma
ile tanıma yanında, iç mevzuat bakımından bir engel koymama biçiminde yazılı
hukukta yer alabilir. Ancak en önemli nokta 28.5.927 günlü l062 sayılı
Kanunda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla Türk
uyruklular bakımından mülkiyet haklarının kısmen veya tamamen sınırlanıp
sınırlanmadığının daha açık bir ifade ile fiili durumun belirlenmesidir.
Yabancı ülke MEVZUATINDA BİR ENGEL OLMAMAKLA BERABER TÜRK VATANDAŞLARININ O
ÜLKEDE TAŞINMAZ MAL EDİNMELERİ ŞU VEYA BU BİÇİMDE FİİLEN ENGELLENİYORSA,
Tapu Kanununun 35. madesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını
söylemek mümkün değildir.
Öte yandan edinilecek taşınmaz malın bulunduğu yer bakımından da
durumun araştırılması gerekir. Mesela yabancı ülke kendi sahillerinde
gayrimenkul edinmeyi yalnızca kendi vatandaşlarına hasretmişse, bizim
mevzuatımız bakımından engel olmasa bile sahildeki taşınmaz malın yabancı
tarafından edinilebileceği kabul edilemez.
Tüm bu yönler gözetilerek yetkili mercilerden (Dış İşleri
Bakanlığından) davacının tabiiyetinde bulunduğu ülke MEVZUATI ve uygulanan
fiili durum sebebi ile Türk vatandaşlarının taşınmaz mal edinmelerine engel
bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Yalnız hukuki durumu belirleyen
belgeler hükme esas alınamaz. (Y.g.H.D. 9/4/l99l günlü 3398-5857 sayılı
kararı) Bu yönler gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
3- Miras ölümle açılır. (M.K. 5l7) Mirascı olabilmek için murisin
vefatından mirascılığa ehil olarak sağ olmak yeterlidir. (M.K. 522) Şu halde
bir kişinin mirascılığa ehil olup olmadığını murisin ölüm gününe göre
araştırıp değerlendirmek gerekir. Murisin fürii İsmet Öztürk ile Mehila
Erginin mirasın açıldığı günde hangi ülke vatandaşı oldukları araştırılıp
belirlenmeden ve sonradan Türk Vatandaşı olmalarının mirascılığa ehliyeti
etkilemeyeceği düşünülmeden eksik inceleme ile hüküm oluşturulması usul ve
kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili Av.Hasan Aktürk
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Miras, ölen bir gerçek kişinin mamelekinin hayatta bulunan gerçek veya
tüzel kişilere geçişidir. Anayasamız tarafından temel haklar arasında teminat
altına alınmış; kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği hükme
bağlanmıştır. (Anayasa 35) Öte yandan Medeni Kanunun 5l7. maddesinde mirasın,
ölümle açılacağı belirlendikten sonra, Anayasaya paralel olarak 5l9. maddede
ancak, ehil olanların mirascı olabileceği kabul edilmiş; kimlerin ne oranda
mirascı olabileceği 439 ve müteakip maddelerde açıklanmıştır.
Şu halde mirascılık belgesi, muris ile mirascılar arasındaki kanuni
veya ölüme bağlı tasarrufla oluşan bağı; mirascıların mirasın açıldığı anda
sağ olduklarını veya cenin olup sağ doğduklarını; Türk Kanunlarına göre
mirascı olmaya hak ehliyetlerinin bulunduğunu ve yine Türk Kanunlarına göre
terekedeki payları gösterir.
Hukukumuzda (mansup mirascılar için olanlar hariç) özel bir düzenleme
ile belirlenmeyen veraset belgesi, çekişmesiz yargı yolu ile mahkemelerce
verilmekte olup (HUMK. 8) unsurlarından biri üzerinde ihtilaf halinde,
çekişmeli yargı yolu ile iptali ve doğrusunun düzenlenmesi mümkündür. Bir
yargı işlemi olması sebebiyle; Hakim, düzenleme sırasında tüm Türk
Kanunlarını gözetmek zorundadır. (HUMK. 76)
Medeni Kanunun 5l9. maddesinde yer alan ehliyetin, aynı kanunun 8.
maddesinde genel olarak düzenlenen hak ehliyeti olduğu yönünde görüş birliği
oluşmuştur. Her şahıs medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh KANUN
DAİRESİNDE haklara ve borçlara ehil olmakla herkes müsavidir. (M.K: 8)
Genellik ve eşitlik, hak ehliyetinin temel niteliğini oluşturmakla,
birlikte bu özellikler mutlak değildir. Anayasanın yukarıda değinilen 35.
maddesinin verdiği imkan çerçevesinde mirasa ilişkin hak ehliyetinin, eşitlik
ilkesine aykırı olmaz. Bu cümleden olarak yabancı unsurlu hukuki ilişkilerde
hak ehliyeti 2675 sayılı kanunla düzenlenmiştir. "Hak ve fiil ehliyeti
ilgilinin milli hukukuna tabidir. Aile ve miras hukuku ile yabancı ülkedeki
taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin işlemler bu hükmün
dışındadır. (2675 S. Kanun 8) Miras ölenin Milli hukukuna tabiidir. Türkiyede
bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk hukuku uygulanır. MİRASIN AÇILMASINA,
İKTİSABINA ve taksimine İLİŞKİN HÜKÜMLER TEREKENİN BULUNDUĞU YER HUKUKUNA
TABİDİR. Türkiyede bulunan mirascısız tereke devlete kalır. (2675 S. Kanun
22) denmek suretiyle yabancılar bakımından yapılan düzenlemelerin dikkate
alınması zaruretine açıklık getirilmiştir. İşte bu açıklamalar çerçevesinde
Medeni Kanun 5l9. maddesinde yer alan mirascılığa hak ehliyetini, yabancılar
bakımından araştırırken kanunlarda yer alan kısıtlamaları dikkate almak
gereklidir.
Tapu Kanunun 35. maddesinde Tahdidi mutazammın kanuni hükümle yerinde
kalmak ve karşılıklı olmak şartıyla yabancı hakiki şahıslar Türkiyede
gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler hükmü yer almaktadır.
Gerek bu hüküm ve gerekse 2675 sayılı kanunun yukarıda açıklanan hükümleri
sebebiyle yabancı unsurlu veraset davalarında, hak ehliyeti tesbit bakımından
Kanuni tahditler ve mütekabiliyet (ülkeler arasında karşılıklı işlem) esaslı
unsurlardandır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan müzakereler arasında veraset belgesinin
münhasıran bir irs ilişkisi belgesi olduğu, mirascının yabancı olduğunun
belirlenmesi ile yetinilmesi görüşü bazı üyeler tarafından ileri sürülmüş
isede; özellikle taşınmaz mallar bakımından mirascının mülkiyet hakkını
tescilsiz iktisap edeceği (M.K. 633) kuralının Medeni Kanunun 37. maddesi
uyarınca, kendisine Türk mahkemelerinden alınmış veraset belgesi ibraz edilen
Tapu Memurunun intikal işlemini red etmesinin mümkün olmayışı karşısında, bu
görüş çoğunlukca kabul edinilmemiştir.
Bir sayın üye, bu takyitlerin sosyal ve politik amaçlı olduğunu
nitekim bazı meslek ve sanatların yabancılar Türkiyede icrasının (2007
sayılı) Kanunla Yasaklandığını fakat daha sonra kabul edilen 2527 sayılı
kanunla Türk asıllıların bu yasaklama kapsamı dışına çıkarıldığını, bir kanun
boşluğu bulunduğunu, bu olayda da davacıların Türk asıllı sebebiyle kanuni
kayıtlamalardan istisna tutulabileceğini, ileri sürmüş isede, çoğunluk
burada, bir kanun boşluğu olmadığını, türk yabancılar hukkunun ırk esasına
göre değil, vatandaşlık esasına göre düzenlendiğini özelikle 2675 sayılı
Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkındaki Kanunda düzenlemenin
vatandaşlık esasına göre yapıldığını vurgulayarak, bu davaya has özel bir
durumun bulunmadığını kabul etmiştir.
Bu itibarla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Daire bozma kararında
açıklandığı üzere: özellikle taşınmaz malar bakımından mirasın açıldığı tarih
itibariyle ilgililerin mirascı olma ehliyetine sahip olup olmadıkları
araştırılıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm
kurulması doğru bulunmamıştır. O halde usul ve yasaya uygun olmayan direnme
kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme
kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden
dolayı HUMK.nun 429 maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz
peşin harcının geri verilmesine l0.2.l993 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Veraset belgesi isteyen davacı Yunan uyruğunda ancak Türk soyundan
olan kişidir. Yabancı uyruğundan olan kişilerin Türkiyede taşınmaz
edinmeleriyle ilgili karşılıklılık kuralının amacı sosyal ve politik
nedenlere dayanmaktadır. Türk soyundan olup da yabancı bir devletin uyruğunda
olanlar için karşılıklılık kuralının amacı gerçekleşmemektedir. Bu nedenle
yasa kuralı amacına göre yorumlanmalıdır.
Diğer taraftan böyle bir uygulama taşınmazı miras olarak bırakanın
Türk uyruğunda mirascıları arasında adaletsiz durum meydana getirir. Bir
taraf haksız zenginleşmiş olur.
Bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Mahkeme kararı bu
nedenle onanmalıydı.
Çetin Aşçıoğlu
|