 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.92/2-536
K.92/620
T.21.10.1992
Özet:Furua yapılan tarla bağışı M.K. 603/2 madde kapsamında değildir.
Davacı isbat yükü altında olup 603/l kapsamında iade istenebilir.
Temyiz eden:Davacılar
Taraflar arasındaki "mirasta iade, tapu iptali-tescil" davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda; Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın
reddine dair verilen 3.3.l989 gün ve l986/620 E. 1089/80 K. sayılı kararın
incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.
Hukuk Dairesinin 26.2.l990 gün ve l990/83/8-2308 sayılı ilamiyle; (...Dava
miras bırakanın sağlığında furu lehine yaptığı bağışlar hakkında açılan
mirasta iadeye ilişkindir. O halde davalılar bağışın iadeye tabi olmadan
yapıldığını isbat zorunluluğundadırlar. Oysa davalı Mustafa Yurttaşın delil
ikame etmediği diğer davalı Kemal Yurttaş ile Hüseyin Yurttaş mirasçıları
durumundaki davalıların ise ikamet ettikleri delil ile bağışın iadeye tabi
olmadan yapıldığı isbatlayamadıkları gerçekleşmiştir.
Bu nedenle davanın vazgeçilen taşınmaz dışında kabulü gerekirken
yazılı düşüncelerle isteğin reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır..)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN:Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü.
Dava mirasta iade isteğine ilişkindir. Taraflar kardeştir. Davacılar
müşterek miras bırakanları babalarının dava konusu taşınmazı miras hissesine
mahsuben davalı kardeşlerine bağışladığını ileri sürerek bu yerin terekeye
iadesini talep etmişlerdir. Davalı, bağışın miras payına mahsuben değil
kayıtsız şartsız yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Özel
Daire ile mahkeme arasındaki görüş ayrılığı isbat yükünün hangi tarafa ait
olduğu noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle M.K.nun 3.
fıkrasında yer alan mirasta iade ile ilğili M.K.nun 603. maddesinde getirilen
tüm sistem üzerinde durulması gereklidir. Hukuk Genel Kurulu'nun 29.1.l986
gün ve 280-58, yine l3.5.1987 gün 776-361 ve 12.10.1988 gün 326-785 sayılı
kararlarında açıkca vurğulandığı üzere anılan 603. maddenin l. bendinde
kanuni mirasçılara müteveffa tarafından yapılan teberrulara ilişkin olarak
"kanuni mirasçılar, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış
oldukları bütün teberruları terekeye iadeye birbirlerine karşı
mükelleftirler" hükmü getirilmiş, 2. fıkrada ise müteveffa tarafından füru
lehine yapılan teberrulara ilişkin olarakta "müteveffa tarafından hilafına
açıkca bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehinde bahsedilen cihaz, tesis
masrafı borçtan ibra suretiyle de bu kabilden sair suretlerde bahsedilen
menfaatler iadeye tabiidir" hükmüne yer verilmiştir. Yine M.K.nun 6.
maddesinde ispat yükü konusunda genel bir kural konulmuş ve "kanun hilafını
emretmedikçe iki taraftan her biri iddiasını isbata mecburdur" denilmiştir.
Medeni Kanunun 603. maddesi füru yararına yapılan bağış konusunu özel
olarak ikinci fıkrada düzenlemiştir. İkinci fıkra hükmünden açık bir şekilde
anlaşılmaktadır ki, bu konuda öncelikle miras bırakanın irade beyanına
başvurulacaktır. Asıl olan miras bırakanın arzusuna saygı göstermektir. Miras
bırakanın açık bir irade beyanında bulunması halinde bu irade esas
alınacaktır. Açık irade beyanında bulunulmaması halinde yasal düzenlemenin
getirdiği ilkelerden hareket olunmalıdır. Füru yararına yapılan bağışları
düzenleyen 2. fıkra tümü ile değerlendirildiğinde görülecektir ki, yasa
koyucu ortaya bir karine koymuştur. "Füru yararına yapılan bağışlar onun
miras payına mahsuben yapılmıştır ve iadeye tabidir". Bu karine aslında bir
babanın çocukları arasında eşit davranması yolundaki tabii duyğuya da uyğun
düşmektedir. Yasa koyucu babanın çocukları arasında bir ayrım yapma gereğinin
de hayatın olağan akışı içerisinde belirebileceğini gözeterek miras bırakana
bu konuda hareket edebilme olanağını da getirdiği düzenlemede "hilafına
açıkca bir teberru yapılmış olmadıkça" sözlerini kullanmak suretiyle bu yolu
açmıştır. O halde iade borcunda Medeni Kanunun 6. maddesindeki genel kurul
uyarınca isbat yükü öncelikle iade isteyen fürua düşerse de iade isteyen,
iadeye tabi olduğunda uyuşmazlık olmayan mallarda az önce açıklanan yasal
karineden yararlanacağından isbat yükü yer değiştirecek karinenin aksini
savunan lehine tasarrufta bulunulan füruun bağışın iadeye tabi olmadan
yapıldığını isbat zorunda bulunduğunun uyuşmazlık konusu olmaması halinde
uyğulanacaktır. Demek ki, MK. 603. maddesinin 2. fıkrasında sayılan
menfaatler söz konusu olduğunda asıl olan bunların iadeye tabi olduğudur ve
yukarıda açıklanan hakiki esaslar uyarınca iadeye tabi olmadan bahsedildiğini
yararına tasarrufta bulunulan füru isbat zorundadır. Bahsedilen menfaatler 2.
fıkrada sayılanlar dışında ise, durum ne olacaktır? Bu takdirde tabiatıyla
yasal karinenin devreye girmesinden söz edilemiyeceğinden Medeni Kanunun 6.
maddesindeki genel kural uyarınca iadeye tabi olarak yapıldığını isbat yükü
iade isteğinde bulunan fürua düşecektir. İsviçre Federal Mahkemesi de bu
görüştedir. Jdt l95l-l-324; JDT l951-l-438 (Prof. Dr. N. Kocayusufpaşaoğlu,
Miras Hukuku Sh.472). Belirtmek gerekirki Yasa koyucu füru yararına
bahsedilen her türlü menfaatlerde yasal karinenin uygulanacağı görüşü ile
603/2. fıkrayı genel bir kural olarak benimsemek isteseydi, bu durumda
bahsedilen menfaatler açısından cihaz, iş kurma yardımları gibi bir yoruma
girmesine gerek bulunmadığı kuşkusuzdur. Yasa koyucu fürua yapılan
teberrularla ilğili olarak, nitelik yönünden bir sınırlandırma getirmiş ve bu
sınırlandırmadan vazgeçmeksizin aynı nitelikteki menfaatleri de maddenin
kapsamına almıştır. Gerçekten MK.nun 603/2. maddesi ile kaynak İsviçre Metni
farklı ise de bu farklılık hukuki esaslarda değil sadece niteliğe ilişkin
kapsamdadır. Kaynak metinde nitelik daha geniş tutulmuştur. Ve MK.nun 603.
maddesini karşılayan kaynak İsviçre metninin 626/2. maddesinde (Abandona da
bians) mal varlığının devri sözlerine yer verilmiştir. Somut olayda marus
tarla cinsindeki taşınmazlarını davalı çocuklarına kayıtsız şartsız
bağışlamıştır. Tüm dosya içeriğine göre, davacılar tarafından füru lehine
yapılan bağışın M.K.nun 603/2. maddesinde de ifadesini bulan cihaz, tesis
masrafı borçtan ibrayı sağlamak amacına yönelik bulunduğu ya da nitelik
itibariyle bu kabilden bahşedilen bir menfaat kapsamında olduğu ve iadesinin
gerektiği tanıklanamamıştır.
Bu itibarla yerel mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi
suretiyle davanın reddedilmesi doğrudur. O halde direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ:Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme
kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı
peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 21.10.1992
gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Birinci Başkan vekili l5.H.D.Başk. l7.H.D.Başk. l3.H.D.Başk.
İ.Teoman Pamir M.Atalay H.H.Karadoğan A.İ.Arslan
18.H.D.Başk. 20.H.D.Başk. 2.H.D.Başk. 14.H.D.Başk.
S.Rezaki F.Atbaşoğlu T.Alp E.Özdenerol
Bozma
M.F.Ildız
S.Tamur M.N.Aryol S.Çetinelli
R.Aslanköylü K.N.Fadıllıoğlu T.Y.Darendelioğlu Y.S.Kitiş
l9.H.D.Başk.V. M.Erman E.Taylan
D.Topçuoğlu
Y.M.Günel
|