Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C 
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

	E.	1992/2-355
	K.	1993/39
	T.	1.3.1993

*  TEHDİT

ÖZET : Sanıklarla mağdur arasında çıkan münakaşada; karşılıklı olarak
 birbirlerine bağırdıkları ve vurdukları, mağdurun üç gün iş ve gücünden
 kalacak şekilde yaralandığı ve sanıkların mağdura "seni öldüreceğiz, köyde
 yaşatmayacağız" dedikleri anlaşıldığından; bu sözlerin mağdur üzerinde ciddi
 bir korku yaratmamış olması ve ciddiyetten uzak olması karşısında, tehdit
 suçu oluşmamıştır.

  (765 s. TCK. m. 191)

 Tehdit, etkili eylem ve sövme suçlarından sanık Ünal'ın, TCY.nın 456/4,
 482/3, 191/1, 55/3, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 246.666 lira;
 sanık Ahmet'in TCY.nın 456/4, 191/1, 482/3, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri
 gereğince 375.000 lira ağır para cesası ile cezalandırılmasına ve bu
 cezalarının teciline ilişkin, (Hacıbektaş Sulh Ceza Mahkemesi)nce verilen
 9.7.1991 gün 232/96 sayılı hükmün sanıklar ve C. Savcısı tarafından temyizi
 üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay İkinci Ceza Dairesi, 27.2.1992 gün
 1659/2419 sayı ile; etkili eylem suçundan tayin olunan cezanın nevi ve
 miktarı itibariyle temyizi mümkün olmadığından bu suça yönelik temyiz
 isteğinin reddine karar vermiş, hakaret ve tehdit suçlarına yönelik
 incelemede "Sanıklar Ahmet ve Ünal'ın kavga sırasında tehevvüren
 sarfettikleri tehditamiz sözlerin muhatabı üzerinde ciddi bir korku ve endişe
 yaratmaktan uzak niteliği itibariyle atılı tehdit suçunun unsurlarının
 oluşmadığı nazara alınmadan mahkumiyet-leri cihetine gidilmesi"
 isabetsizliğinden bozmuş, 
Yerel Mahkeme, 28.4.1992 gün, 34/31 sayı ile;
"Taraflar arasında kavga yoktur. Sanıklar, mağduru dövmüşler, tehdit
 etmişlerdir. Pasif durumda olan mağdurun bağırması, kavga yapıldığı anlamına
 gelmez. Gece önüne çıkıp tehdit edilmesi de ciddi bir korku ve endişe
 yaratır" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

 Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi C. Savcısı tarafından süresinde
 istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 7.12.1992
 tarihli tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel
 Kurulu'nca okundu, etkili eylem suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik
 temyiz itirazları Özel Dairece CMUY.nın 317. maddesi gereğince reddolunarak
 kesinleşmiş bulunduğundan bozmadan sonra bu suçtan kurulan hüküm hukuki
 nitelikten yoksun bulunduğu cihetle incelemenin temyiz dilekçesi kapsamına
 göre tehdit suçuyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği
 konuşulup düşünüldü:

 Olay gecesi sanıklar ile, sanıkların gıyaplarında aleyhte konuşan ve
 kahvehanelerine müşteri gitmesine engel olan mağdur arasında münakaşa çıkmış,
 karşılıklı olarak birbirlerine vurmuş ve bağırmışlardır. Mağduru üç gün iş ve
 gücünden kalacak şekilde yaralayan sanıklar, bu kavga sırasında ona hakaret
 etmişler ve ayrıca "seni öldüreceğiz, köyde yaşatmayacağız" demişlerdir.

 Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; yukarıda açıklanan olayda
 sanıkların eylemlerinin "tehdit suçunu" oluşturup oluşturmayacağına
 ilişkindir.

 1- Bir eylemin suç teşkil etmesi için yasada belirlenen suç tipine uygun
 olması gerekir. Tehdit, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura
 bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte
 vukubulacak bir kötülüğün gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit,
 mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç
 huzurunu bozmalı, onu endişeye düşürmelidir.

 Mağdur, haksız yere zarar göreceğini düşünerek huzursuz olmalıdır. Failin
 sözleri, mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratmıyorsa, sonuç almaya
 elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdit suçunun oluştuğu ileri sürülemez.

 2- Öğretide tehdit fiilinin bilerek, isteyerek işlenmesi gerektiği kabul
 edilmiştir. 

 "Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatça kabul edilen prensip,
 tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren
 tehdit eden bir kimseyi bu madde hükmüne göre cezalandırmak doğru değildir"
 diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tesvip
 etmiştir. Bu mütalaalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi
 hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediliyorsa bu, bir şahsı yapmak istediği
 şeyi yapmaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi
 şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet
 unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah
 kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir" (Majno, Ceza
 Kanunu, C: 2, Sh: 124 ve dv.).

 "... Failin mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi
 lazımdır. Bu takdirde ancak tehdidin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul
 olunabilir" (A. Pulat Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, c: 2, Sh: 519).

 "Şu hale göre failin cürmün icrasındaki cürüm kastı suçun manevi unsurunu
 teşkil etmekte ise de, vuku bulan tezahürler bu kastın vucudunda şüphe
 bırakmayacak derecede ve mahiyette olmalıdır. Bu itibarla failin
 hareketindeki ciddiyet esasa müessir bir unsurdur. Fail tarafından düşünülüp
 taşınılarak icrasına niyet edildiği hususunda şüphe kalmaması lazımdır.
 Tezahür eden hallerin maksada nüfuzu mümkün halde bulunması şarttır" (Nejat
 Öztürk, Türk Ceza Kanunu Şerhi ve Tatbikatı, c: 1, Sh: 188).

 "Mağduru haksız bir zarara uğratmak için tehdit hususunda şuurlu bir irade,
 tehdit suçunun manevi unsurunu teşkil eder. Failde hareketinin haksızlığı
 şuurunun mevcut olması zaruridir" (Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, c: 3, Sh:
 256).

 Yargıtay İkinci Ceza Dairesi'nin 17.8.1939 gün, 10223/9531 sayılı, 26.12.1939
 gün, 13994/13731 sayılı kararlarında kavga sırasında hiddet saikasıyla
 sarfolunan sözlerde tehdit kastı bulunmadığı, belirtilmiştir. Ceza Genel
 Kurulu'nun 3.5.1943 gün, 86/81 sayılı kararında da, "gelir gelmez sarfedilen
 sözlerin" taammüden söylenmesi nedeniyle suçun oluştuğu belirtilmiştir.
 Tehdit konusundaki bazı Yargıtay kararlarında yer alan "taammüt" kavramı,
 adam öldürme suçunda olduğu gibi önceden tasarlama, belli bir süre geçtiği
 halde soğukkanlılıkla düşünüp fikrinden caymama anlamında kullanılmamıştır.
 Tehdit, bir kimseye ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının bildirilmesi
 olduğuna ve bireyin iç huzuru ihlal edildiğine göre, mağdurda ciddi bir korku
 yaratmalıdır. Söylenen sözlerin ürkütücü, korkutucu, sonuç alıcı boyutta ve
 ağırlıkta olması gerekir. Tehdidin ciddi olması, korkutuculuğa götürür.
 Tehditin korkutucu olabilmesi için fiil; düşünülerek, sonuçları öngörülerek,
 istenerek işlenmelidir. Zarar tehlikesiyle korkutma kastı mevcut olmalıdır.
 Ortam ve mağdurun iradesini etkileme derecesi nazara alınmalı, bu nedenle
 eylemde sonuca elverişlilik, uygunluk, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir.
 Kavga sırasında söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmemiştir. Çünkü, kavga
 esnasında failin, bu yönleri ciddi olarak düşünüp bu sözleri sarfettiğini
 kabul olanaksızdır. Yapılması olanaksız olan; kızgınlıkla sarfedilen hezeyan
 niteliğindeki sözlerde tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Fevren
 söylenen sözlerde ciddilik bulunmadığından mağdur üzerinde korku meydana
 getirmeyecektir. Önceki kararlarda kavga sırasında söylenen sözlerde taammüt
 bulunmadığı belirtilirken "taammüt" kavramı yukarıda açıklanan anlamda
 kullanılmıştır.

 Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18.2.1991 gün, 368/36 sayılı kararında
 "Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak
 olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk, elverişlilik,
 yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Ani oluşan kavgada kızgınlıkla
 söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır.
 Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık
 anında rastgele sarfedilen sözlerde bu nitelik bulunmamaktadır. Bu itibarla,
 sanığın basit bir tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
 gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır" denilmiştir. Ancak, Ceza
 Genel Kurulu'nun 25.3.1991 gün, 66/92 sayılı kararında da açıklandığı üzere
 "ciddi ve yoğun çekişme nedeniyle araları açık ve kavgalı bulunan katılana
 karşı sanığın geçmiş ve süregelen olayların etkisinde kalarak suça konu
 sözleri sarfetmesi ve söylediği şekilde sonradan samanlığın yıkılması
 olayında; tehdit suçunun yasal unsurları gerçekleşmiştir.

 3- Tehdit suçunun oluşması için özel kast aranmaz. Failde tehdit kastının
 bulunması fiilin bilerek ve isteyerek işlenmesi, verileceği söylenen zararın
 haksız olması yeterlidir. Tehdit kastı, fiilin ciddi olup olmaması ile
 belirlenir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, elverişlilik, ciddiyet yoksa
 tehdit kastının varlığından sözedilemez. Bir babanın iyiliği için çocuğuna
 kızmasında; malına zarar vereni uzaklaştırmak için mal sahibinin ağzına
 geldiği şekilde sözler söylemesinde tehdit suçunun oluşmaması; öfkenin suç
 kastını kaldırması ve öfkeyle işlenen tehditin suç olmayacağı nedeniyle
 değil, söylenen sözlerde ciddiyet bulunmaması sebebiyledir. Zira mağdur,
 haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamıştır. Söyleyende de böyle
 bir zarara uğratma düşüncesi nüve halinde bile mevcut değildir.

 4- Maddi olayda; taraflar karşılıklı birbirlerine bağırmışlar, aralarında
 kavga çıkmış, mağdur üç gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralanmıştır. Bu
 sırada söylenen "seni öldüreceğiz, köyde yaşatmayacağız" şeklindeki sözlerde
 yukarıda açıklanan niteliklerin hiçbiri mevcut olmadığından tehdit suçu
 oluşmamıştır. Şikayet dilekçesinde ve mağdurun duruşmada alınan beyanında
 tehdit suçundan hiç bahsetmemesi, tanık beyanlarının saptanmasından sonra
 beşinci oturumda, tehdit edildiğini de söylemesi mağdurun söylenen sözlerin
 ne olduğunu bile ciddiye almadığını, sözlerin değil korkutucu olmak, herhangi
 derecede etkileyici dahi olmadığını ve mağdurun söyleneni umursamadığını
 göstermektedir. Bu nedenle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar
 verilmelidir.

 * Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Üye; "Mahkemece gösterilen gerekçeye göre
 direnme hükmünün onanması" gerektiği düşüncesiyle,
Üç Üye ise; "Sanıklar ile mağdurun fiziki ve ruhsal durumları, suçun işlendiği
 ortam ve söylenen sözlerin niteliğinin yerel mahkemece değerlendirilmesi
 gerektiğinden hükmün, değişik bu gerekçeyle bozulmasına karar verilmelidir"
 görüşüyle,
Karşı oy kullanmışlardır.

 S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi
 (BOZULMASINA), 1.3.1993 günü oyçokluğuyla karar verildi.



    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini

    Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini