 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E.1992/l8-417
K.1992/470
T.l6.09.1992
ÖZET:Tazminat davalarında, davacı yararına bir tazminata
hükmedilebilmesi için zararın varlığı ve miktarı ile zarara sebebiyet
verildiği ve davalı taraftan sadır olduğu iddia edilen eylem usulüne uygun
biçimde yapılacak inceleme ile saptanmalı ve aralarında uygun sebep sonuç
bağı bulunduğu kanıtlanmalıdır.
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda, (Tekkeköy Sulh Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen
5.12.1991 gün ve ll79-1698 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onsekizinci Hukuk Dairesi'nin
5.3.1992 gün ve 1821-1125 sayılı ilamiyle; (1- Karara esas alınan bilirkişi
raporlarında, SO2 gazının mahsule zarar vermesinin onun atmosfer içerisinde
belli konsantrasyonlarda bulunmasına bağlı olduğu belirtilmiş olduğu halde bu
gazın atmosferde mevcut olup olmadığı, mevcutsa hangi kesafette mevcut
olduğu ve bu kesafetteki gazın tazmine konu bitkiye (Karalahana, tütün vs.)
zarar verecek oranda olup olmadığı, zarara yol açan gazların münhasıran
davalı fabrikalarından çıkıp çıkmadığı, bilirkişi raporlarında
saptanmamıştır.
Davalılara ait fabrikaların zararı tevlid ettiği iddia olunan
gazları çıkarıp çıkarmadıkları, çıkarıyorlar ise bunun zarara uğradıkları
bildirilen bitkilerde zarar meydana getirip getirmediği saptanmadan,
Tügsaş'ın Fabrikası'nın rehabilitasyona alındığı, çalışmadığı savunması da
dikkate alınmadan tazminata hükmedilemez. Özellikle davalı tarafın istemi
üzerine yapılan tesbitten sonra düzenlenen uzman bilirkişi raporlarında
bitkilerde zarar bulunmadığına dair gearekçeli beyanlar karşısında hakimin
karar vermeden ve yeniden uzlaştırıcı bilirkişi raporu almadan önce bu
hususları saptaması zorunluluğu vardır.
2-Bitkilerde meydana geldiği iddia olunan zararın müşahade edildiği ne
tesbit sırasında ne de yargılama sırasında yapılan keşiflerde
belirtilmemiştir. Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda somut olayda
zararın meydana geldiği belirtilmemiş, dayanağı zararın varlığı kabul
edilerek soyut ve afaki gerekçeleri ile zararın miktarı saptanmıştır.
Mahkemece yapılan keşif, münhasıran bilirkişilere görev vermek için değil
ayrıca uyuşmazlık konusu olan hususlara ilişkin olup keşif mahallinde
müşahade edilen maddi bulguların saptanıp tutanağa geçtirilmesini de
gerektirir.
3- Davalılar aktif husumet itirazlarında bulundukları halde
davacıların tamşınmazın maliki ya da kiracısı veya ekicisi oldukları
konusunda hiç bir delil ltoplanmamıştır.
4- Matbu ve önceden çoğaltılmış bilirkişi raporları ile kararların
münderecatı dosya kapsamına uymamakta, onu tam olarak yansıtmamakta ve
savunmaları karşılamamaktadır. Bu husus özellikle HUMK.nun 388. maddesinin 3
numaralı bendine aykırı bir duruma neden olmaktadır.
5- Mahkemece, hükme esas alınan tesbit keşfine zaruret olmadığı,
ivediliği gerektiren hiç bir neden gösterilmediği ve işin niteliği icabıda
böyle bir ivediliğe gerek bulunmadığı halde HUMK.nun 372. maddesinin kesin
hükmüne aykırı olarak davalılara tesbit dilekçesi ve tesbit günü
bildirilmemiş; zararın gelişimini izlediği bildirilen bilirkişinin taşınmaza
gideceği gün ve saatlerden dahi haberdar edilmemişlerdir. Mahkeme hükmünün
temelini oluşturan bu tahkikat aşamalarında davalı tarafa hazır bulunma
olanağının verilmemesi, savunma hakkını kısıtlamıştır.
Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmadan, eksik
tahkikat ve esasa etkili usul noksanlıkları ile yazılı olduğu şekilde karar
verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....) gerekçesiyle bozularak dosya
yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : l- Davalı Karadeniz Bakır İş.Vekili
2- Davalı Tügsaş Vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Davacı: tarlasında yetiştirdiği karalahana, tütün, ıspanak gibi
mevsimlik sebzelere davalılara ait fabrika bacalarından çıkan zehirli
gazların büyük ölçüde zarar verdiğini ileri sürerek, bu zararın mahkeme
eliyle yaptırdığı delil tesbiti sonunda alınan bilirkişi raporu uyarınca
davalılardan alınmasını istemiştir.
Davalılar; fabrikalarını rehabilitasyona tabi tutarak, uzun süre
hizmet dışı bıraktıklarını, bu arada baca gazlarının kontrol altına
alındığını, davacı mahsulünde uğranıldığı iddia edilen zararın fabrikaları
bacalarından çıkan gazlardan meydana gelemiyeceğini, ayrıca da tesbitinin de
usule aykırı ve uzman bilirkişi aracılığı ile yapılmadığını savunarak davaya
karşı çıkmışlardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki uyuşmazlığın niteliğine göre hukuksal
ve sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için mahkemece izlenmesi gereken yola
ilişkin olarak açıklayıcı ve örnek nitelikteki Özel Daire Bozma kararı
tamamen yerinde olup Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen benimsenmiştir.
Gerçekten davacı yararına bir tazminata hükmedilebilmesi için zararın varlığı
ve miktarı ile zarara sebebiyet verdiği ve davalı taraftan sadır olduğu iddia
edilen eylem, usulüne uygun biçimde yapılacak inceleme ile elverişli
delillerle saptanmalı ve aralarında uygun sebep sonuç bağı bulunduğu
kanıtlanmalıdır.
Somut olayda ise, açıklanan ilkeler karşısında hükme esas alınan
bilirkişi raporunun tamamen yüzeysel bir inceleme mahsulü olduğu yetersiz ve
kanaat vermekten uzak bulunduğu duraksanmayacak kadar açıktır.
Ancak, bozma kararının 1 ve 2 numara altındaki bölümlerinde değinilen
tahkik işlemlerinin, mevcut olabilecek maddi ve fiziki olguların aradan
geçen zaman içerisinde değişmiş ve artık zararın oluştuğu iddia olunan
durumun yeniden ihdası mümkün olamayacağı, dolayısıyle de
gerçekleştirilemiyeceği kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece, davacıdan zarar ve
miktarını kanıtlamaya yeterli olmadığı saptanan tesbit ve bilirkişi raporu
dışında başkaca delilleri bulunup bulunmadığı sorularak, böyle bir delil
ileri sürdüğü takdirde davalılara savunma ve karşı delil ibraz olanağı
tanınmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre
karar verilmelidir.
Hal böyle olunca açıklanan gerekçelerle Hukuk Genel Kurulu'nca da
aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O halde direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile
direnme kararının Özel Daire bozma kararına ve yukarıda gösterilen
nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek
halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.9.1992 gününde oybirliği
ile karar verildi.
Birinci Başkanvekili 9.H.D.Bşk 11.H.D.Bşk. 3.H.D.Bşk.
İ.Teoman PAMİR E.Çubukçu N.Özkan E.Doğrusöz
12.H.D.Bşk. 18.H.D.Bşk. 7.H.D.Bşk. 2.H.D.Bşk.
B.C.Kadılar S.Rezaki H.Örmeci T.Alp
4.H.D.Bşk.V. 8.H.D.Bşk.V. 6.H.D.Bşk.V. M.Demirtürk
M.C.Keskin M.F.Ildız S.Tamur
10.H.D.Bşk.V M.Günel E.Aktekin K.Kadıoğlu
T.Y.Darendelioğlu
T.Türkçapar H.Seyrek A.T.Seçkin Ş.K.Erol
B.Kartal İ.Ulusoy 5.H.D.Bşk.V. Y.Koru
M.Yakupoğlu
S.Sapanoğlu O.Uzgören H.Demirhan N.Akman
İ.Demirkıran S.Erçoklu M.Ulusoy S.Sezen
M.Aygün K.Acar O.G.Çankaya A.E.Baçcıoğlu
B.Doğan A.Güneren M.Tutar A.Alyaz
B.Özkaya B.Sınmaz
|