Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi

	E.	1992/13598
	K.	1992/12542
	T.	21.12.1992

*  DELİL YETERSİZLİĞİNDEKİ BOZMA
*  BOZMA İLAMINA UYULMANIN SONUÇLARI

ÖZET : Toplanan delillerin yetersizliğinden söz edilerek hüküm bozulmuş ve
 bozma ilamına uyulmuş olmasına göre artık bozma kararından önce dinlenen
 tanık beyanlarına değer verilerek yeniden eskisi gibi hüküm kurulamaz.

(1086 s. HUMK. m. 430)(9.5.1960 gün ve 21/9 s. YİBK.)

Davacı, 3.3.1967 - 29.7.1967 tarihleri arasında Mehmet adı altında geçen
 çalışmaların kendisine ait olduğunun tesbitiyle, bu sürelerin diğer sigortalı
 hizmetleriyle birleştirilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar
 vermiştir.

Hükmün davalılardan Kurum avukatınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz
 isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan
 sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:

Davacı, 3.7.1967 - 29.7.1967 tarihleri arasında 5219704 sigorta sicil
 numarasıyla Mehmet adı altında geçen çalışmaların kendisine ait olduğunun
 tesbitiyle, bu sürelerin diğer sigortalı hizmetleriyle birleştirilmesine
 karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, 3.6.1991 tarihli kararda belirtildiği gibi isteğin kabulüne karar
 verilmiş, ancak davalı Kurum'un verilen hükmü temyiz etmesi üzerine
 Dairemizce yapılan incelemede 14.11.1991 tarihindeki kararla hüküm bozulmuş
 mahkemece bozma kararına uyulmuş, yalnız yeterli bilgi ve belge elde
 edilemediğinden bahisle, bozma kararından önce dinlenen şahit beyanlarına
 itibar edilerek, yeniden eski hüküm gibi hüküm kurulmuştur.

Beyanları hükme dayanak kılınan tanıklar zaten bozma kararından önce
 dinlenmişler, Dairemiz hükme yeterli delil bulunmadığı görüşüne vardığı gibi,
 bu iki tanığın beyanına da itibar etmeyerek hükmü bozmuş ve bozma kararındaki
 gibi tahkikat ve inceleme yapılmasını istemiştir. Bozma kararı doğrultusunda
 gerekli bilgi ve belgeler temin edilmediği ve davayı haklı kılacak biçimde
 delillerde herhangi bir değişiklik olmadığı görülmüş ve sağlıklı bir sonuca
 varılmadığına göre, yetersiz bu iki tanığın beyanına itibar edilmemesi
 gerekirken, yeniden davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

Öte yandan, davacı 1953 doğumlu olup çalışmanın başlangıç tarihinde 14
 yaşında, yerine çalışılan kişi ise 18 yaşındadır. Bu yaştaki kişiler fiziksel
 olarak birbirlerinden farklı görünümde bulunacakları yönü söz götürmez. Bu
 nedenle 14 yaşındaki birisinin 18 yaşında mütalaa edilmesi de fiziki olarak
 mantık   dışıdır.

Bu arada davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçesine ekli olarak verilen ve
 davalı Mehmet tarafından Kurum'a hitaben yazılan 30.9.1981 tarihli dilekçede,
 adıgeçen açık ve seçik bir biçimde, davacının kendisine ait olduğunu iddia
 ettiği 3.7.1967 - 29.7.1967 devresinde kendisinin çalıştığını söylemiş ve
 hizmet birleştirilmesi talebinde bulunmuştur. Dilekçe altındaki imza da,
 sözgötürmez bir biçimde davalının dosyada bulunan örnek imzası ile aynıdır ve
 imzaların davalının el mahsulu olduğu baskın olasılık içinde görülmektedir.
 Görüldüğü gibi davalı 30.9.1981 tarihinde davalı Kurum'a verdiği dilekçe ile
 bu hizmetin kendisine ait olduğunu söylemesine rağmen davacı da 31.1.1991
 tarihinde ve 10 yılı aşkın bir süre sonra bu hizmetlere sahiplenmiştir. Aynı
 zaman diliminde ancak bir kişinin çalışması esastır, iki kişinin birden
 çalışması fiilen mümkün olmadığına göre, davalı Mehmet'in 30.9.1981 tarihinde
 Adana Sosyal Sigortalar Kurumu Bölge Müdürlüğü'ne verdiği dilekçe ile işe
 giriş bildirgesindeki hüviyet ve işverence tanzim edilen sigorta primleri
 bordrosu karşısında bahsi geçen dönemde çalışanın kendisi olduğu kabul
 edilmelidir ve davalının davayı kabulü de geçerli ve bağlayıcı değildir.
 Esasen, bu dönemde davacının çalıştığına dair yetersiz tanık sözleri dışında
 inandırıcı bir delil bulunmamaktadır. Açıklanan maddi ve hukuki olgular
 gözetilmeksizin bozma kararından sonra tahkikat ve delil durumu da
 değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde
 karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.

S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
 21.12.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini