Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



  T.C.
Y A R G I T A Y 
2.Hukuk Dairesi
    Sayı:


ESAS     KARAR 
92/12854 92/13065	

	ÖZET : İştirak nafakasının artırılması davası davalının ikametgahı
 mahkemesinde görülür.
	Muhalefet : Tedbir niteliğindedir. Her yerde bakılır.

        Taraflar arasındaki nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda
 mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği
 görüşülüp düşünüldü.
	Her dava kanunda aksine hüküm bulunmadıkçaaçıldığı tarihte davalının
 Medeni Kanun uyarınca ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür. (HUMK.9)
	Bu nedenle iştirak nafakasının artırılmasına ilişkin davaya bakmakda
 davalının ikametgahı mahkemesine aittir.
	Davalı süresinde yetki itirazında bulunduğuna göre itirazın hadise
 şeklinde incelenerek sonucu uyarınca yetki uyuşmazlığının çözümlenmesi
 gerekirken tarafların Ankarada boşandığından söz edilerek itirazın reddi
 doğru değildir.
	SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA,
 29.12.1992 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. 

BAŞKAN  	ÜYE	      ÜYE	       ÜYE	     ÜYE  
Tahir Alp  Nedim Turhan Ş.D.Kabukçuoğlu    Özcan Aksoy  A.İhsan Özuğur
	    (Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
	Boşanma kararı ile veya boşanmadan önce ve sonra ortak çocukların
 kişisel ve ekonomik durumlarını ilgilendiren konuları kapsayan kararlar nihai
 ve kesin hüküm niteliği taşıyan hükümlerden değildir. Hakim yeni durumlara
 göre bu önlemleri doğrudan veya ilgililerden birinin isteği üzerine
 değiştirebilir. Kaldırabilir veya bir başka önleme dönüştürebilir.
 (M.K.m.l49) Medeni Kanunun l49 maddesiyle öngörülen yeni olaylar sınırlayıcı
 değildir. Maddede "gibi bir halin" sözleriyle yeni olaylara birer örnek
 verilmiş, bunların dışında oluşacak olaylar içinde önlem alma olanağı
 tanınmıştır.
	Çocukların nafakası barınmaları, velayetleri ve ana-babanın çıcuklarla
 olan kişisel ilişkilerini kurma-düzenleme hakime doğrudan verilen
 görevlerdir. (M.K. m. l37-l48-l49-l6l)
	Medeni Kanunun hakime biri evlilik devam ederken (M.K. m. l37-l6l vs.)
 diğeri ise evlilik sona erdikten sonra olmak üzere (M.K. l48-l49 ve M.K. m.
 272, 273, 274, 275) aileyi ve özellikle onun bireylerini oluşturan çocuklara
 yönelik önlem olmak üzere görev vermiştir. Anne, babanın görevlerine uygun
 şekilde yapmadıklarının anlaşılması halinde hakime koruma önlemleri almak
 üzere doğrudan müdahale etme yetkisi ve görevi verilmiştir. 
	Medeni Kanunun çocuklarla ilgili önlemlerin hakim tarafından
 alınacağını açıklamış isede bu yetkinin veya görevin hangi hakime ait
 olduğunu açıkca belirtmemiştir. Buna karşılık Hukuk Usulü Muhakemeleri
 Kanununun l0l/3-4 ve l04 maddeleriyle olaya açıklık getirmiştir. Belirtilen
 usul ve hükümlerine göre hakim boşanma veya evlilik birliğini ilgilendiren
 davalardan önce veya sonra Medeni Kanun ile belirli hallerde nafaka
 alınmasına, ayrılık veya boşanma davası üzerine Medeni Kanunun gerektirdiği
 geçici önlemleri alır. Bu önlemleri, en az gider ve en çabuk nerede yerine
 getirilmesi mümkün ise o yer hakimi tarafından alır. (HUMK. m. l04) O halde
 usul hükümlerine göre evlilik birliğinin korunması için alınacak önlemler de
 belirli bir yer mahkemesinin yetkisinden söz edilemez. (Bak.7.6.l935 gün
 92/l6 sayılı Y.İ.B.K.) Bu yetki olaya çocuklara en yakın olan hakim
 tarafından alınması gerekir. Yetki ile ilgili genel kurallar uygulanmaz. 
	Medeni Kanunun l37. madde ile boşanma davası süresindce l48 madde ile
 boşanmadan sonra hakim eşin ve çocukların barınması, nafakası, kar-koca ve
 çocuk mallarıyla ilgili önlemler boşanmadan sonrada, velayetin ve buna bağlı
 kişisel ilişkinin çocuk kendisine verilmemiş olan tarafın çocuğun
 yetirtirilmesi, bakımı, okuma vs.giderleri için yapacağı katkının miktarını
 belirler. Görüldüğü gibi gerek boşanma davası devam ederken ve gerekse bu
 davanın boşanma ile sonuçlanması halinde gerekli önlemleri alma yetkisi
 boşanma davasına bakan hakime verilmiştir. Medeni Kanunun l49 madde ile de
 "Ana-babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi, ölümü gibi bir
 halin oluşmasında hakim doğrudan veya ana-babanın isteği üzerine olayın
 gerektirdiği önlemleri alır." hükmüne yer verilmiştir. Üzerinde durulması
 gereken husus durumun değişmesi ile yeniden ve uygun önlemleri almaya yetkili
 olacak hakimin belirlenmesidir. Zira yasa hangi hakime görev verdiğini
 açıklamamıştır. Ana-babanın görevlerini yapmamaları halinde de gerekli
 önlemleri doğrudan alacak olan hakimin hangi hakim olacağına (M.K. m. 272
 vs.) dair yasada bir açıklama bulunmamaktadır.  O halde görevli ve yetkili
 hakimin belirlenmesi yorum yolu ile bulunacaktır.
	Bir hukuki olayın ve bir yasal kuralın yorumunda öncelikle yasa metni
 ve karar başlığı içinde yer aldığı bölüm, yasanın ruhu ve gayesi ve son
 olarak olayın tarihi kökleri dikkate alınır. Birde yasal düzenlemede
 uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kuralının bulunmaması vardır ki, buna yasa
 boşluğu denilmektedir. Yasal boşluklar hakim tarafından Medeni Kanunun l.
 madesiyle öngörülen kurallar çerçevesirned kanun koyucunun yerine geçerek
 doldurur. Ancak bir konuda yasa bilerekte susmuş olabilir. İşte bu durumlarda
 hakim yorum yolu ile uygun kuralı bulup uygulamakla yükümlüdür. Hakimin bir
 metod kullanarak yorum yapması da zorunludur. Bu metoda başvurulduğunda
 maddesiyle öngörülen hukuk yapmada kullanılacak ilkelerle birlikte kıyas yolu
 ile sonuca oluşmayıda gözardı edilmemelidir. Yasal boşlukla karşılaşan yargıç
 bu kuralın benzeri için konulmuş başka bir kural bulunup bulunmadğını
 araştıracaktır. Zira kıyas yolu ile kural koyma yasa tarfından düzenlenmemiş
 bir husus hakkında buna esaslı yakınlık gösteren fakat değişik bir durum için
 konulmuş olan kuraldan yararlanma ve onu uygulamaktır. Yorumla kural koymada
 yararlanılması gereken bir diğer durumu hukukun genel kurallarıdır. Örnek
 Medeni Kanunun 245 çocukla beraber mirascı olan veya çocuğn varlığı yüzünden
 mirascı olma özelliğini yitiren kişilere nesebin reddi davası açma hakkı
 verildiği halde çocuğun da nesebin reddi davası açabileceği konusunda bir
 hüküm koymamıştır. İşte burada kıyas metodu uygulanarak 2. derecedeki hak
 sahiplerine dava hakkı tanındığına göre l. derecede etkilenecek çocuğada bu
 hakkın verilmiş sayılması gerektiği şeklinde bir kuralın konulması gerekir.
 Yine Medeni Kanunun 292. maddeye göre, fücür mahsulü (evlenme yasağı
 bulunanlardan doğan çocuk evlilik dışı çocuğun tanınmasına olanak vermediği
 halde, tüm sonuçlarıyla babalığa hüküm olunması için açılacak davanın
 koşullarını düzenleyen Medeni Kanunun 310 da bu kurala yer verilmemiştir.
 Burada da örtülü bir boşluk vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi erkek yönünden
 292 madde ile konulan yasağı iptal etmiştir. Bu iptal hükmüne göre babalığa
 hüküm imkan dahiline girmiştir. Ancak iptalden önce de yorum yolu ile bu ilke
 kabul edilmiştir. 
	Belirtilen genel bilgiler ışığında boşanmadan sonra henüz sezgin
 olmayan çocuklarla ilgili gerekli önlemlerin alınmasında görevli ve yetkili
 hakimin tesbiti gerekir. Gerek Medeni Kanunun l49 ve gerekse 271-272 vs.
 maddelerinde bu konuda yasa boşluğu bulunmaktadır. Sayın çoğunluk burada
 yasanın suskunluğunu kabul ederek genel kuralların uygulanmasıyla olaya çözüm
 bulmuştur. Bu şekildeki bir yaklaşım ise aldatıcıdır. Zira aynı konuyu çok
 yakından ilgilendiren bir başka benzer konuda yasa bağlayıcı kurallar
 koymuştur. Medeni Kanunun l37 ve l48 maddesi ailenin korunmasını ilgilendiren
 önlemlerin boşanma davasına bakan hakim tarafından alınacağını, Hukuk Usulü
 Muhakemeleri Kanununun l0l/3-4 maddeleri korumayı ilgilendiren önlemlerin
 tedbir niteliğinde bulunduğunu, bu gibi isteklerin en az gider ve en çabuk
 yerine getirilmesini sağlayacak mahkemede de dava edilebileceğini
 öngörmüştür. Yasanın bu kuralı 7.6.l935 gün 92/l6 sayılı Y.İ.B.K.ile de aile
 birliğinin korunmasına yönelik önlemlerin alınmasında yetkinin söz konusu
 olmayacağı belirtilmekle, güçlendirilmiştir.
	İştirak Nafakasının hukuki niteliği;
	Çocukların velayet hakkı eşlerden birine verilmiş ise; diğer eşin
 sadece mali yükümlülüğü söz konusu olur. (M.K. m. l48/2) Çocuğun
 yetiştirilmesi, temsili, bakım ve gözetimi ilk planda velayet hakkını alan
 eşe aittir. Diğer eş hakimin takdir edeceğioranda giderlere katılmakla
 yükümlüdür. Bu nafakaya iştirak nafakası denilmesinin nedeni de budur.
 Boşanma kararıyla, velayetin düzenlenmesi, kişisel ilişki kurulması, bir
 miktar nafakaya hüküm edilmiş olmasının kesin ve nihai bir hukuki durum
 oluşturmayacağı yukarıda açıklanmıştır. Zirahakim çocukla ilgili bu önlemleri
 değişen koşullara göre her zaman değiştirebilir. (M.K. m. l49, 272, 274)
 Ana-babanın veya diğer ilgililerin önlem almak üzere, hakime başvurmaları bir
 dava olmayıp, hakimi gerekli önlemleri almaya yönelten bir uyarıdır. Hakim bu
 itibarla tarafların önerileriyle arzu ve istekleriyle arzu ve istekleriyle
 bağlı değildir. Yasal düzenleme bu konuda kamu yararına öncelik vermiştir. O
 halde adı iştirak olarak tanımlanan nafaka gerçekte evlilik birliğinin ürünü
 olan çocukların korunmasını sağlayan bir tedbirdir. Bir farkla baba tedbir
 nafakasının tümü ile sorumlu iken, evlilik birliği sona ermekle hakimin
 hakimin belirleyeceği katkı oranında sorumluluk taşımaktadır. Tedbir ve
 iştirak nafakası arasında başka bir farklılık yoktur. Avuç içi kadar olan ve
 ulaşım sorunu bulunmayan İsviçre'de olaya genel kurallar açısından
 yaklaşılması, koşulları çok değişim bulunan ülkemizde ülkemizde de olaya aynı
 yönde yaklaşılmasını gerektirmez. Edirne'de bulunan annenin l00.000 Tl.
 iştirak nafakası için Ardahan'a gidip dava açması orada icra takibi
 yaptırması makul bir çözüm olarak kabul edilemez. 
	Tedbir nafakası için kabul edilen yetki kuralı onun davası olan ve
 aynı nitelikte bulunan iştirak nafakası içinde kabul edilmesini engelleyen
 yasal bir kural bulunmamaktadır. Yasa iştirak nafakası için bir yetki
 belirlemesi yapmadığına ve bu konuda hakime doğrudan hareket edebilme imkanı
 tanıdığına göre, yetkili mahkemenin yararının korunması esas olan çocuğa en
 yakın olan en çabuk, en kolay ulaşabilecek hakimin yetkisini kabulü, yasanın
 özüne uygun olan bir yorum olur. Bu hakim davalının bulunduğu yer hakimi
 olabileceği gibi, davacının bulunduğu yer hakimide olabilir, velayet yerine
 vesayet durumunda vesayet dairesinin bulunduğu yer hakimi de olabilmelidir. 
	Olaya Medeni Kanunun l36. maddesi yönünden yaklaşıldığında da aynı
 sonuca ulaşmak mümkündür.
	Yardım nafakası dışında kalan tüm nafakalar boşanmanın eki (fer'i)
 niteliğinde olan istekler olup usul kuralları yönünden esas davayı oluşturan
 boşanma davasının kurallarına tabidir. Gerek Medeni Kanunun m. l37 öngörülen
 tedbir gerek iştirak ve gerekse yoksulluk nafakası sebep-sonuç bakımından
 boşanma davasıyla sıkı sıkıya bağımlıdır. Ayrı ve bağımsız bir dava olarak
 kabulleri mümkün değildir. Boşanmada yetkili kılınan mahkeme davacının
 ikametgahı mahkemesidir. Evlilik devam ettiği sürece, kadının ikametgahı
 kocanın; ana ve babanın ikametgahı ise velayetleri altında bulunan çocukların
 da ikametgahıdır. (M.K. m. 21) Ancak boşanma ile, kadının kocaya olan bu
 bağımlılığı ortadan kalkmaktadır. Kadın kendisine yeni bir ikametgah edinme
 hakkına sahip olmaktadır. Bu ikametgah velayeti altında bulunan çocuğunda
 ikametgahı durumuna girmektedir. O halde velayet hakkı sahibi eşin edindiği
 bu ikametgah Medeni Kanunun m. l36 ile belirlenen kurala göre yetkili
 mahkemeyi de belirlemektedir. Bu yönü ile de davanın davacının ikametgahının
 bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi mümkündür.
	Sonuç olarak: İştirak nafakası evlilik birliğinin korunmasının
 devamını oluşturan hakimin doğrudan yapacağı kamu düzenini ilgilendiren
 tedbir niteliğinde bir önlemdir. Hakimin doğrudan müdahalesini gerektiren ve
 kamu düzeniyle yakından ilgili olan böyle bir önlemin doğrudan veya
 alakalıların isteği üzerine alacak hakimin davalının ikametgahı hakimi
 olacağını kabul etmenin pratik ve hukuki bir izahı yoktur.
	Belirtilen gerekçeler doğrultusunda hakimin bu olayda kendisini
 yetkili görmesinde yasa kurallara aykırılık bulunmamaktadır. Hükmün onanması
 gerekir. Olaya değişik açıdan yaklaşan sayın çoğunluğun görüşlerine
 katılmıyorum.

	 ÜYE
	   Nedim Turhan	
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini