 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Yirminci Hukuk Dairesi
E. 1992/11719
K. 1993/6273
T. 13.7.1993
* TAPULAMA TESBİTİNE İTİRAZ
* UZMAN BİLİRKİŞİ RAPORU
* ORMAN
* GAYRİSABİT SINIR
ÖZET : Nizalı parsellerin 30-40 meyilli orman sahası olduklarının
vurgulandığı bilirkişi raporuna, mahkemece, vergi kaydı bulunduğu ve gözleme
göre orman sayılmadıkları gerekçesiyle itibar edilmeyerek, raporun aksine
hüküm kurulması doğru değildir. Zira, bir yerin öncesinin orman olup
olmadığının saptanması uzmanlık işidir ve HUMK. nun 286. maddesinde yazılı,
hakimin bilirkişi görüşü ile bağlı olmadığı kuralının, çözümü için özel veya
teknik bilgiye ihtiyaç duyulan hallerde, hakimin yeniden bilirkişi incelemesi
yaptırmak veya açıklık bulunmayan konularda ek ve tamamlayıcı görüş alabilmek
yetkisini haiz olduğu şeklinde anlaşılması gerekir. Rapor yeterli
görülmediğine göre, yapılacak iş; önceki bilirkişi dışında serbest Orman
Mühendisleri arasından seçilecek yeni bir bilirkişi marifetiyle usulüne uygun
bir keşif yapılarak taşınmazların öncesinin ve hukuki durumlarının tartışmaya
yer bırakmayacak biçimde saptanmasından ibarettir. Orman sınırlandırması
yapılmayan veya ilk olarak yapıldığı yerlerde bir taşınmazın orman niteliği
ve hukuki durumu 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde
belirlenir.
Yöntemine uygun inceleme sonunda, taşınmazların öncesinin orman olduğu
anlaşıldığı taktirde; zamanla orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile, salt
orman toprağının orman sayılan yer olacağı ve zilyedlikle kazanılamayacağı
düşünülmelidir.
(1086 s. HUMK. m. 275, 283, 286)(3402 s. Kadastro K. m. 20/C, 30/2)(6831 s.
OK. m. 1)(4785 s. OKDK. m. 1)
Taraflar arasındaki tapulama tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması
sonunda, davanın kısmen kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi
Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan
temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm
belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
Tapulama sırasında; 960 m2. yüzölçümündeki 1179 parsel Emin, 1740 m2.
yüzölçümündeki 1180 parsel Ali ve müşterekleri, 2120 m2. yüzölçümündeki 1181
parsel ise Rıfat adına saptanmış, tesbitlere Orman Yönetimi itiraz etmiş,
komisyonca tapulama tutanak ve ekleri yetkisizlik kararıyla mahkemeye
aktarılmış, Yerel Mahkeme; Orman Yönetiminin davasının reddine, vergi kayıt
miktarını oluşturan krokide (A) harfli 1179 parselin 225 m2., 1181 parselin
775 m2. bölümlerinin davalılar mirasbırakanı İbrahim, 1180 parsel ile 1179 ve
1181 parsellerin diğer kısımlarının dava dışı Hazine adına tesciline karar
vermiş; hüküm, Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki:
Yerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 23.6.1984 tarihli bilirkişi raporunda,
tarım arazisi olarak kullanılan çekişmeli parsellerin 30-40 meyilli olup,
toprak ve orman muhafaza karakteri taşıdığı ve orman sahası oldukları
vurgulanmıştır. Mahkemece vergi kaydı bulunan taşınmazların gözleme göre
orman sayılmadıkları kabul edilerek bilirkişi raporuna itibar edilmemiş ve
yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Gerçekten, HUMY. m. 286 hükmü karşısında bilirkişi görüşünün hakimi bağlayıcı
bir yanı yoktur. Ne var ki, değinilen yasa hükmü hakime yeniden bilirkişi
incelemesi yaptırmak veya bilirkişiden açıklık olmayan konularda ek ve
tamamlayıcı görüş alabilmek (HUMY. m. 283) yetkisini haiz olduğu şeklinde
anlaşılmalıdır. Yoksa hakim, çözümü özel veya teknik bilgiye gerek duyulan
hallerde bilirkişi görüşünü bir yana iterek genel ve hukuki bilgisiyle
uyuşmazlığı sona erdiremez (HUMY. m. 275). Bir yerin öncesi itibariyle orman
olup olmadığını saptamak uzmanlık işidir. Esasen, yöntemine uygun inceleme
sonucu düzenlenmeyen ve doyurucu gerekçeyi içermeyen bilirkişi raporu yeterli
görülmediğine göre, yapılacak iş; yeni bir bilirkişi incelemesi suretiyle
taşınmazların orman olup olmadıklarını ve hukuki durumlarını duraksama
yaratmayacak şekilde saptamaktan ibarettir.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak
yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116,
4785 ve 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı
Yasa ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.7.1945 tarihinde
yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde
sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen
ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa ile iadeye
tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir.
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa
amenajman planı ilgili yerlerden getirtilmeli, önceki bilirkişi dışında
serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman bilirkişi
aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte bu belgeler yerine uygulanarak,
taşınmazlar ve çevresinin resmi belgelerde ne şekilde nitelendirildiği
belirlenmeli, öncesi orman ise, zamanla orman bitki örtüsü yok edilse bile,
salt orman toprağının orman sayılan yer olacağı ve zilyetlikle
kazanılamayacağı düşünülmelidir.
Öte yandan, çekişmeli parsellerle revizyon gören vergi kaydı 4.000 m2.
yüzölçümündedir. Kayıtta güney sınırı çalı olarak geçmektedir. Düzenlenen
krokide vergi kaydında (çalı) olarak yazılı güney sınırın eylemli biçimde
Devlet ormanı olduğuna işaret edilmiştir. Değişebilir ve genişletmeye
elverişli sınırları içeren kaydın miktarı ile geçerli olduğunda kuşku yoktur
(3402 sayılı Yasa m. 20/C). Uygulama sonucu kayıt kapsamında kalan yerin
orman olmadığı anlaşılırsa miktar fazlasını oluşturan bölümün ormana
elatılarak kazanıldığının kabulü gerekmektedir.
Mahkemece, açıklanan yönlerin gözetilmemesi doğru olmadığı gibi, kabul şekline
göre de; taşınmazların davalılar mirasbırakanı İbrahim'e ait olduğu
saptandığı halde, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 30/2 maddesi hükmünce,
İbrahim'in mirasçıları kimler ise, belirlenir; onlar adlarına pay oranlarıyla
iştirak halinde mülk olduğu belirtilmek suretiyle, taşınmazların tescili
gerekirken ölü İbrahim adına tesciline karar verilmesi de doğru değildir.
Açıklanan bütün bu yönlerde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde hüküm kurulması
usul ve yasaya aykırıdır.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Yönetimin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 13.7.1993 günü oybirliğiyle
karar verildi.
|