 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
19. HUKUK DAİRESİ
B A Ş K A N L I Ğ I
Esas Karar
92/10667 93/8039
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi :İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :3.7.1992
Nosu : 222-687
Davacı : Grolier Hachette Dil Eğitim ve Tic.Ltd.Şti.vek.
Av. Zafer Aruk
Davalı : Papsan Matbaacılık ve Yayıncılık San. ve Tic.Ltd
Şti. vek.Av. Gül Yıldırım
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması
sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak
verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya
incelendi, gereği konuşuldu:
- K A R A R -
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici
sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve
özellikle İ.İ.Y.nın 72/4. maddesi uyarınca alınmış bir ihtiyati tedbir kararı
bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin içeriği dışında kalan
öbür temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.
2-Mahkemece olumsuz saptama davası şirketi tek başına temsil
ve ilzam etmeye yetkisi bulunmayan kimse tarafından açıldığı, aynı kimse
tarafından vekil tayin edildiği, bunların davayı izlemedikleri, davalının
izlediği saptanarak davanın " aktif husumet" yönünden reddine karar
verilmiştir.
Bir davada taraf sıfatı ile dava ehliyeti farklı oluşumları
ifade eder.
Davada sıfat dava konusu subjektif hak (dava hakkı) ile yanlar
arasındaki ilişkidir. Bu subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural
olarak o hakkın sahibine ait bulunmaktadır. Buna davacı olma sıfatı, aktif
husumet denilmektedir. Somut olayta olumsuz saptama davası, borçlu olmadığını
bildiren ya da hakkında takip yapılan davacı şirket tarafından açılabilir.
Davada taraf olarak yer alan kimseler dava ehliyeti ve davayı takip yetkisine
sahip olsalar bile davada gerçekten davacı ya da davalı sıfatı yoksa dava
konusu hakkın esası yönünden karar verebilme olanağı yoktur.
Dava ehliyeti kimlerin dava açabileceğini ifade edip davayı
takip yetkisini de içerir. Aynı zamanda bir dava koşuludur. Tüzel kişilerin
taraf bulunduğu davalarda, tüzel kişilerin yetkili organı ya da temsilcisi
aracılığıyla temsil edilip edilmediği öncelikle ve kendiliğinden gözetilmek
gerekir.
Tüzel kişiyi temsil yetkisi olmayan bir kimse tarafından tüzel
kişi adına dava açılmış olması halinde dava hemen reddedilmez. Mahkemece,
adına dava açılan tüzel kişinin; temsile yetkili olan kimselerce onay
(icazet) verilebilmesi için uygun bir süre tanınması gerekir. Bu kimse
davacının dava açma yeteğinden yoksun olduğu davanın açılmasını onaylarsa
onayın geçmişe etkili olarak sonuç doğrucağı gözetilerek dava
sürdürülmelidir. Şayet davanın açılmasına onay verilmezse davanın dinlenme
olanağı kalmadığından (mesmu olmadığından) ötürü reddedilmelidir.
Olayda, davacı şirketin ortaklar kurulunca şirketi temsil ve
ilzam için çift imza gerektiği kararlaştırılmıştır. Davacının çift imzalı
kimselerce açılması gerekli davayı tekbaşına açtığı, öbür imza sahibinin
onayını da alamadığı, tek başına tayin ettiği vekilin de duruşmaya gelmediği
anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı yanın gelmemesi nedeniyle davayı
izleyeceğini bildiren davalıya HUMK.nun 39. ve 40. maddeleri hükümleri
uyarınca uygun bir önel verilerek davacıya onay yönünden ayrıntılı ve
sonuçları bakımından uyarılı davetiye tebliğ ettirmesi, onay verilmesi
halinde davanın yürütülmesi, yine gelinmediği takdirde davanın dinlenme
olanağı bulunmadığından (mesmu olmadığı) reddedilmesi gerekirken, "aktif
husumet" noktasından reddi bozma nedeni sayılmıştır.
SONUÇ : Yukarıda birinci bendde yazılı nedenle davalının öbür
temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle yerel
mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden
davalıya ve gereksiz harç yatıran davacının harçlarının istek halinde
iadelerine, 26.11.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Cengiz Kostakoğlu Y.M.Günel K.Acar K.O.Şengün Y.Özdilek
|