 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ondokuzuncu Hukuk Dairesi
E. 1992/10267
K. 1992/6169
T. 23.11.1992
* TRAFİK KAZASINA İLİŞKİN TAZMİNAT
* HAKSIZ FİİL
* ESAS ALACAK - FER'İ ALACAK (FAİZ)
* ZAMANAŞIMI
ÖZET : Asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğunda fer'i
haklarda sakıt olur. Fer'i nitelikte bir alacak olan faizin, esas alacak
tahsil edilmedikçe ayrı bir dava ile istenmesine engel yoktur. Önceki davada
saklı tutulmaması bu hakkın düşmesi sonucunu doğurmaz.
(818 s. BK. m. 60/2, 1/3)(2918 s. Trafik K. m. 109/2)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
süresi içinde davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine; dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacılar, davalılar hakkında açtıkları trafik kazasına ilişkin ilk tazminat
davasında, davalıların tazminata mahkum edildiklerini bildirerek, o davada
istenmeyen faiz alacaklarının hüküm altına alınmasını istemişlerdir.
Davalılar, iki yıllık zamanaşımının dolduğunu, önceki davada faiz talep
hakkının saklı tutulmadığını, istenen faizin fahiş olduğunu savunmuşlardır.
Mahkemece, haksız fiil tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımının
gerçekleştiğini önce açılan davada faiz isteminde bulunulmadığından söz
edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacılar tarafından cezayı gerektiren fiilden doğan davalarda, fiil
için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğünde, bu sürenin uygulaması
gerektiği olayda ise beş yıllık sürenin dolmadığı önceki davada faiz isteme
hakkının saklı tutulması gerekmediği ileri sürülerek temyiz edilmiştir.
Borçlar Kanununun 131. maddesinde açıklandığı gibi asıl alacak hakkında
zamanaşımı vaki olunca faiz ve sair fer'i alacaklar hakkında da zamanaşımı
vaki olmuş sayılır. Yine Borçlar Kanununun 60/2. maddesi ile 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 109/2. madesine göre, haksız fiillerden doğan
zarar ve ziyan davası Ceza Kanunları mucibince müddeti daha uzun zamanaşımına
tabi cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş ise şahsi davaya da o zamanaşımının
uygulaması gerekmektedir. Diğer yandan, Borçlar Kanununun borçların sukutuna
değinen 113. maddesinde asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt
olduğunda fer'i hakların da sakıt alacağı belirtilmiş, aynı maddenin ikinci
fıkrasında, "ifanın" hak saklı tutulmadan kabulü halinde işleyen faizleri
talep hakkının dinlenemeyeceği öngörülmüştür. Anılan hükmün açıklığı
karşısında fer'i nitelikte bir alacak olan faizin, esas alacak tahsil
edilmedikçe ayrı bir dava ile istenmesine engel yoktur. Önceki davada saklı
tutulmaması bu hakkın düşmesi sonucunu doğurmaz. Bu yönler gözetilmeden
davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
S o n u ç : Yukarıda yazılı nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen
temyiz isteminin kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınanharcın istek
halinde temyiz edene iadesine, 23.11.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|