 |
Yargýtay içtihatlarý bölümü
Yargýtay Kararý
T.C
Y A R G I T A Y
Ýçtihadý Birleþtirme
Büyük Genel Kurulu
E. 1992/1
K. 1992/5
T. 14.12.1992
* ÇEK
* ÇEKLERDE KEÞÝDE YERÝ
ÖZET : Çeklerde keþide yerinin, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek þekilde
anlaþýlabilir olmasý koþulu ile kýsaltýlmýþ olarak yazýlmasý halinde, çekin
sadece keþide yerinin kýsaltýlmýþ olarak yazýlmýþ bulunmasý sebebiyle
geçersiz sayýlamaz.
(6762 s. TTK. m. 693)(3167 s. Çek K. m. 16)(765 s. TCK. m. 342, 345/2, 349/2,
509)(743 s. MK. m. 2)
Avukat Murat Cano'nun çkelerde keþide yeri kýsaltýlmýþ olarak yazýlý bulunan
durumlarda keþide yerinin gösterilmiþ sayýlýp sayýlmýyacaðý konusunda
Yargýtay Altýncý Ceza Dairesi'nin kararlarý ile Yedinci Ceza Dairesi'nin
kararlarý arasýnda aykýrýlýk bulunduðundan bahisle bu aykýrýlýðýn içtihadý
birleþtirme yolu ile giderilmesi istemini içeren baþvurusu üzerine, Yargýtay
Birinci Baþkanlýk Kurulu'nca; Altýncý Ceza Dairesi'nin 10.10.1991 gün ve
5163/6353 sayýlý kararýnda çekteki "Ýst" yazýsýnýn keþide yerini tam olarak
ifade etmediði esasýnýn benimsendiði; buna karþýlýk Yedinci Ceza Dairesi'nin
20.12.1991 gün ve 9315/14690 sayýlý kararýnda çekteki "Ýst" yazýsýný keþide
yerini gösterir nitelikte kabul eden yerel mahkeme kararýnýn onandýðý,
Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 30.1.1987 gün ve 384/391 sayýlý kararýnda da
Ýstanbul yerine "Ýst" yazýlmýþ olmasý keþide yerinin gösterilmesi açýsýndan
yeterli sayýldýðý saptandýktan sonra Altýncý Ceza Dairesi ile Yedinci Ceza
Dairesi ve Onbirinci Hukuk Dairesi kararlarý arasýndaki aykýrýlýðýn Yargýtay
Ýçtihadý Birleþtirme Büyük Genel kurulu'nda giderilmesi gerektiðine karar
verilmiþ olmakla; Yargýtay Ýçtihadý Birleþtirme Büyük Genel Kurulu 14.12.1992
günü toplanarak konuyu usul ve esas yönlerinden incelemiþtir.
A - USUL YÖNÜNDEN YAPILAN ÝNCELEME
1- Altýncý Ceza Dairesi'nin 20.2.1991 gün ve 8474/1305 sayýlý kararýnda
"...çekteki (Ýst) yazýsýnýn keþide yeri olarak kabulünün mümkün olmadýðý, bu
itibarla özelevrak sayýlmasý gerektiði dikkate alýnmadan Türk Ceza Kanunu'nun
345. maddesi yerine 342/I. maddesi ile ceza tayini..." 26.2.1991 gün ve
762/1556 sayýlý kararýnda "...çek metnindeki (Brs) harflerinin keþide yerini
belirtemiyeceði gözetilmeden Türk Ceza Kanunu'nun 345. maddesi yerine 342/I.
maddesiyle ceza tayini..." ve 10.10.1991 gün ve 5163/6353 Sayýlý kararýnda
"...keþide yerinintam olarak çek üzerinde yazýlmasýnda zorunluluk vardýr.
Olayýmýzda suça konu çekteki (Ýst) yazýsýnýn keþide yerini tam olarak ifade
eder nitelikte bulunmadýðý gözetilerek Türk Ceza Kanunu'nun 345., 80.
maddeleri ile uygulama yapýlmasý gerekirken 342., 80. maddeleriyle hüküm
kurulmak suretiyle fazla ceza tayini..." denilmiþ;
2- Yedinci Ceza Dairesi'nin; 19.6.1990 gün ve 10791/7859 sayýlý kararýnda
"...keþide yeri ibaresinin altýnda bulunan (Ý.S.T.) harfleri Ýstanbul
kelimesinin kýsaltýlmýþ þekli olup keþide yerini ifade ettiði cihetle... 3167
sayýlý Kanunun 16. maddesine muhalefet suçunun oluþtuðu..." denilmiþ,
20.12.1991 gün ve 9315/14690 sayýlý kararý ile çekteki (Ýst) kýsaltmasýný
keþide yerini gösterir sayan yerel mahkeme hükmü onanmýþ;
3- Onuncu Ceza Dairesi'nin; 24.3.1992 gün ve 1201/3020 sayýlý kararýnda
"...anýlan çeklerde keþide yeri de (ANT) olarak belirlendiði, çek üzerindeki
kaþe damgalardan Antalya olduðunun açýkca anlaþýldýðý, bu nedenle yasal
unsurlarýnýn tamam olduðu..." ve 25.6.1992 gün ve 9575/7508 Sayýlý kararýnda
"...suç konusu çekteki (Ýst) kelimesinin Ýstanbul ilini temsil ettiði..."
vurgulanmýþ;
4- Onbirinci Hukuk Dairesi'nin; 30.1.1987 gün ve 384/391 sayýlý kararýnda
"...çekte keþideci kaþesi basýlmýþ, kaþenin (........................)
ibaresinin altýna matbu isimler arasýna (Ýst) yazýlmýþ bulunmasýna ve keþide
yeri gösterilmemiþ olan çekin keþidecinin ad ve soyadý yanýnda yazýlý yerde
çekilmiþ sayýlacaðýna..." denilmiþ;
5- Onikinci Hukuk Dairesi'nin 27.10.1980 gün ve 6054/7719 sayýlý kararýnda
"...keþidecinin imzasýnýn yanýnda (B.köy) kelimesinin bulunmasýna ve bu
kelimenin Bakýrköy olarak kabul edilmesinin gerekmesine ve diðer koþullarý da
kapsamasý nedeniyle belgenin çek niteliðinde olmasýna..." denilmiþ;
Olduðu görülmekle Altýncý Ceza Dairesi'nin kararlarý ile Yedinci ve Onuncu
Ceza, Onbirinci ve Onikinci Hukuk Dairelerinin kararlarý arasýnda Ýçtihat
aykýrýlýðý bulunduðuna oybirliðiyle karar verildikten sonra esasýn
görüþülmesine geçilmiþtir.
B - ESAS YÖNÜNDEN YAPILAN ÝNCELEME
Çek, Türk Ticaret Kanunu'na göre kýymetli evrak mahiyetinde bir kambiyo
senedidir ve hukuki niteliði itibariyle bir havaledir. Bu havalenin yazýlý
þekilde yapýlmasý, belli þekil þartlarýný içermesi ve kayýtsýz þartsýz bir
ödeme yetkisi biçiminde olmasý gerekir. Diðer kambiyo senetlerinde olduðu
gibi çekte de sýký sýkýya þekle baðlýlýk esasý geçerlidir. Zorunlu
unsurlardanbirinin bile eksikliði çekin bu niteliðini ortadan kaldýrýr. Çekin
zorunlu unsurlarý Türk Ticaret Kanunu'nun 692-693. maddelerinde
gösterilmiþtir. 3167 sayýlý Çek Kanunu'nun 3. maddesi de dikkate alýndýðýnda;
a) Banka tarafýndan mevzuattaki tanýma uygun þekilde bastýrýlmýþ çek yapraðý
olmasý;b) Bu çek yapraðýnýn: Çek kelimesini; c) Hesabýn bulunduðu muhatabýn
banka þubesinin adý ve keþidecinin hesap numarasýný; ç) Kayýtsýz þartsýz bir
bedelin ödenmesi için havaleyi; d) Keþide gününü ve keþide yerini ihtiva
etmesi zorunludur.
Ýçtihadý Birleþtirmenin konusu çekte "keþide yeri" ile ilgilidir. Çekin
yazýldýðý, ihdas edildiði yerin çekin yüzüne yazýlmasý zorunludur. Keþide
yeri çekin zorunlu unsuru olduðu için, keþide yeri gösterilmeyen çek bu
nitelikte sayýlmamaktadýr. Ancak Türk Ticaret Kanunu'nun 693. maddesinde
"Yukarýdaki maddede gösterilen hususlardan birini ihtiva etmeyen bir senet
aþaðýdaki fýkralarda yazýlý haller dýþýnda çek sayýlmaz... keþide yeri
gösterilmemiþ olan çek, keþidecinin ad ve soyadýnýn yanýnda yazýlý olan yerde
çekilmiþ sayýlýr" denilmiþ ve çekle ilgili düzenlemeler Türk Ceza Kanunu'nda,
Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hakimlerinin Korunmasý Hakkýndaki 3167
sayýlý Kanunda, Türk Ticaret Kanunu'nda ve Ýcra Ýflas Kanunu'nda yer
almaktadýr. Türk Ceza Kanunu açýsýndan çek resmi evrak sayýlmaktadýr. Türk
Ceza Kanunu'nun 349/2. maddesine göre "Emre veya hamiline yazýlý olarak
tanzim edilen kambiyo senetleri resmi evrak hükmündedir." Bu nedenle çekler
üzerinde iþlenen sahtecilik suçlarý resmi evrak hükmündedir." Bu nedenle
çekler üzerinde iþlenen sahtecilik suçlarý resmi evrakta sahtekarlýk
hükümlerine tabi olacaðýndan, Türk Ceza Kanunu'nun 342. maddesinin
uygulanmasýný gerektirmektedir. Ayrýca çekin talimata aykýrý olarak
doldurulmasý Türk Ceza Kanunu'nun 509. maddesini de devreye sokabilecektir.
3167 sayýlý Kanunda karþýlýksýz çek keþide edenler yönünden caydýrýcý
olabilecek cezai yaptýrýmlar getirilmektedir. Bu kanun Türk Ticaret Kanunu'na
göre hem özel kanun, hem de daha sonraki kanun olmasý dolayýsýyle öncelikle
uygulanmasý gerekmekle beraber, kanunun 1. maddesindeki "Bu kanunda hüküm
bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanýr" hükmü nedeniyle çek yasasýnda
hüküm bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunu'nun çekle ilgili hükümleri
uygulama alaný bulacaktýr. Þunu belirtmek gerekir ki, bu kanunun uygulanmasý
bakýmýndan çek Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmakta devam etmektedir.
Karþýlýksýz bir çek dolayýsýyla cezai takibat yapýlabilmesi için ilk þart,
þekil açýsýndan Türk Ticaret Kanunu'na göre geçerli bir çekin bulunmasýdýr.
Çekle ilgili düzenlemelerin deðiþik kanunlarda yer almasý, uygulamada bu iþe
bakan dairelerden deðiþik kararlar çýkmasýna neden olduðundan, bu durum
çeklerde özellikle keþide yerinin kýsaltma biçiminde yazýlmasý halinde
gösterilmiþ sayýlýp sayýlmýyacaðý konusunda içtihat birliðini saðlamayý
zorunlu kýlmaktadýr. Bir belgenin çeþitli kanun uygulamalarý bakýmýndan, yine
kanunda tanýmý yapýlmýþ ve unsurlarý gösterilmiþ olan çek niteliðinde olup
olmadýðýný tartýþýp saptamanýn hukuki bir sorun olduðu da kuþkusuzdur.
Sýký þekilcilik kanununun aradýðý zorunlu unsurlarý çek yapraðý üzerine
yazmayý gerektirir. Zira çek keþideci ile lehtar arasýnda havale iliþkisi
doðuran bir akittir. Keþideci çeki düzenlemekle o konudaki iradesini beyan
etmiþ olmaktadýr. Ýrade beyaný olmadan çekin vücut bulmasý mümkün deðildir.
Bu irade beyanýnýn anlaþýlabilir olmasý en önemli özelliðidir. Kanun beyan
için yazýlý olmasý dýþýnda baþkaca bir þekil þartý koymamýþtýr. Çekin bu
niteliði dikkate alýndýðýndý, keþidecinin çekte kýsaltma kullanmasýný
engelleyen bir düzenleme olmadýðý söylenebilir. Bunun gibi keþide yerinin
yazýlmasý da bir irade beyaný olduðundan anlaþýlabilir olmasý koþulu ile bu
irade beyanýnýn kýsaltýlarak yazýlmasý da mümkündür. Okunduðunda hiçbir
duraksama söz konusu olmaksýzýn anlamlarý belirlenebilen kýsaltmalarýn keþide
yeri olarak yazýlmasý çeki sadece bu kýsaltma sebebiyle geçersiz hale
getirmez. G.antep, Þ.urfa, K.maraþ, G.hacýköy, Þ.koçhisar ve Þ.karahisar gibi
kýsaltmalarýn neyi ifade ettikleri kolaylýkla ve hiçbir tartýþmaya yol
açýlmaksýzýn belirlenebilecek niteliktedirler. O halde anlamlarýnda hiçbir
duraksama olmayan kýsaltmalarýn keþide yeri olarak yazýlmasý halinde çek bu
niteliðini korumalý, buna karþýn ne anlama geldiði bilinmeyen kýsaltmalarýn
yazýlmasý halinde keþide yeri gösterilmemiþ sayýlmalýdýr. Bu konudaki ölçü
keþidecinin irade beyanýnýn hiçbir kuþkuya yer vermeyecek þekilde
anlaþýlabilir olup olmamasýdýr.
Medeni Kanunun 2. maddesindeki iyi niyet kuralý ve hukuk güvenliði de çeklerde
keþide yerinin kýsaltýlmýþ olarak yazýlmasýna olumlu bakýlmasýný
gerektirmektedir. Öðretide de keþide yerinin aynen yazýlmasý konusunda katý
bir görüþ yoktur.
Çekin önemi de yukarýdaki görüþü doðrulamaktadýr. Çek ekonomik ve ticari
faaliyetlerde çeþitli yararlar saðlamakta ve önemli ihtiyaçlarý
karþýlamaktadýr. Her þeyden önce çek bir ödeme aracýdýr. Geliþmiþ batý
ülkelerinde ödemelerin çok büyük bir kýsmý çekle yapýlmaktadýr. Bu sayede de
yatýrýmlar kolaylaþmaktadýr. O nedenle ülkeler çek kullanýmýný
yaygýnlaþtýrmak amacýyla yasal düzenlemeler yapmaktadýr. Ülkemizde 3167
sayýlý Kanunun yürürlüðe konulmasý da bu ihtiyaçtan doðmuþtur ve çek
hamillerini koruyucu hükümler getirilmek suretiyle bu amaca ulaþýlmak
istenilmiþtir. Böyle bir amaç keþidecinin iradesini ortadan kaldýracak yolda
aþýrý müdahaleciliðe cevaz vermemektedir.
Bu doðrultuda olmak üzere Türk Ticaret Kanunu'nun 693. maddesine göre keþide
yeri gösterilmemiþ olan çek keþidecinin ad ve soyadý yanýnda yazýlý olan
yerde çekilmiþ sayýlmaktadýr.
Bu itibarla çeklerde keþide yerinin hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek
þekilde anlaþýlabilir olmasý koþulu ile kýsaltýlmýþ olarakyazýlmasý halinde
sadece bu nedenle çekin geçersiz sayýlamayacaðý doðrultusunda içtihatlarýn
birleþtirilmesine karar verilmelidir.
Kararlar arasýndaki içtihat aykýrýlýðý, esas itibariyle hangi kýsaltýlmýþ yer
adlarýnýn geçerli olduðu veya olmadýðý noktasýnda deðildir. Aykýrýlýk keþide
yerinin kýsaltýlmýþ olarak yazýlmýþ olmasýnýn çekin bu özelliðini ortadan
kaldýrýp kaldýrmayacaðý, çekin sadece bu sebeple geçersiz hale gelip
gelmeyeceði hususunda bulunduðundan kýsaltýlmýþ þekillerin nitelikleri, neden
geçerli sayýldýklarý veya sayýlmadýklarý hususlarý üzerinde durulmamýþ, çekte
keþide yerinin kýsaltýlarak yazýlmasýnýn hiçbir duraksamaya yer vermeyecek
þekilde anlaþýlabilir olmasý koþuluyla çeki sadece bu sebeple geçersiz hale
getirmeyeceðinin belirtilmesi ile yetinilmiþtir. Yukarýdaki bazý kýsaltmalara
da sadece konunun aydýnlýða kavuþmasý için deðinilmiþtir.
S o n u ç : Yukarýda açýklanan nedenlerle çeklerde keþide yerinin, hiçbir
duraksamaya yer vermeyecek þekilde anlaþýlabilir olmasý koþulu ile
kýsaltýlmýþ olarak yazýlmasý halinde, çekin sadece keþide yerinin kýsaltýlmýþ
olarak yazýlmýþ bulunmasý sebebiyle geçersiz sayýlamayacaðýna, içtihatlar
arasýndaki aykýrýlýðýn bu yolda giderilmesine, 14.12.1992 gününde yapýlan ilk
toplantýda üçte ikiyi geçen çoðunlukla Yargýtay Kanunu'nun 45. maddesi
uyarýnca karar verildi.
KARÞI OY
* Ýçtihatlarý Birleþtirme Yüce Kurulunda, ilkin iki görüþ ortaya atýlmýþ ve
bunlar arasýnda aykýrýlýk bulunduðu gerekçesiyle görüþmelere baþlanmýþtýr.
Bu görüþlerden birincisine göre, çekte düzenleme yerinin adý, tüm harfleri
içerecek biçimde eksiksiz yazýlmalý; "Ank", "Ýst" dahil, tüm kýsaltmalar
geçersiz ve böyle bir çek de, kusurlu olduðundan, sahtecilik suçlarýnda,
resmö deðil, özel belge sayýlmalýdýr.
Karþý görüþe göre ise, "çekte düzenleme yerinin duraksamaya yol açmayacak
biçimde anlaþýlabilir olmasý yeterli" görülmek gerekir.
Birinci görüþ benimsenseydi ve bu konuda sahtecilik ve karþýlýksýz çek
suçlarýyla, icra ve ticaret hukukunu kapsayýcý bir karar alýnsaydý, kuþkusuz,
uygulamada Ank (Ankara) ve Ýst (Ýstanbul) gibi kýsaltmalarla düzenlenen bütün
çekler; çek olmaktan çýkacak, sýradan belgelere dönüþeceklerdi.
Görüþmeler sonunda benimsenen ikinci görüþ ise, ilk bakýþta birinci görüþle
çeliþir görünmektedir. Ancak, aslýnda "Ank, Ýst" kýsaltmalarý dýþýnda
kalanlarý geçersiz kýlmakta ve son çözümlemede, geniþ bir uygulama alaný
içinde ilk çözümle birleþmektedir. Gerçekten, benimsenen görüþe göre, "Çnk",
Çanakkale, Çankýrý, Çankaya anlamlarýna gelebileceðinden; "Brs", (Bursa),
kapalý olduðundan duraksamaya yol açacak, o yüzden de geçersiz çek, sýradan
bir belge sayýlacaktýr.
Görülüyor ki, ileri sürülen görüþler arasýndaki çekilþki yalnýzca görünüþtedir
ve uygulamada iki il dýþýnda her iki görüþ deayný sonucu doðurmaktadýr.
Dahasý, uygulamada yaygýn biçimde kullanýlan kýsaltmalarýn bütünüyle ya da bir
kesiminin geçersiz olacaðý yolunda bir karar, yasa koyucunun yerine geçerek
yeni bir kural yaratmaktadýr; var olan bir kuralý yorumlamak deðildir.
Yargýtay bunu yapmakla, "çeklerde düzenleme yeri gösterilir" yolundaki yasa
hükmünü, yetkisini aþarak, "çeklerde düzenleme yeri duraksamaya yol açmayacak
biçimde gösterilir" biçiminde deðiþtirmiþ ve bir olay sorununu çözerek,
aþaðýda deðineceðim gibi, saymaca (kazuistik) yönetimin kapýsýný açmýþtýr.
Bu beklenmeyen ve mantýða uymayan sonuçlarýn doðmasýnýn baþat nedeni þudur:
Yargýtayýmýz, eski Roma'dan beri bilinen olay/hukuk ayrýmýný ve Yüksek Yargý
organýmýzýn kuruluþ ve yargýlama yönetimlerini örnek aldýðý batý
Yargýtaylarýnda ve benzerlerinde uygulanan ilkeleri göz ardý etmiþtir ve
etmektedir. Bunlar; olaya iliþkin sorunlarda içtihat yaratýlmamasý ve
Yargýtayýn ilk mahkemenin yerine geçerek bu sorunlarý çözememesi ilkeleridir.
Oysa Yargýtay, ne yasa organýnýn yerine geçebilir, ne de olay sorununu çözmeye
yetkilidir. Uygulamanýn yarattýðý ve olaya iliþkin bu sorunun nasýl
çözüleceði ise bellidir. Çekte düzenleme yerinin uyuþmazlýða yol açtýðý ve
çekin bu yüzden kusurlu olduðu ileri sürülürse, duruþma yapan yerel mahkeme,
ister yurt içi, ister yurt dýþý olsun, o çevrede, o tür kullanýmýn
yaygýnlaþýp yaygýnlaþmadýðý maddö olayýný, o yöredeki tacir, ticaret odasý
baþkaný gibi yetkililerden sorarak; keþidecinin iþ ya da oturma yerinin orada
olup olmadýðýný araþtýrarak saptayýp çözebilir ve eðer bu saptama olumlu
sonuçlanýrsa, çekde çek olarak kabalilirdi; kalmalýydý da.
Görülüyor ki, sorun bir hukuk sorunu deðil, bir olay (olgu, eylem) sorunudur
ve bu sorunu, ilk mahkemelerin yerine geçerek çözmek, Yargýtayýn yetkisi
dýþýndadýr. Hukuk kurallarý ve kurumlarý yüzlerce, hatta binlerce yýldan bu
yana süzülüp gelen deneyimlerin ürünüdür ve kimileyin matematik formüller
gibi kesin sonuçlar doðururlar. Bu kurallar ve formüllerden ayrýlýndýðý
zaman, doðacak sonuçlar, hiç bir zaman saðlýklý olmazlar. Nitekim içtihatlarý
birleþtirme kararýyla ulaþýlan çözüm, bunun tipik bir örneðidir.
Yargýtay Yasasýnýn 45/5. madde ve fýkrasýnda ancak "benzer hukuksal konularda"
içtihatlarýn birleþtirileceði belirtilmesine karþýn; görüþmeler sýrasýnda,
Yargýtayýn olaya iliþkin sorunlarý çözmede de yetkili olduðu ileri
sürülebilmiþtir. Esasen Yargýtayýmýz, yýllardan beri, dünyada örneði
görülmemiþ bir biçimde duruþma yapmadýðý ve istinaf yetkisini haiz olmadýðý
halde ilk mahkemelerin yerine geçerek, olay sorunlarýný çözmüþ ve bunu
sürdüregelmiþtir.
Týpký ilk mahkemeler gibi a'dan z'ye duruþmayý yeni baþtan yapabilme ve
dolayýsýyla istinaf yetkisini haiz olan yüksek mahkemeler bile, bu
yetkilerini kullanmadýkça, yani duruþma yapmadýkça, ilk mahkemenin yerine
geçerek olay sorunlarýný çözmemektedirler. Yüksek mahkeme sistemleri bir yana
býrakýlýrsa; dünyada hiçbir Yargýtayýn (bozma mahkemesi = Cour de Cassation,
corte di cassazione) esasen bu anlamda duruþma yapma yetkisi yoktur. Bu
yokluðun nedenleri ve sonuçlarý ise herkesçe bilinmektedir.
Gerçekten duruþma yapmanýn nedeni; birolayýn gerçekten olup olmadýðý,
sözgelimi, bir suçun iþlenip iþlenmediði, geçimsizliðin bulunup bulunmadýðý,
bir tanýðýn doðru söyleyip söylemediði gibi olaylarý, kanýtlarla ve
bulgularla doðrudan iliþki kurarak saptamaktadýr. Olaylar doðrudan, yüksek
sesle yapýlan duruþma (tartýþma) sonucu saptanacak; ardýndan da gizli
görüþmede olaya hukuksal taný konacak, yazýlý hukuk normlarýna göre olay
nitelendirilecektir. Ýþte Yargýtay yargýçlarý, bu iþin birinci evresinde,
yani duruþmada bulunmadýklarý için, olayý çözme konusunda yetkisiz; ama
hukuksal taný, yani varlýðý kabul edilen olaya taný (niteleme) konusunda ise
kesinkes yetkilidirler.
Bunun doðal sonuçlarýndan biri de þudur: Hukuk kurallarý, onlarýn yorumlarý ve
hukuksal tanýlar, ülke çapýndaki tek olacaklarýndan, Yargýtay her ülkede
tektir. Bir baþka deyiþle, Yargýtay tek olduðu için deðil; yorum, kurallar ve
tanýlar tek olduðu ve bunlarda, yani içtihatta birlik istediði için, Yargýtay
tektir.
Buna karþýlýk olaylar, asla tek ve benzer olamazlar. Ayný hukuk kalýbýna,
(sözgelimi, hýrsýzlýk suçunun tipine) giren sayýsýz olaylardan hiç biri asla
birbirine benzemezler, çakýþmazlar. Zira, ayný akarsuda iki kez yýkanýlamaz;
bu konuda tarih tekerrür etmez. O yüzden de olayý duruþma laboratuvarýnda
saptayan mahkemeler her ülkede tek deðil, çoktur ve bunlar içtihat
mahkemeleri deðildirler.
Eðer bir ülkede bir yargý organý olay sorununu çözüyorsa, o artýk Yargýtay
deðildir; duruþma yapmadýðý için de istinaf deðildir.
Yukarýda belirtilen nedenlerle, temyiz yoluna baþvurmanýn davayý aktarýcý
yetkisi (effef dŽvolutif), yalnýzca olaya konulanhukuksal taný bölümünde
sonuç doðurur. Yargýtay bu hukuksal tanýyý inceler ve ilk mahkemenin yerine
geçerek bu konuda karar verebilir. Ancak, olaylarýn olup olmadýðýna iliþkin
bölüm, duruþma yapmayan Yargýtayda çözülemeyeceðinden; Yargýtay bu konuda
ancak gösterilen gerekçeyi denetlemekle yetinir; eylemin varlýðý/yokluðu,
kanýtlarýn yeterliliði/yetersizliði gibi deðerlendirici yargýlarla olay
sorunlarýný, duruþma yapan ilk mahkemenin yerine geçerek çözemez. Yargýtayýn
bu konudaki denetimini; ilkin olaylarýn Yargýlama Yasasýna uygun bir
duruþmayla saptanýp saptamadýklarýný; ikinci olarak da, maddö olaylarýn doða,
mantýk, deneyim ve hukuk kurallarýna uygun, çeliþkisiz gerekçeyle yansýtýlýp
yansýtýlmadýðýný inceleyerek yapar. O yüzden Yargýtay yargýcý; davanýn deðil,
yalnýzca hükmün yargýcýdýr. Böylece Yargýtay birinci yolla (niteleme, hukuk
kurallarýnýn yorumu, uygulamasý...) normatif denetim; hükmün gerekçesini
inceleyerek de disipliner denetim iþlevlerini yerine getirmiþ olur. Ancak,
yineleme pahasýna belirteyim ki, asla ilk mahkemenin yerine geçerek olay
sorununu çözemez. Bu konuda, istinaf yetkisini haiz yüksek mahkeme olmayan ve
fakat Yargýtayýmýz gibi bozma mahkemesi olup, bozmadan sonra yollama yargýsý
ve bozma öncesi gibi durþuma yapýlmasý sistemini benimseyen üç anakara,
Avrupa, Latin Amerika, Afrika ülkelerinden, öðretilerini ve uygulamalarýný
incelediklerimin yalnýzca adlarýný vermekle yetiniyorum: Almanya, Belçika,
Fransa, Hollanda, Ýspanya, Ýsviçre, Ýtalya, Lüksemburg, Dominique, Guatemala,
Kolombiya, Meksika, Peru, Þili, Uruguay, Venezuella, Fas, Kongo (Belçika)
v.b. Öðreti ve uygulama bu konuda görüþ birliði içindedir. Nitekim, Fransýz
ve Ýtalyan Yargýtayý da bir çok kararlarýnda; Yargýtayýn olaya iliþkin
sorunlarýnda ilk mahkemenin yerine geçerek onun yetkisine el atamayacaðýný,
bu konuda gerekçe denetimiyle yetineceðini belirtmiþlerdir. Son kararlardan
kimileri þunlardýr: sez. IV. 31.3.1990 (Rivista penale, Þubat 1991, s. 193;
24.4.1990, s. 193, 194; 9.3.1989, s. 138; sez. I. 7.6.1989, n. 8115, R.P.
Nisan 1990, s. 384; 17.11.1989, n. 16011, R.P. Eylül 1990, s. 796; sez. IV.
8.6.1989, n. 8184, R.P. Nisan 1990, s. 384; sez. VI. 20.6.1989, n. 8727, R.P.
Nisan 1990, s. 398; sez. I. 31.9.1988, R.P. 1990, s. 666; sez. VI.
30.10.1989, n. 14699, R.P. 1990, s. 666; sez. V. 21.6.1989, R.P. 1990, s.
666; sez. I. 22.2.1990, n. 2544, R.P. Ocak 1991, s. 76; S. IV. 11.2.1990, n.
87, R.P. Kasým 1990, s. 989; sez. IV. 20.12.1989, n. 17678, R.P. Ekim 1990,
s. 892; sez. I. 6.12.1989, n. 17096, R.P. Ekim 1990, s. 893, v.b.).
Buna karþýlýk Yargýtayýmýz, küreselleþme olgusunun tersine, hukuksal
hinterlantýmýz olan ve yasalarýmýzý esinleyen Batý ülkelerindeki öðreti ve
uygulamayý hiç gözetmemiþ ve Anayasanýn 141/3; Hukuk Yargýlama Yasanýnýn 240,
388/3, 427, 428; Ceza Yargýlama Yasanýnýn 32, 254, 268, 307, 308/7; Yargýtay
Yasasýnýn 45/5. maddelerini göz ardý ederek ve ilk mahkemelerin yerine
geçerek olay sorunlarýný kökten çözmeyi sürdürmüþtür. Zaman zaman da, maddö
olay deðiþmediði halde, ikinci ya da üçüncü oylamada, ayný yönde birleþen
olaylarýn çokluðuna karþýn, son oylamada basit çoðunluk istendiðinden,
azýnlýk oylarýnýn sonucu belirlemesi ve adlö yanýlgý katsayýsýný artýracak
biçimde insanlarýn alýnyazýlarýnýn rastlantýlara býrakýlmasý gibi paradokslar
yaþanmýþtýr (Örneðin, C. Genel Kurulu, 11.3.1991, 335-75). Oysa hukuk,
insanlarýn alýnyazýlarýný rastlantýlara býrakmayan bir disiplinin adýdýr.
Kimi kararlarda ise, bütün Türk yazarlarýnýn batýlý yazarlar gibi Yargýtayýn
maddö olaylarý yalnýzca denetleyebileceði yolundaki tutarlý görüþleri,
Yargýtayýn ilk mahkemelerin yerine geçerek bu konularý çözeceði biçiminde
algýlanmýþ (Örneðin, Ceza Genel Kurulu, 7.10.1991, 227-255; 23.11.1992,
252-308) kavramlar ve kurallar birbirleriyle karýþtýrýlmýþtýr.
Ýlk kurulduklarýnda Yargýtaylar, maddö olaylarý denetlemiyorlardý. Daha
sonralarý, ilkin Fransýz Yargýtayý maddö olaylarý, gerekçe açýsýndan
denetlemeye baþlamýþ, Almanya'da bu geliþmeyi yazarlardan Fezer
"geniþletilmiþ temyiz yetkisi" olarak adlandýrmýþtýr. Ancak, hiç bir
Yargýtay, hiç bir ülkede, ilk mahkemelerin yerine geçerek, maddö olaylarý
çözmeye kalkýþmamýþtýr, Yargýtayýmýz bu konuda tek örnek olma durumunu
sürdürmektedir. Bu benzersiz kurumlaþmanýn yarattýðý sonuçlarýn baþlýcalarý
þunlardýr: Duruþma evresinin gereksizleþmesi ve duruþmaya yön veren
vazgeçilmez ilkelerin anlamsýzlaþýp dýþlanmalarý, duruþma ve duruþmadaki
izlenimyerine davanýn tutanaklaþmasý ve buna göre karar verilmesi ve
böylelikle de daha iyi araçlara (kanýtlara) sahip olan ilk mahkeme
yargýçlarýnýn hükümlerinin yerine daha kötü araçlara (tutanaklara) malik olan
yargý organý yargýçlarýnýn hükümlerinin geçmesi, dolayýsýyla "ne kadar
yargýlarsan, o kadar sonuç çýkar (tantum judicatum, quantum conclusum)"
ilkesinin çiðnenmesi, gerekçe disiplininin saðlanmamasý, Yargýtayýn mahkeme
yargýçlarýný eðitme iþlevini yerine getirememesi, temyiz yolunun içtihatta
birlik yaratma gibi kamusal yarardan uzaklaþmasý, duruþma öznelerinin seyirci
durumuna düþmesi ve karara etkin katýlamadýklarý için hükmün ortaklaþa
olmaklýktan soyutlanmasý, bu nedenle kesin hüküm saygýnlýðýnýn örselenmesi,
içtihat kavramýnýn, eþyanýn doðasýný zorlayýcý benzerlikler arayýþýna yol
açarak, olaylar içtihadýna kaymasýdýr. Bu kayma, saymaca (kazuistik) yöntemi
benimseyen hukuk sistemlerinin ve nesneleþmeye (rŽification) duran hukuk
anakronizminin doðmasýna yol açmýþtýr (Yargýtay Dergisi, Ocak-Nisan 1992, s.
19-44).
Görüþmeler sýrasýnda, Yargýtayýn geçmiþte de olay sorunlarýný içtihatlarý
birleþtirme boyutunda çözdüðü belirtilmiþtir. Fransýz Yargýtayýnýn eski
baþkanlarýndan Bellet'in dediði gibi, Yargýtayýn gerekçe bahanesiyle ilk
mahkemenin yerine geçerek, eþyanýn doðasý gereði, asla olay sorunlarýný
çözemeyeceðinin savunulduðu bir dünyada; olay sorununu, içtihatlarý
birleþtirme kurumu gibi olaðanüstü bir katta çözmek; yanýlgýyý yalnýzca
sürdürmek deðil, geleceðin yargýçlarýný bu yanýlgýya boyun eðmeye zorlamak
demektir. Bildiðimce, erkler ayrýlýðýna ve de yargýç baðýmsýzlýðýna aykýrý
olan içtihatlarý birleþtirme kurumu, yalnýzca Türkiye'de vardýr. Kaldý ki,
geçmiþte bu yolla çýkarýlan içtihatlarýn, bugün, deðiþtirilmelerinde
güçlükler çekildiði ayrý bir gerçektir. Uygulamada süreðenleþen bir yanlýþý
savunmak ve sürdürmek, bu yanlýþlýðý doðruya dönüþtüremez. Yanlýþ uygulamanýn
bilimselleþtirilmesi olanaksýzdýr. Doðru yöntem, bilimin uygulamaya
dönüþtürülmesidir.
Nitekim, içtihatlarý birleþtirmeye konu yapýlan sorunda, yukarýda belirtilen
sakýncalarýn bir bir yaþanacaðý anlaþýlmaktadýr.
Gerçekten Yargýtayýn benimsendiði, "duraksamaya yol açmayacak" gibi görece ve
normatif (deðerlendirici) ölçüler getiren görüþe göre, "Ank, Ýst" dýþýndaki
kýsaltmalar, il il, ilçe ilçe gittikçe büyüyen ve geliþen Türkiye'de,
duraksamalara yol açacak ve bir çok çek, bireylerin iradelerine karþýn,
geçersiz sayýlacaktýr. Bunu aþmak için, belki de hangi kýsaltmalarýn hangi
anlama geleceðini belirten listeler yayýmlanmasýna giriþilecektir. Bu ise,
yukarýda deðindiðimiz saymaca yönteme ve normatif öðelerin yarattýðý keyfi
sistemlere dönüþ demektir. Oysa, bir hukuk, ne denli bu yöntemlerden ve
sistemlerden sýyrýlabilirse, o denli çaðcýl olur. Çaðdaþ hukukun özllikle
reddetiði saymaca sistem, hukuktaki geliþmeye terstir ve tipik bir
anakronizmdir. Bu anakronizm ise, elbette olgularý/olaylarý/eylemleri içtihat
boyutunda a priori olarak çözmenin dayattýðý kaçýnýlmaz bir sonuçtur.
Benimsenen görüþle, ayrýca, kötü niyetli keþideciler korunmuþ, iyi niyetli
hamiller ise silahsýz býrakýlmýþtýr. Bu sonuç ise, 3167 sayýlý Çekle
Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin korunmasý Yasasýnýn temel
mantýðýna (ratio legis) aykýrýdýr.
Esasen, raporda deðinilen ve Yüce Kurulca da benimsendiði anlaþýlan çek
tanýmýnýn, özellikle ceza hukukunu, öbür hukuk dallarýnýn yaptýrýmcýsý olarak
kabul eden 18. ve 19. yüzyýldaki anlayýþtan esinlendiði açýktýr. Oysa,
günümüzdeki anlayýþa göre, ceza hukuku, öbür hukuk dallarýndan
yararlanabilir; ancak, amacýna ters düþen sonuçlar doðarsa, kavramlarý kendi
amacý doðrultusunda yeniden tanýmlamak zorundadýr ve bu nedenle de özerktir.
Nitekim Türkiye'de içtihat, 3167 sayýlý Yasada öngörülen çek kavramýnýn
tanýmýný T. Ticaret Yasasýndan olduðu gibi aldýðý halde, bu yasayý esinleyen
Fransa'da öðreti ve uygulama bunun tersi bir görüþü benimsemiþtir. Çünkü, T.
Ticaret Yasasýndan alýnan bir çek tanýmý, çekin biçimsel koþullarýndan birini
bilerek eksik býrakan kötü niyetli ve hilekar keþidecileri korumak, kirli
elleriyle haklýlýk iddiasýnda bulunanlar karþýsýnda, iyi niyetli hamilleri
silahsýz ve çaresiz býrakmak gibi insan mantýðýný sarsan bir sonuç doðuracak;
çek kullanýmýna güven sarsýlacak, yasanýn çek kullanýmýný yaygýnlaþtýrma ve
özendirme amacý gerçekleþmeyecektir. Bunu gözeten Fransýz Yargýtayý, çeki çek
yapan çek sözcüðünü (9.10.1940, 30.4.1949, 27.7.1964, 11.11.1966) ve
düzenleme tarihini (26.11.1974, 26.12.1961, 15.10.1958, 5.6.1956, 8.3.1951,
3.5.1939) içermeyen çekleri bile, hem kusurlu çek ve hem de karþýlýksýz çek
düzenleme suçlarýnda çek saymýþ ve cezalandýrmýþtýr. Sonuçta, hem çek
kullanýmý yaygýnlaþmýþ, hem de hilekar keþideciler deðil, iyi niyetli
hamiller korunmuþtur. Ayrýca bu kararlar, öðretide ceza hukukunun özerkliðini
vurgulayan görüþlerin örneði olarak gösterilmiþtir.
Görülüyor ki, Türk uygulamasý, daha önceki içtihatlar ve tartýþma konusu
içtihatlarý birleþtirme kararýyla bambaþka bir yönde geliþmiþ; ceza hukukunun
özerk ve fragmanter niteliklerini birleþtirip gözetecek yerde dýþlamýþtýr
(Tullio Padovani, Diritto penale, Milano, 1990, s. 3-5; Giovanni
Fiandaca-Enzo Musco, Diritto penale, p. generale, Bologna, 1989, s. 43-47).
Bu anlayýþ ise, elbette çaðý yakalamayý engellememiþtir.
Bundan baþka içtihatlarý birleþtirme görüþmeleri sýrasýnda üç görüþ ortaya
atýlmýþ ve fakat hepsi birden oylanmýþtýr. Oysa, genelden özele doðru oylama
yapmak ve dolayýsýyla ilkin, olaya iliþkin olmasý nedeniyle bu konuda
içtihatlarý birleþtirme yoluna gidilemeyeceðini ileri süren görüþ oylanmak;
gidilebileceði görüþü istenilen çoðunluða ulaþtýðý takdirde, öbür görüþle
oylanmak gerekirdi. Bu kurala da uyulmamýþtýr.
Belirttiðim nedenlerle sayýn çoðunluðun görüþünü ve oylama biçimini
paylaþamamaktayým.
Sami SELÇUK
Yargýtay 4. Ceza Dairesi Baþkaný
KARÞI OY
* Özel Hukuk ve Ceza Hukuku olarak, her iki disiplinin kendi kurallarý,
kavramlarý içinde deðerlendirilmesi gerektiðine inanýyoruz. Zira, bu hukuk
kollarý, çok farklý yapý, görev ve amaçlara sahiptirler. Ceza Hukukunun
temeli sadece kanundur. Bu nedenle kýyasýn, hukukun genel ilkelerinin, örf ve
adetin ceza hukukunda yeri yoktur. "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" kuralý
uyarýnca, kanunun açýkca suç saymadýðý bir fiilden dolayý kimse
cezalandýrýlamayacaðý gibi, kanunun açýkca cezayý arttýrýcý veya azaltýcý
saymadýðý bir sebepten dolayý da kimsenin cezasý ne arttýrýlabilir ne de
azaltýlabilir. Anayasa'nýn 38. ve TCK.nun 1. ve 29. maddelerinin emri budur.
"... herhangi bir niteliðe veya ölçüye dayanýlarak insanlar arasýnda ayrým
yapýlamayacaðý ve insanlar arasýnda kanunlarýn uygulanmasý açýsýndan da
hiçbir fark gözetilemeyeceði..." gerekçesiyle vazedilen Anayasa'nýn 10.
maddesindeki (Kanun önünde eþitlik) kuralýný da hatýrlamakta yarar vardýr.
Bilindiði gibi bazý özel evrak, sosyal ve özellikle ticari hayatta çok önemli
bir yer tutmakta ve ciro v.s. ile tedavül etmektedir. Kuþkusuz anýlan
belgelerin bu iþlevini yani isbat gücünü saðlýklý biçimde sürdürebilmesi
herþeyden evvel bir güven ortamýnýn varlýðýný gerektirir. Filhakika, "Kamunun
güveni, hukuk düzeninin her hangi bir hukuki olayý isbat kabiliyetini
tanýdýðý þeylerle, doðruluk ve gerekliliðine herkes tarafýndan güvenilmesini
emrettiði dýþ þekil ve alametlerin sahtekarlýktan korunmalarýný görmek ve
bilmekten ibaret genel ve toplumsal bir hak ve menfaattir" (Prof. Dr. Sahir
Erman, Sahtekarlýk Suçlarý, Ýstanbul-1987, Sh. 9). Bu güvenin korunmasýnda
özel hukuk ve sair müeyyidelerin yetersiz kalabileceðini düþünen kanun koyucu
daha etkin müeyyide öngörmüþ ve bu amaçla TCK.nun 349. madesini
düzenlemiþtir. Anýlan madde hükmüne göre, konumuza hasren, kambiyo senetleri
ve bu arada çek resmö evraka eþit sayýlmýþtýr.
Bilindiði üzere, memur olmayan kiþilerin resmö evrakta yaptýklarý sahtecilik
fiilleri TCK.nun 342. maddesine uyan suçu oluþturur. Bu maddedeki ceza, gerek
nev'i gerek miktar bakýmýndan, özel evrakta sahtecilik suçuna iliþkin 345.
maddedeki cezadan daha aðýrdýr.
Tamamen sahte bir çek düzenlemek veya sahih bir çeki tahrif etmek suretiyle
iþlenmiþ bir sahtekarlýk olayýnda, TCK.nu uygulayacak olan ceza hakimi, bu
belgede TTK.nun 692, 693. maddelerinde öngörülen unsurlarýn, hiçbir kuþku ve
duraksamaya yer vermeyecek biçimde, bulunup bulunmadýðýný araþtýrmak
zorundadýr. Hakimin bu araþtýrmasý "kanunilik " kuralýnýn doðal sonucudur ve
bu faaliyette kýyas vs. gibi ceza hukukuna yabancý olan yöntemlere baþvurmaya
olanak yoktur. Hiç kuþku yok ki ceza hakiminin bu faaliyeti sadece ceza
kanununun uygulanmasý ile sýnýrlýdýr.
Herkes tarafýndan bilinen yerler olmalarý nedeniyle (Ýst) harflerinin
Ýstanbul'u, (Ank) harflerinin Ankara'yý temsil ettiðinden hareketle çeklerde
keþide yerinin bu þekilde belirtilmesi halinde keþide yeri unsurunun
varlýðýnýn kabulü, bunun dýþýndaki hallerde kabul edilmemesi yolundaki görüþe
katýlamamaktayýz. Bu görüþ, özel hukuk uygullamasýnda geçerli olabilir fakat
ceza uygulamasýnda bir çok sakýncayý da beraberinde getireceðinde de kuþku
yoktur.
TCK.nu, konumuza hasren, ülke düzeyinde her yerde ve buradaki insanlar
hakkýnda eþit olarak uygulanma yeteneðini kaybetme tehlikesi ile karþý
karþýya kalabilecektir. Ayý fiili iþleyenlere, fiilin iþlendiði yerin coðrafi
konumuna göre, farklý uygulamalar yapýlabilecektir. Yani, bir kýsmý TCK.nun
342. maddesiyle, bir kýsmý da TCK.nun 345. maddesiyle
cezalandýrýlabileceklerdir. Öte yandan, Ýstanbul'un ancak (Ýst) kýsaltmasý
ile gösterilebileceði yönünde bir kural yoktur. Bu keyfiyet kiþinin isteðine
baðlýdýr. Ýstanbul'un (Ýst) yerine örneðin (Ýbl) kýsaltmasý ile belirtilmesi
durumunda da ayný sakýnca ortaya çýkabilecektir. Ýstanbul mu, Ýnebolu mu
duraksamasý gündeme gelecektir.
Açýklanan sebeplerle çoðunluk kararýna karþýyým.
Muharrem DÝNÇ
Dördüncü Ceza Dairesi Üyesi
KARÞI OY
* Ýçtihadý Birleþtirme kararýna konu olan olay, çek üzerine keþide yerinin
açýk olarak yazýlmayýp kýsaltýlmýþ þekliyle (Ýst-Ank. gibi) yazýlmasýndan
kaynaklamýþtýr. Yargýtay Büyük Genel Kurulu çoðunluk oylarýyla "þüpheye yer
býrakmayacak biçimde olan ve herkesçe bilinen kýsaltmalar için keþide yerinin
var sayýlacaðý" sonucuna ulaþmýþtýr.
Konuyla ilgili deðerlendirmede saðlýklý bir sonuca ulaþabilmek için öncelikle
sorunun niteliði" üzerinde durulmalýdýr. Bir inanç (içtihat) aykýrýlýðýndan
söz edebilmek için sorunun olgu (vakýa) deðil hukuki nitelikte olmasý
gerekir. Çünkü "olgu sorununda tetlik ilkesi hukuki sorunda ise genellik" söz
konusudur.
Bilindiði gibi "bir hukuk normuna ait unsurlarý karþýlayacak olan dýþ alem
veya insanýn fikri ve ruhi sahasýnda oluþan zaman ve yer bakýmýndan belirli
durum ve koþullar olgu olarak nitelendirilir.
Diðer taraftan "yargýlama çalýþmalarýnda olgulara uygulanacak hukuk normunun
belirlenmesi ve hukuk normlarýndan olgulara uygun hukuksal sonuçlar
çýkarýlmasýnda ise hukuki sorun" söz konusudur.
Bu tanýmlardan hareket edildiðinde; çek üzerinde keþide yerinin açýk olarak
(Ankara-Ýstanbul gibi) yazýlmayýp kýsaltýlmýþ þekliyle yazýlmasýnýn (Ank-Ýst.
gibi) nitelendirilmesi" hukuki sorun deðildir, bir olgu sorunudur. Çünkü
yargýlama dýþýnda oluþan koþullarýn deðerlendirilmesi söz konusudur; hukuk
normlarýndan olgulara uygun hukuksal sorunlarýn çýkarýlmasýyla oluþan bir
hukuk sorunu bulunmamaktadýr. Nitekim inançlarýn birleþtirilmesiyle yapýlan
nitelendirilmede "hukuk normlarýndan olgulara uygun sonuç çýkarýlmamýþ"
yargýlama dýþýnda oluþan belirli durumun deðerlendirilmesi nitelendirilmesi
yapýlmýþtýr. Bu nedenle bir hukuki sorunla deðil olgu (vakýa) sorunu ile
karþý karþýya kalma söz konusudur.
Yargýtay Kanunu'nun 45/5. maddesinde açýkca "içtihadý birleþtirme kararlarý
benzer hukuki konularda Yargýtay Genel Kurullarýný, daireleri ve adliye
mahkemelerini baðlar" kuralý ile içtihadý birleþtirmenin konusunun "Hukuki
sorunla sýnýrlý olduðunu" ortaya koymuþtur.
Ortaya çýkan olgu ile ilgili çeliþkili sorunun varlýðý da tartýþýlamaz; kanun
çözümlenmesine inançlarý birleþtirme yoluyla deðil Yargýtay'ýn çalýþmasýnda
yapýlmasý zorunlu olan yeni düzenlemelerle çözüm aranmalýdýr: Daire sayýsýný
azaltmak (kuþkusuz istinaf mahkemelerini kurarak), sorunlara karþýlýklý
tartýþmalarýn ürünü olacak uzlaþmalarýn çaðdaþ yüksek mahkemelerde var olan
yöntemlerin uygulamaya sokulmasý ve Yargýtay Baþkaný'nýn bu konularda aktif
görev yüklenmesi gibi.
Bu nedenle "sorunun hukuki olmadýðý ve olgu (vakýa) sorununda inaçlarýn
birleþtirilmesi söz konusu olamýyacaðý" gerekçesiyle inançlarýn
birleþtirmesine yer olmadýðýna karar verilmeliydi; Yargýtay Kanunu'nun 45.
maddesine aykýrý olan çoðunluk görüþüne bu nedenlerle katýlmýyorum.
Çetin AÞÇIOÐLU
|