Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

	E.	1992/1-33
	K.	1992/56
	T.	2.3.1992

*  KAN GÜTME SAİKİ İLE ADAM ÖLDÜRMEK
*  KAN GÜTME SAİKİ İLE ADAM ÖLDÜRMEYE TAM KALKIŞMAK
*  TÜRK CEZA KANUNUNUN 463. MADDESİ


ÖZET : İncelenen olayda maktül ve mağdurdaki öldürücü yaraların her ikisi de
 bıçaklı olan sanıklardan hangisi tarafından meydana getirildiği kesinlikle
 saptanmadığına göre, sanıklar Zeki ve Bülent'in TCK.nun 450/10, 463, 59,
 450/10, 62, 463, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerekir.

(765 s. TCK. m. 450/10, 463, 59, 450/10, 62, 463, 59)

Kan gütme saiki ile adam öldürmek ve aynı saik ile öldürmeye tam kalkışmak
 suçlarından sanıklar Zeki ve Bülent'in, TCK.nun 450/10, 59, 450/10, 62, 59 ve
 73. maddeleri uyarınca 10'ar gün geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek
 suretiyle müebbet ağır hapis, silahla yaralama ve ölümle biten kavgaya
 iştirak suçlarından sanık Mesut'un, TCK.nun 456/2, 457/1, 59, 464/3, 59 ve
 71. maddeleri uyarınca 2 sene 7 ay 20 gün hapis, maktül ve mecruha el
 dokundurmaksızın kavgaya dahil olmak suçundan sanık Ali'nin TCK.nun 464/3. ve
 59. maddeleri uyarıca 5 ay hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına ilişkin,
 (İstanbul İkinci Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 7.12.1990 gün ve 105/362
 sayılı kısmen re'sen de temyizi kabil hükmün sanıklar Bülent, Zeki ve Mesut'a
 yönelik olarak C. Savcısı ve sanıklar vekili tarafından temyizi üzerine
 dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, 1.4.1991 gün ve 424/879 sayı
 ile;

"1- Dosya münderecaatına, toplanan delillerin takdir ve münakaşasına göre
 sanıklar Bülent ve Zeki'nin kan gütme saiki ile Emin'i öldürüp aynı saik ile
 mağdur İbrahim'i öldürmeye teşebbüs etme olarak kabul edilen suç vasfında bir
 isabetsizlik bulunmamış, tebliğnamedeki bozma isteğine iştirak edilmemiştir.

2- Sanık Mesut'un kardeşleri Bülent ve Zeki ellerinde bıçakla maktül Emin ve
 mağdur İbrahim'e kan gütme saiki ile saldırdıkları sırada elinde silahla
 kahve kapısını tutarak dışardan gelen yardımı engellemeye kalkıştığı,
 tarafsız tanık Polis Memuru Mehmet'in anlatımlarıyla anlaşılmış olup asli
 fail olan kardeşleri yanında yer alarak müzahir olduğu öldürme ve öldürmeye
 teşebbüs suçlarında feri fail olarak iştirakinin bulunduğu sonucuna varlmış
 ise de adı geçen hakkında aleyhe temyiz olmadığından bu husus bozma nedeni
 yapılmamıştır. Sanık hakkında TCK.nun 258. maddesine muhalefetten açılan kamu
 davası hakkında zamanaşımı süresi içinde karar alınması mümkün görülmüştür.

3- Toplanan delillere karar yerinde incelenip sanıkların suçunun sübutu kabul,
 sanık Mesut'un yaralama suçunda oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde
 suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış,
 savunmaları inandırıcı gerekçelerle red edilmiş, incelenen dosyaya göre
 verilen hükümde tenkit ve bozma sebebi dışında bir isabetsizlik görülmemiş
 olduğundan sanıklar vekilinin Bülent için suçun kasten adam öldürme olduğuna,
 tahrik bulunduğuna, sanık Zeki'nin suç vasfına sanık Mesut için yaralama
 suçunun TCK.nun 459. maddesi içinde mütalaa edilmesi gerektiğine, Cumhuriyet
 Savcısının sanıklar Bülent ve Zeki için adam öldürmede kan gütme saikinin
 bulunmadığına, sanık Mesut için TCK.nun 458. maddesi yerine TCK.nun 456.
 maddesinin uygulanması suretiyle, suç vasfında hata edildiğine ilişen ve
 yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sanık Mesut hakkındaki
 hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına onanmasına,

4- Ancak; Sanıklar Bülent ve Zeki'nin kahvede oyun oynamakta iken, aynı
 kahveye maktül Emin ve mağdur İbrahim'in geldiği, yakın bir masaya oturup
 kahve söyledikleri, 11.3.1990 tarihinde kardeşleri Semih'in sanıkların yeğeni
 Osman tarafından öldürülmesi nedeniyle, sanıkların her ikisi de bıçakla önce
 maktül Emin'i, 9 yerinden 3 adedi öldürücü olacak derecede bıçaklayarak
 öldürdükleri, sonra İbrahim'i hayati bölgelerinden 3 yerinden bıçaklayarak
 hayati tehlike tevlit edecek şekilde yaralayıp öldürmeye teşebbüs ettikleri,
 polis Memuru Mehmet'in kahve kapısından içeri girip yardım etmesi, sanık
 Mesut tarafından engellenmesine rağmen polisin havaya ateş etmesiyle
 sanıkların kaçtıkları, maktül ve mağdurdaki öldürücü yaraların sanıklardan
 hangisinin ika ettiğinin belirlenememesi karşısında, sanıkların müstakil
 faili belli olmayacak şekilde adam öldürme ve öldürmeye tam kalkışmaktan
 sorumlu tutulmaları gerekeceğinden, TCK.nun 450/10, 463, 59, 450/10, 62, 463,
 59. maddeleri ile cezalandırlımaları gerekirken, TCK.nun 64. madde
 uygulanması" isabetsizliğinden, Üyeler M. Kaya ve U. Kızılkılıç'ın; "Maktule
 10 adet bıçak yarası ika edildiği, bunlardan 3 adedinin bizatihi öldürücü
 vasıf ve şiddette olduğu belirlenmiş bulunduğuna göre her ikisi de, tam bir
 işbirliği içerisinde bıçaklarını çekerek aniden ölene saldıran ve değişik
 yönlerden vurarak onun hareket kabiliyetini ve savunma imkanlarını zayıflatan
 vurdukları her bıçak darbesiyle de mukavemet gücünü makta makta yok eden
 ölümü görünceye ve fiziki neticeyi alıncaya kadar darbelerini taaddüt ettiren
 iki kardeş, sanığın öldürme fiilini doğrudan doğruya beraber işlediklerinin
 kabulü maddi vak'aya uygun olacak iken, fiili irtikap edenlerde tereddüt ve
 belirsizlik hallerinde kabili tatbik özel bir iştirak hükmü olan, TCK.nun
 463. maddesine istinaden hukuki durum tayinini isabetli görmediğimiz gibi
 kardeş sanıklardan Bülent öldürme fiilini bizzat irtikap ettiğini ikrarı ile,
 suç aleti bıçağı ile teslim olmuş ve tahkikatın her safhasında ikrarını teyit
 etmiş bulunmasına nazaran da, hiç olmazsa bu sanığın maddi asli fail olarak
 kabulünde zaruret bulunduğu halde yazılı şekilde bozma kararı ittihazının her
 iki sanığa da ancak öldürmeye teşebbüs suçunun cezası kadar müeyyide
 getirebileceği noktasında adil olmadığı düşüncesiyle iştirak etmiyoruz"
 biçimindeki karşı oylarıyla, oyçokluğuyla kararı bozmuştur.

Yerel Mahkeme ise, 11.10.1991 gün ve 121/127 sayı ile;

"Maktüldeki 10 yaradan 3'ü öldürücü niteliktedir. 2 sanık ta ölene ve yaralıya
 sonuç alana kadar bıçak vurmuşlardır. Olayda belirsizlik hali bulunmadığından
 TCK.nun 463. maddesiyle uygulama yapılamaz, mahkemenin kabul ve uygulaması
 yerindedir" biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.

Re'sen temyizi kabil olan bu hüküm de sanıklar vekili ve C. Savcısı tarafından
 süresinde temyiz edildiğinden dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma
 istekli 10.2.1992 gün ve 3259 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa
 gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

İncelenen dosyaya göre;

Maktül Emin ile mağdur İbrahim'in yeğenleri olaydan bir ay kadar önce
 sanıkların kardeşini öldürmüş olup, bu yüzden aralarında kan husumeti
 doğmuştur. 
Olay günü sanık kardeşler Zeki ve Bülent'in kağıt oynadığı kahveye maktül ve
 mağdur gelmiş bir başka masaya oturmuşlardır. Hasımlarını gören ikin sanık
 ellerindeki bıçaklarla maktül ve mağdura saldırıp vurmuşlar üçü müstakilen
 öldürücü nitelikte olmak üzere, 10 yerinden yaralanan Emin ölmüş, mağdur ise
 hayati tehlike geçirecek şekilde üç yerinden yaralanmıştır. Sanıkların diğer
 kardeşleri Mesut ve Ali de bu olaya muhtelif suretlerde katılmışlar ancak
 maktül ve mağdura bıçakla vurmamışlardır.

Yapılan bütün soruşturma ve araştırmaya rağmen maktül ve mağdurdaki öldürücü
 yaraların iki sanıktan (Zeki ve Bülent) hangisinin bıçak darbesiyle meydana
 geldiği saptanamıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, bu oluşta TCK. nun 463.
 maddesinin uygulama koşulları bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 23.11.1981 gün ve 214/385 sayılı kararında
 açıklandığı üzere, şeriklerden illi değeri haiz hareketi yapanlar arasında bu
 hareketlerin hukuki ve maddi değerine göre "asli iştirak", "feri iştirak"
 şeklinde ayırım yapılmalı (TCK.nun 64 ve 65. maddelerinde bu ayırım
 yapılmıştır), bu ayırım mümkün olmuyorsa (ki olayımızda böyledir. 463. madde
 bu gibi durumlarda uygulanmak için Ceza Kanunumuza konmuştur) bu ahvalde
 faillere indirimli aynı ceza verilmelidir. Bu bir uygunluk, bir muadalet,
 adalet meselesidir.

Kanunumuz asli, feri fail ayırımı kabul ettiğine göre asli fail kimdir? 
Faillerden herhangi birinin hareketi tek başına ele alındığında "Kanuni suç
 tipinde" tarif edilen hareket ve sonucu yaratan (Öldürmede ölümü vücuda sokan
 kimse) asli faildir.

Bu unsurlara göre 463. maddede tarif edilen fail, asli fail değildir. Zira
 sonuç olan "ölümü" veya ölüm husule gelmemişse "yarayı vücuda sokan kimdir"
 belli olmamaktadır.

Feri failler için "fiili yapma" söz konusu olmadığına göre, 463. maddedeki
 fail, feri fail değildir. Çünkü kanun metninde "fiili yapmak" sözcüğü yer
 almaktadır.

Öyle ise 463. madde nedir? Faili kimdir?
Bu madde failin belli olmaması hali değildir. Hepsi irtikap eden "tetiğe
 basan, bıçağı vuran" sıfatında olan kişilerden ölümde veya yaralamada
 hangisinin hareketinin hedefle özdeşleştiğinin, bütünleştiğinin, ölümü veya
 yarayı vücuda soktuğunun saptanamaması halidir.

Öyleyse suç; suç ortaklarının faaliyetlerinin yan yana icrası sırasında,
 bunlardan herhangi birine kesin ve tek olarak bağlanamayacak şekilde meydana
 gelmişse, müstakil fail belli değildir ve eşit ceza sorumluluğu vardır.
 Verilecek ceza fiillerinin ortalamasıdır.

Buna mukabil, faillerin fiillerinin birleşmesinden, toplanmasından sonuç
 ortaya çıkıyorsa bu durumda doğrudan doğruya beraber işleme vardır. 64. madde
 uygulanacaktır.

Tek yara, birden fazla yara ayırımı ile sorun çözümlenebilir mi?
Öldürücü tek yara varsa 463. madde uygulanır, öldürücü yara birden fazla ise
 64. madde uygulanır denilemez. Böyle bir kabulün doyurucu ve ikna edici
 açıklamasını yapmak olası değildir.

Örneğin, bir hedefe iki kişi çok sayıda ateş ettiler. İki isabet vaki
 olduğunda "bu isabetlerden herbirini sanıklardan biri yaptı demek nasıl
 mümkündür? Bir senden, bir senden diye bu bölüştürmenin mantıki dayanağı
 nedir? Birisi hiç isabet kaydetmezken, diğerinin hep isabet kaydetmesi neden
 mümkün olmasın?
Böyle bir kabul, olayımızda karşılaştığımız şu soruyu cevapsız bırakmaktadır:
 Diyelim ki, yedi kişi ateş etti, öldürücü yara sayısı yediden az, mesela
 ikidir. Demek oluyorki, birer birer (eşit) bölüştürmek mümkün değil, öyleyse
 nasıl "64. madde uygulanır" denilebilir? Ateş eden yedi kişiden veya üç
 kişiden isabet kaydettirmeyenleri nasıl isabet ettiren sayarız?
Böyle hallerde 463. maddenin uygulanması gerektiğine ilişkin pek çok Özel
 Daire ve Ceza Genel Kurulu kararları gözönünde tutulduğunda, sadece yara
 sayısından hareket ederek sorumluluk saptamak, hareketi sonuçtan soyutlamak
 (ayrı ayrı mütalaa etmek) suretiyle kanunumuzun kabul etmediği ceza
 sorumluluğunda eşitlik sisteminin; "failler kader birliği etmişlerdir.
 Sonuçtan hepsi tam sorumludur". Prensibine hayatiyet vermek olur ki bu
 kanunumuzun espirisine, temeline, iştirak kaidelerine ilişkin çatısına ters
 düşer. Bu nedenle öldürücü yara birden fazla olsada, koşulları varsa 463.
 madde uygulanmalıdır.

Bütün bu saptamalar ve "kendine aidiyeti saptanan fiil veya fiil kesiminin
 cezasının, ancak o kişiye yüklenebileceği" prensibinin ışığında özel bir
 iştirak türünün düzenlendiği 463. maddenin uygulama koşulları şu şekilde
 sıralanabilir:

1- Tahdididir, yasada sayılan adam öldürme ve yaralama suçlarına münhasırdır. 
2- Ancak ve yalnız asli maddi iştirakin, irtikap edenler grubuna dahil
 olanlara şu koşullarda uygulanır:

a) Bütün dikkat ve ihtimam gösterildiği ve tüm imkanlar kullanıldığı halde
 asli failin tesbiti mümkün olamamalıdır.

b) Failler birden fazla olmalıdır.

c) Fiilin asli unsurundan olan sonuç, irtikapçılar arasında ve fakat ortada
 kalmalıdır.

İncelenen olayda maktül ve mağdurdaki öldürücü yaraların her ikisi de, bıçaklı
 olan sanıklardan hangisi tarafından meydana getirildiği kesinlikle
 saptanamadığına göre, sanıklar Zeki ve Bülent'in TCK.nun 450/10, 463, 59,
 450/10, 62, 463, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerekirken, oluşa
 uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet
 görülmemiştir.

* Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Üye; direnme kararının haklı nedenlere
 dayandığını belirterek onanması yönünde oy kullanmışlardır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün
 (BOZULMASINA), 2.3.1992 günü, istem gibi oyçokluğuyla karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini

    Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini