 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/9-81
K. 1991/111
T. 8.4.1991
* 213 SAYILI KANUNA AYKIRI DAVRANIŞ
* KANIT SERBESTLİĞİ
* VİCDANİ KANAAT
ÖZET : Uyuşmazlık konusu olayda satış fişlerinin Vergi Dairesi ve
Defterdarlığa bildirimini düzenleyen Yönetmeliğin 14. maddesi uyarınca baskı
işini yapan matbaaca işlem yapıldığından bahisle bu konuda sanığın ileri
sürdüğü kanıtların toplanmaması ceza yargılamasının kanıt serbestliği ve
vicdani kanaat sistemine aykırıdır.
(213 s. VUK. m. 344/6, 359)
213 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık Ömer'in, aynı
Yasanın 344/6. maddesi yollamasıyla 359. maddesi uyarınca 5.670.000 lira ağır
para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (Keskin Asliye Ceza Mahkemesi)nce
27.12.1989 gün ve 70-97 sayı ile verilen hüküm, sanık müdafii tarafından
temyiz edildiğinden, dosyayı inceleyen Yargıtay Dokuzuncu Ceza Dairesi,
9.5.1990 gün ve 1260-1896 sayı ile;
(Savunma gözönüne alınarak, 23301-23350 A seri nolu fişlerin teslim edilip
edilmediğinin matbaa yöneticilerinden sorulması ve gerektiğinde tanık olarak
ifadelerine başvurulması, öte yandan vergi mahkemesine başvurduğu ileri
sürülmesine göre bu davaların niteliği saptanarak, olayla ilgili bulunduğu
takdirde sonucunun beklenmesi gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ile
yazılı şekilde hüküm kurulması) isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme ise, 11.7.1990 gün ve 34-52 sayı ile; perakende satış fişlerinin
basımı ve kullanımı ile ilgili esasların 213 sayılı Yasanın mükerrer 257.
maddesinin 2. fıkrası gereğince hazırlanan ve 2.2.1985 günlü Resmi Gazete'de
yayımlanan Yönetmelikle düzenlenen 14. maddesindeki, "özel anlaşmalı matbaa
işletmecisi, basıp teslim ettiği belge için en az üç nüsha bilgi formu
düzenlemekte, teslim alan mükellefle birlikte imzaladıktan sonra mükellefin
bağlı bulunduğu Vergi Dairesine ve Defterdarlığa 15 gün içinde birer
nüshasını göndermek zorundadır" hüküm karşısında, satış fişlerini basan
Ö...Matbaası satış fişi ile ilgili bilgi formunu Defterdarlığa
gönderdiğinden, vergi kontrolörleri tarafından bu satış fişleri sanıktan
inclenmek üzere istenmiş, sanık ise teslim etmemiştir. Bu nedenle savunma
doğrultusunda soruşturmanın genişletilmesine gerek yoktur, biçimindeki
açıklamalarla önceki kararda direnmiştir.
Bu hüküm de sanık müdafii tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya,
Yargıtay C. Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 12.3.1991 gün ve 9/3968 sayılı
tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca
okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, maddi gerçeğin
araştırılması bakımından, sanığın savunması doğrultusunda soruşturmanın
genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı hususundadır.
Sanık aşamalarda değişmeyen savunmasında, Vergi Kontrol Memurları tarafından
incelenmek üzere 23301-23350 A Seri nolu satış fişlerinden ibaret cildin
kendisinden istendiğini, ancak bu numaraları taşıyan A Seri nolu bir ciltten
ibaret satış fişlerini Ö.....Matbaası'ndan teslim almadığını, idare ile
uzlaşmaya gittiğini, uzlaşamadıkları konuyla ilgili olarak Vergi Mahkemesine
dava açtığını, ileri sürmektedir.
Yerel Mahkeme ise, 2.2.1986 gün ve 18654 numaralı Resmi Gazete'de yayımlanan
"Vergi Usul Kanunu Uyarınca Vergi Mükellefleri Tarafından Kullanılan
Belgelerin Basım ve Dağıtımı Hakkında Yönetmelik" 14. maddesinde; "Bilgi
formu düzenleme ve bildirim" hususunun düzenlendiğini, buna göre; "Matbaa
işletmecileri basım ve dağıtımını yaptıkları belgelerle ilgili olarak örneği
ekli bilgi formundan en az üç nüsha düzenleyecekler ve bu formu belgeyi
teslim alan ile birlikte imzaladıktan sonra bunlardan bir nüshası
kendilerinde kalmak üzere, birini mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine,
diğerini ise anlaşmayı yapan Defterdarlığa belgelerin tesmilini izleyen 15
gün içinde vereceklerdir" hükmünün getirildiğini belirterek, vergi
kontrolörlerinin istedikleri suça konu satış fişlerinin Vergi Dairesi ve
Defterdarlığa bildirilmesi nedeniyle, satış fişlerinin sanığa teslim
edildiğinde kuşku bulunmadığından, vergi mahkemesindeki davanın ise bu davayı
etkilemesinin söz konusu olamayacağından savunma doğrultusunda araştırma
yapılmasına gerek bulunmadığını, benimseyerek önceki hükümde direnmiştir.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında
toplayabileceğimiz ve yasanın gerekçesinde açıklanan temel prensiplere göre;
a) Herşeyin kanıt olabileceği,
b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri,
c) Hakimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (Hatta zorunlu olarak
araştırması gerektiği),
d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı,
e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği,
f) Kanıt değerlendirmede hakimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp,
hakimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (Vicdani kanaat) ceza
yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza
yargılamasının temel felsefe ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır.
O halde, bazı hususların yönetmelikte şu veya bu biçimde düzenlenmesi
gerektiğine ilişkin hükümlere bağlı kalınarak, o hususta başkaca kanı
toplanamayacağını benimsemek yukarda açıklanan ilkelere aykırı davranmak
demektir.
Uyuşmazlık konusu olayda, satış fişlerini Vergi Dairesi ve Defterdarlığa
bildirilmesini düzenleyen Yönetmeliğin 14. maddesi uyarınca, baskı işini
yapan matbaaca işlem yapıldığından bahisle bu konuda sanığın ileri sürdüğü
kanıtların toplanmaması ceza yargılamasının kanıt serbestliği ve vicdani
kanaat sistemine aykırıdır.
O halde, savunma doğrultusunda, 23301-23350 A Seri nolu fişlerin sanığa teslim
edilip edilmediği matbaa yöneticilerinden sorularak, gerek görüldüğünde tanık
olarak dinlenmeleri gerekir. Sanığın Vergi Mahkemesine açtığı dava,
uyuşmazlık konusu olay bakımından bekletici ön sorun niteliğinde
bulunmadığından sonucunun beklenmesine gerek yoktur.
Açıklanan doğrultuda soruşturma genişletilerek sanığın hukuki durumu
değerlendirilmelidir. Bu itibarla direnme hükmünün bozulmasına karar
verilmelidir.
S o n u ç : Yukarıda açıklandığı üzere sanık müdafiinin temyiz itirazları ile
tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, direnme hükmünün (BOZULMASINA),
8.4.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|