Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi

	E.	1991/8879
	K.	1992/645
	T.	30.1.1992

*  FERAĞIN İMKANSIZ HALE GETİRİLMESİ
*  TİCARİ İŞ
*  TEMERRÜT FAİZİ

ÖZET : Taşınmazın temlikine ilişkin edim ifa edilmeksizin ferağın imkansız
 hale getirilmesi BK.nun 41/2. maddesine uygun ahlaka aykırı tazmini
 gerektirir bir fiil olarak kabul edilmesinde duraksamaya yer olmamalıdır.

TTK.nun 21/2. maddesi uyarınca taraflardan biri için ticari iş mahiyetinde
 olan mukaveleler kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş
 sayılır.

(743 s. MK. m. 2)  (818 s. BK. m. 41/2)  (6762 s. TTK. m. 21/2)  (3095 s. Faiz
 K. m. 2/3)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
 yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik
 olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı, davacı avukatınca da
 duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde
 olduğu saptanarak dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı; Alanya A.Tatil Sitesi olarak bilinen yerden 38. blok, 3. kat, 8 nolu
 daireyi davalıdan satın aldığını, kendine düşen tüm edimleri ifa ettiği halde
 davalının borçlarından dolayı taşınmazın ihale sonucu satıldığını, davalının
 edimini ifa etmeyişinden doğan zararı 100.000.000 TL.nın dava tarihinden
 itibaren yürütülecek banka iskonto faiziyle birlikte tahsilini talep
 etmiştir.

Davalı, sözleşmesinin geçersiz olduğunu hukuki imkansızlık nedeni ile akdin
 ifa edilemediğini, akit kurulmadan evvel davacının taşınmazın ipotekli
 olduğunu savunmuş davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, 80.000.000 TL. tazminata dava tarihinden itibaren yürütülecek  30
 yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.

Hüküm, her iki tarafça temyiz edilmiştir.

1- Davacının temyizinin incelenmesinde:

Davacı banka reeskont faizi üzerinden dava tarihinden itibaren temerrüt faizi
 talep etmiştir. Davalı tacirdir. TTK.nun 21/2. maddesi uyarınca taraflardan
 biri için ticari iş mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm
 olmadıkça diğeri içinde ticari iş sayılır. Öyleyse davacı banka reeskont
 faizi üzerinden temerrüt faizi istemekte haklıdır. Bu durumda, mahkemece 3095
 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 2. maddesinin 3.
 fıkrası gereğince dava tarihindeki merkez bankasının kısa vadeli krediler
 için öngördüğü banka reeskont faizi oranının neden ibaret olduğu ilgili
 bankadan sorularak buna göre faize hükmedilmesi gerekirken,  30 yasal faize
 hükmedilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici
 nedenlere ve özellikle delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına
 göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi
 gerekir.

3- Tapulu taşınmazların Tapu Sicil Muhafızı veya memuru tarafından
 düzenlenmeyen senetlerle (haricen yapılan satım akdi ile) satımı şekil
 noksanı ile geçersizdir. Taşınmaz satımının resmi şekilde yapılmış olması
 lazımdır (BK. md. 213/I; MK. md. 643/I; Tapu Kanunun md. 26; Noterlik Kanunu
 md. 60) Yasada öngörülen şekil şartlarına uygulmadan yapılan sözleşmeler
 kural olarak batıldır (BK. md. 11/2).

Şekle aykırılık hukuki işlemin herhangi bir hüküm doğurmasına olanak vermez ve
 borç doğurmaz. Geçersiz sözleşme ile borç altına giren taraf yükümlendiği
 edimi ifa etmekten kaçınabilir. Ne varki bazen şekil noksanının ileri
 sürülmesi hakkın kötüye kullanılması sayılıp, akdin batıl doğu savu
 dinlenilemezse, bu akdin ifasının veya ifa etmeme dolayısıyle uğranılan
 müsbet zararın (ifa çıkarının) giderilmesi istenebilir. Dahası, Yurdumuzda
 hükmünü açıkça sürdüren somut olaylar ve gerçekler, halin diğer icapları göz
 ardı edilmediğinde, adalet duygularının bir gereği olarak buna önem atfetme
 zorunluluğu kendisini bir kez daha göstermektedir. Sözü edilen yasal kural,
 MK.nun 2. maddesinde sayılan dürüstlük kuralına aykırı düşecek tarzda
 kullanılmamalıdır. İşte böyle bir durumda butlan etkisiz kalabilir. Gerçekten
 de, hukukun her alanında uygulanma niteliğine sahip olan "Hakkın Kötüye
 Kullanılması Yasağı" şekle aykırılığı ileri sürme hakkı yönünden de bir sınır
 oluşturur. Hakime özel ve çok ayrık durumlarda da olsa adalete uygun düşecek
 şekilde hüküm verme olanağını sağlar. Buyurucu niteliği itibariyle de
 doğrudan gözetilmesi gerekir (25.1.1984 gün 3/I sayılı Yargıtay İçtihadı
 Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı). Hemen yeri gelmişken önemle
 vurgulayalım ki, butlanı bu şekilde etkisiz bırakmakta, hassas ve titiz
 davranılmalı, özellikle Borçlar Hukukuna ilişkin borç sözleşmelerinde ve çok
 sınırlı olaylarda uygulanabileceği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Bunun
 yanında her somut olayda butlan iddiasının ileri sürüldüğü hal ve şartlara
 bakılmalı ve hakkın kötüye kullanılmasına ilişkin adalet duygularını rahatsız
 edici çok açık unsurların varlığı esas alınmalı, tarafların sözleşme
 yapılırken ve daha sonraki davranış ve tutumlarıda dahil olmak üzere tüm
 özellikleri gözardı edilmemelidir. Şekil noksanı nedeniyle bir sözleşme henüz
 ifa edilmiş olmasa dahi, Butlan iddiasının aşağıda belirtilen hal ve şartlar
 altında bir hakkın kötüye kullanılması sayılabilir.

Bir kimsenin: a) Şeklin gerçekleşmesine kendi yararı için veya yanıltıcı
 hareketlerle engel olduğu,

b) Sözleşmenin sonradan kendi yararına olmadığını görünce ondan kurtulmak
 istemesi ahlaki duyguları rencide ediyorsa veya şeklin koruyucu etkisinden
 yoksun kaldığı için değil, aksine, sırf kendi borçlarını yerine getirmekten
 kaçınmak amacıyla şekilsizliği bir sebep olarak kullandığı anlaşılıyorsa (BGE
 104 II 99 = JDT 1979 16; BGE 84 II 636 = JDT 1959 I 369; = BGE 78 II 221 =
 JOT 1953 I 232),

c) Yine taahhütlerini mutlaka ifa edeceğini, sözleşmenin yapılmasından sonra
 teyit etmiş ve diğer tarafın sözleşmeye karşı beslediği güveni sebepsiz ve
 haksız olarak kuvvetlendirmişse, artık sözleşmenin şekil yönünden
 geçersizliğini ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması anlamını taşır ve bu
 savunma yasal korunmadan yoksun kalır.

(YHGK. 6.6.1979 T., E. 1978/4-190; Yargıtay 4. HD. 5.5.1958 T., E. 3355, K.
 2984 Andreas von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Birinci Cilt, Cevat
 Edege Tercümesi, İstanbul 1952, Sh. 245; Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel
 Borç İlişkileri, Cilt: 1/1, Ankara 1985, Sh. 238 vd.; Tekinay, Borçlar Hukuku
 Genel Hükümler, Cilt: I, Beşinci Bası, İstanbul 1985, Sh. 140-142).

Şimdi açıklanan hukuk kurallarının ışığı altında uyuşmazlığın çözümüne sıra
 gelmiştir.

Antalya yöresinde güvenilir, emin bir kişi olarak tanınan ve isim yapan
 davalının gazete ilanları ve reklam broşürleri ile "Alanya S.Tur Tatil
 Sitesi" adı ile bir tatil kenti kuracağını halka duyurduğu, yüzlerce kişinin
 davalının bu icabına itimat ederek yapılacak siteden harici sözleşme ile
 daire aldığı, muhtelif vadeli bonolarla davalının satış parasının tümünü
 davalıya ödeyip kendine düşen edimini ifa ettiği, alıcılardan tahsil edilen
 paralarla inşaatın, elektrik, sıhhi tesisat donanımı, klozet ve lavaboları
 hariç diğer yönleriyle tamamen ikmal edildiği, bundan sonra davalının kurduğu
 ipotek nedeniyle taşınmazın cebri ihale sonucu satılarak mülkiyetinin
 Vakıflar Bankası'na intikal ettiğini subut bulmuştur. Kaldı ki, taraflar
 arasında bu olgular yönünden uyuşmazlıkta bulunmamaktadır.

İddia, savunma, toplanan tüm deliller, özellikle, 8.8.1986 tarihli ekstra
 işlerin yapımına dair davalının davacıya gönderdiği yazılar, gazete ilanları,
 broşürler ve reklamlar içeriği davacı alıcının edimi olan satış bedeli
 taksitlerini kabul etme biçiminde davalının süre gelen tüm tutum ve
 davranışları bir kül halinde değerlendirildiğinde; davalının emrolunan şekle
 riayet etmeksizin akti ifa edeceği fikrini uyandırarak davacıyı akit yapmağa
 yönelttiği sözleşmedeki taahhütlerini yerine getireceğine dair davacıda tam
 bir güven yarattığı ve devam eden zaman içinde de bu güveni kuvvetlendirip
  sürdürdüğü, davacı ve diğer yüzlerce alıcıdan tahsil ettiği satış
 paralarıyla inşaatı az bir farkla tamamladıktan sonra, Vakıflar Bankası'na
 kredi temini için ipotek ettiği ardından borçlarından kurtulmak için cebri
 ihale yoluyla taşınmazın Vakıflar Bankası'na satılmasına neden olduğu,
 böylece, sözleşmeyi imkansız hale getirip ondan kurtulmak istediği kanaatına
 kavuşulmuştur. İşte subut bulan bu olgulardan sonra davalının satım
 sözleşmesinin şekil noksanlığı nedeni ile geçersizliğini ileri sürmeye
 kalkışması MK. nun 2. maddesince ifadesini bulan iyiniyet kurallarıyla
 bağdaşmaz. Hakkın kötüye kullanılması niteliğini taşır. Bu durumda taşınmazın
 temlikine ilişkin edim, ifa edilmeksizin ferağın imkansız hale getirilmesi
 BK.nun 41/2. maddesine uygun ahlaka aykırı tazmini gerektirir bir fiil olarak
 kabul edilmesinde duraksamaya yer olmamalıdır. Böyle hallerde, şekle
 aykırılığa rağmen sözleşmenin geçerli olarak kurulmuş olduğu kabul edilmeli
 ifa menfatının (olumlu zararın) tazmini imkanı tanınmalıdır (MK. md. 2; BK.
 md. 41/2).

4- Mahkemece dairenin davanın açıldığı tarihteki rayiç değeri esas alınarak
 tazminata hükmedilmiştir. Oysa, davalının davacıda yarattığı ve sürdürdüğü
 güvenin münkati olduğu, diğer bir anlatımla dairenin davalı tarafından
 Vakıflar Bankası'na cebri ihale yoluyla satılması suretiyle davalı ediminin
 kusuru ile imkansızlaştığı tarihteki dairenin sürüm değerine hükmedilmesi
 gerekir.

Öte yandan, bilirkişilerin dairenin değerine ilişkin değerlendirmeleri
 Yargıtay denetimine uygun ve yeterli görülmemiş, özellikle hangi
 taşınmazların emsal alındığı, dava konusu daireye göre konum ve durumları
 gerekçeli bir şekilde dayanakları gösterilerek izah edilmemiş olduğundan
 hükme yeterli bulunmamıştır. Bu nedenle, mahkemece yapılacak iş MK.nun 633.
 maddesi esas alınarak taşınmazın Vakıflar Bankası'na cebri ihalesinin
 tamamlandığı tarihe göre dairenin sürüm değeri uzman bilirkişilerden
 gerekçeli rapor alınarak belirlenmeli bulunacak tutara tazminat olarak
 hükmedilmelidir.

Hukuki nitelendirmede ve dayanılan gerekçelerin bir kısmında yanılgıya
 düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usule ve yasaya
 aykırıdır. Bozma nedenidir.

S o n u ç : Üçüncü bentte açıklanan hukuki dayanaklar altında kararın
 gerekçesinin Usulün 438/son maddesi uyarınca düzeltilmesine, davalının diğer
 temyiz itirazlarının 2. bentte belirtilen nedenlerle (REDDİNE), kararın 4.
 bente göre davalı, 1. bente göre de davacı yararına (BOZULMASINA), peşin
 harcın istek halinde iadesine, 30.1.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini