 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onikinci Hukuk Dairesi
E. 1991/8552
K. 1992/6535
T. 13.5.1992
* KİRA FARKI
* FAİZ
ÖZET : Kira farkları için, kararın kesinleşme tarihinden itibaren faiz
istenebilir.
(3095 s. Faiz K. m. 1)
Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından
istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye 22.7.1991
tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
12.11.1979 tarih ve 1/3 sayılı Tevhidi İçtihat Kararına göre, kesinleşen kira
tesbit kararına dayanılarak talep edilen kira farkları için kararın
kesinleşme tarihinden itibaren faiz istenebileceği, kesinleşme tarihinden
önceki dönem hakkında faiz istenemeyeceği düşünülmeden tesbit kararının
kesinleşme tarihi olan 13.3.1991 tarihinden önceki dönem için istenilen faiz
hakkında ki itirazında kaldırılmasına karar verilmiş olması isabetsizdir.
S o n u ç : Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile merci kararının
yukarıda yazılı nedenle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca
(BOZULMASINA), 13.5.1992 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* Kira tesbit kararı 13.3.1991 tarihinde kesinleşmiş, takip 2.4.1991 tarihinde
yapılmıştır. Uyuşmazlık; kesinleşen kira tesbit kararı ile belirlenen kira
farkları hakkında hangi tarihten itibaren faiz istenebileceği noktasında
toplanmaktadır ve yasal dayanağı BK.nun 101. maddesi ile 12.11.1979 tarih ve
1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıdır.
Borçlar Kanununun 101. maddesine göre; muaccel bir borcun borçlusu,
alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Borcun ifa edileceği gün ittifakla
belirlenmiş ise mücerret bu günün geçmesi ile temerrüt gerçekleşir.
Görüldüğü gibi, temerrüdün ilk koşulu alacağın muaccel olmasıdır. Alacak
muaccel olmadıkça temerrüdden sözedilemez. Alacaklının alacağını
isteyebilmesi için ne kanuna, ne de sözleşmeye dayanan bir engelin
bulunmaması halinde ortada muaccel bir alacak var demektir (H. Özer, Wschönen
Berger, Borçlar Hukuku, 1. Kısım, sayfa: 751). İhtilaflı borçlarda temerrüt
söz konusu olmaz (Seymen, Erbil, T. Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, Sayfa 736;
Becker, Borçlar Kanununun Genel Hükümleri, 1. Kısım, 1967, S. 594). Başka bir
anlatımla, muaccel olmaktan maksat, borcun ifa zamanının gelmiş olması ve
ifaya engel bir durumun bulunmamasıdır. Öyleki, borçlu ifayı geciktirmek için
artık herhangi bir sebebe dayanamayacak, alacaklı da borcun derhal ifasını
istemek imkanına kavuşmuş bulunacaktır. İfa zamanı gelmiş olmasına rağmen
borçlunun ifayı geciktirecek, yada ifadan tüm olarak kaçınacak her hangi bir
imkandan da yararlanmaması şarttır, (Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, 1969, S. 193)
alacağın muaccel olması için öncelikle alacaklının edayı talep ve bu sebeple
borçluyu dava edebileceği zamanın gelmiş olması gerekir. Borçlu edayı yerine
getirmeye mecbur olmadığı sürece edada bulunmadığından dolayı sorumlu
tutulamaz (v. Tuhr. Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, S. 539 ve 650). 7.7.1965
T. ve 5/5 sayılı İBK.nın gerekçesinde açıklandığı gibi, kira farkının
mahkemede dava veya icrada takip edebilir hale gelmesi için miktarının kesin
olarak belli olması gerekir. Bu belirlilik ise ancak tesbite ilişkin kararın
kesinleşmesi ile olur ve kiracının edayı yerine getirme borcu da o zaman
doğar. Kira tesbit davası sonunda verilen karar kesinleşene kadar, kira borcu
olup olmadığı, varsa miktarı belli değildir. Bu konuda uyuşmazlık bulunduğuna
göre, yukarıda açıklanan bilimsel görüşler ve 12.11.1979 T., 1/3 sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde vurgulandığı gibi, kira tesbit
kararı kesinleşene kadar muaccel bir borcun bulunmadığının, kararın
kesinleştiği tarihte kira farkı alacağının muaccel hale geldiğinin kabulü
gerekir.
Kira tesbit kararı eda hükmü taşımamaktadır. Kiracının tesbiti istemini içeren
dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği ihtar niteliğinde değildir. Zira,
dilekçede tesbit edilecek kira farklarının tahsili değil sadece aylık kira
miktarının tesbiti istenmektedir. Bu nedenle, tesbit kararının kesinleştiği
andan itibaren borçlunun temerrüde düştüğü söylenemez. Taraflarca belirlenen
ifa günü, kira tesbit davasından önceki uyuşmazlık konusu teşkil etmeyen
kiralarla ilgilidir. Tesbit kararının kesinleşmesi tarihine kadar geçen zaman
için gerçekleşen kira farkı alacakları, birikmiş ve kararın kesinleşme
tarihinde muaccel hale gelmiş alacak niteliğindedir. BK.nun 101/1. maddesi
gereğince alacaklının ihtarı olmadan borçlunun temerrüde düştüğü kabul
edilemez. Ancak, tesbit kararının kesinleştiği tarihten sonraki aylar
kiraları, taraflarca kararlaştırılan ödeme tarihlerinde ödenmezse, o takdirde
mücerret kararlaştırılan tarihlerde tesbit edilen kiralar ödenmemesi ile
borçlu mütemerit olur. Somut olayda, biriken kira farklarının ödenmesi için
borçluya ihtar çekilmemiş ve borçlu temerrüde düşürülmemiş olduğundan
birikmiş kira farklarına takip tarihinden itibaren faiz istenebilir.
Tesbit kararının kesinleşme tarihinden itibaren faiz istenebileceği
hususundaki Sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Açıklanan gerekçe ile kararın bozulması oyundayım.
B. Cahit KADILAR
Başkan
|