Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi

	E.	1991/8374
	K.	1991/10619
	T.	21.11.1991

*  KİRA SÖZLEŞMESİ
*  BEKLENMİYEN HAL
*  KİRA PARASININ ARTIRILMASI


ÖZET : Hal ve şartların değişmesi nedeniyle borçluya (kiracıya) ne miktarda
 mükellefiyet yüklenebileceği tartışılmalı, kira parası tarafların amacına
 uygun objektif iyiniyet, hakkaniyet ve nesafet (MK. m. 4, 2) kurallarının
 elverdiği ölçü ve düzeyde, aşırı olmayan, tahammül edilebilir bir seviyeye
 getirilmelidir.

(818 s. BK. m. 248)  (743 s. MK. m. 1, 2, 4)

Taraflar arasındaki kira tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
 yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün
 süresi içinde davacı Ali İhsan avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya
 incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı, 1.4.1985 başlangıç tarihli ve 8 yıl süreli sözleşme ile davalıya
 dükkan kiraladığını, aşırı enflasyon nedeni ile edimler arasındaki dengenin
 bozulduğunu, sözleşmenin işlem temelinden çöktüğünü ve çekilmez hal aldığını
 öne sürerek yeni dönem kira başlangıç tarihi olan 1.4.1989 tarihinden
 itibaren uyarlama yoluyla kira parasının 2.500.000 TL. olarak tayinini
 istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, sözleşmede kira parasının artma miktarları taraflarca
 belirlendiğinden kira tesbit davası açılma olanağının bulunduğu bu nedenle
 uyarlama davasının dinlenemeyeceği kabul edilmiş, davanın reddine karar
 verilmiştir.

Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Kira sözleşmesinin 5. maddesinde 150.000 TL. kira parasının birinci sene
 için geçerli olduğu vurgulandıktan sonra 1986 yılında 185.000 TL.; 1987
 yılında 235.000 TL.; 1988'de 290.000 TL.; 1989'da 365.000 TL.; 1990'da
 455.000 TL.; 1991'de 570.000 TL.; 1992 yılında da 715.000 TL. olacağı
 belirtilmiştir. Her yıl için ayrı ayrı muayyen bir kira parasının kira
 sözleşmelerinde belirlenmiş olması hallerinde Anayasa Mahkemesi'nce 6570
 sayılı Yasanın 2 ve 3. maddelerinin iptal edilmesiyle hasıl olan boşluğu
 dolduran 18.11.1964 tarih ve 2/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında
 öngörüldüğü şekilde kira parasının tesbiti davası açılamaz. Zira, Borçlar
 Hukukunun genel kuralına göre ancak karşılıklı borçları kapsayan akitlerde
 karşılık borçlardan birisinin taraflarca belli edilmemiş olması halinde
 (örneğin, tarafların kira sözleşmesini kira bedeli üzerinde yeni bir anlaşma
 yapmadan aynı süre için uzatmaları durumunda sözleşmede kira bedeli hakkında)
 sözleşmede bir boşluk olduğu kabul edilerek bu borç mahkemece rayiç esas
 tutularak belli edilir. Aksi halde olayımızda olduğu gibi, her yıl için kira
 parası borcu kararlaştırılmış ise bu konuda sözleşmede bir boşluktan
 sözedilemeyeceği için mahkemenin kira parası tesbit etmesi de hukuken mümkün
 olmayacaktır. Bu nedenlerle mahkemenin kira tesbit davası açılmasını mümkün
 gören gerekçesi yerinde değildir.

2- Ayrıca, her yıl için kira parası belirlenerek sözleşmeye intibak kaydı
 konulmuş olsa dahi edimler arasında aşırı bir oransızlık çıkmışsa aşağıda
 açıklanan ilkeler doğrultusunda uyarlamanın yine yapılması gerekir.

3- Yine sözleşmenin başlangıcından itibaren başlamak suretiyle dava tarihinden
 geriye doğru kira parası uyarlanamaz. Bu yolla tayin edilen kira parası dava
 tarihinden itibaren ileriye doğru hüküm ve neticelerini hasıl eder.

4- Az yukarıda açıklananlardan sonra, sözleşmenin yeni hal ve şartlara
 uyarlanmasına ilişkin ilke ve yöntemlerin izahına sıra gelmiştir.

Sözleşme Hukukuna egemen olan sözleşmeye bağlılık (ahde vefa-Facta
 Sundservanda) ilkesi hukukumuzda da kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre;
 sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları
 borçlu için sonradan ağırlaşmış; kararlaştırılan edimler dengesi sonradan
 çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen
 ifa etmelidir.

Gerçekte de, sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük
 kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini
 oluşturmaktadır. Ancak, bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle
 sınırlandırılmıştır.

Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge
 sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri
 aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye
 bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve
 artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif
 hüsnüniyet (MK. md. 4, 2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir.
 Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus-beklenmeyen hal
 şartı-sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ilkesi ile giderilmeye
 çalışılmaktadır.

Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar
 daha sonra önemli surette değişmişse artık taraflar o akitle bağlı
 tutulmazlar, değişen koşullar karşısında Medeni Yasanın 2. maddesi uyarınca
 sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur. Sözleşmenin edimleri
 arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ekonomik krizler, aşırı
 enflasyon örnek olarak gösterilebilir.

Enflasyon, paranın "İŞTİRA-SATIN ALMA" gücünü kaybetmesi nedeni ile fiyatlarda
 aşırı ve sürekli bir artış olayıdır.

Yurdumuzda ekomonik koşullar önemli derecede değişmiş eşya fiyatları
 tahminlerin üstünde yükselmiş, enflasyonist bir durum artarak bireylerin
 hayat yükünü çekilmez düzeye çıkarmıştır. Paranın değer kaybı toplumda
 herzaman her yerde önemli huzursuzluk kaynağı olmaktadır. Son yıllarda da
 değer kaybı tahminlerin ötesinde artışını sürdürmektedir. Ayrıca yasalarla
 sağlanan düzenlemelerde de paranın değer kaybının dikkate alınmadığı
 izlenmektedir. Sözleşmedeki edim ve karşı edim arasındaki dengeyi esaslı
 surette sarsan olağanüstü olaylara beklenilmeyen olaylar denir.

Önceden görülmeyen değişikliklerin borcun ifasını güçlendirmesi halinde "işlem
 temelinin çökmesi" gündeme gelir. İşlem temelinin çöktüğünü kabul eden hakim;
 duruma göre; alacaklı lehine borçlunun edimini yükseltmeye, borçlu lehine
 onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar vermek
 suretiyle sözleşmeyi değişen şartlara uydurur. Başka bir deyimle sözleşmeye
 müdahale eder.

Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra
 kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır.
 Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı taktirde sözleşmenin değişen hak ve
 şartlara uydurulmasının gerekip gerekmiyeceği incelenir. Bazende sözleşmede
 olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanarak
 sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek MK. md. 2/2
 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir.

Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı
 bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin
 çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Yasanın
 1, 2 ve 4.maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate
 alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla, durumun
 değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum
 olur. Değişen durumların, sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşmede
 adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir
 almadıklarından, sözleşmede bir boşluk vardır.Bu boşluk sözleşmenin anlamına
 ve taraf iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına
 uygun olarak doldurulur (MK. md. 1). Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla
 düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha
 çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur.

Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün
 değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü",
 "sözleşme serbestisi" ve "sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi
 ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai tali (ikinci derecede)
 yardımcı niteliktedir. Uyarlamanın anlatılan hukuki tanımından sonra şimdi,
 sözleşmeye müdahale için gerekli olan esaslara değinelim; 
Sözleşme kurulduktan sonra onun ifası sırasında ortaya çıkan olaylar
 olağanüstü ve objektif nitelikte olmalıdır. Örneğin, para değerinin aşırı
 derecede düşmesi (enflasyon) gibi...

Yine değişen hal ve şartlar nedeniyle tarafların yüklendikleri edimler
 arasındaki denge aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulmuş olması şarttır. Ne
 varki değişen hal ve şartlara rağmen aşağıdaki hallerden biri mevcutsa
 sözleşmenin değiştirilmemesi kaçınılmaz olacaktır.

- Sözleşmede veya yasada değişen hal ve şartlara dair bir kayıt veya hüküm
 bulunmaması gerekir. Nitekim sözleşmedeki bir kayıtla değişen hal ve
 şartların rizikosunu üstlenen kimse, doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanarak
 sonradan bu rizikodan kendisini kurtaramaz.

- Uyarlama isteyen davacının değişen hal ve şartların ortaya çıkmasına kendi
 kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflar bakımından
 önceden öngörülebilir (tahmin) edilebilir veya beklenilebilir nitelikte
 olmamalıdır veya olaylar öngörülebilir nitelikte olmakla beraber bunların
 sözleşmeye olan etkilerinin kapsam ve biçim bakımından bu derecede tahmin
 edilmemelidir. İlaveten edimler henüz ifa edilmemiş olmalıdır. Davacı değişen
 hal ve şartlara rağmen edimini "ihtirazı kayıt" koymaksızın ifa etmişse
 uyarlama talep edemez (Doç. Dr. İbrahim Kaplan, Hakimin Sözleşmeye
 Müdahalesi, Ankara-1987, Sh: 152 vd.).

Bu davalarda hakimin gözönünde tutacağı temel esaslar da genel olarak şunlar
 olabilir; Sözleşmeye bağlılık ve saygı esastır. Uyarlama daime yardımcı bir
 çözüm olarak düşünülmelidir. Karar verilirken sözleşmeye yönelik ve
 bağlantılı değerlendirme yapılmalı özellikle tarafların farazi iradeleri yani
 taraflar sözleşmede açık kalmış hukuki meseleyi sözleşmenin in'ikadı
 sırasında düzenlenmiş olsalardı doğru ve makul düşünen taraflar olarak neyi
 kararlaştırmış olabileceklerinin tesbitine önem verilmelidir. Somut
 sözleşmenin özelliği, koşulları, süresi beklenilmeyen ekonomik değişiklikler
 (enflasyon), kiralananın nitelikleri, sözleşmenin anlamına aykırı olmayacak
 şekilde her iki tarafın menfaatleri gibi tüm objektif ve subjektif hal ve
 şartlar tartışılıp kıymetlendirilmeli sonuçta uyarlama yapılması kanaatına
 kavuşulursa hakim, sözleşmedeki intibak boşluğunu hak ve nesafet, doğruluk,
 dürüstlük kuralları (MK. md. 4; 2) ışığında kanun boşluğunda olduğu gibi
 MK.nun 1. maddesindeki yetkiye dayanarak yine bizzat kendisinin yaratıp
 taktir ettiği bir kuralla doldurmaya çalışmalıdır. Sözleşmenin değişen hal ve
 şartlara intibakını öngören veya görmeyen her türlü karar, yukarıda açıklanan
 esasların, toplanan delillerin red ve kabul edilen yönlerini, dayanaklarını
 içerir şekilde gerekçeli ve Yargıtay denetimine uygun olmalıdır. Önemle
 vurgulayalım ki; belirtilen uyarlama davalarına özgü temel kurallar
 gözetilmeksizin salt kira parasının tesbitine ilişkin davalarda izlenen
 yöntemlerle örneğin sadece taşınmazın cinsi, yüzölçümü, bulunduğu mevki,
 emsal taşınmazların kira bedelleri gibi donelerle intibak boşluğu doldurulup
 sözleşme düzeltilemez. Değerlendirmede bunlar ancak yardımcı kaynak olarak
 gözetilebilir. Diğer bir anlatımla, sözleşmede yüklenilen edimleri tamamen
 başka bir anlam verilecek hale getirmek suretiyle bir tarafa beklenmedik
 şekilde olağanüstü yararlar sağlanamaz. Sözleşme yeni bir hale
 dönüştürülemez. Yine sözleşmenin kurulması sırasında tarafların sözleşmeyi
 uzun süreli yapmalarına ilişkin birleşen amaç ve iradeleri hiç bir zaman
 gözden kaçırılmaması gereken vazgeçilmez bir olgudur. Gerçektede; uzun bir
 süreyle kira akdine bağlanmış kiracı ve kiralayanın hak ve vecibelerini kısa
 süreli kira sözleşmesinin tarafları ile bir konumda görmenin sözleşme
 serbestiyesi ilkesine adalet ve mantık kurallarına aykırı olacağında
 duraksamaya yer olmamalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde sözleşmenin fesih
 edildiği yeni bir sözleşmenin ortaya çıktığı sonucuna kavuşmak gerekirki
 hükümlerini sürdüren, bağlayıcı ve ayakta duran sözleşme karşısında bunu
 kabul etmek mümkün değildir. Bu yüzden kiralanan sanki boş durumda yeni
 kiraya verilecekmiş gibi gözetilerek raporu düzlenleyen bilirkişilerin
 görüşleri uyarlama ilkelerine ters düştüğü için aynen hükme esas alınıp
 sözleşmede boşluğunun düzeltilmesi yoluna gidilemeyeceği çok açıktır.
 Yukarıda geniş şekilde açıklanan uyarlama kurallarının ışığı altında
 mahkemece yapılacak iş, resmi kurumlardan enflasyon oran ve seyri
 araştırılmalı, bununla birlikte kiralananın kullanım sahası, nitelikleri,
 bulunduğu mevki, konumu, emsal kira paraları sözleşmenin kurulduğu davanın
 açıldığı tarih itibariyle vergi ve amortisman giderleri artış oranı ve diğer
 menkul ve normal objektif etkenler yerinde uzman bilirkişiler aracılığı ile
 incelenmeli, böylece belirlenecek uygun durum baz kabul edilmeli daha sonra
 az yukarıda anlatılan uyarlama ilke ve esaslarına sadakatla hal ve şartların
 değişmesi nedeni ile borçluya (kiracıya) ne miktarda mükellefiyet
 yüklenebileceği tartışılmalı, kira parası tarafların amacına uygun objektif
 iyiniyet, hakkaniyet ve nesafet (MK. md. 4; 2) kurallarının elverdiği ölçü ve
 düzeyde, aşırı olmayan, tahammül edilebilir bir seviyeye getirilmeli, sonuçta
 tüm dayanakları belirlenmiş, gerekçeli karar verilerek sözleşmedeki intibak
 boşluğu doldurulmalıdır. Mahkemece sözleşmenin uyarlanması esas ve yöntemleri
 gözetilmeden hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek eksik incelemeyle
 yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

S o n u ç : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz eden
 davacı Ali İhsan yararına (BOZULMASINA), istek halinde peşin harcın iadesine,
 21.11.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini