Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
Y A R G I T A Y 
2.Hukuk Dairesi
    Sayı:


ESAS     KARAR 
91/7115  91/9560	

	ÖZET : Yoksulluk nafakası boşanmadan sonra da istenir.
	Muhalif: Yoksulluk nafakası sonradan istenemez.	

        Taraflar arasındaki nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda
 mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği
 görüşülüp düşünüldü.
	1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
 sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre
 davalının bütün davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz
 itirazları yersizdir.
	2- Karı, koca arasındaki fiili ayrılık kocanın başka kadınla beraber
 yaşamasından kaynaklanmıştır. Bu hal kadının şahsi haklarına ağır saldırı
 teşkil eder. Davacı yararına Medeni Kanunun l43.maddesi koşulları
 gerçekleşmiştir. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına uygun miktarda
 manevi tazminata hükmetmek gerekirken reddi yasaya aykırıdır.	
	SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2.bentte gösterilen sebeple davacı
 yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazları ile davalının bütün temyiz
 itirazlarının l.bentte gösterilen sebeple REDDİNE 20.6.l99l tarihinde
 oyçokluğuyla karar verildi. 

BAŞKAN  	ÜYE	      ÜYE	       ÜYE	     ÜYE  
İ.Y.Ömeroğlu N.K.Yalçınkaya Tahir Alp   Ş.D.Kabukçuoğlu A.Naci Tuncer
MUHALEFET ŞERHİ
	Uyuşmazlık, evvelce kesinleşen boşanma hükmünde konu edilmeyen
 yoksulluk nafakası isteğinin, kesinleşmeden sonra yeniden açılacak bir
 davanın sebebini oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
	Yoksulluk nafakasının kesinleşen boşanma kararından sonra ayrıca ve
 bağımsız bir dava ile istenebileceğine ilişkin değerli çoğunluğun düşüncesine
 aşağıda açıklanacak nedenlere katılmıyorum.
	Şöyleki:
	I- YOKSULLUK NAFAKASININ KAPSAM VE NİTELİĞİ :
	Eşler arasında evlilik bağını çözen ve evlilik birliğini sona erdiren
 boşanma kararının asıl unsurunun yanı sıra ortaya çıkan ve ancak hakim hükmü
 ile geçerlilik kazanan yan sonuçların bir bölümünü oluşturan parasal
 ödemelerden yoksulluk nafakası, kusuru daha ağır olmayan karı yada kocanın
 boşanma sonucu olarak yoksulluğa düşmesi halinde boşanmaya neden olmasa bile
 diğer eşin ekonomik gücüne göre süresiz olarak isteyebileceği özel bir nafaka
 türüdür. Amacı ise Medeni Kanunun l52.maddesinden kaynaklanan kocaya ve
 ayrıca kocanın zarurete düşmesi halinde kadına ait nafaka yükümlülüğünün
 boşanma ile sona ermesi (dayanaksız kalması) üzerine boşanma sonrasında
 yoksulluğa düşecek eşin sosyal ve ahlaki düşüncelerle korunmasını
 sağlamaktır. Böyle bir koruma ise, boşanma hukukunun bilinen kuralları, karı
 koca ilişkilerinin özellikleri, evlilik kurumunun kapsamı ve niteliği ve
 nihayet boşanmaya neden olan olayların payısı gözönünde tutularak ancak
 boşanmaya karar verecek hakim tarafından incelenip sonuca ulaştırılabilir.
 Kaldıki hakkaniyet, hürmet ve atıfet düşüncelerine dayalı yoksulluk
 nafakasına hüküm kurulurken nafaka yükümlüsünün kusuru aranmayacağından bunun
 bir tazminat yada cezai nitelik taşımadığı açıktır. Bu yönü ile yoksulluk
 nafaksı boşanma davasının dışında bağımsız bir davanın konusu yapılamaz.
	Bilindiği gibi, boşanma hukukunun temel ilkesi, asıl hukuksal sonucun
 evlilik birliğini sona erdiren boşanma hükmü olduğudur. Bunun dışında kalan
 ve özellikle talep olmadan hakimin kendiliğinden gözönünde tutamayacağı yada
 hükümde olmasa bile kendiliğinden sonuç doğuramayacağı hususlar yan (feri)
 (Tali) sonuçları oluşturur. Bu yönü ile Medeni Kanunun l44.maddesinde
 öngörülen yoksulluk nafakası istemi, tıpkı maddi ve manevi tazminat
 istemlerinde olduğu gibi boşanmanın yan (feri) sonucu olup bu konuda
 TÜRK-İSVİÇRE doktrininde aykırı herhangi bir görüş ve düşünce söz konusu
 değildir. Öyle ise boşanmanın diğer yan (feri) sonuçlarında olduğu gibi
 yoksulluk nafakası istemininde ancak boşanma hükmü ile birlikte karara
 bağlanacağı açık ve doğal kabul edilmelidir. Nitekim TÜRK doktrininde de
 baskın görüş bu doğrultudadır. (VELİDEDEOĞLU HIFZI VELDET, Türk Medeni Hukuku
 Cilt II, Aile hukuk beşinci bası İstanbul l865 sf.258- EGGER AUGUST İsviçre
 Medeni Kanunun şerhi Cilt II Aile hukuku, Tahir Çağa çevirisi ikinci bası
 İstanbul l943, Sayfa 230- KÖPRÜLÜ BÜLENT/ KANETİ SELİM, Aile Hukuku İstanbul
 l985/1986, sf.196- BİRSEN KEMALETTİN Medeni Hukuk Dersleri dördüncü bası
 İstanbul l958, sayfa 325-AKGÜN ZERRİN Boşanma Hukuku Üçüncü Baskı, İstanbul
 l986, Sayfa 407-ÖZTAN BİLGE Aile Hukuku İkinci Bası Ankara 1983 sf.295)
 Uygulamada da uzun yıllardır yoksulluk nafakasının boşanma hükmünün
 kesinleşmesinden sonra istenemeyeceği çok sayıda dairemiz kararında da
 vurgulanmıştır. Nitekim 7.2.1986 tarihli 1018/1179 sayılı ve ayrıca 20.5.1986
 tarihli ve 5219-5196 sayılı kararlarımız bu uygulamanın yakın tarihli
 örneklerini oluşturmaktadır. 
	II- TÜRK MEDENİ KANUNUNUN SİSTEMATİĞİ VE ANA YAPISI :
	Türk Medeni Kanunun bilinen sistematiği gözönünde tutulmadan ve
 boşanmanın yan (feri) sonuçlarının boşanma hükmü ile bağlantısı ve hükmün
 ayrılmaz bir parçası olduğu gerçeği dikkate alınmadan sorunu ve uyuşmazlığı
 çözümlemek bizleri çok ciddi hukuksal yanılgılara ulaştırır. Bilindiği gibi
 Türk Medeni Kanununun "BOŞANMA" başlıklı dördüncü babı (A-Boşanma sebepleri,
 B- Dava, c- Hüküm, D- Boşanma ve usulü muhakemesi) başlıklı dört alt bölüme
 ayrılmaktadır. Kanun koyucu maddi ve manevi tazminata ilişkin l43.ncü ve
 yoksulluk nafakasına ilişkin l44.ncü ve nihayet tazminat ve nafakanın ödenme
 şekli ile ilgili 145.nci maddelerini "BOŞANMA HALİNDE TAZMİNAT" yan başlığı
 altında "HÜKÜM" bölümünde düzenlenmiştir. Kuşkusuz günümüzde Türkiye
 Cumhuriyeti Anasayasının yasaların yorumuna olanak tanımaması karşısında,
 Medeni Kanunundaki kenar başlıklarının kanun metnine dahil bulunmadığı
 yolundaki 26.l.l944 tarihli ve 1367 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
 Kararının geçerliliği tartışılır hale gelmiştir. Ancak söz konusu kararın
 bugün için geçerliliğini kabul etsek bile, kenar başlıklarının kanun
 koyucunun iradesini yansıttıgı gerçeğini gözden uzak tutamayız. Kaldıki Türk
 Medeni Kanunu kenar başlıklarını taşımasaydı bile Medeni Kanunun l38-l48
 maddelerinin, dolayısıyla yoksulluk nafakası isteminin boşanma hükmü
 kapsamında düzenlendiği yasanın çatısı ana yapısı, ve açıklanan
 sistematiğinden hiçbir kuşkuya yer vermiyecek bir biçimde anlaşılmaktadır.
	III- YOKSULLUK NAFAKASI İSTEMİ İLE BOŞANMA HÜKMÜ ARASINDAKİ HUKUKSAL
 BAĞLANTI:
	Boşanma bir hakim kararı ile evlilik birliğini kesin olarak sona
 erdiren bir olgudur. Boşanma kararının kesinleşmesi ile eşler arasında yeni
 bir hukuksal statü yaratılır. 
	Mevcut uyuşmazlıklar şu yada bu doğrultuda kesin çözüme kavuşturulur.
 Daha doğrusu çözüme kavuşturulması gerekir. Boşanma kararına rağmen daha
 sonra vaki bir yoksulluk nafakası istemiyle boşanmış eşleri yeniden karşı
 karşıya getirmek, kin ve nefret duygularının tazelenmesine yol açmak boşanma
 kurumunun amacına uygun düşmemektedir. Kaldıki uyuşmazlıkları askıda ve
 eşlerden birinin keyfine bırakmak, eşlerden birini sürekli yoksulluk nafakası
 tehdidi altında tutmak, boşanma ile elde edilen sonuçları zedeleyici bir
 görünüm gösterir. Çoğu zaman boşanma kararı ile bile eşler arasındaki intikam
 ateşi sönmemiş olabilir. Kin ve kıskançlığın tamamen ortadan kalkması zaman
 alabilir. Boşanmaya rağmen eşlere yeni bir dava olanağı sağlamak giderilmesi
 mümkün olmayan yeni mutsuzluklara ve manevi tahribata yol açabilir. Boşanma
 davası sırasında yoksulluk nafakası isteminde bulunmamış yada bu hakkını
 kullanmak istememiş eş, boşanma kararından sonra diğer eşin evlilik dışı
 ilişkisini ve o kişiyle yeni bir evliliği gerçekleştirme hazırlığı içinde
 olduğunu öğrense bu kez yalnızca yarasal açıdan onlara zarar vermek için bu
 yeni dava olanağını kullanmak istemiyecek midir? Akla gelen ve gelmeyen
 sayısız varsayım, eşlerin boşanma sonrasında artık yeni bir davanın
 taraflarını oluşturmasında ne kendileri ne de toplum açısından hiçbir fayda
 olmadığını göstermektedir. Kullanılmayan yada zamanında kullanılmak
 istenmiyen bir hakkın sürekli korunmak istenmesinde adalet açısından da
 gerçekten yarar bulunmamaktadır. Uyuşmazlıkların ve çelişkilerin mutlaka bir
 sonu olmalıdır. Diğer taraftan boşanma davasında mevcut olmayan yoksulluk
 durumunun boşanma hükmünden sonra gerçekleşmesi halinde de gene böyle bir
 davanın yasal kaynakları söz konusu değildir. Çünkü yoksulluk nafakası
 isteğinin yasal maddi unsuru "boşanma yüzünden yoksulluğa" düşme olgusudur.
 Boşanma yüzünden yoksulluğa düşmemiş bir eşin daha sonra şu yada bu nedenle
 yoksulluk vakıası ile karşı karşıya gelmesi nafaka kurumunun amacı ve kapsamı
 dışında kalmaktadır.
	IV- DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ADALETE DUYULAN GÜVENİN SARSILMASI
 :
	Boşanma davası sonrasında bağımsız açılan yoksulluk nafakası davasında
 delillerin ikamesi kuşkusuz boşanma dosyası ile sınırlı olamayacaktır. Acaba
 tarafların bu kez gösterecekleri (belki de şu yada bu nedenle boşanma
 sırasında gösterilmemiş) yeni deliller başta kusurun aidiyeti olmak üzere
 boşanma davasının tamamen aksi doğrultusunda yeni gerçekleri ortaya çıkarırsa
 ve hatta bu yeni durum koşulların varlığı halinde belkide yargılamanın iadesi
 isteğine konu olursa yoksulluk nafakası isteminin peşinde koşan davacı
 açısından ortaya çıkacak acı sonuç bir yana adalete duyulan güvenin
 sarsılması nasıl önlenecektir. Bir halk deyimi ile pişmiş aşa katılan su
 nasıl giderilecektir? Nihayet boşanma davasında tarafları ve evlilikte
 eşlerin ilişkilerini en iyi şekilde inceleyip değerlendiren ve gerekiyorsa
 takdir edeceği yoksulluk nafakası miktarını bu verilere göre belirleyen bir
 hakim yerine, boşanma kararı sonrasında belkide yalnızca boşanma dosyası
 tutanaklarına bağlı kalacak kısaca o davayı yürütmemiş (yaşamamış) bir
 hakimin ulaşacağı takdir, acaba önceki kadar sağlıklı ve sona erdirilmiş bir
 evlilik bağının gerçeklerine uygun olabilecek midir? Özetle eşler arasındaki
 bütün sorunlar yasanında amacına uygun olarak mutlaka ve mutlaka boşanma
 davasında çözülmeli ve kesin bir sonuca bağlanmalıdır. 
	Yukarıda özetlenmesine çalışılan düşüncelerin ışığında Medeni Kanunun
 l44.maddesine dayanılarak, boşanma davasına yada o dava dolayısıyla karşılık
 bir davaya konu olmayan yoksulluk nafakası isteğinin ileri de boşanma
 hükmünün kesinleşmesinden sonra da ayrıca ve bağımsız bir davanın konusu
 yapılmasını mümkün görmümükte ve bu nedenle değerli çoğunluk kararına
 katılamamaktayım.
ÜYE
Namık Kemal Yalçınkaya
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini