 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Yedinci Hukuk Dairesi
E. 1991/6943
K. 1991/8748
T. 13.6.1991
* ARAZİ KANUNU
* İMAR-İHYA
ÖZET : Göl yeri, LEECLİL TATHİR ve İLİMAR edilmek üzere Mehmet ve Ali Ağa'ya
tefviz edilmiş, süresi içinde tathir ve ikmali amaliyat edilmediğinden geri
alınarak, üç sene içinde tathir ve ilimarın tamamlanıp ekili tarım toprağı
haline getirilmek koşuluyla Cemal Beyefendi'ye meccanen tefviz olunmuştur.
Cemal Beyefendi tarafından bu göl yeri, diğer bir anlatımla arazii mevattan
olan taşınmaz ihya ile miri arazi haline getirilmemiş ve terk edilmiş,
mirasçıların da zilyed olmadığı saptandığına göre belirtilen kayıt Arazi
Kanununun 103. maddesi hükmünce mülkiyet hakkını belirleyen tapu kaydı olarak
kabul edilemez.
Dayanılan vergi kaydında, dava konusu parsel kumluk olarak gösterilmiş, bu
taşınmaza komşu ve sınırdaş taşınmazın denizel kumluk bulunduğu mahkeme
kararıyla belirlenmekle, vergi kaydına ve yargısal olguya aykırı düşen iddia
ve bilirkişi tanık sözlerine değer verilemez.
[Kanunname-i Arazi (7 Ramazan 1274 Ta.) m. 103]
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün
Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; tetkik hakiminin
raporu ve kağıtları okundu, iş incelendi, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 82 parsel sayılı 18.600 m2. yüzölçümündeki taşınmaz,
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan çalılık ve pırnallık yerlerden
iken, 1965 yılında Muharrem mirasçıları tarafından tarla haline getirilip
zilyetliklerinde olduğundan sözedilerek Hazine adına tesbit edilmiştir.
İtirazı komisyonca reddedilen Muharrem miraçılarından Sabri, Mehmet ve
Hüseyin dava dışı 81 sayılı parsele uygulanan vergi kaydına, kazandırıcı
zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmış, Cemal Bey mirasçıları tapu
kaydına, Mehmet'de kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya
katılmıştır. Mahkemece, davacı ve katılan davacıların davalarının reddine,
dava konusu parselin davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş;
hüküm, davacı ve katılan davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Antalya Kemer Köyü Odal, Musa Gölü Mevkii'ndeki tahmini 250 dönüm miktarlı göl
yeri LEECLİL TATHİR VE İLİMAR edilmek üzere Mayıs 1307 daimi tarih, 20 sayılı
kayıtla ekdirli Hacı Hafızzade Mehmet Efendi ve Antalyalı Hacı Ali Ağazade
Ali Ağa'ya tefviz edilmiştir. Adı geçenler tarafından süresi içinde tathir ve
ikmali amaliyat edilmediği için geri alınarak göl yeri tahminen 500 dönüm
yüzölçümü ile Mart 1312 daimi tarih, 58 sayılı kayıtta belirtildiği üzere üç
sene zarfında tathir ve ilimarın tamamlanarak ekilir tarım toprağı haline
getirilmek koşulu ile Tekkesancağı Tahrirat Müdürü Cemal Beyefendi'ye
meccanen tefviz olunmuştur. Cemal Beyefendi tarafından bu göl yeri diğer bir
anlatımla; arazii mevattan bulunan taşınmazın ihya edilerek miri arazi haline
getirilmediği ve terk edildiği ve mirasçılaranın da zilyet olmadığı mahkemece
toplanıp değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Bu itibarla; anılan kayıt
Arazi Kanununun 103. maddesi hükmünce mülkiyet hakkını belirleyen tapu kaydı
olarak kabul edilemez. Hal böyle olunca; 1334 (1918) tarihinde ölen Cemal
Beyefendi mirasçıları bulunan katılan davacı Lütfiye ve arkadaşları Mart 1312
tarih, 58 sayılı kayda ve miras hakkına dayanılarak taşınmazda hak iddia
edemez. Davacı Sabri, Mehmet ve Hüseyin taşınmaza batıda sınır olan (81)
sayılı parsel revizyon gören 1937 tarihli, 68 tahrir sayılı vergi kaydına,
zilyetliğe dayanmışlardır. Anılan vergi kaydında dava konusu parselin kumluk
olarak sınır gösterildiği ve bu taşınmaza doğuda komşu ve sınırdaş bulunan
377 sayılı taşınmazın denizel kumluk bulunduğu mahkeme kararı ile
belirlenmiştir. Vergi kaydına ve yargısal olguya aykırı düşen iddiaya ve
bilirkişi, tanık sözlerine değer verilemez. Bu durumda; dava konusu
taşınmazın öncesinin denizel kumluk olduğunun kabulü zorunludur. Bu
nitelikteki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap
edilemez ve ihyası da söz konusu olamaz. Katılan davacı Mehmet'in de
taşınmazda zilyetliğinin olmadığı dosya içeriği ile belirlenmiştir. Hükümden
sonra yürürlüğe konulan ve geçici 4. maddesi hükmünce olayda uygulama olanağı
bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi hükmünce bu nitelikteki
taşınmazların Hazine adına tescili öngörülmüştür. Bu nedenlerle; davacılar ve
katılan davacıların diğer temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
mahkemece tefhim kılınan kararda davanın reddine ve taşınmazın Hazine adına
tesciline değinildiği halde tebliğ edilen gerekçeli kararda davanın reddi ile
yetinilmiş olması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde ise de; bu
eksikliğin giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hüküm
fıkrasına "82 parsel sayılı, 18.600 m2. yüzölçümündeki taşınmazın 3402 sayılı
Kadastro Kanununun 18. maddesi hükmünce Hazine adına tapuya tesciline"
sözlerinin yazılmasına ve düzeltilen bu şekil ile hükmün (ONANMASINA),
Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı Hazine yararına takdir
olunan 100.000 lira avukatlık parasının davacı ve katılan davacı tarafa
yükletilmesine, bakiye 2700 lira harcın temyiz edenden alınmasına, 13.6.1991
gününde oybirliğiyle karar verildi.
|