 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu
E. 1991/6
K. 1993/1
T. 19.11.1993
* ELEKTRİK TÜKETİM BEDELLERİNİN
SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ
* GECİKME ZAMMI
* TEMERRÜT FAİZİ
ÖZET : "Elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle
tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte temerrüt faizi de istenip
istenmeyeceği" konusunda, şimdilik içtihatların birleştirilmesine karar
verilmesine gerek yoktur.
(506 s. SSK. m. 80) (2004 s. İİK. m. 196) [233 s. KHK. (8.6.1984 Ta.) m. 3,
35] (3154 s. ETKB. K. m. 10/e) (Elektrik Trf. Yön. m. 7/a, 73, 89, 94)
Elektrik satış tarifeleri hükümlerine göre, ibrazından itibaren onbeş gün
içinde ödenmeyen elektrik faturalarının ödenmeyen kısımları üzerinden
abonelerden istenilen ve ayrıca 506 sayılı Yasada yer alan "gecikme zammı"
ile "temerrüt faizi"nin birlikte alınıp alınamıyacağı, gecikme zammı ile
temerrüt faizinin mahiyetleri; aynı mı, yoksa farklı hukuki müesseseler mi
oldukları hususunda; Hukuk Genel Kurulu, Onikinci ve Onüçüncü Hukuk Daireleri
ile Onbirinci Hukuk Dairesi kararları arasında meydana gelen içtihat
aykırılığının giderilmesi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 17.10.1991
günlü ve 51 sayılı kararı ile istenilmiş bulunduğundan; Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda 15.5.1992 tarihinde yapılan müzakere
sonunda; Raportör Üyenin açıklamaları ve söz alan üyelerin konuşmaları
dinlendikten sonra;
Hukuk Genel Kurulu ve Onikinci Hukuk Dairesi ile Onbirinci Hukuk Dairesi'nin
kararları arasında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 80. maddesinde
öngörülen prim alacaklarına uygulanan gecikme zammının, iflasın açılmasından
sonra da işlemeye devam edip etmiyeceği konusundaki içtihat aykırılığı
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 22.11.1991 günlü ve Esas
1990/5, Karar 1991/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile giderilmiş
bulunduğundan ve iflasın açılmasından sonra da işlemeye devam edecek olan
gecikme zammının nasıl tahsil edileceği, diğer bir ifade ile İcra İflas
Kanunu'nun değişik 196. maddesindeki faizler gibi işleme tabi tutulup
tutulamıyacağı konusunda kararlar arasında henüz bir içtihat aykırılığı
belirmediğinden, bu yönlerden, gecikme zammı ile faizin aynı nitelikte olup
olmadığının incelenmesine yer olmadığına; çeşitli yasalarda yer alan gecikme
zammının, bu yasal düzenlemelerden soyutlanarak, genel olarak, faizle aynı
nitelikte olup olmadığının incelenmesi de sağlıklı bir sonuç vermiyeceği
gibi, esasen kararlarda da sorun, belli konularla sınırlı olmak üzere
incelenmiş bulunduğundan, soyut bir incelemeye girişilmesine yer olmadığına;
Bu nedenlerle konunun sadece "elektrik tüketim bedellerinin süresinde
ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte temerrüt
faizi de istenip istenemiyeceği, sorunu ile sınırlandırılmasına; bu konuda
sadece Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi ile Yargıtay Onüçüncü Hukuk
Dairesi'nin kararları bulunduğundan, konunun İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı
Genel Kurulu'nda görüşülmesine; görüşmenin Birinci Başkanlık'ca belirlenecek
ileri bir tarihte yapılmasına İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nca
15.5.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
Yukarıdaki karardan sonra İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Genel Kurulu'nda
görüşülmüştür.
Büyük Genel Kurul, görevsizlik kararı verdiği için, Daire kararları arasında
içtihat aykırılığı bulunup bulunmadığı ve içtihatların birleştirilmesine
gerek olup olmadığını incelemediğinden, İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel
Kurulu'nca öncelikle bu hususun incelenip karara bağlanması gerekmiştir.
Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 6.10.1987 günlü ve 1987/4854-5057 sayılı
kararında; tüketilen elektrik bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle
gecikme zammı talep edilmesi halinde ayrıca temerrüt faizi istenemiyeceği,
zira gecikme cezası (zammı) işlemekle borçluya vade verilmiş sayılacağı kabul
edilmiştir. Bu kararda, gecikme zammı ile temerrüt faizinin aynı nitelikte
olup olmadığı sorunu üzerinde durulmamıştır.
Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 25.12.1989 günlü ve Esas 1988/10022, Karar
1989/7475 sayılı ve aynı Daire'nin 15.10.1990 günlü ve Esas 1989/5957, Karar
1990/6508 sayılı kararında; gecikme cezasının özel bir temerrüt faizi
niteliğinde olduğu, icra takip tarihine kadar sadece gecikme cezası
hesaplanarak, takip tarihinden itibaren sadece asıl alacağa reeskont faizi
yürütülmesi gerektiği görüşü benimsenmiştir.
Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 21.12.1990 günlü ve 1990/4196-9072 sayılı
kararında ise; elektrik tüketim bedelinin süresinde ödenmemesi halinde hem
cezai şart niteliğinde olan gecikme zammına ve hem de temerrüt faizine
hükmedilebileceği kabul edilmiştir.
Aynı konuda iki ayrı Dairenin karar vermesinin nedeni; tarafların tacir olması
halinde verilen kararların, ticari dava olması nedeniyle, Onbirinci Hukuk
Dairesi'nce incelenmesi ve sadece bir tarafın tacir olması halinde verilen
kararların Onüçüncü Hukuk Dairesi'nce incelenmesinden ileri gelmektedir. 2797
sayılı Yargıtay Kanunu'nun 30.5.1991 günlü ve 3749 sayılı Kanunla değişik 5.
ve 14. maddeleri ile Yargıtay'da yeniden kurulan dairelerden Ondokuzuncu
Hukuk Dairesi'ne, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 23.1.1992 günlü kararı ile,
evvelce Onbirinci Hukuk Dairesinin görevine giren tacirler arasındaki ticari
satımdan doğan davalarda verilen kararların temyiz incelemesi görevi de
verilmiştir. Ancak, konu içtihadı birleştirme gündemine alındığından,
Ondokuzuncu Hukuk Dairesince henüz bu konuda bir karar verilmediği, içtihadı
birleştirmenin sonucunun beklendiği ifade edilmiştir.
İcra takibi dolayısıyla aynı konuda çıkacak uyuşmazlıklarda verilen kararların
incelenmesi Onikinci Hukuk Dairesi'ne ait ise de; elektrik tüketim bedelleri
ile ilgili olarak Onikinci Hukuk Dairesi'nin bir kararı ibraz edilmemiştir.
Yargıtay Onbirinci ve Onüçüncü Hukuk Daireleri'nin kararları arasında beliren
görüş ayrılığının, Elektrik Satış Tarifesindeki "gecikme zammı"nın hukuki
niteliğinin farklı yorumlanmasından ve bu konuda yoruma gidilmesinin
nedeninin de; Tarifede, elektrik tüketim bedelinin süresinde ödenmemesi
halinde, gecikilen her ay için belli oranda gecikme zammı alınacağının
öngörülmesine karşın, aynı süre içinde ayrıca temerrüt faizi alınıp
alınmıyacağı hakkında herhangi bir hükme yer verilmemiş olmasından ileri
geldiği anlaşılmaktadır.
Görülüyor ki, gecikme zammının yasal ve hukuksal dayanağı elektrik satış
tarifesidir. Tarifede gecikme zammı alınacağına dair bir hüküm olmasa idi,
böyle bir içtihad aykırılığı da doğmayacaktı. Öyle ise, elektrik satış
tarifesinin ve tarifede yer alan "gecikme zammı"nın yasal ve hukuksal
dayanağı nedir sorusuna da burada kısaca yanıt vermek gerekir.
8.6.1984 günlü ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname'ye ekli listeye göre Türkiye Elektrik Kurumu (TEK), Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilgili bir Kamu İktisadi Kuruluşudur. Bu
KHK.nin 35. maddesinde; teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıkların,
işletmelerinde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını serbestçe tesbit
edebilecekleri hükme bağlanmıştır. 19.2.1985 günlü ve 3154 sayılı Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10.
maddesinin (e) bendinde, Enerji fiyatlandırma esaslarını tesbit etmek ve
uygulanmasını denetlemek görevi Enerji Dairesi Başkanlığı'na verilmiştir.
12.8.1993 günlü ve 505 sayılı KHK.nin 4. maddesi ile, yukarıda anılan 10.
maddenin (e) bendi (Enerji fiyatlandırma esaslarını tesbit etmek, kamu yararı
ve piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak tüketicilere yapılan her türlü enerji
satışında taban ve tavan fiyatlarını belirlemek ve uygulanmasını denetlemek)
şeklinde değiştirilmiştir.
Bakanlar Kurulu'nun 12.8.1993 günlü ve 1993/4789 sayılı kararı ile, Türkiye
Elektirk Kurumu'nun, 233 sayılı KHK.nin 3. maddesine dayanılarak; Türkiye
Elektrik Üretim, İletim Anonim Şirketi ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi ünvanı ile iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde
teşkilatlanmasına, bunların statülerinin yürürlüğe girmesine, aktif ve
pasiflerin devrine kadar TEK'in görev ve yetkilerinin devam etmesine karar
verilmiştir.
Yukarıda açıklanan düzenlemeye göre; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca
hazırlanacak yönetmelikte enerji satış fiyatlarının tesbiti esasları
belirlenecek ve TEK Yönetim kurulu tarafından, bu esaslar dairesinde elektrik
satış fiyatları tesbit edilecektir.
3 Ekim 1990 günlü ve 20654 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı'nca hazırlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinde,
hazırlanarak elektrik satış tarifelerinin esasları tesbit edilmiştir. Bu
Yönetmeliğinin 7/A maddesinde, elektrik satış tarifelerinin TEK Yönetim
Kurulunca hazırlanacak uygulamaya konulacağı ve yönetim kurulu kararının bir
kopyasının bilgi için Bakanlığa gönderileceği hükme bağlanmış; aynı
yönetmeliğin 73 ve 89. maddelerinde; faturaların aylık olarak düzenleneceği,
teslim tarihinden itibaren üzerinde yazılı tarihe kadar ödenmeyen fatura
bedelinin kanuni faiz ve masraflarla birlikte tahsil olunacağı; 94.
maddesinde de bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile, daha önce yürürlükte
bulunan yönetmeliğe göre TEK veya şirket ile sözleşme yapmış olan abonelerin,
sözleşmelerindeki bu yönetmelik hükümlerine aykırı tüm hükümlerin yürürlükten
kalkacağı açıklanmıştır. Bu yönetmelik 3 Ekim 1990 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
İncelemeler sırasında bazı üyelerce, TEK Yönetim Kurulunun konu ile ilgili
17.6.1988 günlü ve 1004 sayılı bir genelgesinin bulunduğu bildirildiğinden,
Yargıtay Birinci Başkanlığı'nın 3.2.1993 günlü ve 183 sayılı yazıları ile,
söz konusu genelgenin, elektrik satış tarifesinin ve değişikliklerinin onanlı
birer örneğinin gönderilmesi TEK Genel Müdürlüğü'nden istenmiş; Genel
Müdürlük tarafından, sözü geçen genelge ve dayanağı olan 11.5.1988 günlü ve
16-336 sayılı TEK Yönetim Kurulu Kararı ile 10.12.1987 tarihinden beri
uygulanan Elektrik Enerjisi Satış Tarifesinin onanlı örnekleri
gönderilmiştir.
Tarifenin 12. maddesi aynen şöyledir:
"Madde 12 - Faturaların Ödenmesi
Tarımsal sulama ve meskenler dahil tüm faturalar aylık olarak düzenlenir.
Faturaların teslim tarihinden itibaren 15 gün içinde olmak üzere, üzerinde
yazılı tarihe kadar ödenmesi şarttır. Faturalarını tamamen ödemedikleri
takdirde fatura bedelinin ödenmemiş kısmı üzerinden ilk ayı için 10, takip
eden 5 ay (İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci ve Altıncı aylar) için aylık 7
ve sonraki aylar için aylık 5 ilaveten (gecikme zammı) alınacaktır. Gecikme
zammı hesabında, izleyen ayın aynı tarihli gününe kadar geçen süre bir ay
kabul edilir. Gecikme bir gün dahi olsa, gecikme zammı hesabında bir ay
olarak dikkate alınır. Gecikme zammının hesabında fatura bedelinin faturada
belirtilen bankaya veya ilgili TEK veznesine yatırıldığı tarih esas alınır"
denilmiştir. Sonrada Yönetim Kurulunun 15.12.1992 günlü ve 40/744 sayılı
kararı ile 1.1.1993 tarihinden geçerli olmak üzere gecikme zammı oranı aylık
7'den 10'a çıkarılmıştır. Tarifede, gecikme zammı dışında ayrıca temerrüt
faizi de alınıp alınmayacağına dair herhangi bir hüküm yer almamıştır. Bu
durumda iş yoruma kalmakta ve yorum farklılığından dolayı, aynı konuda 11. ve
13. Hukuk Daireleri'nden farklı kararlar verilmiş bulunmaktadır.
Ancak, TEK Genel Müdürlüğü'nden celbedilen 17.6.1988 günlü ve 1004 sayılı
genelgede sözü edilen 11.5.1988 günlü ve 16-336 sayılı Yönetim Kurulu
kararında; Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin kararları doğrultusunda;
borcunu süresinde ödemeyen müşterilere temerrüt faizi uygulanmaması, sadece
gecikme zammı tatbik edilmesi, borcunu süresinde ödemeyen müşterilerden
alacağın tahsili için yasal yola başvurulduğunda; başvurma tarihine kadar
gecikme zammı uygulanması ve yasal yollara başvurulurken elektrik borcu ile
gecikme zammı toplamı üzerinden temerrüt faizi talep edilmesi; eldeki işlerde
de bu şekilde işlem yapılması kabul edilmiştir. Böylece gecikme zammı ile
birlikte temerrüt faizi de talep edilip edilmiyeceği konusu açıklığa
kavuşturulmuş, bu konuda artık bir yoruma gerek kalmamıştır. Bu karar,
tarifeler yapmaya ve tarifelerde değişiklik yapmaya yetkili Yönetim Kurulu
tarafından alınmış olduğu için, yargısal uygulamalarda dikkate alınması ve
değerlendirilmesi gerekir. Ne varki gerek mahkeme kararlarında, gerekse
Yargıtay kararlarında bu yönetim kurulu kararı incelenmemiş ve
değerlendirilmemiştir. 1988 yılından beri mevcut olduğu halde, yargısal
uygulamaya yansımayan bu kararın değerlendirilmesi halinde dahi içtihat
uyuşmazlığının devam edip etmiyeceği bugünden bilinemiyeceğinden, bu durum
ilk defa içtihadı birleştirme görüşmeleri sırasında ortaya çıktığından ve
bugün için görevli Onüçüncü Hukuk Dairesi ile Ondokuzuncu Hukuk Dairesi'nin
kararları arasında bu konuda henüz bir içtihat aykırılığı da bulunmadığından,
şimdilik içtihatların birleştirilmesine karar verilmesine gerek görülmemiş;
öncelikle dairelerin bu yeni durumu değerlendirmeleri uygun görülmüştür.
Tarifedeki gecikme zammına ilişkin hükmün, kanun ve yönetmeliğe aykırı olup
olmadığı ve bu konunun incelenmesinin adli yargının görevine girip girmediği
hususu içtihadı birleştirmenin kapsamı dışında kaldığından, bu konu
görüşülmemiştir.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle; "Elektrik tüketim bedellerinin
süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte
temerrüt faizi de istenip istenemiyeceği" konusunda şimdilik içtihatların
birleştirilmesine karar verilmesine gerek olmadığına; 3.6.1992 ve 24.2.1993
günlerinde yapılan birinci ve ikinci müzakerelerde gerekli 2/3 çoğunluk
sağlanamadığından, 19.11.1993 günlü üçüncü müzakerede 36 oya karşılık 39 oyla
ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* Elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk
ettirilen gecikme zammı ile birlikte, temerrüt faizinin de istenip
istenemeyeceği konusunda, Yargıtay 11, 12, 13. Hukuk Daireleri kararları
arasında, içtihat aykırılığı bulunduğu ve devam ettiği, açık seçik ortadadır.
Bu konudaki davalardan bir bölümünün işbölümü çevresinde yüksek 19. Hukuk
Dairesi'ne verilmesi ve o Dairenin bu konuda henüz bir içtihat oluşturmaması,
içtihadı birleştirmeye gidilmesine engel teşkil etmez. Aksine, bu davaları
İçtihadı Birleştirme paralelinde çözmesi yönünde kolaylık yaratır.
TEK. Yönetim Kurulu'nun bu konuda bir uygulama biçimi kararlaştırıp
teşkilatına tamim etmeside içtihadı birleştirmeye gidilip gidilmemesinde
dayanak yapılamaz.
TEK. Yönetim Kurulu kararı, idari bir karardır. Her zaman kaldırılabilir,
değiştirilebilir. Böyle bir karar, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel
Kurulu gibi, bir yüksek Yargı Organının Karar merciini ve kararlarını, şu
veya bu yönde etkilemez. Bu gibi idari kararlara dayanılarak ve güvenilerek
ve bu kararlar yasal belgelerden sayılarak, İçtihadı Birleştirmeye
gidilmesine gerek olmadığına karar verilmesi, fevkalade hatalıdır, ve iki
seneyi aşkın zamandan beri Yargıtay'ın, İçtihadı Birleştirme ile ilgili
kurullarını ve çok daha uzun bir süreden beri Yargıtay Özel Dairelerini
uğraştıran böyle bir güncel konuda, bunca müzakereden sonra, İçtihadı
Birleştirmeye gerek olmadığının sayın çoğunlukça, 36'ya 39 oyla
kararlaştırılmış olması, Anayasal dava ekonomisi kuralına ve Yargıtay'ın
saygınlığına da ters düşmüştür.
Bu nedenle sayın çoğunluğun kararına karşıyım.
Teoman OZANOĞLU
10. Hukuk Dairesi Başkanı
MUHALEFET ŞERHİ
* İçtihatları birleştirmenin konusu, elektrik faturalarının ödenmeyen
kısımları üzerinden abonelerden istenen gecikme zammı ile temerrüt faizinin
mahiyetleri; ayrı mı, yoksa farklı hukuki müesseseler mi oldukları, TEK.
yönünden gecikme zammının faizden ayrı olarak tahsilinin mümkün olup olmadığı
konusudur.
Bu konuda 11, 12, 13. Hukuk Daireleri arasında içtihat aykırılığı bulunduğu ve
sürdürüldüğü tartışmasızdır.
Buna rağmen, içtihatların birleştirilmesine mahal bulunmadığı görüşüne gerekçe
olarak aşağıdaki hususlar ileri sürülmüş ve o görüş 3 oy farkla benimsenmiş
ise de bu ve benzeri görüşler içtihatların birleştirilmesine engel olmamalı
idi.
1- Bu tür davaları yeni incelemeye başlayan 19. Hukuk Dairesi'nin görüşü henüz
belli olmamıştır...
Oysa, ileride ortaya atılması muhtemel görüşler eldeki sınırlandırılmış konu
içi bir nevi bekletici mesele olamaz. Muhtemel görüşler beklenecek olursa
hiçbir içtihadın birleştirilmesine gitmek mümkün değildir.
2- Her ne kadar Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği (m. 73, 89, 93) münhasıran
kanuni faiz alınmasına cevaz veriyor ise de yönetmeliğin geçerliğini
yorumlamak idari yargının işidir.
Oysa, bir yönetmeliğin iptali başka yorumu başkadır. Yürürlükteki yönetmeliği
yorumlamak adli yargının da işidir.
3- TEK. Yönetim Kurulu'nun 11.5.1988 - 16/336 tarih ve sayılı kararı mes'eleyi
halletmiş, taleplerini gecikme zammına inhisar ettirmiştir...
Oysa, söz konusu yönetim kurulu kararında duruma göre yönetmeliğe aykırı da
olsa gecikme zammı veya temerrüt faizi istenebilecek durumlar belirlenmiş,
her ikisindende vazgeçilmemiş, durum daha da karmaşık hale getirilmiştir.
Yani, bu karar konuyu çözmemiş, çözülmezliğe götürmüştür. Kaldı ki,
değiştirilmesi, kaldırılması her zaman mümkün bir yönetim kurulu kararına
dayanılarak içtihadı birleştirmeye artık mahal kalmadığı sonucuna nasıl
varılabilir?
Özetlediğim sebeplerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Hakkı Süha TERZİBAŞOĞLU
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Üyesi
MUHALEFET (KARŞI OY) YAZISI
* İçtihat-ı Birleştirmenin konusu "Elektrik satış tarifeleri hükümlerine
göre, ibrazından itibaren onbeş gün içinde ödenmiyen elektrik faturalarının,
ödenmeyen kısımları üzerinden abonelerden istenilen ve ayrıca 506 sayılı
Yasada yer alan gecikme zammı ile temerrüt faizinin mahiyetleri, aynımı,
yoksa farklı hukuki müesseselermi oldukları" hakkındadır. 19.11.1993
tarihinde toplanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihatların birleştirilmesine
mahal olmadığı sonucuna 36'ya karşı 39 oyla ve oyçokluğu ile karar vermiştir.
Aşağıda arzedeceğim açıklama ve sebeplerle çoğunluğun kararının yerinde
olmadığı, içtihat-ı birleştirme yoluna gitmekte kesin zaruret olduğu
kanaatındayım.
Şöyleki, Yüksek İçtihat-ı Birleştirme Kuruluna katılan arkadaşlarında malumü
olduğu üzere, Yüksek 11. Hukuk Dairesi, Elektrik faturalarının tahsili ile
ilgili 15.10.1990 tarih, 1989/5957 esas, 1990/6508 sayılı kararında asıl
alacak için hem temerrüt faizi hemde gecikme zammının birlikte
istenemiyeceğine karar vermiştir. Bu kararı teyit eden 25.12.1989 tarih
1988/10023 esas 1989/7475 karar sayılı diğer bir kararında ise gecikme
zammının hukuki yönden özel bir temerrüt faizi niteliğinde olduğunu
belirtmiştir. 11. Hukuk Dairesi'nin bu kararlarından açıkca anlaşılacağı
üzere gecikme zammı bir nevi faizdir. Borç ödeninceye kadar asıl alacağa
gecikme zammı uygulanacaktır.
Yüksek 13. Hukuk Dairesi ise, 21.12.1990 tarih, 1990/4196-1990/9072 sayılı
kararında, (gecikme zammı Borçlar Kanununun 158/11. maddesindeki ifaya
eklenen cezai şart niteliğindedir. Alacaklı hem borcun hem cezanın ödenmesini
talep edebilir. Faiz ise kısaca paranın kirasıdır... bu bakımdan davacı hem
cezayı hemde faizi talep etmekte haklı olduğuna) şeklinde karar vermiştir. Bu
kararın niteliğinden ise, alacaklının icraya ve mahkemeye başvurması halinde
asıl alacak gecikme zammı toplamı üzerinden faiz istiyebileceğinin kabul
edildiği anlaşılmaktadır ki, 11. Hukuk Dairesi'nin kararı ile açıkça
çelişkilidir. Karara aykırıdır. Hukuk Genel Kurulundaki içihat-ı
birleştirmeye gerek olup olmadığı hususunda yapılan tartışmalar sırasında
TEK'in Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin görüşüne uygun olarak uygulamaları
olduğuna dair gerekçe gösterilen yönetim kurulunun 11.5.1988 tarih, 16-336
sayılı kararının 2. maddesinde ise "Borcunu süresinde ödemiyen müşterilerden
alacağımızın tahsili için yasal yola başvurduğumuzda, başvurma tarihine kadar
gecikme zammı uygulanması ve yasal yollara başvurulurken elektrik borcu ile
gecikme zammı toplamı üzerinden temerrüt faizi talep edilmesi" gerekir
şeklindedir. Bu yönetim kurulu kararının ise, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin
yukarıda belirtilen kararları doğrultusunda olmadığı ise açık ve seçik olarak
anlaşılmaktadır. Zira, Yüksek 11. Hukuk Dairesi'nin mezkür kararlarında
elektrik alacağının muaccel olduğu tarihden itibaren asıl alacağa ancak
tahsil tarihine kadar gecikme zammı uygulanacağı ve gecikme zammının bir nevi
temerrüt faizi olduğu belirtilmekte, icraya veya mahkemeye başvurulması
halinde sadece asıl alacağa gecikme zammının uygulanacağı kabul edildiği
halde TEK'in adı geçen yönetim kurulu kararında elektrik alacağı için icraya
veya mahkemeye başvurulması halinde asıl alacak + gecikme zammı toplamı
üzerinden temerrüt faizi isteneceği belirtilmiştir. TEK'in Yönetim Kurulu
kararı ve uygulaması 11. Hukuk Dairesi'nin kararı ilede çelişkilidir. Bütün
bu açıklamalardan görülüyorki, 11. Hukuk Dairesinin kararları ile 13. Hukuk
Dairesi'nin kararları birbirine zıttır. Ayrıca TEK'in yönetim kurulu kararı
ve uygulamasıda 11. Hukuk Dairesi'nin görüşüne ters ve aykırıdır. Bu durumda
Hukuk Daireleri arasında görüş aykırılığı olduğu açık olduğu gibi, çoğunluğun
gerekçe yaptığı TEK. Yönetim Kurulunun mezkür kararıda 11. Hukuk Dairesi'nin
görüşü doğrultusunda değil ve ona aykırıdır. Diğer taraftan TEK'in yönetim
kurulu kararı idari bir karar olup, içtihat-ı birleştirme konusunda
Yargıtay'ın vereceği kararıda etkilemez. Ayrıca bir konudaki idari kararlar
sık sık değişebilir. Bu itibarla yukarıda belirtilen açıklama ve arz ettiğim
nedenlerle İçtihat-ı Birleştirme Konusu hakkında içtihat-ı birleştirmeye
gidilmesine kesin zaruret olduğu açık iken aksi düşüncelerle içtihat-ı
birleştirmeye gidilmesine gerek olmadığı yolundaki çoğunluk kararına karşı
olduğumu arz ederim.
Şemsettin ABİK
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Üyesi
|