 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1991/5558
K. 1993/59
T. 19.1.1993
* KUSUR RAPORU
* UZMAN BİLİRKİŞİ KURULU
ÖZET : Sigorta olayına ilişkin kusur raporu, 506 sayılı Yasanın 26. maddesinde
öngörülen koşullara uymadığı takdirde, olaya karışanların kusur oranı
hakkında yeniden bilirkişi raporu almak gerekir.
(506 s. SSK. m. 26)
Davacı, işkazasında malŞl kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine
uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, davacı ve davalılardan Ahmet avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine;
temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi
tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin
gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1- Sigorta olayının davalılardan MKE.'nin işyeri hudutları içerisindeki bir
hemzemin geçitte, sigortalının kullandığı trenle davalılardan Ahmet'in
kullandığı kamyonun çarpışması şeklinde oluştuğu ve bu hemzemin geçite
takriben 280 m. uzakta asıl hemzemin geçik kullandırılmıyarak, sonradan
doldurulmak suretiyle tesis edildiği ve karşılıklı kullanılan araçların
çarpışmaması için hiçbir önlem ve sinyalizasyon tertibatı kurulmaksızın
kullanıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Çarpışan tren ve kamyonun
sürücülerinin birbirlerini görmesi ve çarpışma meydana gelebileceğini
anlayabilecek durumda bulunmaları itibariyle, tren sürücüsü sigortalının ve
ondan daha baskın olarak gelmekte olan trene geçiş üstünlüğü tanımak
durumunda bulunan davalı Ahmet'in, kusurlu sayılacakları tartışmasız ise de,
işveren MKE.'de böylesine tesis ettiği hemzemin geçitte gerekli önlemleri
almaması nedeniyle münasip bir miktar kusurlu sayılacağı da belirgindir.
Nitekim, sigortalı tarafından MKE. aleyhine açılan tazminat davasında, MKE.
bir miktar kusurlu sayılmış ve verilen karar kesinleşmiştir. Bu dosyada
anılan tazminat davasındaki kusur raporu 506 sayılı Kanunun 26. maddesine
uymadığından kesin bağlayıcı nitelikte değilse de, yukarıda açıklanan olgular
karşısında yeniden alınan bilirkişi raporu doyurucu ve inandırıcı sayılamaz.
Böyle olunca, konunun yeniden uzman bilirkişi kuruluna incelettirilerek,
açıklanan gerekçelerle, gerek MKE. gerek davalı Ahmet'i ve gerekse
sigortalıyı kusurlu sayacak biçimde rapor elde edilip yöntemince
değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeyle
yazılı biçimde hüküm kurulması,
2- Sigortalının işveren aleyhine açtığı davada elde edilen hesap raporu
halefiyet kuralı gereğince işbu rücu davasında bağlayıcı olacağından tavanın
o rapora göre belirlenmesi ve rücu tazminatının sözkonusu rapor çevresinde ve
o davada hükmedilen tazminat miktarı da indirilmek suretiyle saptanması ve
sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken,sonradan alınan hesap raporunun
hükme esas tutulması usul ve kanuna aykırıdır.
3- Faiz başlangıcının açık biçimde karar yerinde belirtilmemesi de
isabetsizdir.
O halde, tarafların bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.1.1993 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|