Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
Y A R G I T A Y
Ondördüncü Hukuk Dairesi

	E.	1991/501
	K.	1991/6714
	T.	11.7.1991

*  KIYI KENAR ÇİZGİSİ
*  TESBİT

ÖZET : Kıyı kenar çizgisi Valiliklerce oluşturulan komisyonca tesbit edilir.
 Böyle bir belirleme yapılmamışsa, istem halinde anılan komisyonca bunun
 yerine getirilmesi zorunludur.

(3621 s. Kıyı K. m. 5, 9)

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.11.1986 gününde verilen dilekçe
 ile kıyı kenar çizgisine vaki elatmanın önlenmesi ve kal' istenmesi üzerine
 yapılan duruşma sonunda, davanın reddine dair verilen 15.11.1989 günlü hükmün
 Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle;
 süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten
 sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:

3621 sayılı Kıyı Kanununun 9. maddesi gereğince, kıyı kenar çizgisinin
 Valiliklerce kamu görevlilerinden oluşturulacak enaz beş kişilik komisyonca
 tesbiti öngörülmüştür. Bu durumda, sözü edilen komisyonca yapılmış bir tesbit
 olup olmadığı Valilikten sorulmalı, varsa haritası ve belgeleri getirilerek
 yerine uygulanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Böyle bir
 belirleme yapılmamışsa aynı Kanunun 5. maddesinin son fıkrası gereğince talep
 vukuunda sözü edilen komisyonca yerine getirilmesi zorunluluğu bulunduğundan
 davacı Hazineye, Valiliğe başvurmak üzere önel verilmeli ve yapılacak tesbit
 sonucu da beklenerek uyuşmazlık açıklanan esaslara göre çözümlenmelidir.
 Mahkemece seçilen bilirkişi aracılığı ile yapılan incelemeye göre karar
 verlimesi özel yasa hükmüne uygun düşmemiştir.

S o n u ç : Temyiz itirazlarının yukarıda gösterilen nedenlerle kabulü ile
 hükmün (BOZULMASINA), 11.7.1991 gününde bozmada oybirliği ve sebebinde
 oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

*   Davacı Hazine vekili, taşınmazın Medeni Yasanın 641. maddesine göre
 Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, ayrıca kıyı kenar
 çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, bu tür taşınmazların, herhangi bir
 şekilde kazanılamıyacağını- özel mülk olamıyacağını belirterek davalı tarafın
 vaki elatmasının önlenmesini, tapunun iptalini ve binanın yıktırılmasını
 istemiş, yerel mahkeme davayı reddetmiştir. Öncelikle taşınmazın tapusu
 olmadığı gibi, davalı tarafın hiçbir dayanağı bulunmadığı anlaşılmıştır.
 Temyiz incelemesi sırasında Dairemizde çoğunluk, kararın kıyı kenar
 çizgisinin 3621 sayılı Yasa gereği saptanması için taraflara önel verilmesi
 gerektiği düşüncesiyle kararın bu sebeple bozulması görüşünü benimsemiştir.
 Kararın bozulması gerektiği düşüncesine katılmakla beraber, bozmanın bu sebep
 dışında başka hususları da içermesi ve geniş kapsamlı olması gerektiği kanısı
 ile, değinilen tek sebebe yönelik bozma düşüncesine katılmak olanaksızdır.

Şöyle ki, davacı Hazine vekili bu taşınmazın hem kıyı kenar çizgisi içinde
 kaldığını, hem de Medeni Yasanın 641. maddesi çerçevesinde Devletin hüküm ve
 tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, özel mülk olamıyacağını ileri sürerek
 elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir. O halde, öncelikle davayı yalnız
 kıyı kenar çizgisi ile sınırlı saymak olanaksızdır. Bir taşınmazı kıyı kenar
 çizgisinin dışında kalsa bile, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
 yerlerden olması mümkündür ve bu sebeple özel mülk olarak kazanılamaz.

Olayımızda, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı yetersiz bir
 şekilde araştırılmış, tek jeolog bilirkişi kendi görüş ve değerlendirmesini
 esas alarak bu taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığını bildirmiş ve
 mahkeme bu raporu esas alıp hüküm kurmuştur.

Oysa bu rapor, 3621 sayılı Yasanın 9. maddesinde tanımı yapılan kurul raporu
 olmadığı gibi, Yüksek Yargıtay'ın 13.3.1972 tarih ve 1972/7 E. , 1972/4 K.
 sayılı İnançları Birleştirme Kararına da uymamaktadır. Şimdi, çoğunluk
 düşüncesine göre olayda 3621 sayılı Yasanın 9. maddesine göre kurul
 oluşturulması ve bu kurulun inceleme yapması sağlanmak üzere taraflara önel
 verilmesi yeterli sayılmıştır. Ne varki, yasada, kıyı kenar çizgisini
 saptayacak kurulun oluşturulması yolunda tarafları zorlayan ve mahkemenin de
 bu yolu izlemesini gerektiren amir bir hüküm mevcut değildir.

3621 sayılı Yasanın 9. maddesi bu kurulun oluşum şeklini göstermiş ve aynı
 Yasanın 5. maddesinin son fıkrasında (tesbitin yapılmadığı bölgelerde talep
 vukuunda 3 ay içinde kıyı kenar çizgisinin tesbiti zorunludur) denilmiştir.

Kimin, hangi halde talep hakkına sahip olduğu yasada yazılı değildir. Kaldı
 ki, bu konu her ihtiyaç duyanın isteği halinde derhal çözümlenecek kadar
 basit değildir. Zira, kıyılar gibi en önemli kamu malı niteliğine sahip
 taşınmazların, Valilik tarafından oluşturulacak bir idari kurula bırakılması
 esasen kamu mallarının yönetimi ve özelliği ile ilgili Anayasanın 35 ve 43.
 maddelerine aykırı olduğu gibi yukarıda da değindiğim şekilde kimin bu
 tesbiti hangi hallerde istemek hakkına sahip olduğu da belirlenmemiştir.
 Kaldı ki, Kıyı Yasasının Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek Anayasa
 Mahkemesi'nde açılmış ve halen inceleme konusu bir dava mevcuttur. Bu sebeple
 Anayasa Mahkemesi'nin bu yolda vereceği kararın beklenmesi gerekir. Aksi
 halde iptal kararı verildiği takdirde bu yasaya göre verilen kararlarla bu
 yasanın ötesinde Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı doğrultusunda konuya
 verilecek yeni yöntem farklı olacak ve ikili bir uygulama ile Adalet rencide
 olacaktır.

Bu sakıncanın giderilmesi için Anayasa Mahkemesi'nin kararı beklenmelidir.
 Şayet bu karar beklenmeyecek ise bu durumda, yukarıda değindiğim nedenlerle
 bu kurulu oluşturmak ve işlem yaptırmak zorunluluğu bulunmadığı için ancak
 yasadan sonra uygulanması gereken 13.3.1972 tarih ve 1972/7-4 sayılı Yargıtay
 İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda araştırma yapılmalıdır. Sözü geçen
 Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının asıl özü şudur: "Kıyılar herkesin
 yararlandığı kamu malıdır, özel mülk olamaz ve kıyı kenar çizgisinin
 tesbitinde esas dalgaların en taşkın zamanında karada ulaştığı kara sınırının
 belirlenmesidir." O halde, olayımızda öncelikle Bayındırlık ve İskan
 Bakanlığı'ndan bu bölgede kıyı kenar çizgisinin 3621 sayılı Yasanın 9.
 maddesi uyarınca tesbit edilip edilmediği sorulmalı, bu tesbit yapılmış ise
 ilgili harita, kroki ve kararlar alınıp yerine uygulanmalıdır.

Eğer bu tesbit yasasının gerektirdiği biçimde yapılmamış ise, yukarıda anılan
 Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı esas alınarak jeolog ve ziraat yüksek
 mühendislerinden oluşacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak kıyı kenar
 çizgisi bu kurala uygun şekilde tesbit edilmelidir.

Yasanın tanımladığı kurulun oluşturulması ve bu kurulun tesbit yapması yolunda
 taraflara önel verilmesini zorunlu kılan bir yasal dayanak mevcut değildir.

Kaldı ki, bu taşınmazın bir an için kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı
 varsayılsa dahi, Hazine MY.nın 641. maddesine göre bu yerin Devletin hüküm ve
 tasarrufu altında bulunduğunu ileri sürdüğüne göre bu yolda da araştırma
 yapılması gerekir. Şöyle ki, Ayvacık'ta tapulama ve kadastro işlemlerinin
 daha önce yapılmış olması doğaldır. O halde Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro
 Müdürlüğünden, taşınmazın bulunduğu kesimde ve bölgede tapulama-kadstro
 tesbitlerinin yapılıp yapılmadığı sorulup, yapılmış ise ilgili pafta ve
 haritalar alınıp yerine uygulanarak çekişmeli taşınmazın tesbit ve tahditte
 ne olarak saptandığı tesbit dışı bırakılıp bırakılmadığı toprak sayısı,
 çevresi ve niteliği belirlenmelidir.

Bu taşınmaz tapulama veya kadastro sırasında tesbit dışı bırakılmış, Devletin
 hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ise yine kazanılamaz ve özel mülk
 olamaz. Bu sebeple olayı yalnız kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine bağlı
 kılmak yeterli ve adil değildir. Araştırmanın geniş kapsamlı olarak yapılması
 zorunludur. Davalı tarafın hiçbir dayanağı mevcut değildir. Taşınmaz kıyı
 kenar çizgisi dışında kalabilir, ama yine Devletin hüküm ve tasarrufu
 altındaki yerlerden olabilir, bu durumda özel mülk olarak yine kazanılamaz.

Açıkladığım duruma göre taşınmazın gerçek niteliğinin saptanabilmesi için
 değindiğim belgeler ve varsa komşu parsel tutanak ve dayanakları da alınarak
 detaylı keşif yapılmalı işaret ettiğim yönler araştırılmalıdır.

Bu yönler gözetilmeden davanın reddi doğru olmadığı gibi, yalnız 3621 sayılı
 Yasanın 9. maddesine göre kıyı kenar çizgisini belirleme ve bu maddeye göre
 belirtme yapacak kurulun oluşturulmasını sağlamak üzere taraflara önel
 verilmesini amaçlayan bozma kararı da olaya somut ve kalıcı çözüm getiremez.

S o n u ç : Yukarıda açıkladığım nedenlerle:  a) 3621 sayılı Kıyı Yasasının
 iptali yolunda Anayasa Mahkemesi'nde görülen davanın sonucu beklenmelidir.

b) Bu yol benimsenmediği takdirde kararın tek sebeple bozulması yeterli
 değildir. Zira, Kıyı Yasasında mahkemeyi ve tarafları, kıyı kenar çizgisinin
 saptanması için kurul oluşturmaya zorlayan bir hüküm olmadığı gibi olayı bu
 yolda çözüme götürecek başka yasal bir dayanak da mevcut değildir. O halde
 yukarıda değinilen 1972 tarihli İnançları Birleştirme Kararına göre araştırma
 yapılmalıdır.

c) Olayda bu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin içinde veya dışında kalıp
 kalmadığının tesbiti yeterli değildir. Zira, dışında da kalsa Devletin hüküm
 ve tasarrufu altındaki yerlerden ve özel mülk olarak kazanılamıyacak
 nitelikte olması mümkündür. Dolayısı ile bu yolda da araştırma ve inceleme
 yapılması zorunludur.

Yerel mahkeme kararının bu gerekçe ve bu sebeplerle geniş kapsamlı olarak  b
 o-z u l m a s ı  gerektiği inancı ile tek sebebe dayalı bozma gerekçesine
 katılmıyorum, tek nedenli, eksik bozma gerekçesini içeren çoğunluk
 düşüncesine karşıyım.

Ferruh ATBAŞOĞLU
Üye           



    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini