 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/4-25
K. 1991/67
T. 11.3.1991
* KONUT DOKUNULMAZLIĞINI BOZMAK
* KONUT (Eklenti) (Merdiven sahanlığı)
ÖZET : Sanık, eşinin Samsun'da olmasından yararlanarak daha önce yolda takip
ederek söz attığı mağdureye telefon etmiş, daha sonra oturduğu apartmanın
ikinci katına gelerek daire kapısını yumruklamıştır. Durum karakola
bildirilmiş, alt katta oturanların misafiri yolcu etmek için evlerinden
çıkmaları üzerine sanık, apartmanı terketmiş ve sokaktaki kulübeden tekrar
telefon ederken yakalanmıştır.
Sanık, şikayetçinin izni olmadan ve meşru olmayan bir amaçla konutun eklentisi
olan apartman sahanlığına girmiştir.
Buraya girmek ve daire giriş kapısını yumruklamak suretiyle şikayetçinin huzur
ve güvenliğini bozmuş, konut dokunulmazlığına saldırıda bulunmuştur. Bu
itibarla müsnet suç oluşmuştur.
(765 s. TCK. m. 193)
Geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak ve saldırgan sarhoşluk suçlarından
sanık Özgen'in, TCY.nın 193/2, 572/1, 81/2; 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri
gereğince 900.000 lira ağır, 210.000 lira hafif para cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin, (İnebolu Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen
10.10.1990 gün 30/98 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı
inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 25.12.1990 gün ve 6482/6583 sayı
ile;
"1- Geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçunun oluşmayıp, eylemin TCY.nın
547. maddesine uyduğunun gözetilmemesi,
2- Sanığa TCY.nın 567. maddesiyle neticeten hükmedilen 18.000 lira hafif para
cezasına ait eski hükümlülüğün TCY.nın 572. maddesiyle verilen cezada,
tekerrüre esas kabul edilemeyeceğinin gözetilmemesi"
isabetsizliğinden bozmuştur.
Yargıtay C. Başsavcılığı, 25.1.1991 gün 7 sayı ile;
"Apartmanın girişleri, daire kapılarının açıldığı merdiven sahanlıkları yargı
kararları ile eklenti olarak kabul edilmiştir. Bu gibi yerlere kötü amaçla
girenler konut dokunulmazlığını ihlal suçunu işlemişlerdir. Bu nedenle,
sanığın şikayetçilerin oturduğu apartmana girerek daire kapısını
yumruklaması, istenmeyen şahısların girmesini önlemek için engelleyici tedbir
alınmasa bile rıza dışı girildiğinden konut dokunulmazlığını bozma suçunu
oluşturur"
Gerekçesiyle itiraz ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasını talep
etmiştir.
Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu.
Yargıtay C. Başsavcılığı'nca, sanığın saldırgan sarhoşluk suçundan
cezalandırılmasına ilişkin hükmün bozulmasına yönelik 2 nolu Özel Daire bozma
kararına itiraz edilmediğinden, incelemenin itiraz kapsamında kalan konut
dokunulmazlığını bozmak suçuyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten
sonra gereği düşünüldü:
Sanığın, telefonla sarkıntılık yaptığı şikayetçinin oturduğu apartmana girerek
ikinci katta bulunan daire kapısını yumrukladığı olayda, sanığın girdiği
apartman sahanlığı, merdivenler ile daire giriş kapısı önünün konut eklentisi
(Mesken müştemilatı) sayılıp sayılamayacağı Özel Daire ile Yargıtay C.
Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Mesken, (konut) devamlı veya geçici olarak kişilerin yerleşmek ve barınmak
amacıyla oturmalarına elverişli yerlerdir. Müştemilat (eklenti) ise, mesken
veya benzeri yapıların kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan
diğer yapılar veya yerlerdir. Diğer bir deyişle, girilmesi meskende oturma
hakkına sahip kimselerin huzur ve güvenliğini bozabilecek ek yapılar veya
yerlerdir. Örneğin; avlu, ahır, bahçe, balkon, taraça gibi yerler
müştemilattır.
Konut ile eklenti genelde birlikte ve bir bütün meydana getirmelidir (Lagoz 1,
p, 288).
"Eklenti" kavram olarak konuta bağlı veya pek yakın yerler anlamını taşır.
Konut dokunulmazlığını bozma suçu kişi hürriyeti aleyhine işlenen suçlardan
olduğu ve müştemilat konutu korumada zaruri bulunduğu için yasa koyucu
tarafından ayrıca himaye edilmiştir. İçine girilmesi veya girildikten sonra
çıkılmaması meskenin huzur ve sükununu (dolayısıyla kişi hürriyetini) ortadan
kaldırabilecek olan yerler "eklenti" sayılmalıdır. "Eklentiyi" belirlerken
gözönünde tutulacak olan husus, içerisine girilmekle kişi huzur ve
güvenliğinin, kişi hürriyetinin bozulmuş olup olmayacağıdır (Majno, Ceza
Kanunu Şerhi, C: 2, Sh: 132 - Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 7.3.1988 gün,
605/74 sayılı kararı). Suç; insan güvenliğine ve huzuruna karşı işlenen
suçlardandır. Temel vasfı, ferdi hürriyete karşı işlenmiş olmasıdır. Korunan
mülkiyet, zilyetlik vs. tasarruf hakkı değil, oturma dolayısıyla kişi
hürriyetidir.
Eklentiye girilmekle, kişi huzur ve güvenliğinin, şahsi hürriyetinin bozulup
bozulmadığı; girenin amacı, davranışı, giriş nedeni ve olayın akışı içinde
ihlal ettiği hukuki yarar ve korunması gereken çıkar nazara alınarak
saptanmalıdır.
Kendisini oradan çıkartmak hakkına haiz olan sahibinin men'ine rağmen, konut
veya eklentisine girilmelidir. Girmenin gizli veya hile ile vuku bulması,
mesken sahibinin rızası olmadığının ve alenen girmede men edileceğinin
delilidir.
Ceza Genel Kurulu'nun 27.1.1969 gün, 542/31 sayılı kararında; "Apartman cümle
kapısından sonraki koridorları, katlara girilen kapıların ön kısımları, o
katlarda oturanların müşterek müştemilatından bulunmaktadır. Bu kısımlara,
mahsus ve kötü bir kasıtla giren kimse, apartman sakinlerinin hürriyetini ve
masuniyetini bozmuş diğer bir deyimle taarruz etmiş demektir. Nitekim Türk
Ceza Kanununun 193. maddesi, ikinci babın (Hürriyet Aleyhine İşlenen
Cürümler) kısmına dahildir. Yukarıda açıkanan yerlerin genel bir mahal veya
çıkmaz sokak olarak kabul ve tavsifi (Mesken masuniyetinin) istihdaf eylediği
gaye ve maksat ile telifi kabil bir düşünce olmayacağı gibi müvezzi,
tahsildar, satıcı, ziyaretçi, tanıdık gibi, tamamen ayrı bir maksatla
gelenler ve girenlerle olayın mukayesesi caiz görülemez. Kaldı ki cümle
kapısını kapalı (kilitli) bulundurmak, ancak hangi kata gidilmek isteniyorsa
o katın müsadesi ile kapının açılmasını mümkün kılmak, apartman sakinlerinin
yetkileri içinde olduğuna göre; mücerret böyle bir tedbire başvurulmaması,
apartmanın bahse konu mahallerinin genel bir mahal veya çıkmaz sokak
sayılmasını gerektirmez. Nitekim, müteaddit ailenin ikamet ettiği bahçe
kapısı kilitsiz ve açık bir konutun bu kısmına dahil olmak diğer unsurlarını
kapsadığı takdirde o konutun müştemilatına dahil olmaktır" denilerek,
apartmana girilerek merdivenlerden inip çıkmanın konut dokunulmazlığını
bozmak suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.
"Bir çatı altında bulunan bölümlerin konutun eklentilerinden olduğu" Ceza
Genel Kurulu'nun 12.3.1973 gün, 28/215 sayılı kararında belirtilmiştir.
Şikayetçinin rızası olmadan ve meşru bir amaç taşımadan, apartman dış
kapısından içeri girerek üst kata çıkılmasında, suç teşekkül etmektedir. Dış
kapının açık olması, suçun oluşmasına engel değildir. Duvar örülmek ve kapı
konmak suretiyle dış alemle ilginin kesilmesi, buraya yasa dışı bir amaçla
girmeye izin verilmediğine ilişkin iradenin göstergesidir.
Kapıları kilitli olmayan avlu içinden otonun alınması müştemilattan yapılan
hırsızlık olarak kabul edilmiştir (CGK.nun, 6.2.1989 gün, 556/38 sayılı
kararı).
Maddi olayda sanık; eşinin Samsun'da olmasından yararlanarak daha önce yolda
takip ederek söz attığı mağdureye telefon etmiş, daha sonra oturduğu
apartmanın ikinci katına gelerek daire kapısını yumruklamıştır. Durum
karakola bildirilmiş alt katta oturanların misafir yolculamak için evlerinden
çıkmaları üzerine, sanık apartmanı terketmiş ve sokaktaki kulübeden tekrar
telefon ederken yakalanmıştır. Sanık, şikayetçinin izni olmadan ve meşru
olmayan bir amaçla konutun eklentisi olan apartman sahanlığına girmiştir.
Buraya girmek ve daire giriş kapısını yumruklamak suretiyle şikayetçinin
huzur ve güvenliğini bozmuş, konut dokunulmazlığına saldırıda bulunmuştur. Bu
itibarla, olayda müsnet suç oluşmuştur. İtirazın kabulü ile Özel Daire bozma
kararı kaldırılmalıdır.
* Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "haklı nedenlere dayanmayan
itirazın reddi gerektiği" ve Üyelerden Sami Selçuk ise; "..Konut
dokunulmazlığını bozma cürmü yasa sistematiğine göre, kişi özgürlüğüne karşı
bir suçtur".
"Suçun genel hukuki konusu, kişi özgürlüğünün ihlalidir. Özel hukuki konusu
ise konut ya da eklentisine girmede ya da oradan çıkmada kişi özgürlüğünün
bir parçası olan rızanın ve dolayısıyla dış dünyaya kapalı yaşamın
ihlalidir".
"Bu suçun oluşması için, herşeyden önce rıza ile girilmesi ya da kalınması
gereken bir konut ya da eklentisi bulunacaktır. Bu yer koşulu suçun önkoşulu
ya da ilk ögesidir. Bir yerin konut ya da eklenti olabilmesi içinse buraları
bu nitelikte kullanıp tasarruf edenlerin, oralara rızasız girilmesini
istemediklerine ilişkin iradelerini açık ya da örtülü biçimde dış dünyaya
yansıtan belirtiler olmak gerekir. Özellikle bu durum, eklenti konusunda çok
önemlidir. Böyle bir belirti yoksa orayı eklenti saymak olanaksızdır. Yargıç
bu fiili sorunu çözerken failin iyiniyetini, kötüniyetini ve saikini
gözetemez. Failin iç dünyası kötüniyeti eklenti koşullarını içermeyen bir
yeri, eklentiye dönüştüremez. O nedenle apriori biçiminde "sahanlık
eklentidir" ya da "kötüniyetle giren fail için sahanlık eklentidir" yolundaki
içtihatlar yerinde değildir. Sahanlık o binada oturanlarca, dış dünyadan
ayırıcı belirtilerle (diktafon vs) ayrılmışsa ve bu ayırma iradesi hile ya da
başka yollarla aşılmışsa, suçun koruduğu özel konu (mağdurun iradesi ve
rızası) çiğnendiği için cürüm oluşacaktır. Fail isterse ısınmak ya da satış
yapmak gibi zararsız iyiniyetlerle girse bile bu böyledir. Sahanlık dış
dünyadan ayrılmamış, sürekli herkese açılmışsa kimsenin rızası (iradesi)
ihlal edilmemiş ve suç oluşmamıştır. Fail isterse kötüniyetli olsun ya da
hukuka aykırı bir ilişki kurmayı düşünsün. Tersi durumda insanların iç
dünyaları ve düşünceleri cezalandırılmış olacaktır. Bu Ulpianus'tanberi
bilinen kurala ters düşen bir görüştür, hukuki değil, ahlakidir".
"Eklentiyi, sanıkların saik ve amaçlarına göre belirlemek suçun yapısını da
ters yüz edecektir. Çünkü önkoşulu olan eklenti varsa bu suç oluşacaktır.
Eklenti sayılamayacak bir yeri, mağdurların iradelerine göre değil de failin
niyetine göre eklenti saymak suçun önkoşulunun icra anındaki failin saikiyle
ve amacıyla belirlemek, suçun kronolojik oluşum sürecindeki öncelik-sonralık
sırasını, alt-üst edeceği gibi, bu olgu mağdurların iradesine karşı işlenen
bir suçu failin amacına bağlamak olacaktır. Eklenti kavramının failin iradesi
ve iç dünyasıyla hiçbir ilişkisi yoktur. İnceleme konusu olayda da fail ne
denli kötüniyetli olursa olsun, eklenti sayılmayan bir yerdedir. Çünkü
sahanlığa giriş-çıkış serbesttir. İhlal edilen bir red ya da rızasızlık
yoktur".
"Varsayılan rızasızlık konusu, ancak, eklenti sayılan bir yere hukuka aykırı
bir amaçla girmede değil, bu amacı gerçekleştirmek için yapılan hukuka aykırı
girişimlerde ve davranışlarda söz konusudur. Fail, sözgelimi zina için eşin
rızası ile girdiği yerde bu türden hukuka aykırı davranışlarda bulunduğu anda
ve yalnız bu anda, evlilikte sadakat ihlal edilecektir ve öbür eşin konuta
girmeye ya da orada kalmaya razı olmayacağı varsayılmıştır. Bu elbette
doğrudur ve eylem suçtur; faili de ikidir. Bunlar, zina girişiminde bulunan
kişiler, yani evli eş ve suç ortağıdır. Mağdur ise öbür eştir. Bugüne değin
uygulamada sürekli failin iyiniyetine göre konut ya da eklenti kavramına
ulaşıldığından, yalnızca bir fail cezalandırılmış bu kavram yanlış
temellendirilmiş ve hem de varsayılan rızasızlık olgusu ile failin kötü
niyeti birbirine karıştırılmıştır. Oysa konut dokunulmazlığını bozma suçu
genel ve belirsiz kastla işlenebilen bir cürümdür".
"Bu nedenlerle suçun hukuki konularını, eylemden önceki önkoşulu (öğeyi) ve
suç kastını bilimsel boyutlar içinde değerlendirmeyen ve fiili sorunu eklenti
kavramını tanımı içinde irdeleyecek olan mahkeme kararının gerekçesini
denetleyecek yerde" sahanlık kötü niyetli fail açısından eklentidir".
Kuralını sürdüren ve "eklentiye rızasız girilmiştir; suç oluşmuştur" görüşü
yerine, "huzur bozulduğu için fail kötü niyetlidir. O nedenle girilen yer
eklenti sayılır ve suç oluşmuştur" görüşüne dayanan çoğunluk görüşü yerinde
değildir" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü
ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece konut
dokunulmazlığını bozmak suçundan kurulan, sair yönleri de usul ve yasaya
uygun bulunan mahkumiyet hükmünün (ONANMASINA), saldırgan sarhoşluk suçuyla
ilgili bozmanın mahallinde değerlendirilmesine, 11.3.1991 günü oyçokluğuyla
karar verildi.
|