 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Birinci Ceza Dairesi
E. 1991/391
K. 1991/559
T. 1.3.1991
* BİLİRKİŞİ
* ADLİ TIP KURUMU
ÖZET : Hakim, bilirkişi düşüncesiyle bağlı değildir. Ha-kim bir uyuşmazlık
çözerken hangi hususlarda uzman yardımından yararlanacağını kendisi takdir
eder. Ancak, sanığın bilincinin incelenmesi gibi belli bir ilmi ve tekniği
ilgilendiren, özel bilgiyi gerektiren incelemelerde hakim bilirkişi tayinini
zorunlu olarak yapar.
Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulları'nın görevlerini düzenleyen 16. maddenin 2.
bendin (d) fıkrasında, "Ce-zai ehliyet veya bunu kaldıran veya hafifleten
sebepleri ile hukuki elliyetin tesbiti, hacir altına alınma, fiile mukavemet
edilip edilemeyeceği hususlarının tesbiti"ne ilişkin öngörülen hüküm, bu
hususlarda mutlak karar verme yetkisinin Dördüncü İhtisas Kurulu'na ait
olduğunu göstermektedir. 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 18. maddesinde
görevi belirtilen Gözlem Dairesi ise ancak, "Mahkemeler ve hakimlerce gözleme
tabi tutulmasına karar verilenleri gözleme tabi tutmak ve gözlem sonucunu bir
raporla tesbit etmek"le görevlidir.
(1412 s. CMUK. m. 74, 66/3, 68) (2659 s. ATK. m. 1, 2, 16, 18)
Torunları Mehmet ile Reyhan'ı aynı sebep ve kasıt altında öldürmekten ve
gelini Halime'yi de balta ile yaralamaktan sanık Hakkı'nın yapılan
yargılanması sonunda, müebbet ağır hapis cezasıyla hükümlülüğüne ilişkin,
(Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 20.12.1990 gün ve 14/148 sayılı
hüküm re'sen temyize tabi bulunmuş olduğundan dava dosyası Cumhuriyet
Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve
aşağıdaki karar tesbit edildi:
Delillerin toplanması ve sonra bunların ortaya konulması, hakimin muhakeme
konusu olay hakkında bir fikir sahibi olması içindir.
Hakim, hukuk bilgilerinin dışında kalan ve fakat kendi öğrenim seviyesinde
olan bilgileri kullanmakla beraber uzmanlığı gerektirecek kadar derin
bilgilerle olayı çözümlemek durumunda bu işi kendisi yapamaz. Bu gibi
hallerde bilirkişiye başvurmak durumu ortaya çıkar.
Bilirkişi düşüncesi delil değildir. Delil hakkında bir açıklamadır. Bir başka
anlatımla delillerin değerlendirilmesi vasıtasıdır. Delil, bilirkişinin
incelemesi gerekli olan şeydir. Hakim bilirkişi düşüncesi ile bağlı değildir.
Bilirkişinin görevi teknik ve bilimsel alanda hakimi aydınlatmaktır. Çünkü
hakim, kendi teknik bilgisi ile delil muhtevasını tayin edemez.
Hakim, bir uyuşmazlığı çözerken, hangi hususlarda bir uzman yardımından
yararlanacağını kendisi takdir eder, kural olarak bu konuda hakimi serbest
bırakmakla beraber, istisna olarak sanığın bilincinin (şuurunun incelenmesi
CYUY. m. 74) incelemesi gibi belli bir ilmi ve tekniği ilgilendiren özel bir
bilgiyi gerektiren incelemeler halinde hakimi bilirkişi tayininde zorunlu
tutmaktadır.
Belli hususlarda bilirkişilik yapacakları yasa ile belirlenen kişiler ve
kurumlar resmi bilirkişilerdir. Bir yerde resmi bilirkişi varsa incelemenin
onun marifetiyle yapılmasında zorunluluk vardır (CYUY. m. 66/3).
Resmi bilirkişiler çekinmeye ilişkin sebepler yoksa bilirkişiliği kabul etmek
zorundadırlar (CYUY. m. 68). Adli Tıp Kurumu 2659 sayılı Yasanın 1.
maddesinde belirlediği gibi "Adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak
üzere kurulmuş bir resmi kurumdur. Mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar
tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik
görüşlerini bildirmekle yükümlüdürler (2659 s. Yasa m. 2.). Her türlü delille
karşı karşıya olan hakime muhtevanın tayininde yardımcı olmak ve onu
inandırmak durumundadır. Çünkü vicdanı ile karşı karşıya kalarak son hükmü
verecek O'dur.
Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulları'nın görevlerini düzenleyen 16. maddenin 2.
bendin (d) fıkrasında, "cezai ehliyet veya bunu kaldıran veya hafifleten
sebepler ile hukuki ehliyetin tesbiti, hacir altına alınma, fiile mukavemet
edilip edilmeyeceği hususlarının tesbiti"ne ilişkin öngörülen hüküm, bu
hususlarda mutlak karar vermek yetkisinin Dördüncü İhtisas Kurulu'na ait
olduğunu göstermektedir. 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasasının 18. maddesinde
görevi belirlenen Gözlem Dairesi ise ancak, "Mahkemeler ve hakim-lerce
gözleme tabi tutulmasına karar verilenleri gözleme tabi tutmak ve gözlem
sonucunu bir raporla tesbit etmek"le görevlidir. Bu itibarla, Dördüncü
İhtisas Kurulu ile Gözlem Dairesi'ni birbirinden ayrı mütalaa etmeye im-kan
yoktur. Gözlem Dairesi raporlarının ilgili ihtisas kurullarından geçirilmek
suretiyle değerlendirilmesinde zorunluluk vardır. İdam hükmünü öngören bir
ağır suçla yargılanan ve sanığın hukuki durumunu çok yakından ilgilendiren
bir konuda gözlem sonuçlarını belirlemekle görevli daire kararı ile yetinmek
mümkün değildir. Kaldı ki, Adalet Bakanlığı'nın mahkemelerin ve savcılıkların
Adli Tıp Kurumu ile ilişkilerini açıklayıcı ve yol gösterici nitelikteki
genelgesinin hukuki değeri ve bağlayıcılığı olamaz.
Gösterilen sebeplerle yasaya aykırı görülen hükmün (BOZULMASINA), 1.3.1991
günü oybirliği ile karar verildi.
|