 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1991/3-229
K:1991/361
T.12.06.1991
ÖZET: Davacının, tüm ihtarlarına ve taşınmazdaki payını bizzat
çalıştırmak istemesine rağmen davalının taşınmazı işgal ederek yararlanmasını
sürdürmek suretiyle, haksız bir fiil işlemiş bulunması nedeniyle, ürün mesası
üzerinden bir alacağa hak kazandığının kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; (Bursa Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair
verilen 7/6/1989 gün ve 979-594 sayılı kararın incelenmesi bir kısım
davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Üçüncü Hukuk
Dairesinin 27/2/1990 gün ve 8272-1689 sayılı ilamiyle; (... Taşınmazda payı
bulunan Ali dışındaki davalılar Hilmi, Seyfi ve Fikret'in paydaş Ali'ye
tebaen taşınmazı işgal ettikleri anlaşıldığına göre hükümolunan ecrimisilden
bu davalıların da sorumlu tutulmaları doğru görülmemiştir.
Ayrıca İstanbul Bebek Semtinde oturduğu anlaşılan davacının taşınmazı
bizzat işleyeceği ya da ortakçıya vermek suretiyle taşınmazda gelir
sağlayacağı konusunda bir iddiası bulunmadığı halde işgal edilen taşınmazdan
ürün esası üzerinden ecrimisile hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş, davacıya ecrimisil isteği dönem
açıklattırılarak iddiası ile sınırlı olmak üzere davalı Ali'nin taşınmazın
kereviz ektiği veya ektirdiği bölümü için kira esası üzerinden bilirkişiye
hesaplatılacak ecrimisile hükmetmek olmalıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı
şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine
geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalılardan Ali Vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Davacı vekili, tarafların ortak murisinden kalan 4938 parsel sayılı
taşınmazı bütün ihtarlara rağmen kullanmaya devam eden davalıdan, anılan
taşınmazdaki kereviz ekiminden elde ettiği net gelirin miras payı oranına
tekabül eden 1.220.000.- liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Taraflar arasındaki davaya konu edilen taşınmaz hakkında ortaklığın
giderilmesi davası açıldığı, davacıya ait hisse üzerinde tasarrufta
bulunmaması (ekim, dikim yapmaması) ve başkalarına da kullandırmaması
hakkında, davalıya çeşitli tarihlerde birden çok ihtarname gönderildiği ve de
ortak taşınmaz üzerinde dikim yapılmaması için ihtiyati tedbir kararı
alındığı halde, davalının, kereviz ekimi yapmak suretiyle yararlanmasını
sürdürdüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yine dosyaya sunulan ve aksi
iddia edilmeyen belgelere göre, davacının, paydaş olduğu taşınmaza kavak
ekmek girişimine davalı tarafça cebir ve şiddet kullanmak suretiyle engel
olunduğu, Bursa Vilayet Makamına davacı tarafından yapılan çeşitli
müracaatlarla taşınmazı kullanmak iradesinin bir kez daha açığa vurulduğu
anlaşılmış ve ayrıca bu olaylardan dolayı davalının işlediği müessir fiil
sonucu Sulh Ceza Mahkemesince de mahkum edildiği saptanmıştır.
Yukarıdan beri yapılan tespitlerin ışığı altında davalının, kendi
çıkarına haksız olarak başkasının (davacının) hukuk alanına girip, işine
karışıp kazanç elde ettiğinin kabulü gerekir. Öyle ise davacının, tazminat
davasındaki gibi zararı ya da nedensiz zenginleşmedeki gibi yoksullaşması
aranmaksızın, bu haksız karışma kazancının, istihsal giderleri çıkarıldıktan
sonra payı oranında geri verilmesi zorunludur. Zira davacının, tüm ikazlarına
(ihtarlarına) ve hatta adli ve idari mercilere başvurmasına rağmen, pay
oranını dikkate almaksızın onun rızası hilafına kar elde etmek amacıyla tüm
taşınmazı işgale devam eden davalı, pay oranı dışındaki kısımda süren bu
eylemini yalnızca hesap vermekle yükümlü olduğu paydaş (davacı) maliki için
yapmağa yetkilidir.
Bundan ayrı olarak davacının, tüm ihtarlarına ve taşınmazdaki payını
bizzat çalıştırmak istemesine rağmen davalının taşınmazı işgal ederek
yararlanmasını sürdürmek suretiyle haksız bir fiili işlemiş bulunması
nedeniyle de, aynı sonuca bir başka açıdan ulaşmak olanaklıdır. Gerçekten de
almış bulunduğu tedbirler dikkate alındığında olayların olağan akışı
içerisinde davacının, Özel Dairenin bozma ilamında işaret eylediği üzere salt
kira geliri üzerinden değil de, ürün esası üzerinden bir alacağa hak
kazandığının kabulü gerekir. Zira olayın özelliği ile eyleme dayanan bir
takım karineler kötü niyetli davalıya karşı davacının, isteminde haklılığını
açıkça göstermeye yeterlidir. Çünkü, davalının tutumu, davacının mal
varlığında meydana gelecek bir çoğalmayı önlemiş bulunmaktadır.
Bu itibarla mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın
kabulüne dair verilen yerel mahkeme kararı doğrudur.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davalılardan Ali vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile,
direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve temyiz ilam
harcının temyiz edenden alınmasına, 12.6.1991 gününde yapılan ikinci
görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.
Birinci Başkanvekili 4.Huk.D.Bşk. 6.Huk.D.Bşk. 7.Huk.D.Bşk.
İ.Teoman PAMİR T.Uygur A.Berksun İ.H.Güroğlu
Bozma
9.Huk.D.Bşk. 10.Huk.D.Bşk. 3.Huk.D.Bşk. 11.Huk.D.Bşk.V.
E.Çubukçu İ.T.Ozanoğlu E.Doğrusöz N.Özkan
Bozma
R.Özarı M.S.Aykonu M.Elçin F.Atbaşoğlu
Bozma
T.Alp 5.Huk.D.Bşk.V. Ç.Aşçıoğlu M.C.Kostakoğlu
Y.S.Kitiş
I.Ulaş A.Özaslan D.Topçuoğlu A.Hamzaoğulları
K.Kadıoğlu E.Özkaya N.Yavuz H.Seyrek
Bozma
K.F.Çavga Ö.Bilen C.Sanin 8.Huk.D.Bşk.V.
T.Uğur
İ.Ulusoy S.Uysal M.Oskay H.Dinç
S.Sapanoğlu Ş.E.Serim
|