 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.91/2-465
K.91/493
T.16.10.1991
Özet: Anlaşarak boşanmadan ferağat mümkündür.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda
Adana Asliye 6. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın
incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk
Dairesinin 20.12.l990 gün ve 9457-l3599 sayılı ilamı ile (... mahkemece dava
kabul edilerek boşanmaya karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz dilekcesi davadan feragat niteliğindedir.
Vekilinin feragat yetkisinin olduğuda anlaşılmıştır. Davanın her safhasında
feragat mümkündür. Böyle olunca feragat sebebiyle dava red edilmek üzere
kararın bozulması gerekli görülmüştür..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine
geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkeme önceki kararda
direnmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, boşanma
konusunda taraf iradeleri birleştikten ve boşanmaya hüküm verildikten sonra
davacının davasından feragat edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
"Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması yada bir
eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden
sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin bizzat
tarafları dinleyerek iradelerinin serbest açıklandığına kanaat getirmesi ve
boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul
edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. (M.K. l34/3)
Yazılı usule tabi dava dilekçe ile açılır. (HUMK. l78 ve müteakip
maddeleri) (Feragat iki taraftan birinin netice talebinden vazgeçmesidir.)
(HUMK. 92) "Kanunen sarkahat olmadıkça hiç kimse kendi lehine olan davayı
ikameye veya hakkını talebe icbar olunamaz." (HUMK. 75)
Kuralların her birlikte değerlendirilmesinden açıkca anlaşıldığı
üzere, boşanma davası, HUMK. 92 maddesinde yer alan kuralın istisnasını
oluşturmaktadır. Davanın kabul edilmesi tek başına kesin hüküm sonuçlarını
doğurmaz. Bu nedenledirki, gerek hakim ve gerekse Yargıtay Kanununda
gösterilen unsurların varlığını resen gözetmek durumundadırlar. Şu halde dava
karar kesinleşinceye kadar her hali ile derdesttir. Gerek maddi anlamda kesin
hüküm ve gerekse şekli anlamda kesin hüküm kuralları bir davadan feragata
engel oluşturmaz.
Kanunları anayasa kuralları çerçevesinde yorumlamak zorunludur. "Aile
Türk Toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refah ile özellikle ananın
ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını
sağlamak için gerekli tedbirleri alır teşkilatı kurar. (Anayasa 41)
Kanun vazı, 3444 sayılı kanunu tevdi ederken de bu anayasa kuralını
gözetmiş ailede kusur ile birlikte ananın ve çocukların korunmalarına özen
göstermiştir. Bu sebepledir ki boşanmaya, aksi bir ilişki olarak bakılmamış
devlette düzenleme fonksiyonu ön planda tutulmuştur. Çok önemli bir sosyal
ilişki olan evliliğin ani arzular hevesler, nefret veya kızgınlık duyguları
ile kollayca kaldırılması benimsenemez. Aksi düşünce toplumun temel taşı
niteliğindeki aileyi kolayca yuvarlanıp parçalanır bir duruma sokar. Bu
düşünce Medeni Kanunun l34. maddesinde dile getirildiği gibi, Yargıtayca da
hiç kusursuz eşe tam kusurlu eşin açtığı davanın kabul edilemeyeceği
benimsenmiştir. (Y.2.H.D. 3.7.l991 günlü 7334-9832 sayılı ve 29.1.1990 gün ve
l0l20-470 sayılı kararları) Ailenin temelinden sarsıldığı gerek toplanan
delillerle gerekse tarafların samimi ve hür davranışlarıyla ortaya çıkmadıkça
boşanmayı kabul etmek aileyi koruma prensipleri ile de bağdaşmaz.
Davacının davadan feragatı açıkca ortaya koymaktadır ki dava samimi
bir iradenin mahsulu değildir. Şu halde hakime M.K. l34/3k. madde de yüklenen
görevin tam ve kamil anlamda yerine getirilemediği kesin bir biçimde ortaya
çıkmış durumdadır. Mahkemenin kararında yer alan belirlemeyi yalanlayan, bu
fiili durumun, Yargıtayca dikkate alınmamasını gerektirir bir kanun hükmü
bulunmamaktadır.
Davalının bir karşılık davası söz konusu olmadığına göre tarafların
birlikte başvurduklarını kabul etmek mümkün değildir. Dava 21.6.1990 günü
acılmış, normal presedür takip edilmeden tarafların birlikte
başvurduklarından söz edilerek 27.6.1990 günü duruşma açılmıştır. Tarafların
birlikte başvurmalarını yazılı usule tabi yargılamada, birlikte dava olarak
nitelemek ve davalının davacı sıfatını kabul etmek usul hükümleri ile
bağdaşmaz. Öte yandan davacı duruşmadan hemen sonra aynı gün mahkemeye
başvurup tehditle mahkemeye sokulduğunu boşanmayı kabul etmek zorunda
kaldığını bildirmiştir. Davalarda izlenen olağan yollardan ayrılarak yapılan
bu işlem şüpheleri davet edecek nitelikte olup hakiminde kanunla kendisine
yüklenen araştırma görevini özenle yapmadan boşanma kararı verildiğini
göstermektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda tüm bu olgular dikkate alındığında
Medeni Kanunun l34/3. maddesi uyarınca oluşan boşanma kararları
kesinleşinceye kadar davacının davadan feragat yetkisi bulunduğu kabul
edilmiştir. Bu itibarla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma
kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırıdır. O halde direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme
kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. 429.
maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine, l6.l0.l99l gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Birinci Başkan Vek. 6.H.D.Başk. 7.H.D.Başk. 5.H.D.Başk.
İ.Teoman Pamir A.Berksun İ.H.Güroğlu A.H.Karahacıoğlu
12.H.D.Başk. 11.H.D.Başk. 13.H.D.Başk. Y.Z.Tanrıbilir
K.G.Yelço N.Özkan A.İzzet Arslan
8.H.D.Başk. S.Dinçaslan 9.H.D.Başk. 10.H.D.Başk.
M.F.Yıldız S.Çetinelli R.Aslanköylü
|