 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1991/17095
K. 1992/16240
T. 14.12.1992
* TESCİL DAVASI
* KIYI KENAR ÇİZGİSİ
ÖZET : Kıyı kenar çizgisinin dayanağı olan idari işlemin iptali istenmediğine
göre, uyuşmazlığın genel mahkemede incelenmesi gerekir.
(3621 s. Kıyı K. m. 1, 4)
Yalçın ile Hazine ve Engiz Köyü muhtarlığı aralarındaki tescil davasının
reddine dair, (Samsun Dördüncü Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 13.5.1991
gün ve 760/340 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından
süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, dava konusu taşınmazın tapulama tesbiti sırasında kıyı kenar çizgisine
dayanılarak tapulama dışı bırakılmış olduğunu ileri sürmüş, aslında
taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kalmayıp özel mülkiyet konusu
yerlerden olduğunu belirterek MK.nun 639/1. maddesi uyarınca adına tesciline
karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, kıyı kenar çizgisinin idari bir
işleme dayandığı bu sebeple idari işlemin yargı yerinde incelenmesi gerektiği
görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen 3086 sayılı Kanun ile bunun yerine kaim
olan 3621 sayılı Kanuna göre, İdarece denizlerin, göllerin ve cetvelde
belirtilen nehirlerin kültür arazileri ile bitişik olan ve kıyı kenar çizgisi
olaraktanımlanan sınırlarının belirlenmesi için İdarece bir işlem
yapılmaktadır. Ancak bu işlem gayrimenkul sahiplerine haber verilmeden
yapılmaktadır. Bunun için yasal bir zorunluluk da yoktur. Amaç, kamuya ait
olan deniz ve kumsal ile kültür arazilerinin buluştuğu sınırları birbirinden
ayırmaktır. Özellikle imar uygulamasında bu çizginin belirlenmiş olması
gerekmektedir. Zira, 3194 sayılı İmar Kanununda İdarece tespit edilmiş kıyı
kenar çizgisinden itibaren hangi mesafede, hangi alanlarda imar uygulamasının
yapılabileceği açıklanmıştır. Ancak, eldeki davada imar uygulaması söz konusu
olmayıp mülkiyet uyuşmazlığı bahis konusudur. İdare ile gerçek kişi arasında
bir uyuşmazlık meydana gelmiş ve davacı gerçek kişi İdarece düzenlenen kıyı
kenar çizgisinin yanlış olduğunu bu durumun genel mahkemece incelenmek
suretiyle tapulama dışı bırakılan yerin kendisine ait özel mülk bulunduğunu
ve zilyetlik yoluyla kazandığını ileri sürmüştür. Kıyı kenar çizgisi
yapılaşma bakımından üzerinde durulması gereken idari bir işlem olduğuna göre
genel mahkemelerdeki mülkiyet davası bakımından bağlayıcı değildir.
Dairemizin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre, mahkemece genel hükümlere
göre inceleme yapılırken İdarece düzenlenmiş olan bu işlem dikkate alınırsa
da asıl olan kültür arazisinin sınırının, 13.2.1972 tarih, 7/4 sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararı ile 3621 sayılı Kanuna göre belirlenmesidir.
Bunun için deniz bilminden anlayan jeomorfologlar bilirkişi olarak seçilecek
ve denizin uzantısı dolayısıyla kamuya ait denizin uzantısı sayılan arazinin
kültür arazisine doğru nereye kadar gittiği belirlenecek, dava konusu
taşınmaz bu kıyı alanı içinde ise o takdirde kamu malı sayılarak davanın
reddi yönüne gidilecektir. Mahkemece böyle bir araştırma ve inceleme
yapılmadan ve sadece yardımcı delil olarak dikkate alınması gereken idari
işleme değer verilmek ve bağlayıcı sayılmak suretiyle hüküm kurulması doğru
değildir. Yeniden yapılacak incelemede, İdarece düzenlenen kıyı kenar çizgisi
nazara alınmakla birlikte asıl mahkemece tayin edilen bilirkişinin görüşü
değerlendirilip uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekecektir. Kıyı
kenar çizgisinin dayanağı olan idari işlemin iptali istenmediğine ve böyle
bir dava bulunmadığına göre uyuşmazlığa genel mahkeme olarak bakılıp sonuca
kavuşturulması gerekmektedir. Mahkemenin görevsiz olduğundan ve idari işlemin
iptali söz konusu olduğundan bahisle tamamen mülkiyet ihtilafı şeklindeki
uyuşmazlığın çözümsüz bırakılarak yazılı şekilde hüküm verilmiş olması
isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün
(BOZULMASINA) ve 7700 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
14.12.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|