Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
Y A R G I T A Y
Ondördüncü Hukuk Dairesi

	E.	1991/1340
	K.	1991/2656
	T.	15.3.1991

*  SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ
*  KİŞİSEL HAK
*  MUVAZAA

ÖZET : Muvazaa ve tapuda yapılan işlemin gerçeği yansıtmadığı iddiaları ileri
 sürülüp kanıtlanmadıkça, taşınmazı tapu ile satın alan kişilere karşı satış
 vaadi sözleşmesine dayanılarak kişisel hak ileri sürülemez.

(818 s. BK. m. 18)

Taraflar arasındaki satış vaadine dayalı tescil davasından dolayı mahal
 mahkemesinden verilen hükmün, Dairemizin 23.10.1990 gün ve 1990/4251-8513
 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili
 tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya içerisindeki bütün
 kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:

Davalı Ural'a yapılan satış vaadi sözleşmesi 1/8 pay içinde olsa davacıya
 yapılan satış vaadine tekaddüm edip tapuya şerh edilmiştir. Böylece
 güçlendirilen şahsi hak, taşınmazı sonradan ve tapu ile temellük eden
 kişilere karşı dahi dermeyan olunabilir.

Davacıya da bilahare satış vaadinde bulunulmuş ve fakat taşınmazın tüm
 paylarını davalı, tapu ile temellük etmiştir. Davacı, satış vaadinden doğan
 sahsi hakkını, mülkiyeti kazanan davalıya karşı ileri süremez. Meğerki,
 davalıya tapuda yapılan temlik muvazaalı olsun ve gerçeği yansıtmasın. Bir
 başka değimle, davacının şahsi hakkını bertaraf etmek maksadı ile aslında
 olmadığı halde eski malikler davalıya sureta ve danışıklı olarak bir satış
 yapmış olsun. Olayına göre davacı yararına gerçekleşmeyen husus budur.

Davacıya yapılan satış vaadini bilmesine rağmen davalının tapu ile temellükte
 bulunması hukuksal açıdan kötüniyetli bir davranış sayılamaz. Bunun dışında
 ve subjektif ölçülere göre hoşgürü ile karlışanmayabilir.

Fakat, yasal yönden engelleyici bir durum mevcut değildir. Daha öncede
 belirtildiği gibi ayni hak, şahsi hakka tercih olunur. Davalıya yapılan
 temlik yüzünden davacı zarar görmüşse bu kendi akidine karşı rücu olanağı
 sağlar. Davalının sorumluluğu düşünülemez.

Davanın reddine karar verilmiş olması ve bunun onanması usul ve kanuna
 uygundur.

S o n u ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle yerinde olmayan ve HUMK. nun 442.
 maddesindeki hallerden herhangi birisine de uymayan karar düzeltme isteğinin
 (REDDİNE), aynı Kanunun 442. maddesi gereğince takdiren 5000 lira para cezası
 ile alınan 10.000 liranın mahsubundan sonra bakiye 5500 lira harcın düzeltme
 isteyenden tahsiline, 15.3.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

*   Davacı Ömer, 10.9.1987 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı
 taşınmazda, İsmet adlı paydaşın, daha önce davalı Oral'a satış yapmış
 olmasına rağmen bu satıştan dönmüş olduğunu ve tüm paydaşların paylarını yine
 kendisine sözleşme ile sattıkları halde bu kez tapuda davalıya
 devrettiklerini, oysa önceden aralarında protokol olduğunu ve davalının da bu
 olayı bildiğini ve böylece, kendisini zararlandırma amacı ile kötüniyetli
 hareketle bilinçli olarak bu yola başvurulup taşınmazın elinden alındığını
 ileri sürerek, davalı adına oluşan tapunun iptalini ve kendi adına tescilini
 istemiştir.

Yerel mahkemenin red kararı Dairemizce onanmış, bu kez davacı karar düzeltme
 isteminde bulunmuştur. Dairemizde yapılan inceleme sırasında çoğunluk,
 istemin reddi gerektiği sonucuna varmış ise de, (onama kararının gerekçesinde
 yanlış bir değerlendirme yapıldığı ve yerel mahkemenin yeterli araştırma
 yapmadığı kanısı ile) çoğunluğun red şeklinde oluşan düşüncesine katılmaya
 olanak yoktur.

Şöyle ki; Yerel mahkeme kararı ile Dairemizin onama ilamında yer alan ortak
 gerekçe, ilk satışın tapuya şerh edilmiş olması ve böylece kuvvetlendirilen
 kişisel hakkın tapuda yapılan devrile kesin sonuç sağlanmış olması ve kişisel
 hakkın mülkiyet hakkı karşısında dinlenemeyeceği hususudur.

Oysa; 10.9.1987 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile tapu maliki, İsmet, Feyhan,
 Ahmet, Yusuf, Artemiz, paylarını davacı Ömer'e satmayı vaadetmişlerdir. Bu
 paydaşlardan İsmet aynı taşınmazdaki 1/8 payını davalı Ural'a 20.7.1987
 tarihli sözleşme ile satmış ve 20.8.1987 tarihinde tapuya bu satışla ilgili
 şerh vermiştir.

Bu şerh yalnız İsmet'in payı ile ilgilidir. diğer paydaşların lehine bir sonuç
 getirmeyeceği gibi, davalı Ural için de diğer paydaşların payı yönünden yine
 bir yarar sağlamaz.

Kaldı ki, İsmet, davalı Ural'a yaptığı satış vaadinden döndüğünü bildiren bir
 ihtar çekmiştir. Bu ihtarnameye karşı davalı Ural'ın Beyoğlu Yedinci
 Noterliği'nden keşide ettiği 26089 nolu, 28.9.1987 tarihli cevap belgesinin
 içeriğine göre, ihtarnamede İsmet'in satış vaadini feshettiği anlaşılmıştır.
 Bu olguya göre, davacı Ömer'e 10.9.1987 tarihinde yapılan satışdan kısa bir
 süre sonra İsmet, Ural'a yaptığı satışdan dönmüştür. Bu durumda, artık Ural'a
 öncelikli satış ve bunun tapuya şerh edilmiş olduğu şeklindeki savunmaya
 dayanılamaz. Zira, bu ilk satış boşlukta kalmıştır. O halde, diğer maliklerin
 yaptığı satış öncelik kazanmıştır. Ayrıca, davacıya 10.9.1987 tarihinde
 yapılan satış vaadi sözleşmesinin öncesini teşkil eden 21.8.1987 tarihli
 protokol mevcuttur. Bu protokole göre 3 sayılı parselin tapu malikleri
 paylarını Ömer'e satmayı özel olarak vaadedip ödeme planı yapılmış ve
 10.9.1987 günü noterde satış vaadi sözleşmesinin yapılacağı bu sözleşmenin
 yapılış tarihininde paydaşların ilk taksidi aldıkları gün alacağı kabul
 edilmiştir.

Bu durumda; davacı Ömer ile tapu maliklerinin, davalı Ural'dan çok önce
 anlaştıkları, protokol yapılıp ilk taksidin paydaşlara ödendiği ve ödendiği
 gün, satış vaadi sözleşmesinin noterde gerçekleştirildiği ve bu arada, Ural'a
 yapılan satışdan da dönülmüş olması nedeniyle Ural lehine konulmuş şerhin
 değeri kalmamıştır.

Olayın geçirdiği bu evreye rağmen, davalının bu aşamaları ve davacı ile
 yapılan protokol ve satış vaadini bile bile tapu maliklerinin de yine bu
 olayın bilinci içinde davacıya yaptıkları satış vaadine rağmen, gidip tapuda
 davalıya devretmeleri iyiniyetin ötesinde planlı bir uygulamayı ifade
 etmektedir.

Bu sebeplerle, bu tür satışlarda kötüniyetin varlığı, davacıya yapılan satışın
 maliklerce bilinmesi, tapuda yapılmış satışla geçen mülkiyet hakkına karşı
 ileri sürülemeyeceği şeklindeki düşünceye katılamıyorum.

Zira, davacının bilinçli olarak zararlandırıldığı açık olduğu gibi, Borçlar
 Yasasının 18. maddesinde tarım yapılan muvazaanın bu tür işlemleri kapsadığı
 açıktır. Davalı ile tapu maliklerince yapılan anlaşma ve tapudaki devir
 işlemi, taşınmazı daha yüksek bir fiyatla değerlendirme yolunda ve davacıyı
 zarara sokan bilinçli bir işlemdir. Görünüşte satış vardır ama asıl amaç
 taşınmazı ikinci kez değerlendirmek için davacıdan uzaklaştırmaktır. Bu olgu
 muvazaayı ifade eder ve davacı, kötüniyetle yapılan bu işlemlerdeki asıl
 amacı kanıtlama yolunda, dava dilekçesinde (tanık anlatımı, her türlü yasal
 kanıt) diye geniş bir kanıt listesi vermiştir. Buna rağmen tanıkları
 dinlenmemiştir. Davacı ile tapu maliklerinin yaptığı ilk protokol, yazılı
 delil başlangıcı niteliğindedir.

O halde, kötüniyetle (muvazaalı) yapıldığı ileri sürülen satışın bu yönlerinin
 ispatı yolunda varolduğu bildirilen diğer delillerin incelenmesi davacı
 tanıklarının dinlenmesi gerekir. Bu yönler gözetilmeden yerel mahkemece
 sadece, mülkiyet hakkına karşı kişisel hakka dayanılamaz denilerek ve
 öncelikli satıştan bahisle red kararı verilmesi ve buna paralel gerekçe ile
 kararın onanması doğru değildir.

Değerlendirmede hataya düşüldüğü gibi, inceleme ve araştırma eksik kalmıştır.

Dairemizin onama kararında bu yönler gözetilmemiştir.

Bu sebeplerle, onama kararı kaldırılarak, gerekli araştırmanın yapılmasına
 olanak sağlamak üzere yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, karar düzeltme isteğinin kabulü
 suretiyle Dairemizin onama kararı kaldırılarak, yerel mahkeme kararının  b o
 z u l - m a s ı  gerektiği kanısı ile çoğunluğun düzeltme isteğinin reddi
 yolunda oluşan kararına karşıyım.

Ferruh ATBAŞOĞLU
Üye


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini