 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1991/12750
K. 1992/11543
T. 17.9.1992
* TAPU KAYIT İPTALİ VE TESCİL
* KADASTRO TUTANAĞI
* HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
ÖZET : Kadastroya takaddüm eden sebeplere dayanılması halinde, kadastro
tutanağının kesinleşmesinden itibaren, 10 yıl içerisinde bu tür davaların
açılması gerekir. Olayımızda taşınmazın haricen devir tarihi tesbitten sonra
olduğuna göre hak düşürücü süre bakımından 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin
uygulanması mümkün olmaz.
(3402 s. Kadastro K. m. 12)
Enver ve müşterekleri ile İlknur ve müşterekleri aralarındaki tescil davasının
reddine dair, (Eyüp İkinci Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 8.5.1991 gün
ve 55/290 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar tarafından
süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacılar, İzzet adına tespit ve tescil edilmiş olan 1/2 payı mirascılarından
1967 yılında haricen devraldıklarından bahisle dava konusu taşınmazdaki İzzet
payının iptali ile kendileri adlarına tesciline karar verilmesini
istemişlerdir. Tapu kaydında 1/2 malik olarak gözüken İzzet 1966 yılında
ölmüş olup Vehbiye, Recep ve Ayet adında mirascılarını terketmiştir. Dava,
İzzet'e ait payın iptali istemine ilişkin bulunduğuna göre, davanın İzzet'in
mirascılarına yöneltilmesi gerekir. Vehbiye'nin ölüp ölmediği
bilinememektedir. Recep 1969 yılında ölmüş ise de Ayet'in hangi tarihte
öldüğü keza anlaşılamamaktadır. Bunlar kaydın iptali istenilen malik İzzet'in
mirascıları olduğuna göre, öncelikle Vehbiye ile Ayet'e ait mirascılık
belgelerinin istenmesi ve İzzet'in Vehbiye ile Ayet bakımından mirascılarının
belirlenmesi, davanın bunlarada yöneltilmesi gerekmektedir. Öncelikle taraf
teşkili yönünden mahkemece yapılan inceleme noksandır. İşin esasına gelince:
Davacılar az önce açıklandığı gibi İzzet'in payını 1967 yılında
devraldıklarını ileri sürmüşlerdir. Oysa bu taşınmaz 1966 yılında İzzet ve
Ayet adına tespit edilmiş ve tespit 1969 yılında kesinleşmiştir. 766 sayılı
Tapulama Kanununun 31/2. maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine göre
kadastroya takaddüm eden sebeplere dayanılması halinde kadastro tutanağının
kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinde bu tür davaların açılması
gerekir. 10 yıl içinde açılmayan davalar hak düşürücü süreye maruz kalır.
Ancak, olayımızda taşınmazın haricen devir tarihi tespitten sonra yani 1967
yılıdır. Hal böyle olunca olaya hak düşürücü süre bakımından 3402 sayılı
Kanunun 12. maddesinin uygulanması mümkün olmaz. Zira, devir tespitten sonra
vaki olmuştur ve davacılar bu işleme dayanmaktadırlar. Mahkemece kanun hükmü
yanlış yorumlanmak suretiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar
verilmiş olması isabetsizdir. Az önce açıklanan hususlar taraf teşikili
bakımından tamamlandıktan sonra iddia ve savunmanın incelenmesi ve sonucuna
göre bir karar verilmesi gerekir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle
yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve 8000 lira peşin harcın
istek halinde temyiz edenlere iadesine, 17.9.1992 tarihinde oybirliği ile
karar verildi.
|