 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
ESAS KARAR
91/10002 91/8344
ÖZET : Nafaka alacaklarının yabancı ülkede tahsili ile ilgili sözleşme
gereğince aracı kurumun dava ve takip yetkisi münhasıran nafakaya
yöneliktir.
Taraflar arasındaki nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp
düşünüldü.
Yabancı uyruklu ana ile davalının birleşmelerinden doğduğu iddia
olunan ve anasının yanında bulunan küçük için nafaka istenmiştir.
Dava, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve sosyal konseyi tarafından l956
yılında hazırlanan ve Türkiyenin sonradan iltihak ettiği, 26.l.l97l günlü
l33l sayılı kanunla onanan "Nafaka alacaklarının Yabancı Ülkelerde tahsili
ile ilgili sözleşme" uyarınca, aracı kurum sıfatıyla Cumhuriyet Savcısı
tarafından açılmıştır.
Yabancı mahkeme kararının 2675 sayılı kanun veya l620 sayılı kanunla
onaylanan sözleşme uyarınca tenfizi veya tanınması yönünde bir istek söz
konusu değildir.
l482 sayılı kanunla onanan "çocuklara karşı nafaka mükellefiyetine
uygulanacak kanunlara dair sözleşme" (La heye sözleşmesi) hükümlerinin
uygulanabilmesi için herşeyden önce çocuğun nesebi gayri sahih olduğunun
belirlenmesi gerekir. Nesebsiz olanların bu sözleşmeden yararlanmaları mümkün
değildir.
Evlilik dışı çocuk ile baba arasındaki kişisel ve mali ilişkilere
babanın milli hukuku uygulanır. (2675 sayılı kanun l7) Babaya karşı nisbeti
babalık hükmü ile veya tanıma suretiyle belli olan çocuk babanın aile ismini
taşır ve onun vatandaşlık hakkını iktisap eder. Babanın borçları, tıpkı
nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir. (M.K.3l2) Küçüğün davalı ile
irs ilişkisini gösteren Türk Hukukuna göre oluşan bir hüküm veya tanıma
belgesi ortaya konmamıştır. Her ne kadar Çekoslavak mahkemesi tarafından
davalının baba olduğuna dair bir karar verilmiş ise de bu karar için 2675
sayılı Milletler arası Özel ve Usul Hukuku hakkında kanuna uygun bir tenfiz
veya tanıma kararı getirilmemiştir. Söz konusu kanunun 34 ve müteakip
maddeleri uyarınca Türk Mahkemelerinden alınmış bir tenfiz veya tanıma kararı
getiilmedikçe söz konusu Çekoslavak mahkemesi kararı babalığı tesbit eden
hüküm olarak nitelendirilemez.
Bu yönler gözetilmeden birikmiş nafakanın tahsiline ve davalının her
ay 62.l00 Tl.nafaka ödemesine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazının bu sebeple kabulü ile hükmün
BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına
24.5.l99l tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
İ.Y.Ömeroğlu N.K.Yalçınkaya T.Alp A.N.Tuncer H.Dinç
(Muhalif) (Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Davanın reddi gerektiği yolundaki çoğunluk kararının gerekçesine aynen
katılıyorum. Ancak açıklanan gerekçeden daha önemli bir husus öncelikle
davanın reddini gerektirdiğinden çoğunluk kararının bu yönü belirlememesini
ilke bazında ciddi bir eksiklik sayıyorum. Şöyleki; 26.1.1971 tarihinde l33l
sayılı kanunla onaylanan ve l8.3.l97l tarihli ve l3782 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanan (Newyork sözleşmesi) ne Türkiye Cumhuriyetinin katılma gerekçesi
o tarihte HUMK.nun 540. maddesi yürürlükte bulunduğu ve aile hukukuna ilişkin
yabancı mahkeme ilamlarında tenfiz yasağı sürdügü için nafaka konusunda ikili
bir hukuk sistemine dayanılması ve söz konusu kuraldan ayrılınması amacına
yönelişdi (ESAT ŞENER - Milletlerarası Hukuk açısından nafaka ilamlarının
tenfizi - Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi sayı 47.sayfa 4) Daha sonra
yürürlüğe giren 2675 sayılı kanun ile HUMK.nun 540. maddesi yürürlükten
kaldırılmış ve yabancı mahkemelerin nafaka ilamlarının tenfizi olanağı
sağlanmıştır. Özetle 2675 sayılı kanunun 38. maddesine aykırılık oluşturan ve
bu sebeple tenfizi mümkün olmayan bir yabancı mahkeme ilamına (Newyork
Sözleşmesi)'ne dayanılarak hukuksal etkinlik sağlanması mümkün
olamayacaktır. Çoğunluk kararına açıklanan ek gerekçe ile katılmıyorum.
ÜYE
Namık K.Yalçınkaya
MUHALEFET ŞERHİ
Nafaka alacaklarının yabancı ülkede tahsili ile ilgili sözleşme çok
taraflı bir akit olup, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi
tarafından l956 yılında hazırlanmış, ülkemizde 26.1.1971 gün ve l33l sayılı
kanunla sözleşmeye iştirak etmiştir. Amaç yabancı ülkelerde nafaka konusunda
verilen ilamların infasındaki güçlükleri gidermek, nafakaya müştehak kişinin
bir an önce alacağına kavuşmasını temin etmektir.
Daha sonra ülkemizde nafaka ilamlarının tanınması ve tenfizine dair
olan Le Haye sözleşmesinide l973 yılında kabul etmiştir. Bu her iki
sözleşmeden sonrada l982 yılında 2675 sayılı Milletler arası hukuk ve usul
hukuku hakkındaki kanun yürürlüğe girmiş, ancak bu yasa sözü edilen iki
sözleşmeyide yürürlükten kaldırmamıştır.
Çekoslavak Sosyalist Cumhuriyeti Lounu mahkemesi 3.6.l986 günlü
kararında davalı Türk uyruklu İsmet Milor'un baba olduğuna karar vermiş ve bu
kararla küçük Helena içinde nafakaya hükmetmemiştir. Karar Medeni Kanunumuzun
295 ve 306.maddesine de uygundur. Gerçekten hükmün babalık kısmı 2675 sayılı
yasaya göre tanınmış yahut tenfiz edilmiş değildir.
Dava Newyork sözleşmesine istinaden açılmıştır. Sözleşmenin
5.maddesine göre tedbir niteliğindeki nafaka kararlarının dahi infazı imkan
dahilindedir.
Bir nafaka ilamının Newyork sözleşmesine, La Haye sözleşmesine ve 2675
sayılı yasanın 38.ve 42.maddelerine göre tahsilini istemek mümkündür. La Haye
sözleşmesi yahut 2675 sayılı yasanın tanıdığı imkanların tercihi halinde,
lehine nafakaya hükmedilen kişinin Türk mahkemesinden hükmün tanınması yahut
tenfizi konusunda dava açması zorunludur. Newyork sözleşmesinin 3.maddesi ise
özel olarak aracı kurumunda bu konuda dava açabileceği hükmünü getirmiştir.
Davacı bu imkandan yararlanmış ve aracı kurum (Adalet Bakanlığı) vasıtasıyla
davasını açmış ve biriken nafakasını istemiştir.
İzlenen yolda ve mahkemenin hesap tarzında yasaya aykırı bir yön
bulunmamaktadır. Karar doğrudur. Bu sebeplede değerli çoğunluğun bozma
yönündeki düşüncesine iştirak edilmemiştir.
ÜYE
Hakkı Dinç
|