Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



       T.C.
     YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

E.1991/10-277
K.1991/359
T.12/06/1991

	ÖZET  : 506 sayılı kanun 87. maddesinde, tali işverenin ödevine
 uymamasının sonuçlarından asıl işverenin de sorumlu olacağı kuralını
 koymuştur. Bu düzenleme gereğince, Kurum'un hak ve alacaklarından, ihale
 makamından iş alan asıl işverenler de sorumludur.
	Taraflar arasındaki "idari para cezasının Sosyal Sigortalar
 Kurumu'ndan istirdadı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara
 Altıncı İş Hakimliği)nce, davanın reddine dair verilen 11/10/1989 gün ve
 1126-637 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi
 üzerine, Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin 15/5/1990 gün ve 8112-4602 sayılı
 ilamiyle; (... Davacı işveren şirket almış olduğu P...... İnşaat ve Kazı
 Makinaları Fabrikası yapım işinin bazı bölümlerini aracı (taşaron) Osman,
 Adnan, Agah ve Yusuf'a vermiş, Kurumca araç (taşaron) işverenlere yapılan
 kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıtların ibraz edilmemesi nedeniyle tahakkuk
 ettirilen idari para cezaları asıl işveren davacı E.....  İnşaat ve İşletme
 A.Ş.nden istenmiştir. İdari para cezalarının ödenmesi halinde teminatın
 serbest bırakılacağı aksi halde icraen tahsili cihetine gidileceği 24/7/1987
 tarihli ve 74665 sayılı yazı ile ihtar edilmesi üzerine, davacı şirket aracı
 (taşaron) işverenler adına tahakkuk ettirilen idari para cezalarını yatırmış,
 yatırılan bu paranın  geri verilmesi hakkındaki 31/8/1989 tarihli yazılı
 istemin Kurum'ca kabul edilmemesi üzerine açılan bu davada, haksız olarak
 kendilerinden alınan 2.140.000.- TL. para cezasının Kurum'dan istirdadına
 karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
	Osman, Adnan, Agah ve Yusuf'un aracı (taşaron) olduğu, bu aracılara
 yapılan kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıt ibraz etmemeleri nedeniyle
 kendilerine cem'an 2.140.000.- lira idari para cezası tayin edildiği
 konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu nedenle çözümlenmesi gereken
 hukuksal sorun aracı (taşaron) işverenlere kayıtları ihtara rağmen ibraz
 etmemeleri nedeniyle tayin edilen idari para cezalarından asıl işverenin
 sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
	İdari para cezalarının kimlerden ve ne şekilde tahsil edileceği 506
 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 8 ve 140. maddelerinde gösterilmiştir.
	Anılan maddede yazılı işverenin idari para cezası tayin edilen
 işveren, yani olayımızdaki aracı (taşaron) işveren olduğu açıktır. Aracı
 (taşaron) işverenin cezai yönden idari para cezasından sorumluluğu kişisel
 olup bu cezadan asıl işverenin sorumlu  tutulamayacağı ortadadır. Bu konuda
 açık bir yasa hükmü  bulunmadıkça aracı (taşaron) işverenin suç teşkil eden
 fiili sonucu tayin edilen idari para cezasından onunla birlikte bir
 başkasının, örneğin, asıl işverinin sorumlu tutulması mümkün değildir. Böyle
 bir durumun ceza hukuku ilkeleri ile bağdaşmazlığı açık-seçiktir.
	Aynı Kanunun 87. maddesine dayanılarak idari para cezasının asıl
 işverenden istenip istenemeyeceği "ödev" sözcüğünün yorumu ile ilgilidir. 87.
 maddeyi sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla
 sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden
 dolayı, (Hangi ödevlerden dolayı? Bu konunun alınan sigortalı yönünden
 işverene yüklediği ödevlerden dolayı) aracı olan üçüncü kişi ile birlikte
 asıl işveren de sorumludur, şeklinde anlamak gerekir. Sigorta haklarının
 aracı ve vasıtasıyla işe girilmesi halinde kaybolması ihtimalini önlemek
 maksadı ile anılan maddenin getirdiği hükümet gerekçesinde belirgin biçimde
 vurgulanmış olması da bu sonucu doğrulamaktadır. 506 sayılı Yasanın 140.
 maddesinde yazılı suçlar hakkında mahkemelerce hükmolunan para cezaları
 savcılık kanalı ile tahsil edilip Kurum'a verilmekte ve bu para cezaları kamu
 para cezası sayılmakta iken ve 87. madde kapsamına girmediği tartışmasızken
 81. ve 140. maddelerin 3395 sayılı Kanunla değiştirilip cezaların idari para
 cezasına dönüştürülmesi ve tahsil şeklinin değiştirilmesi üzerine para
 cezalarının da 87. madde kapsamına girdiği ve yorum şeklinin Yasa koyucunun
 bidayetteki amacına uygun olduğu söylenemez. Asıl işverenin yerine getirmesi
 olanaksız bulunan ve aracıya ait olan bir ödevden dolayı asıl işveren sorumlu
 tutulamaz. Yasa koyucunun, bir kimseye kendi gücü dışında kalan ve istese de
 yapması olanaksız bulunan hususlardan ötürü sorumlu tutulması da düşünülemez.
 Yasaya aykırı yönetmelik hükmünün ise hukuki sonuç doğuracağı söylenemez.
	Mahkemece, "bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden istemin kabulü
 yerine reddi yolunda hüküm kurulmuş olması usule ve yasaya aykırıdır"
 gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
 yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

        Temyiz Eden:Davacı Vekili

	Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü:
	Davacı, işveren E..... İnşaat ve İşletme A.Ş. Genel Müdürlüğünün P....
 İnşaat ve Kazı Makinaları Fabrikası yapımı işini üstlendiği, işin bazı bölüm
 ve eklentilerinde Osman, Adnan, Ağah, Yusuf isimli üçüncü kişilere
 (taşaronlara) işverdiği, bu kişilerin, asıl işverenden aldıkları bu işleri
 yapabilmek için işçi çalıştırdıkları Sosyal Sigortalar Kurumu'nun bu tali
 işverenlere kayıt ve belge ibrazı için tebligat yaptığı bunların kayıt ve
 belge ibraz etmedikleri ve bu nedenle 506 sayılı Kanunun 79/3. maddesi
 uyarınca Kurum tarafından idari para cezasına çarptırıldıkları idari para
 cezası yükümlülüklerinin kesinleştiği, Kurumun bu para cezalarını, anılan
 Kanunun 87. maddesine dayanarak asıl işverenden istediği, ihale makamından iş
 alan asıl işveren durumundaki E....... İnşaat ve İşletme A.Ş. Genel
 Müdürlüğü'nün bu cezaları Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödediği, sonradan söz
 konusu paraların yanlış ve haksız alındığını ileri sürerek faiziyle birlikte
 Kurum'dan geri alınması için işbu davayı açtığı dosya içeriğinden
 anlaşılmaktadır. Öte yandan, Kurumun'un 24/7/1989 tarihli yazısı ile, para
 cezalarını ödemedikçe teminatları serbest bırakmayacağını bildirmesi üzerine,
 28/8/1989 tarih 1039-1042 nolu makbuzlarla hiç bir kaydı ihtirazı dahi
 dermeyan edilmeden ve taşaronların yatırdığı şeklinde düzenlenen makbuzlarla
 paraların ödendiği 31/8/1989 tarihinde davacı işverenin Kurum'a dilekçe ile
 başvurup, paraları geri istediği görülmektedir. 
	Kurum'un 24/7/1989 tarihli yazısını, manevi cebir olarak yorumlamak
 olanaksızdır. Çünkü, 506 sayılı Kanun m. 83 hükmünce, Kurum teminat ve
 hakedişleri idari para cezasına karşılık tutamaz. Sadece prim borcu için
 karşılık tutabilir. Bu nedenle Kurum yazısı geçersizdir. Kurum bu yola
 gittiğinde, ihale makamından iş alan asıl işverenin, teminat ve hakedişlerin
 serbest bırakılmasını 83. maddeye dayanarak sağlamasına yasal olanak
 bulunduğundan, ödemelerin cebri olduğu düşünülemez. Söz konusu paraların hiç
 bir kaydı ihtirazı dahi dermeyan edilmeden ve rızaen ödendiği ortadadır.
	Çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, söz konusu paraları, asıl
 işverenin, Kurum'dan geri istemek hakkına sahip olup olmadığı, Kurum'un tali
 işverenlerin kayıt ve belge ibraz etme yükümlülüklerine aykırı
 davranmalarından dolayı kendilerine uygulanan idari para cezalarının
 ödenmesinden, 506 sayılı Kanunun  m. 87 çevresinde ihale makamından iş alan
 asıl işverenlerin de müteselsilen sorumlu olup olmadıkları ve müteselsil
 sorumluluk çevresinde ödeme vaki olmuşsa, geri alma hakkının kime karşı
 kullanılabileceği konularını açıklığa kavuşturmaktan ibarettir.
	3395 sayılı Yasa ile 506 sayılı Kanunun m. 79 değiştirilmiştir. 79/1.
 maddeye göre işveren bir ay içerisinde çalıştırdığı sigortalının, sigorta
 primleri hesabına esas tutulan kazançlar toplamı ve prim ödeme gün ve
 sayıları ile sigorta primlerini gösteren ve örneği yönetmelikte belirtilen
 prim belgelerini, ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar Kurum'a
 vermekle ve bu belgelerin muhteviyatını doğrulayacak muteber iş yeri
 kayıtlarının Kurum'ca istenilmesi halinde ibraz etmekle veya sigortalı
 çalıştırmadığı takdirde bu hususu yazılı olarak önceden Kurum'a bildirmekle
 yükümlüdür. Buradaki işveren deyiminin bu olayda olduğu gibi, ihale
 makamından iş yükümlenen asıl işverenlerden işin bir bölümü ve eklentisinde
 iş kabul eden taşaronlar-tali işverenleri de kapsadığı, bunların kendi
 adlarına çalıştırdıkları sigortalılar için 79/1. maddedeki yükümlülükleri
 yerine getirmek zorunda oldukları kuşkusuzdur.
	506 sayılı Kanunun ortak hükümleri bölümünde yer alan ve 79/1.
 maddedeki yükümlülüklere de şamil olan, 87. maddesi, "sigortalılar üçüncü bir
 kişinin aracılığıyla işe girmiş, ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile bu
 kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı aracı olan ücüncü kişi ile
 birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya işin bölüm ve
 eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü
 kişiye aracı denir" kurallarını içermektedir. 
	Yukarıda açıklandığı gibi bu aracılar nitelikçe, tali işveren
 taşarondurlar. Zira kendi adlarına, işin bir bölümü ve eklentisinde işin
 ikmali için, 506 sayılı Kanun m.4/1'deki tanıma uygun biçimde sigortalı
 çalışmaktadılar. Bu nedenle de 79/1'deki yükümlülüklere muhataptırlar. 79/1.
 maddedeki yükümlülüğe aykırı davranmanın yaptırımı ise, 79/3 ve 79/5'de
 gösterilmiştir. 79/5. maddeye göre Kurum re'sen belge düzenleme ve prim
 tespiti yapabildiği gibi bunlara etkileyici bir yaptırım olarak 79/3.
 fıkradaki "Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen işverenler hakkında 140. madde
 hükümleri uygulanır" kuralı gereğince idari para cezası uygulayabilir.
	Böylece 3395 sayılı Kanundan önceki ölçümleme sistemi kaldırılıp,
 resen düzenleme ve tespit ve idari para cezası sistemleri getirilerek
 yaptırım belirlenmiş ve sistem güçlendirilmiştir. Aynı şekilde, mahkemelerce
 ilamla uygulanan ve Ceza Mahkemeleri Usulü Kanununa göre Cumhuriyet
 Savcılıklarınca tahsil edilen ve ceza hukuku alanına giren ağır para cezaları
 yerine, Kurum'ca verilen, idari para cezası vasfında ve 81. maddede
 yaptırımlar getirilmiştir. Geri alınması istenilen idari para cezalarının
 yasal biçimde oluşturduğu ve kesinleştiği tartışmasızdır.
	Bu paraların yasal alacaklı Kurum veznesine yatırıldığı ve Kurum'un
 idari para cezası alacağını böylece tahsil ettiği de ortadadır. Bu idari para
 cezalarının, asıl borçluların ihale makamından iş alan asıl işveren
 davacıdan, işin kimi bölüm ve eklentilerinde iş yükümlenen tali işverenler
 olduğu ve 79/1. maddedeki yükümlülüklerine aykırı davranmaları nedeniyle
 sadece tali işverenler hakkında uygulandığı da meydandadır.
	O halde, bu idari para cezalarının "Bu Kanunun işverene yüklediği
 ödevler"e uyulmamasının sonucu ve yaptırımı olduğu belirgindir.
	506 sayılı Kanun 87. maddesinde, tali işverenin ödevine uymamasının
 sonuçlarından asıl işverenin de sorumlu olacağı kuralını koymuştur. Zira,
 tali işverenler hayat deneyimleriyle ortadadır ki ekonomik bakımdan asıl
 işverenlere göre güçsüz  kişilerdir. Bunların kişisel olarak sorumlu
 tutulmaları, gerek sigortalıların, gerek sigortalılara verilecek sosyal
 güvenlik haklarını uygulayan Sosyal Sigortalar Kurumu'nun hak ve alacaklarını
 güvenceye almakta yetersiz olabilir. Bu nedenle, yasa koyucu ortak yükümlerde
 madde 86 ile tali işverenlerin ödevlerine uymamalarının yaptırımlarından
 güçlü asıl işverenleri de müteselsil sorumlu tutan, sosyal güvenlik hukukunun
 isteklerine uygun düşen, bir düzenleme yapmıştır.
	Bu düzenleme gereğince, Kurumun parasal hak ve alacaklarından, ihale
 makamından iş alan asıl işverenler de sorumludur. İşte, asıl işveren bu
 müteselsil sorumluluk gereğince tali işverenin idari para cezasından
 sorumludur. Bunu kuruma ödemiş ise Kurumdan geri isteyemez. Ödemekle yükümlü
 olduğu bir borcu ödemiştir. Fakat asıl yükümlü tali işverenlere rücu
 edebilir.
	Ne var ki, tali işverenler hakkında yöntemince açılmış bir dava
 bulunmadığından yasal alacaklı Kurum aleyhine açılan davanın reddi gerekir.
 Bu itibarla mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın
 reddedilmesi doğrudur.
	O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
	SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme
 kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve (2700) lira bakiye
 temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 12/6/1991 gününde
 oyçokluğuyla karar verildi.

Birinci Başkanvekili 4.Huk.D.Bşk.  6.Huk.D.Bşk.   7.Huk.D.Bşk.
İ.Teoman PAMİR       T.Uygur       A.Berksun      İ.H.Güroğlu
Bozma                Bozma

9.Huk.D.Bşk.         10.Huk.D.Bşk. 3.Huk.D.Bşk. 11.Huk.D.Bşk.V.
E.Çubukçu            İ.T.Ozanoğlu  E.Doğrusöz     N.Özkan

R.Özüarı             B.C.Kadılar   O.Yalçınkaya   M.S.Aykonu
                     Bozma

M.Elçin              F.Atbaşoğlu   T.Alp         5.Huk.D.Bşk.V.
                                   Değişik Onama  Y.S.Kitiş
                                                  Bozma

Ç.Aşçıoğlu         M.S.Kostakoğlu  I.Ulaş         A.Özaslan

D.Topçuoğlu        A.Hamzaoğulları E.Aktekin      K.Kadıoğlu
Bozma              Bozma           Bozma

E.Özkaya           N.Yavuz         H.Seyrek       K.F.Çavga

C.Sanin            8.Huk.D.Bşk.V.  İ.Ulusoy       S.Uysal
Bozma              T.Uğur

M.Oskay            H.Dinç          S.Sapanoğlu    Ş.E.Serim

H.Demirhan

	 	KARŞI OY YAZISI

	Davacı işveren şirket almış olduğu P..... İnşaat ve Kazı Makinaları
  Fabrikası Yapım işinin bazım bölümlerini aracı (taşaron) Osman, Adnan, Agah,
 ve Yusuf'a vermiş, Kurum'ca aracı (taşaron) işvrenlere yapılan kayıt ibraz
 tebligatına  rağmen kayıtların ibraz edilmemesi nedeniyle tahakkuk  ettirilen
 idari para cezaları asıl işveren davacı E...... İnşaat ve İşletme A.Ş.'nden
 istenmiştir. İdari para cezalarının ödenmesi halinde teminatın serbest
 bırakılacağı, aksi halde icraen tahsili cihetine gidileceği 24.7.1987 tarihli
 ve 74665 sayılı yazı ile ihtar edilmesi üzerine, davacı şirket aracı
 (taşaron) işverenler adına tahakkuk ettirilen idari para cezalarını yatırmış,
 yatırılan bu paranın geri verilmesi hakkındaki 31.8.1989 tarihli yazılı
 istemin kurumca kabul edilmemesi üzerine açılan bu davada, haksız olarak
 kendilerinden alınan 2.140.000 TL. para cezasının Kurum'dan istirdadına karar
 verilmesi talep ve dava olunmuştur.
	Osman, Adnan, Agah ve Yusuf'un aracı (taşaron) işveren olduğu, bu
 aracılara yapılan kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıt ibraz etmemeleri
 nedeniyle kendilerine cem'an 2.140.000.- TL. idari para cezası tayin edildiği
 konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu nedenle çözümlenmesi gereken
 hukuksal sorun aracı (taşaron) işverenlere, kayıtları ihtara rağmen ibraz
 etmemeleri nedeniyle tayin edilen idari para cezalarından asıl işverenin
 sorumlu olup olmadığı bu para cezasının 506 sayılı Sosyal Sigortalar
 Kanununun 87. maddesine dayanılarak işverenden istenip istenemeyeceği
 noktasında toplanmaktadır.
	Anılan Kanunun 87. maddesine dayanılarak idari para cezasının asıl
 işverenden istenip istenemeyceği maddedeki "ödev" sözcüğünün yorumu ile
 ilgilidir. 87. maddeyi "sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığıyla işe
 girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile bu Kanunun işverene yüklediği
 ödevlerden dolayı, (hangi ödevlerden dolayı? Alınan sigortalı yönünden bu
 Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı) aracı olan üçüncü kişi ile
 birlikte asıl işveren de sorumludur" şeklinde anlamak gerekir. Sigorta
 haklarının, aracı vasıtasıyla işe girilmesi halinde  kaybolması ihtimalini
 önlemek maksadı ile anılan maddenin getirildiği hükümet gerekçesinde belirgin
 biçimde vurgulanmış olması da bu sonucu doğrulamaktadır. 3395 sayılı Kanun
 ile değiştirilmeden önce 506 sayılı Kanunun 140. maddesinde yazılı suçlar
 hakkında mahkemelerce hükmolunan para cezalarının savcılık kanalı ile tahsil
 edilir, Kurum'a verildiği ve bu para cezalarının Kamu para cezası sayıldığı,
 87. madde kapsamına alınmak istenmesi giderek aracı işverene (taşaron) tayin
 edilen para cezalarından asıl işverenin de müteselsilen sorumlu tutulmasının
 amaçlanması halinde, 87. maddenin bu doğrultuda yeniden düzenlenmesi
 gerektiği ortadadır. 87. madde para cezalarını da kapsayacak biçimde yeniden
 düzenlenmedikçe, yasa koyucunun  bidayette hükümet gerekçesinde yazılı olan
 amacının, 3395 sayılı Kanunla 140. maddede yapılan değişiklik üzerine
 değiştiği, para cezalarını da kapsar hale geldiği söylenemez. Başka bir
 anlatımla, 3395 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce 87. madde, 140.
 maddede yazılı para cezalarını kapsamadığına göre, 3395 sayılı Kanunla 87.
 maddede değişiklik yapılıp para cezaları da kapsama alınacak biçimde kapsamı
 genişletilmedikçe, 140. maddede yazılı amme para cezalarının idari para
 cezası olarak değiştirilmiş olması nedenine dayanılarak 87. maddenin idari
 para cezalarını da kapsadığı iddia olunamaz. Aksinin kabulü yasama
 belgelerinde vurgulanan yasa koyucunun amacına, yorum kurallarına açıkça
 aykırı olacağı gibi, yasal hukuksal ve mantıksal bir dayanakta gösterilemez.
 Asıl işverenin yerine getirmesi olanaksız bulunan ve aracıya ait olan bir
 ödevden dolayı asıl işveren sorumlu tutulamaz. Yasa koyucunun bir kimseyi
 kendi gücü dışında kalan ve istese de yapması olanaksız bulunan  hususlardan
 ötürü sorumlu tutması da düşünülemez. Yasaya aykırı yönetmelik hükmünün ise
 hukuki sonuç doğuracağı söylenemez. 
	İdari para cezalarının kimlerden ve ne şekilde tahsil edileceği 506
 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 81 ve 140. maddelerinde gösterilmiştir.
 Anılan maddeler de yazılı işverenin idari para cezası tayin edilen işveren,
 yani olayımızdaki aracı (taşaron) işveren olduğu açıktır. Aracı (taşaron)
 işverenin cezai yönden idari para cezasından sorumluluğu kişisel olup, bu
 cezadan asıl işverenin sorumlu tutulamayacağı ortadadır. Bu konuda açık bir
 yasa hükmü bulunmadıkça aracı (taşaron) işyerinin suç teşkil eden fiili
 sonucu tayin edilen idari para cezasından onunla birlikte bir başkasının,
 örneğin asıl işveren sorumlu tutulması mümkün değildir. Böyle bir durumun
 ceza hukuku ilkeleri ile de bağdaşmazlığı açık-seçiktir.
	Doktrinde suçun çeşitli tanımları yapılmıştır. Yeni akıma göre suç,
 "bir insanın kusurlu ve hukuka aykırı fiili" şeklinde tanımlanmakta, "fiil"
  "Hukuka aykırılık" ve "kusurluluk" olmak üzere 3 unsur aranmaktadır.
 Geleneksel doktrinde ise 2 unsur yeterli bulunmaktadır. Bunlar objektif
 (maddi) unsur, subjektif (manevi) unsurdur. Hukuka aykırılık suçun
 dışındadır. Böyle olunca da "fiil" ve "kusurluluk" olarak suçta sadece 2
 unsur kabulü daha doğrudur (Erem T.C. Hukuku/1985, S:22). Suçta geleneksel
 doktrinde kabul edildiği gibi 2, yeni akımda kabul edildiği gibi 3 unsur
 aransa da 506 sayılı Kanunun 3395 sayılı Kanunla değiştirilen 140. maddesinde
 yazılı  fiillerin suç teşkil ettikleri "fiil", "hukuka aykırılık" ve
 "kusurluluk" unsurlarının bulunduğu tartışılamayacak kadar açıktır. Kaldı ki
 3395 sayılı Kanunun 17. maddesiyle 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 1.
 maddesinde "... mahkemelerin görev alanı dışına çıkarılan suçlarla ilgili
 olanlar hakkında görevsizlik kararı verilerek dosyalarındaki tutanak ve
 belgeler para cezası vermeye yetkili Sosyal Sigortalar Kurumu ilgili
 ünitelerine gönderilir. Kurum, gönderilen tutanakların ilgilileri hakkında
 tutanaklarında yazılı suçun Kanun değişikliğinde önceki para cezasının asgari
 haddini uygulamak suretiyle para cezası tutanağı düzenler" hükmü ile yasa
 koyucunun, bu fiillerin suç olduğunu açık şekilde vurgulaması ve ceza
 hukukunun temel ilkelerini uygulaması da madde de yazılı fiillerin suç teşkil
 eden fiiller olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Maddede yazılı 3.000.-
 liradan 75.000.- liraya kadar ağır para cezası 3395 sayılı Kanunla 10.000.
 liradan 500.000.- liraya kadar para cezası olarak değiştirilmiş, cezanın
 asgari ve azami haddi arttırılmıştır. Ağır para cezası olarak değiştirilmesi,
 hükmedilecek idari para cezasını ceza olmaktan çıkarmış değildir.
	Suçların çoğalması ve hakimlerin hepsine yetişememesi gibi pratik
 zorunluluklar bir kısım hafif suçların cezalarını, ilgilinin kabulü şartına
 bağlı olarak, idarenin (Maliye, Gümrük İdaresi, Belediye gibi) tayin etmesini
 gerektirmiş ve "İdarenin ceza kararnamesi" adlı Kurumu doğurmuştur. Bu suç ve
 cezalara çok defa "idari suç" ve "idari para cezası" adı verilmiş, hatta
 bunların klasik anlamda ceza değil, "idari müeyyide", klasik anlamda suç
 değil "idari müeyyideyi gerektiren fiil" oldukları söylenmişse de idari suç
 denilen de suçtur. İdari ceza denilen de cezadır. Mesele, hepsine hakim
 yetiştirememekten doğmuştur. Şu veya bu makamın karar vermesi onların
 niteliğine tesir etmez. Hepsi de suçtur ama kimisini hakim şu usulle,
 kimisini idare bu usulle cezalandırır (Kunter, Muhakeme Hukuk Dalı Olarak
 Ceza Muhakemesi Hukuku, 1985, S.750-751).
	140. madde de aracı (taşaron) işverenin fiilinden dolayı asıl işveren
 sorumlu tutulmadığına, asıl işveren açısından ceza tayin edilmediğine göre,
 aracı (taşaron) işverenin kesinleşen para cezasından asıl işverenin sorumlu
 tutulması, ceza hukukunun cezaların şahsiliği, kusursuz suç ve ceza
 olmayacağı temil ilkelerine de aykırıdır.
	Bu gerekçelerle yerel mahkeme kararının bozulması oyundayız.

              ÜYE                      ÜYE
          Cahit KADILAR          Adnan HAMZAOĞULLARI

	 	-KARŞI OY YAZISI-

	S.S.K. K. 87. maddesi bu kanunda gösterilen para cezasına uygulanmaz.
 Ancak davacı vekaletsiz tasarruf hükümleri çerçevesinde taşaronun para
 cezasını davalı SSK.ya ödemiştir. Bu ödemeyi istirdat edemez. Ancak asıl
 borçlu taşaron rücu edebilir. Davanın reddi sonucu itibariyle doğrudur.

                                         ÜYE
                                      TAHİR ALP
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini