 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/1-281
K. 1991/324
T. 25.11.1991
* ADAM ÖLDÜRMEK
* HAKSIZ TAHRİK
* TAKDİRİ İNDİRİM
ÖZET : İki ila dokuz yaşlarındaki maktüllerin zihinsel özürlü olmaları, evde
huzursuzluğa sebebiyet vermeleri, çevreyi rahatsız etmeleri, okulda başarısız
olmaları üzüntü kaynağı ise de haksız bir fiil olarak kabul edilemez.
Maktüllerin özürlü olmaları ile sanığın eylemi arasında bir uygunluk
bulunmamaktadır. Haksız tahrik hükümleri uygulanamaz.
Olayın görgü tanığı yoktur. Sanık ikrarı ile olayın ortaya çıkmasını sağlamış,
suç vasfının belirlenmesine yardımcı olmuştur. Ayrıca matüllerin durumları,
ev içinde huzursuzluğa neden olmaları yüzünden duyulan üzüntünün etkisiyle
işlenen fiilde, sanığın içinde bulunduğu ruh hali takdiri indirim nedeni
olarak nazara alınmalıdır.
(765 s. TCK. m. 51, 59)
Tasarlayarak dört çocuğunu öldürmek suçundan sanık Lütfi'nin, TCY.nın
450/1,4,5,son maddeleri gereğince idam cezası ile cezalandırılmasına ilişkin,
(Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi)nce oyçokluğuyla verilen 20.3.1987 gün, 37/63
sayılı re'sen temyize tabi olan hükmün sanık vekili ve C. Savcısı tarafından
da temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, 3.11.1987
gün, 2810/3791 sayı ile; "sanığın ceza ehliyetinin araştırılmaması,
iddianamenin nüfus kaydına göre düzeltilmemesi, hakimlerin yetki belgesinin
dosyaya konulmaması" isabetsizliğinden bozmuş, bozmaya uyan Yerel Mahkeme,
bozma gereğini yerine getirdikten sonra, 26.2.1990 gün, 250/35 sayı ile;
sanığın TCY.nın 450/1,4,son maddeleri uyarınca dört kez idam cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir.
Re'sen temyize tabi olan bu hükmün sanık vekili tarafından da temyizi üzerine
Özel Daire, 12.6.1990 gün, 1413/1731 sayı ile;
1- .Tahrik edenin kusur yeteneğine sahip olmamasının TCY.nın 51.maddesinin
uygulanabilmesine bir engel teşkil etmeyeceği, anılan maddenin
uygulanabilmesi için bilinçli olarak yapılmasa bile, mağdurdan gelen gazap
veya şiddetli elem doğurmaya elverişli" hareketlerin sanığın iradesini
sarstığı gözönünde tutulduğunda, sanığın maruz kaldığı tahrikin etkisiyle suç
işlediğinin kabulünde zorunluluk bulunduğunun düşünülmemesi,
2- Görgü tanığı bulunmayan olayda suçun sübutu ve vasfı sanığın ikrarına
dayanarak kabul edildiği halde, sanığa verilen cezadan TCK.nun 59. maddesiyle
indirim yapılmaması" nedeniyle hükmü bozmuştur.
Yerel Mahkeme 21.11.1990 gün, 202/270 sayı ile önceki hükümde direnmiş,
dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulu, 11.3.1991 gün, 45/71 sayı ile; "Duruşma
tutanağının mahkeme başkanı tarafından imzalanmayarak CMUY. nun 264.
maddesine aykırı davranılması" isabetsizliğinden bozmuş, bozmaya uyan Yerel
Mahkeme bozma gereğini yerine getirdikten sonra Özel Daire bozma kararına
karşı; "Maktüller bedensel ve zihinsel özürlü olup sevgiye ve himayeye
muhtaçtırlar. Sanığı iradi olarak tahrik etmemişlerdir. Özürlü olmaları
tahrik sebebi sayılamaz. Ayrıca TCY.nın 59. maddesi hakimin taktirine
bırakılmıştır. Sanık peş peşe dört çocuğunu öldürmüştür. Hafifletici takdire
layık değildir" gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Direnme hükmü re'sen temyize tabi olduğundan dosya, Yargıtay C.
Başsavcılığı'nın onama istemli 14.10.1991 tarihli tebliğnamesiyle Birinci
Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup
düşünüldü:
Yakın akrabaka evliliği yapan sanığın zihinsel özürlü beş çocuğu olmuş ve daha
sonra karısından boşanmıştır. Yeniden evlenen sanıkla ikinci eşi arasında
çocukları nedeniyle münakaşa çıkmış ve huzursuzluk başlamıştır. Çocukların
tümü piknikte zehirlenmişler, en büyükleri olan Çakır ölmüş, diğerleri tıbbi
tedavi ile kurtarılmıştır. Üvey anneleri çocuklara kötü davranmaya başlamış,
onları dövmüş, hatta yemek vermemiş ve ellerini yakmıştır. Okulda da başarılı
olmayan çocuklar, çevreyi rahatsız etmişler ve evde kalmaya başlamışlardır.
Sanık çocuklarını yetiştirme yurduna vermeye çalışmış, sonuç alamamıştır. Bu
ortam içersinde bunalan sanık, olay günü eşi ile birlikte evden çıkmış,
bilahare tek başına geri dönerek kapıyı kırmış ve içeri girmiştir. Odada
oynamakta bulunan maktülleri sırayla, öteki odaya getirip bel kemeri ve
naylon iple boğmuş, hazırladığı fidye mektubunu masaya bırakarak cesetleri
arabasının bagajında kent dışına çıkarıp çalılıklara bırakmıştır.
Sanık; işyerinde çalışırken çağrılması üzerine eve gittiğinde olayı
öğrendiğini söylemiş, bir süre sonra Asayiş Şube Müdürlüğüne imzasız mektup
yazarak cesetlerin bulunduğu yeri tarif etmiştir. Cesetlerin bulunmasından
sonra alınan ifadesinde, olayı ayrıntıları ile anlatmış, TCY.nın 450/1,4,son
maddeleri gereğince dört kez idam cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir ihtilaf yoktur.
Uyuşmazlığın konusunu, sanık hakkında haksız tahrik ve takdiri tahfif
hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususları oluşturmaktadır.
1- Haksız tahrik; failin, haksız bir fiilinin doğurduğu öfke ve elemin etkisi
altında hareket ederek suç işlemesidir. Haksız tahrik hükümlerinin
uygulanabilmesi için;
a- Tahriki oluşturan bir fiil olmalı,
b- Bu fiil haksız bulunmalı,
c- Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d- Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddi olayda, maktüllerin sanığa yönelik haksız
eylemlerinden sözedilemez. İki ila dokuz yaşlarında bulunan maktüllerin
zihinsel özürlü olmaları, evde huzursuzluğa sebebiyet vermeleri, çevreyi
rahatsız etmeleri, okulda başarısız olmaları üzüntü kaynağı ise de haksız bir
fiil olarak kabul edilemez. Maktüllerin zihinsel özürlü olmaları ile sanığın
eylemi arasında bir uygunluk bulunmamaktadır. Haksız tahrik hükümleri
uygulanamaz. Aksi takdirde yatalak hastanın öldürülmesi halinde de haksız
tahrik hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu durum ise, "Tahriki oluşturan
haksız bir fiil olmalıdır" koşuluna aykırıdır. Çocukların kendi
maluliyetlerinin babalarına karşı haksızlıkları veya haksız hareketleri
olarak kabul ve değerlendirilmesine hukuken imkan yoktur.
Bu itibarla; koşulları gerçekleşmediğinden sanık hakkında haksız tahrik
hükümlerinin uygulanması olanaksız olup, Özel Daire bozma kararının bir nolu
bendine yönelik direnme kararı doğrudur.
2- TCY.nın 59. maddesi mahkemenin takdirine bağlı hususlardan olmakla beraber,
bu takdir hakkının kullanılmaması nedeniyle gösterilen gerekçenin makul ve
makbul olması, hukuk kaidelerini zedelemeyecek, yasanın amacına aykırı
düşmeyecek ve vicdanları rahatsız etmeyecek bir mahiyet taşıması, hak ve
nesafet kurallarına uygun olması gerekmektedir. Bu madde yalnız suçun
işlenişine göre cezanın verilmesini önlemek ve failin kişiliğine uygun
biçimde cezanın şahsileştirilmesini sağlamak amacı gütmektedir. Sadece suçun
işleniş biçiminin ağırlığından sözedilerek TCY.nın 59. maddesinin
uygulanmasından vazgeçilemez. Aksi hal, olaya göre değil kişiliğe göre
uygulanması gereken 59. maddenin amacına aykırıdır.
Ayrıca, ikrarı ile suçun ortaya çıkmasını ve suç vasfının tayinini sağlayan
sanık hakkında TCY.nın 59. maddesinin uygulanması gerektiği Yargıtay Ceza
Genel Kurulu ile Özel Dairelerin yerleşmiş ve duraksamasız uyguladığı
esaslardandır.
İncelenen dosyada, olayın görgü tanığı yoktur. Sanık, ikrarı ile olayın ortaya
çıkmasını sağlamış, suç vasfının belirlenmesine yardımcı olmuştur. Ayrıca
maktüllerin durumları ve ev içinde huzursuzluğa neden olmaları yüzünden
duyulan üzüntünün etkisiyle işlenen fiilde, sanığın içinde bulunduğu ruh hali
takdiri indirim nedeni olarak nazara alınmalıdır.
Bu itibarla; takdiri indirim nedenlerini sınırlamamış olan yasa koyucunun
iradesi doğrultusunda TCY.nın 59. maddesinin uygulanması oluşa, hak ve
adalete daha uygun olacaktır.
* Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri; "Mahkemece gösterilen
gerekçeye göre direnme hükmünün onanması" gerektiği,
* Üç Üye ise; "Daire bozma kararının haklı nedenlere dayandığı" görüşüyle;
Üyelerden VURAL SAVAŞ; (Sanığın haksız bir tahrikin etkisiyle suç
işlemediğini kabul eden Yerel Mahkemece ve konunun Genel Kurulumuzda
tartışılması sırasında çoğunluk görüşüne dayanak yapılan görüşler kabul
edilebilir nitelikte değildir. Şöyle ki:
a- Doktrinde F. EREM, DÖNMEZER, ERMAN, NECDET YALKUT, A.P. GÖZÜBÜYÜK, T.T.
YÜCE, TİMUR DEMİRBAŞ tarafından benimsenip 1. Ceza Dairesi'nin 9.6.1978 gün
ve 2209-2529 sayılı; CGK.nun 15.4.1968 gün ve 252/37 sayılı ve sonraki pek
çok kararlarında belirtildiği gibi: "Tasarlama ile, haksız tahrik birarada
bulunabilir".
b- Kanunumuz, sadece belirli halleri haksız tahrik sayan, mesela yanlız
öldürmeye teşebbüs, müessir fiil, ırza tecavüz gibi sayılı hareketlerin
haksız tahrik sayılabileceğini benimseyen Fransız sisteminden farklı olarak,
ne gibi hallerin tahrik sayılabileceklerini göstermiş değildir; bir fiilin
tahrik edici nitelikte olup olmadığı tamamen değişen kriterlere göre, mesela
tahrik edildiğini ileri süren kimsenin kişisel niteliklerine, tahriki
oluşturan fiili yapan kimsenin durumuna, bu kimseler arasındaki ilişkiye,
zaman ve yer şartlarına göre takdir olunur. Bu fiil olumlu, yada olumsuz bir
hareket olabileceği gibi, bir söz, yazı veya işaret tarzından ibaret
bulunabilir. Tahriki teşkil eden fiilin, mutlaka tepkide bulunan kimseye
karşı işlenmiş olması şart değildir; ona yakın bir kimseye, failce sevilen
veya sayılan bir kişiye, hatta bir yabancıya karşı yapılan bir fiil, faili
öfke veya elem haline sokabilir- MAJNO, MANZİNİ, PANAİN, KONİ, EREM,
MAGGİORE'ye ya da atfen DÖMEZER/ERMAN, No: 1095-.
c- Fiilin haksız olması için, suç teşkil etmesi veya Borçlar Hukukunun
anladığı manada bir "Haksız fiil" sayılabilmesi şart değildir- MANZİNİ II,
242; Dr. TİMUR DEMİRBAŞ, Türk Hukukunda Özel Tahrik Halleri, S. 41; F. EREM,
C. 2, 10. Bası, S. 54-.
d- Fiilin hukuka uygun veya aykırı olması ile, bu fiili yapan kimsenin isnat
yeteneğine sahip bulunup bulunmaması iki ayrı kavramdır; isnad yeteneğine
sahip bulunmayan kimse cezalandırılmazsa da, onun yaptığı hareketin hukuka
aykırı olması, hatta suç teşkil etmesi mümkündür; fiilin haklı veya haksız
olduğunu değerlendirirken, onu yapan kimsenin subjektif durumuna değil, maruz
kalan kimsenin durumuna bakmak daha doğru olur. Bu nedenlerle, isnad
yeteneğine sahip olmayan küçüklerle, akıl hastalarının fiil ve hareketleri,
diğer unsurları da teşekkül ettiği takdirde "Haksız Tahrik" oluşturabilir -
COLACCİ, PAOLİ, FROSALİ, MANZİNİ'ye de atfen, DÖNMEZER/ERMAN, N. 1097; Dr.
Timur DEMİRBAŞ, bakınız adı geçen eser, S. 43; AYHAN ÖNDER, Ceza Hukuku Genel
Hükümler, C. 2, S. 378-.
e- Haksız tahrik neticesinde suç işleyen kimse ile, mağdur arasındaki
münasebeti kanun nazara almamıştır. Haksız tahriki teşkil eden fiili işleyen
ile, tahrik edilenin derecesi ne olursa olsun akrabalık bağı ile bağlı
olmaları, şartları mevcut olduğu takdirde, faile cezayı azaltıcı hükmün
tatbikine mani değildir. Bu sebeple anaya, babaya, çocuğa, karıya, kocaya
karşı işlenmiş suçlarda da, eğer fail haksız yere tahrik edilmiş ise, ceza
indirilmesinden faydalanır - F. EREM, S. 596-.
f- Kanunumuz, öfke ve üzüntüyü aynı nitelikte kabul etmiştir. Üzüntü halinde
fail, haksız bir harekete karşı derhal reaksiyonda bulunmasa dahi, bu
psikolojik durumun devam ettiği süre içinde fiili gerçekleştirmiş olduğu
hallerde tarhik söz konusudur - AYHAN ÖNDER, adı geçen eser, S. 380-.
Özel Daire bozma kararında ayrıntılarıyla açıklanan, sanığın öldürdüğü zeka
özürlü çocuklarının iradeleri dışında da olsa yaptığı hareketler ve yukarıda
açıklanan bilimsel görüşler birlikte değerlendirildiğinde, sanığın haksız bir
tahrikin etkisiyle suç işlediğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu
kanaatindeyim) diyerek hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği yolunda;
karşı oy kullanmışlardır.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle Özel Daire bozma kararının birinci bendine
yönelik Yerel Mahkeme direnme hükmünün doğru olduğuna ve iki nolu bozmaya
vaki direnme hükmünün isteme aykırı olarak (BOZULMASINA), 25.11.1991 günü
oyçokluğuyla karar verildi.
|