 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/1-133
K. 1991/161
T. 13.5.1991
* ADAM ÖLDÜRMEK
* KASIT
* HÜKÜMDE ÇELİŞKİ
* TAHRİKİN DERECESİNİ SAPTAMAK
ÖZET : Sanık, ölen ve ailesinden gelen haksız hareketlerin etkisiyle, bir an
için tesadüfen karşısında bulunduğu katılan mağdur kişi ve oğluna önceki
olayların etkisi altında kalarak aniden ve tehevvüren ateş etmek suretiyle
yüklenen suçları işlemiştir. Bu nedenle, eylemlerini tasarlama ile değil,
kasten işlediğini kabul etmek gerekir.
Yerel mahkeme icranın infialen vukua geldiğini açıklamasına rağmen taammütten
hüküm kurmakla çelişkiye düşmüştür.
Katılan mağdurdan sanığa karşı yönelen bir takım haksız hareketlerin varlığı
sabittir.Ancak bu haksız hareketlerin etraflıca araştırılıp yerel mahkemece
değerlendirilerek, tahrikin derecesi saptanmalıdır.
(765 s. TCK. m. 448, 51)
Tasarlayarak adam öldürmek, tasarlayarak adam öldürmeye eksik kalkışma ve 6136
sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçlarından sanık İbrahim'in,
(Akhisar Ağır Ceza Hakmesi)nce 11.9.1990 gün, 105/110 sayı ile;
(a- Sefa'yı öldürmek suçundan TCY.nın 450/4, 51/2, 59. maddesi ile 20 yıl ağır
hapis,
b- Servet'i öldürmeye eksik kalkışmak suçundan TCY.nın 450/4, 61, 51/2, 59.
maddesi ile 4 yıl 2 ay ağır hapis,
c- 6136 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan, aynı Yasanın 13/1,
59. maddesi ile 10 ay hapis ve 33.333.- lira ağır para cezası) ile
cezalandırılmasına ilişkin hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edildiğinden
ve kısmen de kendiliğinden temyize tabi bulunduğundan, dosyayı inceleyen
Yargıtay Birinci Ceza Dairesi'nce, 4.12.1990 gün ve 2953/3065 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde görülmeyerek,
1- Suçun tasarlamak suretiyle işlendiğinin kabulü için sanıkta suç işleme
kastının oluşmasıyla, tasarladığı eylemi icra arasında bir sürenin geçmesi,
iradenin sebatlı ve ısrarlı bulunması ve bundan dolayı da soğukkanlı hareket
ettiğinin saptanmasında zorunluluk bulunduğu halde, ağır bir tahrikin
etkisiyle suç işlediği kabul edilen ve öldürme kararını ne zaman verdiği de
kesinlikle belirlenemeyen sanığa, işlediği suçlardan dolayı TCY.nın 448.
maddesi yerine 450/4. maddesi ile uygulama yapılması,
2- Ölen Sefa'nın gerekçeli kararda ayrıntılarıyla açıklanan eylemlerinin ağır
tahrik oluşturacağının kabulünde isabetsizlik bulunmamakla beraber, katılan
Servet'den gelen bir haksız hareket bulunmadığı gözönüne alınmadan, sanığa
Servet'i öldürmeye kalkışmaktan verilen cezadan TCY.nın 51/2. maddesi ile
indirim yapılması) isabetsizliğinden bozulmuş,
Yerel Mahkeme ise, 31.1.1991 gün ve 24/28 sayı ile; (Tasarlamak hukuki,
olmaktan çok, fiili bir hal olup, sorunun çözümünü yargılamayı yapan hakimin
vicdani inancına bırakmak gerektiği, öğretide benimsenmektedir. CGK.
tasarlamakta tertip ve soğukkanlılık ölçüsünü esas almaktadır. Uyuşmazlık
konusu olayda husumet nedeni ile sanık İNFİAL içerisindedir. Bu nedenle
öldürme kararını vermiş, bu fikrinden caymayarak pusu kurmuştur. Böylece
sanık RUHİ SÜKUNET ile verdiği öldürme kararından vazgeçmemiş, sebat ve ısrar
göstermiştir. Plan ve tertibi yaparak pusu kurmuş ve icra etmiştir. O halde,
tasarlamak suretiyle suçu işlemiştir.
Öte yandan, köy gibi dar bir yerleşim biriminde oğul, baba ve anadan
soyutlanamaz. Bu hal gelenek ve göreneklerin sonucudur. Bu nedenle, haksız
hareket hangisinden gelirse gelsin, değerleri de hedef alınmaktadır. Kaldı ki
sanığın son celsede "gerek babası, gerekse oğlu bana etmediklerini
koymadılar" şeklindeki beyanı savunma tanıkları tarafından da doğrulandığına
göre, olayda mağdur-katılan Servet aleyhine işlenen suçta da ağır tahrik
hükümleri uygulanmalıdır) biçimindeki açıklamalarla önceki hükümde
direnmiştir.
Bu hükümde sanık müdafii tarafından süresinde temyiz edildiğinden ve kısmen de
kendiliğinden temyize tabi olduğundan dosya Yargıtay C. Başsavcılığı'nın
"onama" istekli 9.4.1991 gün ve 786 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa
gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Sanık ile katılan-mağdur Servet ve ölen Sefa aynı köyde oturmakta olup,
olaydan bir süre önce, sanığın kızı rızasıyla ölene kaçmış, ölen tarafından
ırzına geçilerek kızlığı bozulmuş ve babası evine dönmeyerek ölenle yaşamaya
başlamıştır. Aradan bir süre geçtikten sonra ölen ve ailesi kıza kötü
davranmaya başladıklarından, kız, babası olan sanığın evine dönmüştür. Sanık,
kızının eşyalarını geri alırken ölen; sanığa hitaben "seni boynuzlu yaptım,
kızını gebe bıraktım, karını da gebe bırakacağım" demek suretiyle sözlü ve
fiili saldırıda bulunmuştur. Taraflar arasında bu şekilde başlayan olaylar,
ölenin, sanığa ait konut dokunulmazlığını bozması ve ölen ile babası ve
ailesi bireylerinin, sanık ve yakınlarını toplu olarak taşlaması ve darp
etmesi biçiminde gelişmiştir.
Olay günü sanığın kızı ve eşi komşularının Akhisar Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki
davasında tanık, ölen ve katılan mağdur da aynı davada ilgili olduklarından
ayrı ayrı ilçe merkezine gitmişlerdir.
Aksi kanıtlanamayan savunmaya göre, yolda eşini ve kızını beklemekte olan
sanık, at arabası ile ölen ve katılan mağdurun geldiklerini görünce, girdiği
zeytinlikler arasından önceye dayalı olaylar nedeniyle infiale kapılarak ölen
ve katılanı hedef alarak tabancası ile beş el ateş etmiş ve Sefa'yı öldürmüş,
kendisini korumak amacıyla at arabasından yere atlayan katılan-mağdura isabet
sağlayamamıştır.
Yukarıda açıklanan oluşta bir uyuşmazlık bulunmamakta, Özel Daire ile Yerel
Mahkeme arasındaki uyuşmazlık iki hususta toplanmaktadır. Bunlar:
a- Sanığın açıklanan eylemleri tasarlayarak mı, kasten mi işlediği,
b- Katılan-mağdur Servet'e karşı olan eylemi nedeniyle hakkında TCY. nın 51/2.
maddesinin uygulama olanığı bulunup bulunmadığı,
Hususlarıdır.
a- Sanığın eylemlerini tasarlayarak mı, kasten mi işlediği sorunu:
Yargıtay'ın duraksamasız uygulamalarına göre, failin bir kimseye karşı belli
bir suçu işleme niyetinde sebatla, koşulsuz olarak bu hususta karar vermesi,
ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu karından vazgeçmeyip, kararını ısrarla ve bu
akış içinde icraya başlama koşulları olaysal olarak değerlendirmek suretiyle
taammüdün (tasarlamak) var olup olmadığı saptanmaktadır.
Sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına ve olaydan önceki günlere dayalı, ölen
ve ailesi tarafından yapılan ve tevali etmek suretiyle ağır tahrik
oluşturduğu mahkemece de kabul edilen hareketleri gözönünde tutulduğunda,
sanığın önceden yüklenen suçları işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar
verip, ulaştığı soğukkanlılığa rağmen bu kararında ısrar ederek, bu akış
içersinde icraya başladığına ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Aksine, sanık
ölen ve ailesinden gelen haksız hareketlerin etkisiyle, bir an için tesadüfen
karşısında bulduğu katılan-mağdur Servet ve oğlu Sefa'ya önceki olayların
etkisi altında kalarak aniden ve tehevvüren ateş etmek suretiyle yüklenen
suçları işlemiştir. Bu nedenle eylemlerini kasten işlediğini kabul etmek
gerekir.
Yerel mahkeme, icranın İNFİALEN vukua geldiğini açıklamasına rağmen taammütten
hüküm kurmakla çelişkiye düşmüştür.
b- Sanığın, katılan-mağdur Servet'e karşı işlediği suç nedeniyle hakkında ağır
tahrik hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediği sorunu:
Sanık ile ölen ve babası katılan-mağdur Servet'de bir yerleşim birimi olan köy
yerinde oturmaktadırlar, ölen, sanığın kızını rızasıyla kaçırıp, ırzına
geçerek kızlığını bozduktan sonra, bizzat kendisi ve ailesi tarafından
sanığın kızına kötü davranışlarda bulundukları, böylece oluşan husumetin
arkasından ölen ve ailesinin sanık ve yakınlarına karşı taşlı saldırı ile
darpta bulundukları, Akhisar C. Savcılığı'nın 1547/912 sayılı dosyası ile
anlaşılmıştır. Sanıkta son oturumdaki beyanında, "gerek babası, gerekse oğlu
bana etmediklerini koymadılar..." demek suretiyle bu hususu vurgulamıştır.
Bu kanıtlara göre, katılan-mağdur Servet'ten sanığa karşı yönelen bir takım
haksız hareketlerin varlığı sabittir. Ancak, bu haksız hareketlerin etraflıca
araştırılıp yerel mahkemece değerlendirilerek, tahrikin derecesi
saptanmalıdır.
Bu itibarla:
a- Sanığa yüklenen suçların kasten işlendiğinin kabulünde zorunluluk
bulunduğundan,
b- Katılan-mağdur Servet'ten gelen haksız hareketlerin, etraflıca
araştırılarak değerlendirilip, tahrikin derecesinin saptanması gerektiğinden,
direnme hükmünün bu şekilde bozulmasına karar verilmelidir.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde
görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak kısmen kendiliğinden de temyize
tabi olan direnme hükmünün yukarda açıklanan şekilde her iki sebepten de
(BOZULMASINA), 13.5.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.
|