Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

	E.	1991/1-126
	K.	1991/159
	T.	13.5.1991

*  YARALAMAK
*  KAVGAYA KATILMAK

ÖZET : Olaydan bir gün önce sanık Hakan, arkadaşı Yıldırım ile birlikte, yolda
 ıslık çalan Cengiz'i dövmüşler ve bu olayda ölüm veya yaralama olayı vuku
 bulmamıştır. Ayrı bir olay olarak kalmış olan bu olayın uyuşmazlık konusu
 olayla ilgisi yoktur. Bu olaydan bir gün sonra oluşan uyuşmazlık konusu
 olayda sanık Hakan yanında arkadaşı Yıldırım olduğu halde giderlerken karşıt
 grubu oluşturan Cengiz ve Metin'in saldırısına maruz kalınca; çıkan kavgada
 Metin, sanık Hakan'ın arkadaşı Yıldırım'ı bıçakla 25 gün iş ve güçten kalacak
 şekilde yaralamıştır.

Sanık Hakan, yaralanan Yıldırım'ın yanında saldırgan gruba karşı savunma
 pozisyonunda eylemde bulunduğundan kavga suçundan sorumlu tutulamaz.

(765 s. TCK. m. 464)

Kavganın çıkmasına sebep olmak suretiyle kavgaya katılmak suçundan sanık
 Hakan'ın TCY.nın 464/3-4, 55/3, 59. ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca
 25.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Bursa Birinci
 Ağır Ceza Mahkemesi)nce 30.11.1990 gün ve 238/254 sayı ile verilen hüküm, C.
 Savcısı tarafından temyiz edildiğinden dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci
 Ceza Dairesi'nce, 12.3.1991 gün ve 492/651 sayı ile;

(Sanık Hakan'ın kavgaya katılması sabit görülmüş olduğundan, kavgaya katılma
 suçunun bağımsız bir suç olması nedeniyle tebliğnamedeki düşünceye iştirak
 edilmeyerek usul ve yasaya uygun görülen hükmün onanmasına) karar
 verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 3.4.1991 gün ve 28 sayı ile;

(Sanık Hakan, mağdur Yıldırım'ın  arkadaşı olup, sanıklar Metin ve Cengiz ile
 kavgaya başlamışlardır.

Sanık Hakan, mağdur Yıldırım'ın yanında diğerleri ile kavga etmektedir.

TCY.nın 464. maddesindeki suçun oluşması için, mağdur tarafa yönelik hareket
 edilmesi gerekir.

Bilimsel görüşler ve uygulama bu yöndedir (Erem, F., T.CH., 1983, S. 498 ve
 1985, 3. Bası, S. 465; Dönmezer S., Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, 1977, S.
 130; Gözübüyük, A. P., TCK. Açılaması, C: 4, S. 422; Kıyak, F.-Şenel C., Adam
 Öldürmek ve Müessir Fiil Cürümleri, 1959, S. 120; Majno, Ceza Kanunu Şerhi,
 C: 3, S. 290).

O halde bu suçun oluşması için kavgaya katılanın, yaralanan aleyhine ve
 yaralama suçunun faili yanında kavgaya katılması gerekir. Saldırıyı önleyen,
 mağduru veya kendisini korumak için hareket eden veya kavgayı ayırmaya
 yönelik fiil icra edenin hareketi suç oluşturmaz. TCY.nın 464. maddesinin
 lafzından da aynı sonucu çıkarmak gerekir. Bu madde bir bütündür. Birinci ve
 ikinci fıkralarda ölene ve mecruha el uzatılması hali, üçüncü fıkrada ise, el
 uzatmış olmayıp ta sanık yanında ölen veya yaralanana karşı kavgaya girmiş
 olanlar cezalandırılmıştır.

Aksine düşünce, kişinin yanındaki arkadaşının uğradığı saldırıda onu
 korumaması, öldürülmesi veya yaralanmasına seyirci kalmasını gerektirir ki,
 bu hal TCY.nın 49 ve 50. maddesindeki düzenlemeye aykırı düşer) görüşüyle
 itiraz etmiştir.

Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
 konuşulup düşünüldü:

İncelenen dosyaya göre;

Olaydan bir gün önce sanık Cengiz'in sokakta ıslık çalması nedeniyle, sanıklar
 Hakan ve Yıldırım tarafından dövüldüğü, olay günü de, Hakan ve Yıldırım yolda
 giderlerken bir gün önceki olay nedeniyle Cengiz ve Metin'in onları
 kovaladıkları, kaçan Hakan ve Yıldırım'ın bir süre sonra olay yerinde kalan
 ceketlerini almak üzere geri döndükleri, bu sırada aniden kavganın başladığı,
 bir tarafta Metin ile Cengiz, karşı tarafta Hakan ve Yıldırım'ın yer
 aldıkları, Yıldırım'ın Metin'e kafayla vurduğu kavga sırasında, Metin'in
 bıçakla Yıldırım'ı 25 gün iş ve güçten kalır şekilde yaraladığı olayda; Yerel
 Mahkeme sanık Hakan'ın kavgayı başlattığını, Cengiz'in kavgaya katıldığını,
 Metin'in de etkili eylem suçunu işlediğini kabul ederek uygulama yapmış ve
 Hakan hakkındaki karar yukarıda açıklandığı biçimde Özel Dairece onanmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki görüş farkı yaralanan
 Yıldırım'ın yanında yer alan Hakan'ın TCY.nın 464. maddesinde düzenlenen
 kavgaya katılmak suçundan sorumlu tutulup tutulamayacağı hususundadır.

Bu uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle TCY.nın 464. maddesindeki düzenlemeye
 bakmak gerekir. Bu maddede; "yukarıki maddede yazılı ahval müstesna olmak ve
 ferden irtikap edilmiş cürümler münasebetiyle hükmedilecek daha ağır cezalara
 halel gelmemek şartıyla, bir kavgada bir şahıs ölmüş olur yahut yaralanmış
 bulunursa, O ŞAHSA KARŞI kavga esnasında el uzatmış olanlardan her biri
 aşağıdaki tertip dairesinde cezalandırılır.

1- Adam ölmüş veya ölümü intaç eden bir yara ika edilmiş ise iki seneden beş
 seneye kadar hapis,

2- Ahvali sairede ceza üç aydan iki seneye kadar hapistir. Şu kadar ki, bu
 ceza fail hakkında münferiden cürüm işlemiş olması halinde verilecek cezanın
 yarısını tecavüz edemez. 
3- Maktül ve mecruhe karşı el dokundurmuş olmayıp da yalnız kavgaya dahil
 olanlar altı aya kadar hapsolunur.

4- Kavganın hudusuna sebebi asli olanlar hakkında yukarda beyan olunan cezalar
 üçte bir miktar artırılır" hükmü yeralmaktadır.

Kavga suçu, Ceza Yasasının dokuzuncu babındaki "Adam öldürmek ve yaralamak"
 suçlarına ilişkin ortak hükümler arasında bulunan TCY.nın 464. maddesinde yer
 almaktadır.

Bu madde 1889 İtalyan Ceza Yasasının 379. maddesinden aynen alınmıştır. 6123
 sayılı Yasayla maddedeki suçun yapısında ve unsurlarında bir değişiklik
 yapılmamış sadece cezası artırılmıştır.

Napoleon Ceza Yasasında ve 1819 Sicilya Ceza Yasasında adam öldürme ve etkili
 eylem suçlarının hafifletici sebebi olarak düzenlenen kavga suçu, 1853
 Toscana Ceza Yasasında adam öldürme ve etkili eylem suçlarının bir türü
 olarak kabul edilmiş ve ayrı suç olarak benimsenmemiştir.

Yeni İtalyan Ceza Yasası ise, fiili tamamen bağımsız bir suç olarak düzenlemiş
 ve cezalandırılmasını ölüm veya etkili eylem sonucunun doğması koşuluna
 bağlamamıştır.

Kavga suçu ile korunmak istenen hukuki yarar nedir? Suç kişilere karşı
 cürümler arasında düzenlenmiş ve oluşumu için "ölüm" veya "etkili eylem"
 sonucunun gerçekleşmesi koşul olarak aranmakta olduğundan, öğretide de
 benimsenen, Yargıtay'ın duraksamasız uygulamalarına göre, kavga suçu ile,
 "kişilerin fizik varlık ve bütünlüğü" korunmaktadır.

Ceza Yasasında kavganın tanımı yapılmamıştır. Kavga suçunun oluşumu için
 birbirine karşıt iki grubun karşılıklı çatışması gerekir. O halde, iki ayrı
 ve karşıt grubun hukuka aykırı bir şekilde karşılıklı zarar vermek amacıyla
 giriştikleri fiiller kavgayı oluşturur. Bir başka anlatımla, birbirine karşıt
 iki grubun karşılıklı düşünce iradelerini fiili cebir ve şiddetle
 göstermeleri kavga suçunun oluşumu için gereklidir.

Kavga suçunun bağımsız bir suç türü olup olmadığı da tartışılmış, Yargıtay'ın
 da benimsediği görüşe göre, kavga suçunun bağımsız bir suç olduğu kabul
 edilmiştir (CGK.nun, 26.12.1983 gün, 162/404; CGK., 10.12.1984 gün, 159/428
 sayılı kararları). Ancak, kavga suçunun bağımsız bir suç olması demek, adam
 öldürmek, yaralamak gibi suçların oluşması halinde, onlardan da ceza
 verileceğinin kabul edilmesi demektir. Bu yönüyle kavga suçu diğer suçlardan
 ayırdedildiği için bağımsız bir suçtur.

Ancak, kavga suçundan faillere ceza verilebilmesi için, kavgada ölüm veya
 yaralama sonucunun doğması gerekir. Buna "cezalandırılabilme koşulu"
 denilmektedir. Doğal olarak kavgaya katılanın adam öldürme veya yaralama
 suçuna asli veya fer'i fail ya da faili bilinmeyen biçimde katılmamış olması
 gerekir.

Maddenin lafzına bakıldığında, "... bir kavgada bir şahıs ölmüş olur yahut
 yaralanmış bulunursa, O ŞAHSA KARŞI kavga esnasında el uzatmış olanlardan her
 biri aşağıdaki tertip dairesinde cezalandırılır..." hükmünün yer aldığı
 görülmektedir.

Bu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı gibi, kavga suçundan
 cezalandırılabilmek için, failin kavga sırasında ÖLEN veya YARALANAN KİŞİYE
 KARŞI kavgaya katılmış olması gerekir. Bu husus Toscana Ceza Yasasında,
 "mütecaviz, aleyhe el uzatmak..." biçiminde açıklanmak suretiyle
 vurgulanmaktadır. TCY.nın 49. maddesinde yer alan yasal savunma fikrinin
 benimsenme nedeni de TCY.nın 464. maddesindeki düzenlemeye paraleldir. Zira,
 bu halde, ölen veya yaralanan kimsenin yanında bulunan kimseler savunma
 amacıyla cebir ve şiddet kullanmaktadırlar. Bu durumda bulunan kimsenin kavga
 suçundan sorumlu tutulması hak ve adalet kurallarına ve TCY.nın 49.
 maddesindeki düzenlemeye aykırı düşer. O halde kavgaya katılmak suçundan
 sorumlu tutulabilmek için, ölen veya yaralanan kimsenin, karşısında bulunmak
 gereklidir. Ölen veya yaralanan yanında kavgaya katılan bu suçtan sorumlu
 tutulamaz. Zira kavgaya katılma, saldırma halinin bulunmasıyla oluşur. Kavga
 içerisinde bulunmakla beraber savunma durumunda bulunana bu madde
 uygulanamaz.

Nitekim bu anlayışın doğal sonucu olarak, kavgaya katılanlardan birisi
 konumunda bulunan yaralanan kimse (mağdur) kavga suçunun faili olarak sorumlu
 tutulmamakta ve cezalandırılmamaktadır. Ancak, yaralanan kimsenin
 davranışları TCY.nın 51. maddesinde öngörülen tahrik hükümlerinin
 uygulanmasını gerektirebilir.

Bu hale göre, kavga suçunun oluşabilmesi için;

a- İkiden fazla kişilerden oluşan karşıt iki grubun fiziki çatışmada
 bulunmaları, (Maddi Unsur),

b- Bu kavga sırasında bir kişinin ölmüş veya yaralanmış bulunması,
 (Cezalandırılabilme koşulu),

c- Failin, kavgada ölen veya yaralanan kişinin karşısındaki gruba dahil olarak
 kavgaya katılmış bulunması,

d- Karşı tarafla mücadeleye girişme, cebir-şiddet kullanma kastının olması
 (Manevi Unsur),

Koşullarının gerçekleşmesi gereklidir.

Yukarda açıklanan koşulların gerçekleşmesi halinde, kavganın ani veya önceden
 tasarlanmış olması arasında bir fark yoktur. Kavgaya başından itibaren veya
 kavganın başlamasından sonraki bir aşamada katılma arasında da ayrım
 yapılamaz. Tabi ki kavgaya katılma, ölüm veya yaralanmadan önce
 vukubulmalıdır.

Bu genel açıklamadan sonra uyuşmazlık konusu olaya dönüldüğünde, olaydan
 birgün önce sanık Hakan arkadaşı Yıldırım ile birlikte, yolda ıslık çalan
 Cengiz'i dövmüşler, bu olayda ölüm veya yaralama olayı vuku bulmamıştır. Ayrı
 bir olay olarak kalmış olup uyuşmazlık konusu olayla ilgisi yoktur. Bu
 olaydan bir gün sonra oluşan uyuşmazlık konusu olayda; sanık Hakan yanında
 Yıldırım olduğu halde, giderlerken, karşıt grubu oluşturan Cengiz ve Metin'in
 saldırısına maruz kalınca çıkan kavgada Metin, sanık Hakan'ın arkadaşı
 Yıldırım'ı bıçakla 25 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralamıştır.

Sanık Hakan, yaralanan Yıldırım'ın yanında saldırgan gruba karşı savunma
 pozisyonunda eylemde bulunduğundan kavga suçundan sorumlu tutulamaz.

Bu itibarla itirazın kabulüne karar verilmelidir.

* Kurul Üyesi Sadık Mollamahmutoğlu; Kavga suçu çok failli - kollektif ve
 bağımsız bir suçtur. Karşılıklı grubu gerektirir. Suçun faili ; karşılıklı
 cebir-şiddet kullanma iradesiyle hareket etmelidir. Failde karşı tarafla
 mücadeleye girişme ve cebir-şiddet kullanma kastının bulunması gerekir. Fail
 karşı tarafa mücadele şuuru ile hareket ederken bir tarafıyla savunma diğer
 tarafıyla saldırı iradesi içinde bulunmalıdır. Bir diğer ifade ile her iki
 tarafta karşı taraf saldırı ve karşı tarafın saldırısına karşı da savunma
 iradesi içinde olmalıdır. Sırf savunma iradesi suçun oluşmasını engeller.
 Taraflardan biri saldırıya karşı savunma iradesiyle hareket ettiğinde
 "KARŞILIK" durumu bulunmayacağı için o tarafta bulunan için kavga suçu
 oluşamaz. Tarafların karşılıklı savunma ve saldırı iradesiyle hareket
 etmeleri zorunluluğu karşısında bir tarafın savunmada bulunması veya bir
 hakkın icrası durumunda cebir-şiddet kullanması halinde kavga suçu yoktur.
 Çünkü o tarafta saldırı iradesi bulunmamaktadır. Bunun gibi; taraflardan biri
 tipe uygun hareketi hukuka aykırı olarak yapmamışsa esasen ortada kavga suçu
 da yoktur. Kavga esas itibariyle cebir-şiddet takasını ifade eder. Bu
 cebir-şiddetin kavga kavramını benimsetebilecek nitelikte bulunması gerekir.
 Bunu aşan nitelikteki cebir-şiddet, kavga fiili dışında "ferden irtikap
 edilmiş" suça girer.

TCK.nun açısından fiil; cezalandırılabilme şartına bağlı bir tehlike suçudur.
 Cezalandırılabilme şartını ise; kavgada bir kimsenin bu kimse kavga içinde
 yer alan ve taraf olan kimse olması gerekmez. Ölüm veya yaralanması
 oluşturur. Fiilin cezalandırılabilmesi için bunun şarta bağlanması bağımsız
 suç olmasını engellemez. Suçun maddi unsuru kavgaya katılma hareketidir.
 Kavgaya katılmak; öldürme veya müessir fiillerin icra hareketlerine katılmak
 demek değildir. Ölüm veya müessir fiil neticesi; failin iradesi dışındadır.
 Daha doğrusu iradesi aranmaksızın kavga suçuna katılmak sorumluluk için
 yeterlidir. Suçun icra hareketi çatışmaya katılmaktır. Ölüm veya müessir fiil
 neticesinden, sadece bunu gerçekleştiren sorumlu olur. Bu neticeyi
 gerçekleştiren bilinsin veya bilinmesin kavgaya katılanların hepsi, kavga
 fiilinden sorumlu olurlar. Ölüm veya müessir fiil neticesi ile kavga fiili
 arasındaki nedensellik bağı; suçun oluşması bakımından değil
 cezalandırılabilme açısından sadece, önem taşır. Ölüm veya yaralama
 şeklindeki "zarar tehlikesi" kavganın cezalandırılmasının yegane nedenidir.
 Ölüm veya yaralama şeklindeki zarar neticesi, fiilin neticesi olmayıp
 cezalandırılması şartıdır. Zarar neticesi ile zarar tehlikesi birbirinden
 farklı olduğundan kavga suçu; ölüm veya yaralama neticesinden bağımsızdır. Bu
 nedenle kavgaya katılıpta ölüm veya yaralama fiil neticesinin doğmasında
 nedensellik değeri taşımayan kimse salt kavga fiiline katıldığı için bu
 fiilinden cezalandırılmaktadır.

Suçun mağduru; somut bir kişi değildir. Kavga fiili sırasında çatışan
 gruplardan hiçbiri mağdur durumunda değildir. Fiil karşılıklı çatışma
 olduğundan mağdur-pasif süje yoktur. Ölüm veya yaralama; cezalandırılabilme
 şartı olup bağımsız bir suç olduğundan ölen veya yaralanan kimse kavga
 suçunun da mağduru olmaz. O kimse; ölüm veya yaralamanın mağdurudur.

Kanunumuz; kavga fiilinin cezalandırılabilmesini; ölüm veya müessir fiil
 neticesinin gerçekleşmesine bağlamıştır. Bu neticeler; kavga fiilinin icrası
 sırasında oluşmalıdır ve arada nedensellik bağının bulunması gerekir. Bu
 açıdan kavgaya katılmayan bir kişi tarafından ölüm veya yaralama fiilinin
 işlenmesi halinde bu bağ bulunmaz. Buna karşılık kavga içinde olmayan birinin
 ölüm veya yaralanması halinde kavga suçu cezalandırma şartı oluşur.

Türk Ceza Kanununa göre kavga suçunun basit şekli kavgaya katılmaktır. Ölene
 veya yaralanana kavgada el uzatmamış olup sadece kavgaya katılana suçun
 basit-cezası verilecektir.

Mağdur veya maktüle el uzatmak yada kavganın asli-sebebi olmak cezayı artırıcı
 birer nedendir.

El uzatmaktan maksat; ölüm veya yaralama fiilinin icrasına katılmamaktadır.
 Örneğin: Taş atmak, sopa vurmak ...

Kavga suçunun bu şekilde açıklanan hukuki niteliği Yüce Genel Kurulun bir çok
 kararında (Örn.: 26.12.1983, 1-162/404, 13.4.1987, 4-588/200, 5.12.1988,
 1-470/514, 18.6.1990, 1-162/181) açıklandığı gibi; özellikle failin kimin
 safında yer alırsa alsın neticenin değişmeyeceğine dair 10.12.1984 gün
 1-159/428, kararları ve tüm bilimsel açıklamalar da bu doğrultudadır.

İncelenen olayda ise; sanık Hakan olaydan bir gün önce yani 14.6.1989 günü
 saat 18.00 sıralarında yanında olayda yaralanan Yıldırım olduğu halde mahalle
 arasında gezerken arkasından aslında kendisine ıslık çalmayan Cengiz'le ıslık
 çalmadan tartışmış ama kafa atmış bir dişini kırmış, Cengiz de bunu mahallede
 kendisinden yaşca büyük sanık Metin'e anlatmıştır. Olay günü sanık
 Cengiz-Metin'le evlerinin önünde otururken sanık Hakan ve yanında Yıldırım
 tekrar onların bulunduğu yere gelmişler; sanık Metin, Hakan'a "neden Cengiz'i
 dövdüğünü" sormuş Hakan'da "dövmüşsen ne olur" demesiyle taraflar kavga için
 ceketlerini çıkartmışlar, ancak orada bulunan tanıklarca ayırt edilmişlerdir.
 Sanık Hakan ve yanında mağdur Yıldırım oradan ceketlerini almadan uzaklaşmış;
 bilahare her ikisi ceketlerini almak ve bu arada karşı grup sanıklarla kavga
 yapmak için ellerine sopalarını alarak tekrar aynı yere gelmişlerdir.
 Taraflar bu aşamada karşılıklı olarak sopalarla birbirlerini adiyen darp
 etmişler, bu kavga sırasında sanık Metin bıçakla Mehmet'i yaralamış bundan
 sonra ayrılmışlardır.

Olaya karışan isimleri geçen bu kişilerin raporlarında; sanık Hakan'da darp
 izine rastlanmadığı, Metin'in üst dudak, burun nahiyelerinden 1 gün işten
 kalır, 7 günde iyileşir derecede, Cengiz'in üst ön dişinin kırık, mağdur
 Yıldırım'ın da hayati tehkile geçirir 25 gün mutad iştigalinden kalır
 derecede yaralandıkları görülmüştür.

İtiraz yazısında; Hakan'ın kavgaya karışmadığı, mağdurun yanında ayırıcı
 durumda olduğu ifade edilmekteyse de bu husus dosya içeriğine uygun
 yukarıdaki açıklamayla çelişmektedir. Sanık Hakan; bir gün önceki olayda
 Cengiz'in dişini kırmakla ikinci olayda sebebi asli durumundadır. İkinci
 olayda aracı olmayıp kavganın tarafıdır; kavga suçunun failidir. İkinci olaya
 sopa alarak gelip girmesi bununla karşı tarafta bulunan Metin ve Cengiz'e
 vurması suçunun kanıtıdır. Sanık Hakan'ın, olayda müessir fiile maruz kalan
 Metin yanında kavgaya katılması kendisi yönünden eyleminin hukuki niteliğini
 değiştirmez. Kendisi, sebebi asli olarak basit kavga suçundan sorumlu
 tutulmalıdır.

Yerel mahkemece fiil bu şekilde değerlendirildiği ve daire kararı da yukarda
 açıklanan nedenlere dayandığı için itirazın reddi görüşündeyim) demek
 suretiyle, bir kısım Kurul Üyeleri de;

* Kavga suçunun bağımsız bir suç olması nedeniyle, bir kişinin ölmesi veya
 yaralanması ile sonuçlanan kavgada ölen veya yaralanan kimsenin yanında veya
 karşısında yer almak suretiyle katılmanın sonucu değiştirmeyeceğini, bu
 nedenle mağdur Yıldırım'ın yanında yer almak suretiyle kavgaya katılan sanık
 Hakan'ın TCY.nın 464. maddesinde yazılı suçu işlediği görüşünü ileri sürerek
 , karşı oy kullanmışlardır.

S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının
 kabulüne, sanık Hakan hakkında Birinci Ceza Dairesi'nce verilmiş bulunan
 onama kararı kaldırılarak, sanık Hakan'a yüklenen kavga suçunun oluşmaması
 nedeniyle Yerel Mahkeme hükmünün bu sanık yönünden (BOZULMASINA), 13.5.1991
 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini