 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/1-126
K. 1991/159
T. 13.5.1991
* YARALAMAK
* KAVGAYA KATILMAK
ÖZET : Olaydan bir gün önce sanık Hakan, arkadaşı Yıldırım ile birlikte, yolda
ıslık çalan Cengiz'i dövmüşler ve bu olayda ölüm veya yaralama olayı vuku
bulmamıştır. Ayrı bir olay olarak kalmış olan bu olayın uyuşmazlık konusu
olayla ilgisi yoktur. Bu olaydan bir gün sonra oluşan uyuşmazlık konusu
olayda sanık Hakan yanında arkadaşı Yıldırım olduğu halde giderlerken karşıt
grubu oluşturan Cengiz ve Metin'in saldırısına maruz kalınca; çıkan kavgada
Metin, sanık Hakan'ın arkadaşı Yıldırım'ı bıçakla 25 gün iş ve güçten kalacak
şekilde yaralamıştır.
Sanık Hakan, yaralanan Yıldırım'ın yanında saldırgan gruba karşı savunma
pozisyonunda eylemde bulunduğundan kavga suçundan sorumlu tutulamaz.
(765 s. TCK. m. 464)
Kavganın çıkmasına sebep olmak suretiyle kavgaya katılmak suçundan sanık
Hakan'ın TCY.nın 464/3-4, 55/3, 59. ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca
25.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Bursa Birinci
Ağır Ceza Mahkemesi)nce 30.11.1990 gün ve 238/254 sayı ile verilen hüküm, C.
Savcısı tarafından temyiz edildiğinden dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci
Ceza Dairesi'nce, 12.3.1991 gün ve 492/651 sayı ile;
(Sanık Hakan'ın kavgaya katılması sabit görülmüş olduğundan, kavgaya katılma
suçunun bağımsız bir suç olması nedeniyle tebliğnamedeki düşünceye iştirak
edilmeyerek usul ve yasaya uygun görülen hükmün onanmasına) karar
verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 3.4.1991 gün ve 28 sayı ile;
(Sanık Hakan, mağdur Yıldırım'ın arkadaşı olup, sanıklar Metin ve Cengiz ile
kavgaya başlamışlardır.
Sanık Hakan, mağdur Yıldırım'ın yanında diğerleri ile kavga etmektedir.
TCY.nın 464. maddesindeki suçun oluşması için, mağdur tarafa yönelik hareket
edilmesi gerekir.
Bilimsel görüşler ve uygulama bu yöndedir (Erem, F., T.CH., 1983, S. 498 ve
1985, 3. Bası, S. 465; Dönmezer S., Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, 1977, S.
130; Gözübüyük, A. P., TCK. Açılaması, C: 4, S. 422; Kıyak, F.-Şenel C., Adam
Öldürmek ve Müessir Fiil Cürümleri, 1959, S. 120; Majno, Ceza Kanunu Şerhi,
C: 3, S. 290).
O halde bu suçun oluşması için kavgaya katılanın, yaralanan aleyhine ve
yaralama suçunun faili yanında kavgaya katılması gerekir. Saldırıyı önleyen,
mağduru veya kendisini korumak için hareket eden veya kavgayı ayırmaya
yönelik fiil icra edenin hareketi suç oluşturmaz. TCY.nın 464. maddesinin
lafzından da aynı sonucu çıkarmak gerekir. Bu madde bir bütündür. Birinci ve
ikinci fıkralarda ölene ve mecruha el uzatılması hali, üçüncü fıkrada ise, el
uzatmış olmayıp ta sanık yanında ölen veya yaralanana karşı kavgaya girmiş
olanlar cezalandırılmıştır.
Aksine düşünce, kişinin yanındaki arkadaşının uğradığı saldırıda onu
korumaması, öldürülmesi veya yaralanmasına seyirci kalmasını gerektirir ki,
bu hal TCY.nın 49 ve 50. maddesindeki düzenlemeye aykırı düşer) görüşüyle
itiraz etmiştir.
Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
Olaydan bir gün önce sanık Cengiz'in sokakta ıslık çalması nedeniyle, sanıklar
Hakan ve Yıldırım tarafından dövüldüğü, olay günü de, Hakan ve Yıldırım yolda
giderlerken bir gün önceki olay nedeniyle Cengiz ve Metin'in onları
kovaladıkları, kaçan Hakan ve Yıldırım'ın bir süre sonra olay yerinde kalan
ceketlerini almak üzere geri döndükleri, bu sırada aniden kavganın başladığı,
bir tarafta Metin ile Cengiz, karşı tarafta Hakan ve Yıldırım'ın yer
aldıkları, Yıldırım'ın Metin'e kafayla vurduğu kavga sırasında, Metin'in
bıçakla Yıldırım'ı 25 gün iş ve güçten kalır şekilde yaraladığı olayda; Yerel
Mahkeme sanık Hakan'ın kavgayı başlattığını, Cengiz'in kavgaya katıldığını,
Metin'in de etkili eylem suçunu işlediğini kabul ederek uygulama yapmış ve
Hakan hakkındaki karar yukarıda açıklandığı biçimde Özel Dairece onanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki görüş farkı yaralanan
Yıldırım'ın yanında yer alan Hakan'ın TCY.nın 464. maddesinde düzenlenen
kavgaya katılmak suçundan sorumlu tutulup tutulamayacağı hususundadır.
Bu uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle TCY.nın 464. maddesindeki düzenlemeye
bakmak gerekir. Bu maddede; "yukarıki maddede yazılı ahval müstesna olmak ve
ferden irtikap edilmiş cürümler münasebetiyle hükmedilecek daha ağır cezalara
halel gelmemek şartıyla, bir kavgada bir şahıs ölmüş olur yahut yaralanmış
bulunursa, O ŞAHSA KARŞI kavga esnasında el uzatmış olanlardan her biri
aşağıdaki tertip dairesinde cezalandırılır.
1- Adam ölmüş veya ölümü intaç eden bir yara ika edilmiş ise iki seneden beş
seneye kadar hapis,
2- Ahvali sairede ceza üç aydan iki seneye kadar hapistir. Şu kadar ki, bu
ceza fail hakkında münferiden cürüm işlemiş olması halinde verilecek cezanın
yarısını tecavüz edemez.
3- Maktül ve mecruhe karşı el dokundurmuş olmayıp da yalnız kavgaya dahil
olanlar altı aya kadar hapsolunur.
4- Kavganın hudusuna sebebi asli olanlar hakkında yukarda beyan olunan cezalar
üçte bir miktar artırılır" hükmü yeralmaktadır.
Kavga suçu, Ceza Yasasının dokuzuncu babındaki "Adam öldürmek ve yaralamak"
suçlarına ilişkin ortak hükümler arasında bulunan TCY.nın 464. maddesinde yer
almaktadır.
Bu madde 1889 İtalyan Ceza Yasasının 379. maddesinden aynen alınmıştır. 6123
sayılı Yasayla maddedeki suçun yapısında ve unsurlarında bir değişiklik
yapılmamış sadece cezası artırılmıştır.
Napoleon Ceza Yasasında ve 1819 Sicilya Ceza Yasasında adam öldürme ve etkili
eylem suçlarının hafifletici sebebi olarak düzenlenen kavga suçu, 1853
Toscana Ceza Yasasında adam öldürme ve etkili eylem suçlarının bir türü
olarak kabul edilmiş ve ayrı suç olarak benimsenmemiştir.
Yeni İtalyan Ceza Yasası ise, fiili tamamen bağımsız bir suç olarak düzenlemiş
ve cezalandırılmasını ölüm veya etkili eylem sonucunun doğması koşuluna
bağlamamıştır.
Kavga suçu ile korunmak istenen hukuki yarar nedir? Suç kişilere karşı
cürümler arasında düzenlenmiş ve oluşumu için "ölüm" veya "etkili eylem"
sonucunun gerçekleşmesi koşul olarak aranmakta olduğundan, öğretide de
benimsenen, Yargıtay'ın duraksamasız uygulamalarına göre, kavga suçu ile,
"kişilerin fizik varlık ve bütünlüğü" korunmaktadır.
Ceza Yasasında kavganın tanımı yapılmamıştır. Kavga suçunun oluşumu için
birbirine karşıt iki grubun karşılıklı çatışması gerekir. O halde, iki ayrı
ve karşıt grubun hukuka aykırı bir şekilde karşılıklı zarar vermek amacıyla
giriştikleri fiiller kavgayı oluşturur. Bir başka anlatımla, birbirine karşıt
iki grubun karşılıklı düşünce iradelerini fiili cebir ve şiddetle
göstermeleri kavga suçunun oluşumu için gereklidir.
Kavga suçunun bağımsız bir suç türü olup olmadığı da tartışılmış, Yargıtay'ın
da benimsediği görüşe göre, kavga suçunun bağımsız bir suç olduğu kabul
edilmiştir (CGK.nun, 26.12.1983 gün, 162/404; CGK., 10.12.1984 gün, 159/428
sayılı kararları). Ancak, kavga suçunun bağımsız bir suç olması demek, adam
öldürmek, yaralamak gibi suçların oluşması halinde, onlardan da ceza
verileceğinin kabul edilmesi demektir. Bu yönüyle kavga suçu diğer suçlardan
ayırdedildiği için bağımsız bir suçtur.
Ancak, kavga suçundan faillere ceza verilebilmesi için, kavgada ölüm veya
yaralama sonucunun doğması gerekir. Buna "cezalandırılabilme koşulu"
denilmektedir. Doğal olarak kavgaya katılanın adam öldürme veya yaralama
suçuna asli veya fer'i fail ya da faili bilinmeyen biçimde katılmamış olması
gerekir.
Maddenin lafzına bakıldığında, "... bir kavgada bir şahıs ölmüş olur yahut
yaralanmış bulunursa, O ŞAHSA KARŞI kavga esnasında el uzatmış olanlardan her
biri aşağıdaki tertip dairesinde cezalandırılır..." hükmünün yer aldığı
görülmektedir.
Bu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı gibi, kavga suçundan
cezalandırılabilmek için, failin kavga sırasında ÖLEN veya YARALANAN KİŞİYE
KARŞI kavgaya katılmış olması gerekir. Bu husus Toscana Ceza Yasasında,
"mütecaviz, aleyhe el uzatmak..." biçiminde açıklanmak suretiyle
vurgulanmaktadır. TCY.nın 49. maddesinde yer alan yasal savunma fikrinin
benimsenme nedeni de TCY.nın 464. maddesindeki düzenlemeye paraleldir. Zira,
bu halde, ölen veya yaralanan kimsenin yanında bulunan kimseler savunma
amacıyla cebir ve şiddet kullanmaktadırlar. Bu durumda bulunan kimsenin kavga
suçundan sorumlu tutulması hak ve adalet kurallarına ve TCY.nın 49.
maddesindeki düzenlemeye aykırı düşer. O halde kavgaya katılmak suçundan
sorumlu tutulabilmek için, ölen veya yaralanan kimsenin, karşısında bulunmak
gereklidir. Ölen veya yaralanan yanında kavgaya katılan bu suçtan sorumlu
tutulamaz. Zira kavgaya katılma, saldırma halinin bulunmasıyla oluşur. Kavga
içerisinde bulunmakla beraber savunma durumunda bulunana bu madde
uygulanamaz.
Nitekim bu anlayışın doğal sonucu olarak, kavgaya katılanlardan birisi
konumunda bulunan yaralanan kimse (mağdur) kavga suçunun faili olarak sorumlu
tutulmamakta ve cezalandırılmamaktadır. Ancak, yaralanan kimsenin
davranışları TCY.nın 51. maddesinde öngörülen tahrik hükümlerinin
uygulanmasını gerektirebilir.
Bu hale göre, kavga suçunun oluşabilmesi için;
a- İkiden fazla kişilerden oluşan karşıt iki grubun fiziki çatışmada
bulunmaları, (Maddi Unsur),
b- Bu kavga sırasında bir kişinin ölmüş veya yaralanmış bulunması,
(Cezalandırılabilme koşulu),
c- Failin, kavgada ölen veya yaralanan kişinin karşısındaki gruba dahil olarak
kavgaya katılmış bulunması,
d- Karşı tarafla mücadeleye girişme, cebir-şiddet kullanma kastının olması
(Manevi Unsur),
Koşullarının gerçekleşmesi gereklidir.
Yukarda açıklanan koşulların gerçekleşmesi halinde, kavganın ani veya önceden
tasarlanmış olması arasında bir fark yoktur. Kavgaya başından itibaren veya
kavganın başlamasından sonraki bir aşamada katılma arasında da ayrım
yapılamaz. Tabi ki kavgaya katılma, ölüm veya yaralanmadan önce
vukubulmalıdır.
Bu genel açıklamadan sonra uyuşmazlık konusu olaya dönüldüğünde, olaydan
birgün önce sanık Hakan arkadaşı Yıldırım ile birlikte, yolda ıslık çalan
Cengiz'i dövmüşler, bu olayda ölüm veya yaralama olayı vuku bulmamıştır. Ayrı
bir olay olarak kalmış olup uyuşmazlık konusu olayla ilgisi yoktur. Bu
olaydan bir gün sonra oluşan uyuşmazlık konusu olayda; sanık Hakan yanında
Yıldırım olduğu halde, giderlerken, karşıt grubu oluşturan Cengiz ve Metin'in
saldırısına maruz kalınca çıkan kavgada Metin, sanık Hakan'ın arkadaşı
Yıldırım'ı bıçakla 25 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralamıştır.
Sanık Hakan, yaralanan Yıldırım'ın yanında saldırgan gruba karşı savunma
pozisyonunda eylemde bulunduğundan kavga suçundan sorumlu tutulamaz.
Bu itibarla itirazın kabulüne karar verilmelidir.
* Kurul Üyesi Sadık Mollamahmutoğlu; Kavga suçu çok failli - kollektif ve
bağımsız bir suçtur. Karşılıklı grubu gerektirir. Suçun faili ; karşılıklı
cebir-şiddet kullanma iradesiyle hareket etmelidir. Failde karşı tarafla
mücadeleye girişme ve cebir-şiddet kullanma kastının bulunması gerekir. Fail
karşı tarafa mücadele şuuru ile hareket ederken bir tarafıyla savunma diğer
tarafıyla saldırı iradesi içinde bulunmalıdır. Bir diğer ifade ile her iki
tarafta karşı taraf saldırı ve karşı tarafın saldırısına karşı da savunma
iradesi içinde olmalıdır. Sırf savunma iradesi suçun oluşmasını engeller.
Taraflardan biri saldırıya karşı savunma iradesiyle hareket ettiğinde
"KARŞILIK" durumu bulunmayacağı için o tarafta bulunan için kavga suçu
oluşamaz. Tarafların karşılıklı savunma ve saldırı iradesiyle hareket
etmeleri zorunluluğu karşısında bir tarafın savunmada bulunması veya bir
hakkın icrası durumunda cebir-şiddet kullanması halinde kavga suçu yoktur.
Çünkü o tarafta saldırı iradesi bulunmamaktadır. Bunun gibi; taraflardan biri
tipe uygun hareketi hukuka aykırı olarak yapmamışsa esasen ortada kavga suçu
da yoktur. Kavga esas itibariyle cebir-şiddet takasını ifade eder. Bu
cebir-şiddetin kavga kavramını benimsetebilecek nitelikte bulunması gerekir.
Bunu aşan nitelikteki cebir-şiddet, kavga fiili dışında "ferden irtikap
edilmiş" suça girer.
TCK.nun açısından fiil; cezalandırılabilme şartına bağlı bir tehlike suçudur.
Cezalandırılabilme şartını ise; kavgada bir kimsenin bu kimse kavga içinde
yer alan ve taraf olan kimse olması gerekmez. Ölüm veya yaralanması
oluşturur. Fiilin cezalandırılabilmesi için bunun şarta bağlanması bağımsız
suç olmasını engellemez. Suçun maddi unsuru kavgaya katılma hareketidir.
Kavgaya katılmak; öldürme veya müessir fiillerin icra hareketlerine katılmak
demek değildir. Ölüm veya müessir fiil neticesi; failin iradesi dışındadır.
Daha doğrusu iradesi aranmaksızın kavga suçuna katılmak sorumluluk için
yeterlidir. Suçun icra hareketi çatışmaya katılmaktır. Ölüm veya müessir fiil
neticesinden, sadece bunu gerçekleştiren sorumlu olur. Bu neticeyi
gerçekleştiren bilinsin veya bilinmesin kavgaya katılanların hepsi, kavga
fiilinden sorumlu olurlar. Ölüm veya müessir fiil neticesi ile kavga fiili
arasındaki nedensellik bağı; suçun oluşması bakımından değil
cezalandırılabilme açısından sadece, önem taşır. Ölüm veya yaralama
şeklindeki "zarar tehlikesi" kavganın cezalandırılmasının yegane nedenidir.
Ölüm veya yaralama şeklindeki zarar neticesi, fiilin neticesi olmayıp
cezalandırılması şartıdır. Zarar neticesi ile zarar tehlikesi birbirinden
farklı olduğundan kavga suçu; ölüm veya yaralama neticesinden bağımsızdır. Bu
nedenle kavgaya katılıpta ölüm veya yaralama fiil neticesinin doğmasında
nedensellik değeri taşımayan kimse salt kavga fiiline katıldığı için bu
fiilinden cezalandırılmaktadır.
Suçun mağduru; somut bir kişi değildir. Kavga fiili sırasında çatışan
gruplardan hiçbiri mağdur durumunda değildir. Fiil karşılıklı çatışma
olduğundan mağdur-pasif süje yoktur. Ölüm veya yaralama; cezalandırılabilme
şartı olup bağımsız bir suç olduğundan ölen veya yaralanan kimse kavga
suçunun da mağduru olmaz. O kimse; ölüm veya yaralamanın mağdurudur.
Kanunumuz; kavga fiilinin cezalandırılabilmesini; ölüm veya müessir fiil
neticesinin gerçekleşmesine bağlamıştır. Bu neticeler; kavga fiilinin icrası
sırasında oluşmalıdır ve arada nedensellik bağının bulunması gerekir. Bu
açıdan kavgaya katılmayan bir kişi tarafından ölüm veya yaralama fiilinin
işlenmesi halinde bu bağ bulunmaz. Buna karşılık kavga içinde olmayan birinin
ölüm veya yaralanması halinde kavga suçu cezalandırma şartı oluşur.
Türk Ceza Kanununa göre kavga suçunun basit şekli kavgaya katılmaktır. Ölene
veya yaralanana kavgada el uzatmamış olup sadece kavgaya katılana suçun
basit-cezası verilecektir.
Mağdur veya maktüle el uzatmak yada kavganın asli-sebebi olmak cezayı artırıcı
birer nedendir.
El uzatmaktan maksat; ölüm veya yaralama fiilinin icrasına katılmamaktadır.
Örneğin: Taş atmak, sopa vurmak ...
Kavga suçunun bu şekilde açıklanan hukuki niteliği Yüce Genel Kurulun bir çok
kararında (Örn.: 26.12.1983, 1-162/404, 13.4.1987, 4-588/200, 5.12.1988,
1-470/514, 18.6.1990, 1-162/181) açıklandığı gibi; özellikle failin kimin
safında yer alırsa alsın neticenin değişmeyeceğine dair 10.12.1984 gün
1-159/428, kararları ve tüm bilimsel açıklamalar da bu doğrultudadır.
İncelenen olayda ise; sanık Hakan olaydan bir gün önce yani 14.6.1989 günü
saat 18.00 sıralarında yanında olayda yaralanan Yıldırım olduğu halde mahalle
arasında gezerken arkasından aslında kendisine ıslık çalmayan Cengiz'le ıslık
çalmadan tartışmış ama kafa atmış bir dişini kırmış, Cengiz de bunu mahallede
kendisinden yaşca büyük sanık Metin'e anlatmıştır. Olay günü sanık
Cengiz-Metin'le evlerinin önünde otururken sanık Hakan ve yanında Yıldırım
tekrar onların bulunduğu yere gelmişler; sanık Metin, Hakan'a "neden Cengiz'i
dövdüğünü" sormuş Hakan'da "dövmüşsen ne olur" demesiyle taraflar kavga için
ceketlerini çıkartmışlar, ancak orada bulunan tanıklarca ayırt edilmişlerdir.
Sanık Hakan ve yanında mağdur Yıldırım oradan ceketlerini almadan uzaklaşmış;
bilahare her ikisi ceketlerini almak ve bu arada karşı grup sanıklarla kavga
yapmak için ellerine sopalarını alarak tekrar aynı yere gelmişlerdir.
Taraflar bu aşamada karşılıklı olarak sopalarla birbirlerini adiyen darp
etmişler, bu kavga sırasında sanık Metin bıçakla Mehmet'i yaralamış bundan
sonra ayrılmışlardır.
Olaya karışan isimleri geçen bu kişilerin raporlarında; sanık Hakan'da darp
izine rastlanmadığı, Metin'in üst dudak, burun nahiyelerinden 1 gün işten
kalır, 7 günde iyileşir derecede, Cengiz'in üst ön dişinin kırık, mağdur
Yıldırım'ın da hayati tehkile geçirir 25 gün mutad iştigalinden kalır
derecede yaralandıkları görülmüştür.
İtiraz yazısında; Hakan'ın kavgaya karışmadığı, mağdurun yanında ayırıcı
durumda olduğu ifade edilmekteyse de bu husus dosya içeriğine uygun
yukarıdaki açıklamayla çelişmektedir. Sanık Hakan; bir gün önceki olayda
Cengiz'in dişini kırmakla ikinci olayda sebebi asli durumundadır. İkinci
olayda aracı olmayıp kavganın tarafıdır; kavga suçunun failidir. İkinci olaya
sopa alarak gelip girmesi bununla karşı tarafta bulunan Metin ve Cengiz'e
vurması suçunun kanıtıdır. Sanık Hakan'ın, olayda müessir fiile maruz kalan
Metin yanında kavgaya katılması kendisi yönünden eyleminin hukuki niteliğini
değiştirmez. Kendisi, sebebi asli olarak basit kavga suçundan sorumlu
tutulmalıdır.
Yerel mahkemece fiil bu şekilde değerlendirildiği ve daire kararı da yukarda
açıklanan nedenlere dayandığı için itirazın reddi görüşündeyim) demek
suretiyle, bir kısım Kurul Üyeleri de;
* Kavga suçunun bağımsız bir suç olması nedeniyle, bir kişinin ölmesi veya
yaralanması ile sonuçlanan kavgada ölen veya yaralanan kimsenin yanında veya
karşısında yer almak suretiyle katılmanın sonucu değiştirmeyeceğini, bu
nedenle mağdur Yıldırım'ın yanında yer almak suretiyle kavgaya katılan sanık
Hakan'ın TCY.nın 464. maddesinde yazılı suçu işlediği görüşünü ileri sürerek
, karşı oy kullanmışlardır.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının
kabulüne, sanık Hakan hakkında Birinci Ceza Dairesi'nce verilmiş bulunan
onama kararı kaldırılarak, sanık Hakan'a yüklenen kavga suçunun oluşmaması
nedeniyle Yerel Mahkeme hükmünün bu sanık yönünden (BOZULMASINA), 13.5.1991
gününde 2/3'ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.
|