 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
Esas Karar
90/970 90/ 6390
Özet:Tenkis sonu mpara larak edanın hesap tarzı
Temyiz eden:Davacı
Ahmet Çilingir ile Yusuf Çilingir arasındaki tenkis davasının yapılan
muhakemesi sonunda verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak
okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delllerle kanuna uygun sebeplere
ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesi ne ne göre
yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun
olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene
yükletilmesine 22.6.l990 tarihinde oyçokluğuyla karar
verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
İ.Yanıkömeroğlu T.Alp N.Turhan Ş.D.Kabukçuoğlu A.N.Tuncer
(Muhalif) (Muhalif)
5000 İlam
3500 Peşin
1500 Kalan
MUHALEFET ŞERHİ
Dava dilekçesinde davacı, miras bırakan baba ile davalı büyük kardeş
arasında yapılan kazandırma ile satış gibi gösterilen bağışın saklı payı
oranında indirilmesini (tenkisini)istemi temyiz dilekçesi ile bağışlanan mal
varlığının ölüm tarihi olan 9.1.1985 günündeki değeri ile bugünkü değeri
arasındaki büyük farka değinmiş ve zedelenen saklı payının indirim günündeki
değeri üzerinden hesap edilip verilmesi gereğini vurğulamıştır. Yerel mahkeme
dairemizin devamlılık arzeden görüşü doğrultusunda indirimin ölüm günündeki
değeri üzerinden hüküm kurmuş, bu görüş dairenin çoğunluğu tarafından
benimsenmiştir. Sayın çoğunluğun görüşüne aşağıda değinilecek nedenlerle
iştirak edilmemiştir.
1-Konuya girmeden önce indirim davasının koşullarının daha iyi
anlaşılması bakımından mirasçılık, mirasın açılması ve mirasçılara geçişi,
yasal düzenlemenin yapıldığı tarihteki ekonomik durum ve bu konudaki tarihi
gelişine de değinmekte yarar vardır.
A)-M.K.nun benimsediği hukuk sistemi ile mirascılık üç şekilde
belirlenmektedir.
a)Yasal mirascılık (M.K.439-448 ve 5l4).
b)İradi mirascılık M.K.449 ile 477).
c)Zorunlu mirascılık (M.K.452-453).
Yasa miras bırakanı, malları üzerinde hukuki işlem yönünden bazı
kısıtlamalara tabi tutmuş, bazı miraçılar yararına konulan kısıtlamalarla
oluşturulan yasal koruma ile (iptal, iade, tenkis gibi) saklı pay kavramının
doğmasını sağlamıştır.Saklı pay sahibi mirascılara, yasal mirascılıktan daha
güçlü haklara sahip olmaları nedeniyle, zorunlu mirascılar deniyor. Bu
korunma miras bırakanın iradesine dayanan mirasçı seçme hakkını kötüye
kullanılmasına karşı önlem olarak düzenlenmiştir.
B)Mirasın açılması (mirasın mirasçılara geçmesi)
Medeni Kanunun 517. maddesi uyarınca miras ölümle açılır. Bazı
yazarlar (miras açılması) deyiminin yanlış bir çeviri olduğu İsviçre M.K.nun
aslına uyğun olarak mirasın intikali (De la davalution-veya Dererbganğ)
olarak kullanılmasının daha doğru olacağı görüşünde ise de bu deyimin
bilinçli olarak kullanıldığı da savunulmaktadır. Zira mirasın açılması ve
mirasçılara geçmesi ayrı ayrı işlemleri gerektirmektedir. Miras açılmış
olmakla mirasçılarına gerçek anlamda bir geçiş olmaz.
M.K.nun 517/l, 539. maddeleri uyarınca miras bırakanın ölümü ile
mirasçılara kendiliğinden geçiş, fiktif (kuramsal-Ferazi) ve geçici bir
geçiştir. Mirasın reddedilmesi, terekenin borçlarına yetmemesi gibi hallerin
bulunması mirasçılık sıfatını ortadan kaldırır.
Tereke, var olan ve henüz belirlenmeyen mirasçılar yönünden iştirak
halinde malik olmak üzere tüzel kişiliği bulunmayan mirasçılar topluluğuna
aittir (M.K.581-585). Mirasın kişilere geçişi bazı koşulların gerçekleşmesi
ile olanaklı hale gelir. Bunlar:
a)Mirasçı ve miras bırakan yönünden;
Miras bırakanın ölmüş (M.K.517) veya gaipliğine karar verilmiş
(M.K.526) ve ekonomik değer arzeden bir terekenin (mal varlığının) bulunması,
mirasçı bakımından da mirasçılık ehliyetinin olması (M.K.519-522) gerekir.
b)Mirasın mirasçılara geçmesi için gereken işlemlerin (kabulred-defter
gereğince kabul resmi, taafiye-miras nedeniyle istihkak davası gibi)
(M.K.53l-580) belirlenmiş veya sonuçlanmış olması,
c)Mirasçı birden fazla ise, her bir mirascının kendi payı
üzerinde bağımsız hak sahibi olabilmesi için terekenin mirasçıları arasında
paylaşılmış (M.K.58l-6l7)olması gerekir. M.K.nun 58l. maddesi uyarınca
"mirasçı birden ziyade ise terekedeki haklar ve borçlar taksime kadar
.....kalır"
O halde mirasın açılması ile miras fert, fert mirasçılara geçmektedir.
İntikal paylaştırma ile gerçekleşecektir. Zira paylaşmadan önceki ki dönem
toplu mülkiyet, toplu idare, toplu temsil dönemidir. Mirasçıların herbirinin
hakkı toplu mülkiyete konu malların tümü içindir. Payların bağımsızlaşması
sondaki dönemde gerçekleşecek ve miras payşının intikali bu ikinci dönemde
(paylaştırma döneminden ) paylaştırma günündeki değerleriyle (M.K.595)
olacaktır. Miras payından dolayı haklar ve borçlar bu ikinci dönemle
belirleneceğinden saklı payın ne miktarda zedelendiği de bu dönem içinde
belirli hale gelecektir. Eş anlatımla tereke önce kuramsal olarak sonra da
gerçek anlamda mirasçılara geçmiş olacaktır.
c)Yasal düzenlemede gelişmeler:
M.K.nun 5l7. maddesinde "miras bırakanın ölüme bağlı olmayan
kazandırmalar ve paylaştırmaları mirasa alakaları noktasında mirasın
açıldığı gündeki haline göre takdir edilir" gayet doğaldırki mirasçının saklı
lpayı oranına bir elatma olup olmadığını belirlemekde terekenin ölüm günüdeki
hal ve vasiyeti dikkate alınacaktır (M.K.454/l). Saklı payda bir zedelenme
olup olmadığının varsa bunun oran olarak belirlenmesinde ölüm günündeki
değerlerin kullanılacağı; değerine noksan gelmeksizin paylaşılabilen bir mal
hakkında indirimin gerekmesi halinde malın bu oran içinde bölünerek taraflara
bağımsız yerler verileceği yönünde bir duraksama doğmamıştır. M.K.506.
maddesinde tarif edildiği üzere aynen bölünme halinde değer azalmasına
uğrayacak mallara ilişkin indirim isteklerinde, para olarak yerine getirme
sonucu tarafların aktif ve pasifindeki değişmelerin; aynen bölme halinde mal
varlığında meydana gelecek aktif ve pasiften farklı olacağının kanunun
düzenlenmesi sırasında öngörüldü günü düşünmek, kanunun tamamında daimi
gözönünde tutulan ifalar arasında denge ve eşitlik prensibi ile bağlaşmaz.
Öte yandan M.K.506. maddesi aynen geri verme kuralı gözetilerek
düzenlenmiştir. Düzenleme tarihinde bu günün koşullarına uyğun imar
yasalarının getirildiği aynen geri vermeyi zorlaştıran kurallar dikkate
alınmamış, mevcut ekonomik düzenlilik ortamında davalıya seçimlik hak
tanınırken her iki seçeneğin eş değerde olduğu görüşünden hareket edilmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi ülkemiz ekonomik koşulları nedeniyle öncesinde var
sayılan eşitlik dengesinin davacının zararına olmak üzere dayanılmaz biçimde
değişebileceği düşünülemediğinden koşulların değişmesiyle oluşacak
dengesizliklerin adil ortam içinde giderilmesini sağlıyacak daha kalıcı ve
anlamlı kurallara gereksinme duyulacağı düşünülememiştir.
Bu açık olmayan düzenleme karşısında İsviçre ve Türk Yargıtayı,
M.K.517 ve 454/1. maddelerindeki düzenlemeden yararlanarak indirim isteğinin
para olarakyerine getirilmesi halinde ölüm günündeki değerlerin ödeneceği
yönünde bir çözüme ulaşmıştır.
2.İndirim (tenkis)davası:
a)Tanımı: Miras bırakanın saklı payı zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar
arasında kazandırmalarının (teberrularının) yasal sınıra indirilmesini
amaçlayan dava türüdür.
b)Davanın özellikleri:Genel kuralın ayrıcalığını oluşturmak üzere
mirasın açıldığı güne kadar geriye etkili olmak üzere değiştirici, bazan
bozucu olmak üzere yenilik doğuran davalardandır. Bu dava ne başlı başına bir
tesbit ne de eda davasıdır. Zira bununla bazen davacıya karşı belirli bir
adım hüküm altına alınmamakta, aksine hukuki bir durum değiş tirilmekte veya
bozulmaktadır. Dava başlı başına edayı gerektirmediğin den konu malı
davalının onayı dışında alma olanağı sağlamaz. Bunun için ayrıca veya indirim
davasıyla birlikte eda davasının açılmış olması gerekir.
3-Terekenin tapsamı,
Prof.Dr.Sayın Eren (Medeni Hukukta tenkis davaları)
a)Eylemli olarak varolan mamaleki kıymetlerin,
b) " " " " " 'a eklenecek değerlerin
ba)İadeye tabi olan ve olmayan sağlar arası miras payına sayışılmak
üzere yapılan kazandırmaların,
bb)Vasiyet veya miras mukavelesiyle yapılan ölüme bağlı olmakla beraber
elden çıkarılan kazandırmaların,
bc)Tahsil edilen veya edilme olanağı doğan şüpheli alacaklar ile şarta
bağlı olup şartı gerçekleşmiş olacakların,
bd)Ölüm halinde ödenmek üzere miras bırakan veya üçüncü kişi adı na
yapılmış olup ölüme bağlı bir işlemle üçüncü kişiye devri veya hayatında
karşılıksız olarak başkalarına aktarılan sigortanın (M.K.456) terekeyi
oluşturacağını belirterek, terekeyi daha geniş bir çerçeve içinde
düşünmüştür.
Saklı payı koruması altına alan yasa, miras bırakanın mal ve
alacaklara yöneli eksilmeyi sağlıyacak kazandırıcı işlemlerini engelleme
amacıyla, M.K.455, 456, 507, 509. maddeleri ile öngörülen önlemleri almıştır.
Hatta kazandırmadan yararlananın borç ödemekten acizliği saptanmış olsa bile
alacağın terekeye eklenmesi gereğine değinilmiş saklı payın kutsallığı bu
şekilde vurğulanmıştır.Bu görüş M.K. 455. maddesinde ifade edilen "ölüme
bağlı olmayan indirime tabii kazandırmaların tasarruf oranının hesabı için
terekeye eklenir. Şeklindeki yasal kurala dayanmaktadır.
Öğretide baskın olan görüş sayın Erenin açıklamaları doğrultu
sundadır. Sayın Prof.Dr.Gönen Say ve Prof.Dr.Birsen (miras hukuku l963
Sh.l88) ölüm gününden sonra kendiliğinden oluşan satış ve eksilmelerin saklı
pay hesabında dikkate alınması gereğine değinmişlerdir. Bunun dışında M.K.nun
508. maddesi uyarınca sağlar arası kazandırmayla terekeden çıkıp üçüncü
kişilerin veya mirascılardan bir kısmının zilyetliğinde bulunan mallarda
tereke kapsamına dahildir. Ancak iyiniyetli zilyet ölüm gününde elinde kalanı
iade etmekle yükümlüdür. Ölüm gününden sonraki dönemde iyi niyetlede olsa
elden çıkardığı malı hak sahiplerine geri verme zorundadır. Geri verme
konusu olabilecek bu mallar da tereke kapsamında kabul edilir (HGK.
24.6.l970 gün 60/2-170.352 S.K.).
4-Mirasın açılması terekenin tasarruf oranı ile saklı paylar yönünden
hesabı: M.K.517/1.uyarınca mirasın ölüm günü kendiliğinden açılmış sayılacağı
vurğulanmakta ise de bu hüküm tereke de varolup çekişmesiz olan mal varlığı
içindir. SayınProf.Dr.Gönen Say-Birsen (ağe Sh.187) belirtmiş oldukları
gibi".....mirasçı için mirası kazanma hakkının doğduğu zaman miras açılmış
olur". O halde M.K.517/1 ve 539. maddeleri uyarınca mirasçıların
kendiliğinden sahip oldukları miras ortaklaşa mülkiyete konu olmup ölüm günü
terekede intilafsız olarak varolanlardır. Başkalarının zilyetliğine geçip
iptal, iade ve indirim konusu olabilecek malvarlığı yasal anlamda henüz
mirascılara intikal etmemiş dolayısiyle bu mallar için miras açılmamıştır. Bu
mallar için miras açılmamıştır. Bu mallar bakımından birasın açılmış
sayılması için geri alma hakkının doğmuş olması gerekir. Sayın Prof.Dr.Yavuz
Miras Hukukunda tenkisten sonra tenkis konusunu geri verme yükümlülüğü
(İ.Ü.H.F.M.l985 sayı l Sh.299) adlı incelemesinde "ölüm anındaki tenkis
edilecek miktar ile fiili tenkis miktarının birbirinden farklı kavramlar
olduğunu ve indirime esas alınması gereken değerin son keşif ile belirlenen
değer"...olması gereğine değinmiştir. Zira zedelenen saklı payın dava yoluyla
istenmesi, sonucu itibariyle bir paylaştırmadır. Nitekim Yargıtay
2.H.D.23.l2.l958 gün esas 5594, karar 60l2 sayılı kararlarında "M.K. 508
madde uyarınca davalının malı alıp bedel ödeme şıkkını seçmesi mhalinde
tenkis davası vesilesiyle taksimde icra edildiğinden...." şeklindeki
ifadeyle, indirim davasının sonucu itibariyle paylaştırma olduğuna değinerek
sayın Yavuzun görüşünü doğrulamıştır. İndirim, paylaştırmanın bir türü olunca
paylaştırmaya ilişkin hükümlere tabi olması olağandır. M.K. 595. ile
benimsenen ve kıyas yoluyla her tür terekeye uyğulanması olanağı bulunan
hükme göre, indirimin indirim tarihindeki değere göre yapılması gerektiği,
değişmez oran kuralının yasaca da benimsendiği ortaya çıkar. Zira iptal ve
iadede malın terekeye dönmesiyle yetinildiği halde indirim kararının
kesinleşmesine kadar geçerliliğini koruyan kazandırma bu kararla
kazandırmadan yararlanan ile saklı pay sahibi arasında bölüşme konusu
olmaktadır.
Terekenin sadece ölüm tarihindeki mallardan ibaret olmadığına yukarıda
değinilmiştir.Hatırlanacağı gibi miras bırakanın sağlar arası
kazandırmalarıyla, zilyetliğinden çıkardığı indirime iptale, iadeye tabii
malları da tereke mevcuduna dahildir. (Prof.Dr.İmre Türk Miras Hukuku Sh.803)
Şu halde terekenin tümiyle saptanıp değerlendirilmesi, iptal, iade, indirim
konusu olabilen malların belirlenebilmesinden sonra mümkün olacaktır. İşte
bütün bu işlemler indirim davasının geçikmesine ve ekonomik değişgenlik
nedeniyle malların değerinin aşırı derecede artmasına yol açmaktadır.
Uygulanan ve çoğunluk tarafından hukuka uyğun görülen sistem içinde tercih
edilecek saklı pay karşılığı davacı zararına haksız mal edinme, davalı
yararına ise malvarlığında emeksiz çoğalmaya neden olmaktadır. Medeni Kanunun
454 ve 506. maddelerinin Manaz İsviçre ve Türkiye de yasalaştıkları dönemde,
sosyal yaşantı ve ekonomik gelişme bgünkü gibi hızla değişebilen ve önceden
tahmini mümkün olmayan sonuçların gelişmediği uyğun ve güvenli ortamlar
vardı. Türkiyemiz son yıllarda benimsediği libarel (serbest) ekonomi
istemiyle yeni bir sosyal ve ekonomik sürece girmiştir. Fiatlar hızla
yükselmekte, konturolünde ve aşağıda çekilmesinede güçlükle
karşılaştırılmaktadır.Paranın değeri koşar adımlarla düşerken mal ve eşya
değeri aynı hızla yükselmektedir. Ekonomik sistemdeki değişikliğe rağmen
hızla tırmanan fiatların aşağıya çekilmesi sağlanmamıştır. Oysa belirtilen
yasal düzenlemeler mirasla ilğili tüm sorunların çok kısa sürelerde fiatların
fazla değişken olmadığı ortamlarda çözümlenebileceği düşüncesinden
kaynaklanmıştır. Yasa yapıcılar ekonomik ve sosyal yapının hızla değişip
indirim davasından beklenen eşit yararlanma (M.K.589) ortamının davalı
yararına aşırı derecede değişeceğini, davaların değişen sosya-ekonomik
faktürlerle uzuyacağını önceden tahmin edememiştir. Değinilen bu nedenler
M.K.454/l. ve 506. maddeler hakkındaki sorumun yeniden gözden geçirilmesi
gereğini ortaya koymuştur. Zira madde 506 ile davalıya tanınan seçim
hakkında, yasanın yapıldığı sırada varlığı gerçek olan eşdeğerlik dengesi
azımsanmıyacak biçimde bozulmuştur. Öyle ki iki kg. elma fıatına milyonluk
arsalara, dairelere sahip blunabilinmektedir. Yasaların yaşanılan sosya
ekonomik koşullara göre yorumlanması gereğine değinen sayın Prof.dr.Aral'ın
(Miras Hukuku l97)..." kanun, kanun koyanın onu yaratmasından sonra kendi
yaşamını sürdürür ve geliştirir. Böylecede o objektif (nesnel) aklın bir
ürünü olarak uyğulandığı zamanki nesnel anlam ve amacına göre yorumlanabilmek
alanağına kavuşur..."Sayın Prof.Dr.N.Bilgenin (Hukuk Başlanğıcı dersleri
l975-261)"...Kanunun amacını ve özellikle zamanın ihtiyaçlarını ve devrin
talekkilerini hiç bir zaman gözden uzak tutmamak lazımdır. Hatta geçmiş
zamana ait şartlarla kanun uygulanması zamanına ait şartlar arasında bir
çatışma bulunduğu takdirde, ihtilafı, yeni şartları nazara alarak çözmek daha
uyğundur. Zira hukuk yaşayan bir düzen olmak ve her neslin, her devrin
ihtiyaçlarına cevap vermek zorundadır. Aksi halde önlenmesi olanaksız
durumların oluşmasına neden olur..." düşüncelerine uyğun biçimde yeni bir
yorum zorunluluğu ortadadır.
5-İndirim (tenkis)miktarının belirlenmesinde ortaya konulan değişmez
oran (nisbi)sistemi: Mebaz İsviçrede değişmez indirim oranı yönteminin
uyğulanmaya alınması fikrini ESONER ortaya atmış, l972 yılında yayınlanan
doktora tezi ile STECK tarafından işlenmiş, l975 yılında yayınlanan miras
hukuku isimli çeviriyle Pictet bu görüşe katılmıştır. Fransız hukukçuları
tarafından benimsenen değişmez indirim oranı kuralı Fransız Yarğıtayınca da
benimsenmiş ve l97l yılında Fransız Medeni Kanunun 869.maddesine işlenerek
yasallaştırılmıştır.Türk Hukukunda bu görüşün savunulması geniş olarak l986
yılında Yasa Hukuk Derğiside yayınlanan makale ile Prof. Dr.
KOCAYUSUFPAŞAOĞLU TARAFINDAN YAPILMIŞTIR. Sayın Kocayusufpaşaoğlu belirtilen
bilimsel yazısında"...Mahfuz payılı mirasçıların kazandırmanın tenkis yoluyla
kendisine verilecek bölümündeki değer artışlarından, davalının ise
kazandırmanın tenkisten kurtulan kısmına ilişkin artışlardan yararlanması en
adaletli çözümdür" Ana fikrinden hareket etmiştir. Onunda ifade ettiği gibi
hukukun amacı iyiyi, doğruyu, adili bulmaktır.
M.K.506. maddesinde tenkis sonunda ödenmesi lazım gelen değerin hangi
tarihteki değer olacağı hakkında açıklık bulunmadığı gibi 454/l. maddeye
yollama yapıldığına dair de bir açıklıkta yoktur. Hal böyle olunca Sayın
Kocayusufpaşaoğlunun belirttiği gibi "...maddedeki ifadeyi tenkis hükmü
anındaki değerlere göre bulunan tenkisi lazım gelen miktarın kıymeti..."
şeklinde yorumlamak yasa metnine ve ruhuna uygun bir yorum, olur.
Şu halde ölüm günündeki hal ve değerlere göre, saklı paylarda bir
zedelenme olup olmadığı,zedelenme varsa, bunun ne oranda gerçekleş tiğini
bulmak ve hiç bir zaman değişmeyecek olan bu oranın indirim günündeki
değerlere uyğulanması şeklinde bir sonuca varmak mümkün olup yasanın bu
şekilde yorumlanmasınada bir engel yoktur.Böylece hakkaniyet duyğularına
aykırı mevcut uyğulamanın sakınacalara giderilmiş olacaktır.
Değişmez oran kuralının örnekle izahı:
"Ölüm anına göre tasarruf nitabı (oranı)l.000.000 Tl.
" " " kazandırma konusu malın değeri 3.000.000 Tl.
İndirim hükmünün verileceği anda taşınmazın değeri 36.000.000
Baskın görüşün kabul biçimine göre davalı M.K.506 verdiği hakka
dayanarak kazandırma konusutaşınmazı alıkoyarak zedelenen saklı pay
karşılığını vermeyi yeğlediğinde 3.000.000-l.000.000=2.000.000
Tl.karşılığında 36.000.000 Tl ulaşan taşınmazın sahibi olabilecektir.
Uygulama) halen bu yöndedir. Rakkamın milyarlarla ifada edildiği davalarda da
durum aynıdır. Büyük haksızlıklara olan bu yorum biçimini yaşanın sosya
ekonomik olaylara uyğun düşecek biçimde yorumlanıp uygulanması zamanı
gelmiştir...
Yukarıdaki örneği değişmez indirim oranı esasına göre ele
aldığımızda Kazandırma konusu malın ölüm günü değeri 3.000.000
Tl.
Temlik (kazandırma)dışı tereke 1.000.000 Tl.
Toplam tereke 4.000.000 Tl.
Saklı pay 3.000.000 Tl.
Tasarruf oranı l.000.000 Tl.
Ölüm günündeki hal ve değerlere göre miras bırakanın l.000.000
Tl.üzerinde serbestçe tasarruf etme hakkı varken bunu 2.000.000 Tl açmıştır.
O halde...saklı payın olabilmesi için 3.000.000 Tl. kazandırma 2.000.000 Tl.
indirime tutulacaktır. Bu duruma göre ölüm anındaki indirim oranı 2/3"dür.
Taşınmaz davaların uzaması, ekonomik nedenlerin etkisiyle indirim anında
36.000.000 Tl.değere ulaşmıştır. Değişmez indirim oranıyla işlem yapıldığında
davalı kazandırma konusu taşınmazı alıkoymayı tercih ettiğinde 36.000.000
2/3=24.000.000 olarak zedelenen saklı payı davacıya vermek zorunda
kalacaktır. Taşınmazı verip tasarruf oranını istediğinde ise,davacıdan
12.000.000 Tl. isteyebilecektir.(Örnek Sayın Prof.Dr.Kocayusufpaşaoğlu'nun
adı geçen mekalesinden alınmıştır). Görüldüğü gibi bu oranın uyğulamaya
girmesiyle dengeler eşitlenmekte, gülünç ödemelerde milyarlık mallara sahip
olma olanakları ortadan kalkmaktadır. Zira saklı pay sahibi davacı indirim
nedeniyle kendisine verilecek taşınmazdaki değer atrıtıdan, davalı (yararına
kazandırma yapılan) da indirim dışı kalan taşınmazın artan değerinden
yararlanacaklardır.
Taşınmazın bölünebilmesi halinde kuracağı eşdeğerler dengesiyle
bölünememesi halinde kuracağı dengeler arasındaki farklılık böylece
gederilmiş olacaktır.
Sonuç olarak:Bölünebilir mallarda malın indirimin ifa günündeki durumu
esas alındığına ve tarafların mal varlığına girdiğine göre, eşdeğer bir
çözüme varılması bakımından bölünemiyen mallar yönünden de malın ölüm
günündeki değerinin değil indirim günündeki değerinin isleme esas alınması
adil ve eşit bir çözüm olacaktır.
Davalının, ölümgünündeki değere göre gerçekleşen saklı pay tutarıyla
sorumlu tutularak davalıya haksız kazandırma oluşturacak biçimde yarar
sağlamayı öngören sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.İndirimin belirtilen
değişmez oran kuralı gözetilerek indirim tarihindeki değerine göre yapılması
görüşündeyiz. Hükmün bu nedenlerle bozulması gerekir.
Üye Üye
Tahir Alp Nedim Turhan
|