 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
İkinci Hukuk Dairesi
E. 1990/9076
K. 1990/14226
T. 20.12.1990
* KARAR TEFHİMİ
ÖZET : Karar tefhimi, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması
suretiyle olur.
Hüküm sonucu kısmında, istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle
taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında,
birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir.
(1086 s. HUMK. m. 388)
Mukadderat ile Hatice arasınaki eşya davasının yapılan muhakemesi sonunda,
davanın kabulüne dair verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle; evrak
okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Bir makheke hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi
gerekir. Mahkemenin verdiği hüküm ile hükmün ne şekilde tefhim edildiğini
duruşma tutanağına yazması zorunludur (HUMK. 151/II). Bu nedenle hükmün
tefhim edilip edilmediği duruşma tutanağı ile kanıtlanır. HUMK.nun 3156
sayılı Kanunla değiştirilen 381. maddesi hükümlerin ne şekilde tefhim
edileceğini düzenlemektedir. Bu madde hükmüne göre "mahkeme, hazır olan
tarafın iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini
bildirerek kararı tefhim eder".
Kararın tefhimi, enaz 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma
tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.
Zorunlu nedenlerle yalnız hükmün sonucunun tefhim edildiği hallerde gerekçeli
kararın tefhim tarihinden başlayarak onbeşgün içinde yazılması gerekir.
Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmüne gerekçesi ile birlikte tam
olarak yazmış olsa bile bunun duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve
okunması gerekir. Zorunlu nedenlerle hükmün gerekçesi ile birlikte tamamen
yazılmadığı hallerde mahkeme sadece hüküm sonucunu tefhim etmekle
yetinebilir. Hüküm sonucunun ne olduğu ise 388. maddenin 2. fıkrasında
belirtilmiştir. Buna göre, "hükmün sonucu kısmında istek sonuçlarından
herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların
mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt
uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir". Bu nedenle enazından hükmün
sonucunu açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına
geçirtilip okunmadan "ekli karar tefhim edildi" gerekçeli kararın makkeme
kaleminden alınmasına veya benzeri şekilde tutanağa geçirilen beyanlarla
hüküm tefhim edilmiş sayılamaz.
Mahkemece, 13.3.1990 tarihli oturum tutanağında "davanın kısmen kabulüne"
demekle yetinilmiştir. HUMK.nun 388/II. madesinde gösterildiği şekilde hüküm
sonucunu belirtmeyen böyle bir beyanla hüküm tefhim edilmiş ve hukuki varlık
kazanmış sayılamaz. Başka bir anlatımla, hakim yargılamayı sona erdirdiği
13.3.1990 günlü oturum da hiç bir karar vermemiştir. Diğer taraftan HUMK.nun
428/II. maddesindeki hükmün sonucunu etkilemeyen usul yanlışlıklarının bozma
sebebi yapılamayacağına ilişkin kural HUMK. nun 381 ve 388. maddesine uygun
şeklide duruşma tutanağına geçirilip tefhim edilen hükümlerle ilgilidir.
Yukarıda açıklanan nedenler karşısında ortada hukuki varlık kazanmış bir
karar mevcut olmadığından anılan 428. maddenin uygulanması da söz konusu
bulunmamaktadır. Bu bakımdan yeniden yargılama yapılarak HUMK.nun 381 ve 388.
maddelerinde gösterildiği şekilde hüküm verilmek üzere temyiz olunan kararın
bozulması gerekir.
S o n u ç : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple (BOZULMASINA), bozma
sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
20.12.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|