 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Üçüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/8408
K. 1991/4601
T. 6.5.1991
* KADASTRO TESBİTİ
(Kayıt ve belgeler)
ÖZET : 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesinde; kayıt ve belgeler
harita, plan ve krokiye dayanmakta ise; harita, plan ve krokide sınırlara
itibar edileceği; harita, plan ve kroki yoksa ve sınırlar mahallinde
uygulanabiliyor ve bu sınır içinde kalan yer hak sahibi tarafından
kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gözetilen sınırlar esas alınarak tesbit
edileceği; harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen
sınırlar değişebilir, genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda
gösterilen miktarlara itibar edileceği öngörülmüştür.
(3402 s. Kadastro K. m. 20)
Dava dilekçesinde 2.000.000 lira kıymetindeki taşınmaza kamulaştırmasız
elatmanın önlenmesi ve masrafların davalı taraftan tahsili istenilmiştir.
Mahkemece davanın Işık Köyü Muhtarlığı yönünden kabulüne, Köy Hizmetleri
hakkındaki davanın açılmamış sayılması cihetine gidilmiş, hüküm davalı Işık
Köyü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar tarafından davalılar Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Işık Köyü
Muhtarlığı aleyhine açılan tapulu taşınmazlara kamulaştırmasız elatma davası
sonunda, davalı Işık Köyü Muhtarlığı hakkındaki davanın kabulüne ve
elatmasının önlenmesine karar verilmiştir.
Oysa, zarar köy yollarının yapımını yasa gereği üstlenmiş bulunan Köy
Hizmetleri Genel Müdürülüğü'nün çalışmaları sırasında bu Genel Müdürlüğün
elemanları tarafından meydana getirilmiş olduğuna göre, köy tüzel kişiliğinin
pasif husemet ehliyeti bulunmamaktadır.
Yolun köye gitmesi ve köylünün bu yoldan yararlanması, yapılan yolun kamu
hizmeti gereği inşaa edildiği gerçeğini değiştiremeyeceğinden, sorumluluk
kamu hizmetini üstlenmiş bulunan ve yolu yasa ile kendisine verilmiş görev
uyarınca yapan kamu idaresine aittir.
Bu nedenle, davalı Işık Köyü'nün pasif husumet ehliyeti bulunmadığından
hakkında açılan davanın reddi gerekir.
Kabul şekline göre de, davacı tarafın dayandığı tapu kaydı 29.5.1962 tarih ve
52 sayılı olup 10260 metrekare yüzölçümündedir. Sınırları ise şarkan (doğusu)
kurudere ve fundalık, garben (batısı) kurudere ve mera, şimalen (kuzeyi)
Osman tarlası ve cenuben (güneyi) Zarife tarlasıdır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesinde; kayıt ve belgeler harita, plan
ve krokiye dayanmakta ise harita, plan ve krokideki sanırlara itibar
edileceği; harita, plan ve kroki yoksa ve sınırlar mahallinde uygulanabiliyor
ve bu sınır içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve
belgelerde gözetilen sınırlar esas alınarak tesbit edileceği; harita plan ve
krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar değişebilir,
genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktarlara itibar
edileceği öngörülmüştür.
Tapu sicil müdürlüğünden getirtilen tapu kaydında krokisi bulunmadığı
bildirilmiştir.
Hudutlar ise doğusundaki kurudere ve fundalık ile batısındaki kurudere ve mera
değişebilir hudutlar olduğu gibi diğer hudutlardan bilirkişi ve tanıklar
kesin olarak sözetmemişlerdir. 13.6.1989 günü yapılan keşifte mahalli
bilirkişi ve tanıklar taşınmazın 20 yıldır sürülmediğini ve sınır komşularını
da bilmediklerini söylemişlerdir.
Bu durumda yapılacak iş, tapu kaydı ile komşu kayıtların ve varsa krokileri
ile bütün geldilerinin getirtilerek mahallini bilen yerel bilirkişiler ve fen
bilirkişisi aracılığı ile yeniden keşif yapılarak tesbit edilecek sabit
hudutlardan başlamak suretiyle tapu kaydı yüzölçümü miktarı olan 10.360
metrekarelik yerin saptanarak, davalı tarafından açılan yolun bu suretle
saptanan tapu kapsam ve miktarında kalıp kalmadığının kesin olarak
belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklandığı şekilde araştırma ve uygulama yapılmaksızın, eksik
araştırma ve inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yolun bu şekilde değişken sınırları belirlenerek tapu kapsamı dışında kaldığı
takdirde davanın reddedilmesi gerekecektir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde
hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan
kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin
ödenen temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6.5.1991 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
|