 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/791
K. 1990/3937
T. 31.5.1990
* TAŞINMAZ MALIN MÜLKİYETİNİN DEVRİ
ÖZET : Taraflar arasında, 10.9.1971 tarihinde düzenlenen adi yazılı
sözleşmenin, taşınmaz malın mülkiyetinin devrine ilişkin sözleşme olduğunda
kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu amaçlı sözleşmeler resmi biçimde
düzenlenmedikçe geçerli olmazlar.
(743 s. MK. m. 634) (2644 s. Tapu K. m. 26) (818 s. BK. m. 213)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün
davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya
incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, kardeşleri olan davalı Nazım ile diğer davalılar murisi Kemal'in
birlikte yaptırdıkları inşaata ortak olduğunu yaptıkları rızai taksim
sözleşmesiyle, 2 daire ile, inşaattan artan arsanın 1/3'ünün kendisine
verildiğini, daha sonra tapuda iki dairenin devrini davalıların
sağladıklarını, arsanın ise belediye tarafından istimlak edilerek tapudaki
payı oranında kendisine kamulaştırma bedeli ödendiğini, oysa harici taksim
sözleşmesinde daha fazla pay sahibi göründüğünü ileri sürerek, payı karşılığı
751.334 liranın Nazım'-dan 1.825.334 liranın da diğer davalılardan tahsilini
istemiştir.
Davalılar, davacının arsaya ortak olarak katılmadığını harici taksim
sözleşmesinin geçersiz olduğunu kaldı ki binanın kat mülkiyetine
dönüştürülmesi sırasında davacıya verilen 2/10 paya ise itiraz etmediğini
savunmuşlar, davanın reddini dilemişlerdir.
Taraflar arasında 10.9.1971 tarihinde düzenlenen adi yazılı sözleşmede
davalılar tapulu taşınmaz mal üzerine yaptırdıkları binadan iki daire ile
binanın inşa edildiği arsadan arta kalan bölümün 1/3'ünü davacıya vermeyi
kabul etmişlerdir. Anılan sözleşmenin taşınmaz malın mülkiyetinin devrine
ilişkin sözleşme olduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu amaçlı
sözleşmeler resmi biçimde düzenlenmedikçe geçerli olmazlar (MK. m. 634; BK.
m. 213; Tapu Kanunu m. 26). Ne var ki, dairelerin inşaatı ikmal edildikten
sonra 1974 yılında kat mülkiyetine geçilerek iki dairenin mülkiyeti ve
bunların arsadaki 2/10 payı tapuda davacı adına tescil edilmekle taraflarca
harici sözleşmenin 1/3 değil, 2/10 pay oranında ifa edilmesini
benimsediklerini ve davacının payının bu oranda hukuken geçerlik
kazandırıldığının kabulü gerekir. Olayımızda olduğu gibi geçersiz sözleşmenin
tapuda ferağ verilerek geçerlik kazandırılması keyfiyeti ancak tapuda kurulan
durum ve sınırlar içinde kabul edilmelidir. Asıl olan sözleşmenin resmi
şekilde düzenlenmesi gerekmesine göre, burada daha geniş yorum kuralının
uygulanması düşünülemez. Ayrıca, tapuda ferağ işlemlerinin yapılması
sırasında davacı arsanın geri kalan bölümünde 1/3 pay sahibi olduğunu ileri
sürmediği gibi bu konuda hakkını da saklı tutmamıştır. Bu açıdan
bakıldığından da harici sözleşmedeki paya itibar edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, bina arsanın mütemmim cüz'ü olduğundan 2/10 pay tapuya dahil bina
ile arsanın tüm alanı üzerindeki mülkiyet payını gösterir. Açıklanan
nedenlerle aynı tapu içerisinde kalan arsanın bir bölümünde davacının 1/3
payının mevcut olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Mahkemece davanın
reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kamulaştırma
bedelinden arsaya isabet eden miktarın 1/3'üne hükmedilmesi usule ve yasaya
aykırıdır. Bozma nedenidir.
S o n u ç : Birinci bent gereğince diğer itirazların reddine, ikinci bent
uyarınca temyiz olunan kararın davalılar yararına (BOZULMASINA), 38.700 lira
peşin harcın istek halinde iadesine, 31.5.1990 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
|