 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onüçüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/7902
K. 1991/1070
T. 5.2.1991
* VEKALET
(Sorumluluk)
ÖZET : Vekil; müvekkile karşı, vekaleti "sadakat ve özen ile" ifa etmekle
yükümlüdür. Vekil, iş görürken amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil,
bu sonuca kavuşmak için yaptığı çalışmaların özenle görülmemesinden
sorumludur. İş, sadakatla ve özenle görülmüşse yönelinen sonuca erişilmemiş
olsa bile gereği gibi ifa vardır. Vekilin gerekli özeni göstermesine rağmen
sonucun elde edilmemesinin rizikosu vekile yüklenemez. Bu riziko müvekkilin
üzerinde kalır. Burada, özen borcunun yerine getirilmediği ispat külfeti
müvekkile aittir. Müvekkil; özen ve sadakat borcunun yerine getirilmemesinden
dolayı amaçlanan sonucun ortaya çıkmadığını ispat edecek, vekil de; borcun
yerine getirilmemesinde bir kusuru olmadığını kanıtlayarak sorumluluktan
kurtulabilecektir.
(818 s. BK. m. 390/2)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilam-da
yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik
olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine
dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı; dilediği şahıs ve şirketlere dilediği faiz oranı ile pazarlanması ve
gerçek enflasyon oranının üzerinde alınacak kar payının verilmesi koşulu ile
davalıya verilen paranın davalıca müflis Ç........ Anonim Şirketi'ne
yatırıldığını, davalının ihmal ve özensizliğiyle zarara uğradığını öne
sürerek 10.750.000 TL. zararının giderilmesini istemiştir.
Davalı; davacının yıllardır kapu komşusu olduğunu, ücretsiz yardım amacı ile
davacının parasını talimatı dairesinde serbest piyasada çalıştırmak için
Ç........ A.Ş.'ye verdiğini, borç ilişkisini de ilamsız takiple
kesinleştirdiğini, şirket parayı ödemeyince icra takibine giriştiğini,
taşınmazları satışa çıkardığını, ancak bu arada Ç....... A.Ş.'nin iflas
etmesi ile satışın durduğunu, alacağı iflas masasına kaydettirdiğini, kusuru
bulunmadığını savunmuş, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacıdan aldığı parayı hiç bir teminat ve yazılı belge olmadan
Ç....... A.Ş.'ye vekil sıfatı ile veren davalının vekalet görevini, gereği
gibi ifa etmediği kabul edilmiş, 10.600.000 TL.nın davalıdan alınmasına karar
verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
İddia ve savunmaya, dosya içinde toplanan bilgi ve belgelere, özellikle
Beşiktaş Üçüncü Noterliği'nce 26.12.1975 tarihinde düzenlenen vekaletna-meye
ve 19.1.1982 tarihli davalı tarafından davacıya verilen "H.D.'den faize
verilmek üzere, namına icra takibi ve haciz vaazedilmek suretiyle 5600 TL.yi
aldım" sözleri yazılı belgeye; mahkemenin kabulüne göre taraflar arasında bir
işin görülmesi amacına yönelik vekalet ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dava, hukuki nitelikçe vekaletin gereği gibi özen ve sadakatla ifa
edilmemesine dayalı tazminat alacağıdır.
Vekil; müvekkile karşı, vekaleti "sadakat ve özen ile" ifa etmekle yükümlüdür
(BK. m. 390/2). Vekilin iş görme ile amaç tutulan sonucun başarılı olması
için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli girişim ve
davranışlarda bulunması ve başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan
kaçınması özen borcunun kapsamını oluşturur. Vekil iş görürken amaçlanan
sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca kavuşmak için yaptığı
çalışmaların özenle görülmemesinden sorumludur. İş sadakatla ve özenle
görülmüşse yönelinen sonuca erişilmemiş olsa bile gereği gibi ifa vardır.
Vekilin gerekli özeni göstermesine rağmen sonucun elde edilmemesinin rizikosu
vekile yüklenemez. Bu riziko müvekkilin üzerinde kalır. Burada özen borcunun
yerine getirilmediğini ispat külfeti müvekkile aittir. Müvekkil özen ve
sadakat borcunun yerine getirilmemesinden dolayı amaçlanan sonucun ortaya
çıkmadığını ispat edecek vekil de; borcun yerine getirilmemesinde bir kusuru
olmadığını kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabile-cektir.
Uyuşmazlığı, bu hukuki çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Verilen paranın
rantabil şekilde işletilmesi işi için davalıya tevdi edilen vekaletten dolayı
davalı vekilin özen ve sadakat borcu iki ana noktada toplanabilir. İlki
paranın yatırılacağı kişi veya şirketlerin seçimi, hemen ardından gelen ise
paranın yatırılması sırasında alınacak hukuki güvence ve teminatlar ile daha
sonra ortaya çıkan ve gelişen olaylardan dolayı icap eden tedbir, işlem ve
başvurular zinciridir. İşte, davalı vekilin tazminatla sorumlu tutulabilmesi
için gösterilmesi gereken özenin ölçüsü, somut olayın özelliği ve delillerle
birlikte az yukarıda açıklanan iki ana çizgi içinde değerlendirilerek tesbit
edilmelidir.
Gerçekte de, davalı vekil, paranın yatırım yerini seçerken rizikosuz emin,
azami kar sağlayan kişi ve kuruluşları tercih etmede özen göstermek; normal
seviyede, makul tedbirli bir insan gibi hareket etmek zorunluğundadır.
Paranın yatırımından sonra meydana gelen olaylarda ise, davalıdan sadır olan
aktif ve pasif davranışların, hayat deneylerine ve işlerin normal akışına
göre paranın ilerde tahsil edilebilmesi açısından etken olup olmadığı bu
konuda lüzumlu ve koruyucu ne gibi önlemler alınması gerektiği tereddüt ve
duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya koyulmalıdır.
Tüm bu konuların sağlıklı şekilde aydınlanması için, Türkiye'de cari para
finansman işleri, menkul değerler piyasası, bankacılık işlemleri, para kredi
ilişkileri, yatırım sektörlerinin seçiminde isabet durumları gibi bilgilere
sahip uzmanların görüşünü almakta yarar vardır (HUMK. md. 275).
Hal böyle olunca, mahkemece uzman bilirkişiler aracılığı ile inceleme
yaptırılmalı, davalının kendisine duyulan güvene uygun olarak ve müvekkili
davacının menfaatlerini sözleşme ile güdülen amaç çerçevesinde koruyup
korumadığı, özen ve sadakat borcunun ifasında kendisine atfı mümkün bir
kusurun olup olmadığı belirlenmelidir.
Öte yandan bilirkişilerin görüşü mahkemece değerlendirilmesi sonucu, davalının
sorumluluğunu gerektirir bir kusuru kabul edildiğinde, davalı ücretsiz
olarak; vekalet işlerini gördüğünden, sorumluluğunun hakkaniyete dayanan bir
sorumluluk olacağı dikkate alınmalı, gerekirse delillerin elverdiği ölçüde
BK.nun 98/2, 43. maddelerinin uygulanması düşünülmelidir.
Mahkemenin hukuki değerlendirmede, delilleri takdirde hataya düşerek eksik
inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar vermesi usul ve yasaya
aykırıdır, bozma nedenidir.
S o n u ç : Temyiz olunan kararın davalı yararına (BOZULMASINA), istek halinde
peşin harcın iadesine, 5.2.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|