 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1990/7307
K. 1990/8737
T. 22.10.1990
* BORÇLANMA
(Tutanağın geçerliliği)
ÖZET : 506 sayılı Yasanın 130. maddesi hükmünce alınan tutanak, aksi sabit
oluncaya kadar geçerlidir.
Aynı Yasaya, 3395 sayılı Yasayla eklenen geçici 3. madde hükmü ancak sanatkar
vasfını kazanmış kişiler hakkında ve sanatkarlık dönemi ile sınırlı olarak
uygulanabilir.
(506 s. SSK. m. 130, ek geçici m. 3)
Davacı; borçlanma işlemini iptal eden Kurum kararının iptaliyle,
24.5.1965-21.3.1967-1.10.1967-28.12.1972 tarihleri arasında davalı işverene
ait işyerinde geçen hizmetlerinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tem-yiz
isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü
ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Mahkeme, davacı tarafın verdiği fotoğraflar üzerinde bilirkişi incelemesi
yaptırmak ve tanık dinlemek suretiyle hüküm kurmuştur. Fotoğraf; cisimlerin
genişlik, uzunluk ve derinliklerini göstermeye yeterli olmayıp, boyutlar
fotoğraf kağıdı üzerinde tek hat haline getirilmektedir. Bu nedenle, bir
cisim çıplak gözle incelenmedikçe, sanat eseri olma niteliğini taşıyıp
taşımadığı yönü o cisimin fotoğrafına göre belirlenemez. Aksi halde, sanat
eseri niteliğindeki tabloların renk ve görüntü olarak tıpkısını ortaya koyan
reprodiksi-yonların da asıl eserle eşdeğerde tutulması gerekirdi. Bu konuda
bilgisine başvurulan öğretim üyesinin düşüncesi, fotoğrafların listede yazılı
görsel sanat kollarından hangisine dahil olduğunu belirleyen genel bir
açıklamayı içermektedir. Öte yandan, dosyadaki hizmet belgesini düzenlemiş
olan işverenin, Kurum müfettişince tutanağa geçirilen ifadesindeki, davacının
1960-1970 yıllarında, temiz ve temizlik işlerinde çırak olarak çalıştığı
yolundaki anlatımı ile mahkeme önünde iddiayı kabul eden sözleri arasında
ortaya çıkan çelişki üzerinde durulmamıştır. 506 sayılı Kanunun 130. maddesi
hükmünce alınan tutanak, aksi sabit oluncaya kadar muteberdir. Davacı tanığın
fotoğrafı görülen cisimlerin işveren Abdullah'ın işyerinde yapıldığını
söylemediğine, tersine, davacının bu tür işleri zaman zaman kendi işyerinde
yaptığını bildirdiğine göre, tutanak doğrulanmış ve sonuçta davacının
1960-1970 yıllarında sanatkar vasfını kazanamamış olduğu olgusu
belirtilmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanuna, 3395
sayılı Kanunla eklenen geçici 3. (291 s. KHK. ile yapılan sınırlamaya göre
68.) madde hükmü ancak sanatkar vasfını kazanmış kişiler hakkında ve
sanat-karlık dönemi ile sınırlı olarak uygulanabilir.
O halde, davalı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli
ve yukarıda belirtilen maddi ve hukuksal gerçekler gözetmeden kurulan hüküm
bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
Üye Cahit Kadılar'ın muhalefetine karşı; Başkan Teoman Ozanoğlu, Üye Orhan
Yalçınkaya, Adnan Hamzaoğulları ve Erdoğan Aktekin'in oylarıyla ve
oyçokluğuyla 22.10.1990 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* 1.10.1987 tarihli hizmet belgesinde davacının, 24.5.1965-21.3.1967 ve
1.10.1967-28.12.1972 tarihleri arasında davalıya ait kuyumcu atelyesinde
sedefkar olarak çalıştığı belirtilmiş, hizmet belgesi işveren Abdullah
tarafından imzalanmış, borçlanma istemi Kurum'ca kabul edilmiştir.
Borçlanılan sürelerde çalışmanın fiili ve 3395 sayılı Kanunun geçici 3.
maddesi kapsamına giren çalışmalardan olup olmadığı konusunda kuşku duyulması
üzerine müfettiş tahkikatı yaptırılmış, dinlenen işverenin; "... tamir işi,
sedef işi, işyerinin temizliği gibi işlerde çalışması mevcuttur. Çırak olarak
çalışmıştır..." demesi üzerine borçlanma Kurum'ca iptal edilmiş, açılan bu
davada borçlanmayı iptal eden Kurum işleminin iptaline ve anılan tarihler
arasındaki çalışmaların tesbitine karar verilmesi istenmiştir.
Davalı işveren, imzasını içeren hizmet belgesi kapsamını doğrular biçimde
iddia ve davayı kabul etmiş, dinlenen davacı tanıkları Kerim, Osman ve Enis
iddiayı doğrulamışlar, davacının yaptığı şahadetle saptanan eserlere ait
fotoğraflar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen raporda
uzman bilirkişi Prof. Kerim, davacının yaptığı işlerin sedefkarlık türünden
elsanatlarına dahil işler olduğunu belirtmiştir.
Dosyaya ibraz edilen fotoğrafların davacı tarafından yapılan eserlere ait
olmadığı davalılar tarafından iddia ve isbat edilmiş değildir. Aksine davacı
tanığı Enis'in şahadeti ile resimlerde görülen eserlerin davacı tarafından
yapıldığ kesin biçimde saptanmıştır. Uzman bilirkişi resimleri yeterli bulup
davacının yaptığı eserlerin sedefkarlık türünden eserler olduğunu ve
elsanatlarına dahil bulunduğunu hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek
biçimde açık olarak belirtmiştir. Uzman bilirkişi, sanat eserlerini görmeden
ibraz edilen fotoğraflara göre kanaat serdedebildiğine, sanat eserlerinin
görülmesi gereğini izhar etmediğine ve bu konuda yargılama sırasında bir
istekte bulunmadığına göre, sanat eserleri görülmeden alınan bilirkişi
raporunun sayın çoğunlukça yetersiz kabul edilmesi bizce isabetsizdir. Kaldı
ki, aynı delillerle, ibraz edilen aynı tür fotoğraflar üzerinde inceleme
yapmak sureti ile aynı bilirkişi tarafından verilen raporlara dayanılarak
davanın kabulüne dair aynı mahkemenin 90/203 esas, 90/65 karar ve yine 90/27
esas, 90/49 karar sayılı kararları ve benzer pek çok karar Dairemizce
onanmıştır.
Yıllar önce davalı işveren atölyesinde davacı tarafından yapılmış ve satışa
arzedilmiş bulunan sanat eserlerinin 20-30 yıl sonra bulunup bilirkişi
incelemesine sunulmasının imkansızlığı da ortadadır. Bu nedenlerle, emsali
dosyalarda, sanat eseri bilirkişi tarafından görülmeden fotoğraflar
incelenmek sureti ile verilen rapor yeterli bulunmuştur.
Davalı işveren hizmet belgesini imzalamış, duruşma iddia ve davayı kabul
etmiş, dava ayrıca tanık beyanları ve bilirkişi raporu ile hiç bir kuşku ve
duraksamaya yer vermeyecek biçimde kanıtlanmış, Kurum aksine delil
göstermemiş olduğuna göre, işverenin müfettişe hangi nedenle verdiği
bilinmeyen ifadesinin yarattığı çelişkinin sonucu etkilemeyeceği açıktır.
Zira hizmet belgesinde imzası mevcuttur. Duruşma iddiayı kabul etmiş, ayrıca
iddia davacı tarafından kanıtlanmıştır.
Açıklanan deliller karşısında örnek nitelikteki kararın emsal kararlar gibi o
n a n- m a s ı oyundayım.
Cahit KADILAR
Üye
|